Kur'an'ın İkliminde

 

10.Yunus Suresi

BismillahirRahmanirRahim

1.Elif-lâm-râ. Bunlar en doğru hükmü ortaya koyan kitabın delilleridir.

2.Aralarından birine “İnsanlığı uyar ve Rableri katında gerçek değerin inananların olacağını müjdele!” diye vahiy buyurmamız insanlara tuhaf mı geldi?[1] İnkârcılar şöyle dediler: Doğrusu bu düpedüz büyüleyici bir söylem![2]

3.Gerçek şu ki sizin Rabbiniz gökleri ve yeri altı süreçte yaratıp sonra hükümranlık üzere hâkimiyeti kuran ve işe yön veren Allah’tır. O’nun yasasınca olmadan şefaat edebilecek yoktur. İşte Rabbiniz Allah budur, Sadece O’na kul olunuz! Düşünmüyor musunuz?

4.İstisnasız hepinizin dönüşü O’nadır. Allah’ın vaadi gerçektir. O, yaratışı başlatır sonra inanan ve uygun davranışlarda bulunanları[3] hakkaniyetle ödüllendirmek üzere yaratışı dönüştürüp tekrarlar. İnkârcılar için inkârcı kesilmeleri gereğince hararet basan bir içecek ve acıklı bir azap olacaktır. 

5.Güneşi ziya, ayı nur yapan O’dur.[4] Yılların sayısını ve hesabı bilmeniz üzere aya evreler koymuştur. Allah bu sistemi ancak gerçeği ortaya koymak üzere takdir etmiştir. Anlayacak olanlar için delilleri ayrıntısıyla açıklıyor.

6.Gece ile gündüzün değişiminde, Allah’ın göklerde ve yerde yarattıklarında bilinçli duyarlı olacaklar için nice deliller vardır.

7.Bizimle yüzleşeceklerini hesaba katmayıp dünya hayatına razı olan, dünya hayatı ile avunan ve delillerimizden nasipsiz kalanlar var ya!

8.İşte onların varacakları yer kazandıkları gereğince ateştir!

9.İnanan ve uygun davranışlarda bulunanları Rableri inançları gereğince doğruya iletecektir.  Nimet diyarı cennetlerde altlarından ırmaklar akacaktır.

10.Orada söylemleri “Allah’ım! Her türlü eksikten berisin, şanın yücedir!” olacak ve onlara sunulan hayat orada “selam” olacaktır. Orada nihai hedefleri değerlendirmeyi âlemlerin Rabbi Allah’a has kılmaktır.

11.İnsanların, iyi olanı hemen arzulamaları gibi Allah da kötü olanı onlara hemen verecek olsaydı anında ecellerine hükmolunurdu. Bizimle yüzleşmeyi hesaba katmayanları bırakırız taşkınlıklarında bocalarlar.

12.İnsana zarar dokunduğunda yatalakken de otururken de ayaktayken de bize dua eder. Ne zaman ki sıkıntısını gideririz sanki başına gelen sebebiyle bize dua etmemişçesine çeker gider. Böylece had bilmezlere yapıp ettikleri güzel gösterilir.

13.Doğrusu sizden önceki nice nesilleri, resulleri onlara apaçık delillerle gelmişken hak tanımazlık ettiklerinde helak etmişizdir. İnanacak bir durumları yoktu.[5] Böylece yanlışta ısrarcı olanları cezalandırırız.

14.Sonra onların ardından yeryüzünde nasıl davranacağınızı gözetmemiz üzere sizleri ardınca gelen nesiller yaptık![6]

15.Delillerimiz kendilerine apaçık bir netlikte sunulduğunda bizimle yüzleşeceklerini hesaba katmayanlar “Bize bundan başka bir Kur’an getir ya da bunu değiştir”[7] dediler. De ki: Bunu kendi kafama göre değiştirmem olacak şey değildir. Ben ancak bana vahiy buyrulana uyarım. Rabbime asi olursam büyük bir günün azabından korkarım.

16.De ki: Eğer Allah gerek görseydi onu size okumazdım, onu size bildirmezdi. Ben bundan önce yıllarca aranızda bulundum, hala aklınızı kullanmayacak mısınız?

17.Allah hakkında gerçek dışı bir söylem uydurandan ya da O’nun delillerini yalanlayandan daha hak tanımaz kimdir? Yanlışta ısrar edenler ferahlığa mutluluğa eremezler!

18.Kendilerine bir zarar da bir fayda da temin edemeyecek olan, Allah’tan başkalarına da kul oluyorlar ve “Bunlar Allah katında bizim şefaatçilerimizdir” diyorlar. De ki Allah’a göklerde ve yerde bilmediği şeyleri mi bildiriyorsunuz? Yüce Allah onların ortak kıldıklarından beridir!

19.Esasen insanlık aynı nesildir ama ayrılığa düştüler.[8] Kaynağı Rabbin olan bir söz[9] kayda geçmiş olmasaydı ayrılığa düştükleri konularda aralarındaki mesele hemen halledilirdi.[10]

20.“Ona Rabbinden bir delil[11] indirilmeli değil miydi?” dediler. De ki: Gayb ancak Allah’ın yetkisindedir, siz bekleyiniz!  Ben de sizinle beraber bekleyenlerdenim. 

21.Kendilerine dokunan bir sıkıntının ardından insanoğluna bir merhamet sergilediğimiz an delillerimiz konusunda mutlaka bir planları olur. De ki: Allah’ın planı seri bir şekilde işlemektedir. Elbet elçilerimiz[12] de kurduğunuz planları kayda geçirmektedir.

22.Karada ve denizde size yol aldıran O’dur. Hatta gemilerde bulunduğunuz an gemiler onları uygun bir hava akımı sayesinde gezindirir de sevinçle yollanırlar. Derken gemiye şiddetli bir hava akımı ulaşır da her yandan dalgalar onları vurur. Sonuçta çepeçevre kuşatıldıklarını anlarlar ve dini Allah’a has kılarak O’na seslenirler: Eğer bizi bu durumdan kurtarırsan elbet şükredenlerden olacağız!

23.Ne zaman ki onları kurtarır, anında yeryüzünde hakkı gözetmemeye bir yol ararlar. Ey insanlar! Haksızlığın peşinde olmanız dünya hayatının geçici menfaati olarak sizin aleyhinizedir. Sonra dönüşünüz bizedir. Yapıp ettiklerinizin gereğini size bildiririz!

24.Dünya hayatının durumu gökten indirdiğimiz bir su örneğinde olduğu gibidir. İnsanlar ile enam türü hayvanların[13] yediği yeryüzü nebatı o suyu özümser. Nihayet yeryüzünün tüm süsünü takındığı, süslenip bezendiği ve sahiplerinin onlar hakkında muktedir olduklarını sandıkları sırada gece yahut gündüz emrimiz ona ulaşır. Sanki daha dün ürün değilmişçesine onu yok ederiz. İşte böyle, fikir edinecekler için delillerimizi ayrıntısıyla açıklıyoruz.

25.Allah esenlik yurduna çağırıyor[14] ve gerek gördüğünü dosdoğru yola iletiyor.[15] 

26.Gereğince davrananlara fazlasıyla güzellikler olacaktır. Ne bir karaltı belirir yüzlerinde ne de bir zillet. Onlar cennetlik olanlardır. Onlar orada kalıcıdırlar.

27.Kötülüklerde bulunanlara kötülüğün karşılığı dengiyledir. Onları zillet kaplar. Allah’tan yana bir koruyucuları yoktur. Yüzleri sanki gecenin kapkaranlık bir parçasına bürünmüştür. Onlar ateşin mahkûmudurlar. Onlar orada kalıcıdırlar.

28.O gün onların hepsini bir araya toplarız, sonra da ortak kılanlara şöyle deriz: Siz de ortak kıldıklarınız da yerlerinize! Böylece aralarını tam anlamıyla açarız. Ortak kıldıkları derler ki: Siz sadece bize kul olmuyordunuz ki!

29.Bizimle sizin aranızda şahit olarak Allah yeter. Bize kul durumuna düştüğünüzden kesinlikle haberimiz yoktu.

30.Orada her kişi daha önce yaptığını bulur ve gerçek sahipleri olan Allah’a döndürülürler. Uydura geldikleri şeyler kendileri için gerçek dışı çıkmış olur.

31.De ki: Sizi göklerden ve yerden rızıklandıran kim? Size duyuş ve düşünüş lütfeden kim? Ölüden diriyi diriden ölüyü çıkaran kim? İşe yön veren kim? Diyecekler ki: Allah! De ki: Bilinçli duyarlı olmayacak mısınız?

32.İşte gerçek Rabbiniz Allah budur. Hakikat olandan arda kalan sapkınlıktan başka nedir?

33.Böylelikle yalpalayanlar üzerindeki Rabbinin sözü gerçekleşmiştir, “Onlar inanmazlar”. 

34.De ki: Ortak kıldıklarınız arasında yaratışı başlatabilen ve sonra dönüştürebilen tekrarlayabilen var mı? De ki: Yaratışı başlatan ve sonra dönüştüren tekrarlayan Allah’tır, nasıl da yanlışa sürükleniyorsunuz?

35.De ki: Ortak kıldıklarınız arasında gerçeğe ulaştırabilecek var mı? De ki: Gerçeğe ışık tutan Allah’tır. İzlenilmeye layık olan kimse yolu aydınlatan mıdır yoksa önü aydınlatılmadıkça yolda olamayan mı? Size ne oluyor, nasıl hüküm veriyorsunuz?

36.Onların çokları zanna uyuyorlar. Oysa zan gerçeklik noktasında bir şey sağlamaz. Elbet Allah yapıp ettiklerini bilmektedir.

37.Bu Kur’an’ın Allah’ın buyruğu altındakiler tarafından uydurulması olacak şey değildir. Velakin önlerinde olan kitabın doğrulamasıdır[16] ve kaynağı âlemlerin rabbi olan, kendisinde tereddüde mahal bulunmayan mesajın ayrıntılı açıklamasıdır.

38.Yoksa “onu uydurdu” mu diyorlar? De ki: Eğer doğruysanız Allah’tan başka imkân bulduğunuz herkesi çağırın da onun benzeri bir sure de siz getirin!

39.Onların yaptıkları şu: Henüz farkına varamadıkları ilmi sunumunu ve onlar için henüz neticesi ortaya çıkmamış hakikat beyanlarını yalanlıyorlar. Onlardan öncekiler de böyle yalanlamışlardı. Bak bakalım hak tanımazların sonu nasıl olmuş?

40.Aralarında ona[17] inananlar da var inanmayanlar da var. Rabbin bozguncuları iyi bilir.

41.Eğer seni yalanladılarsa de ki: Benim amelim bana sizin ameliniz size! Siz benim yaptığımdan berisiniz ben de sizin yaptığınızdan beriyim!

42.Aralarında seni dinleyenler de var. Ama akıllarını kullanmıyorlarsa sağır kesilenlere sen mi işittireceksin?

43.Aralarında seni gözetenler de var. Ama görecek durumları yoksa körelmişleri sen mi doğruya ileteceksin? 

44.Elbet Allah hiçbir şekilde insana zulmetmez. Lakin insanlar kendilerine zulmederler.

45.Kendilerini huzura çıkaracağımız gün sanki gündüzün aralarında tanışabilecekleri bir saati kadar yaşamış duruma düşecekler.[18] Allah ile yüzleşme olacağını yalanlayanlar kaybetmiş olacaklardır, doğru yolda yürüyor değillerdir.

46.Artık onlara olan vaadimizden bazılarını sana ya gösteririz ya da seni vefat ettirmiş oluruz. Varacakları merci neticede biziz. Sonuçta Allah yapıp ettiklerini görmektedir!

47.Her nesil için bir resul vardır. Ne zaman ki Resulleri gelmiş olur aralarında hakkaniyetle hükmolunur, haksızlığa uğratılmazlar.

48.“Eğer doğruysanız bu vaad ne zamanmış?” diye söyleniyorlar.

49.De ki: Allah’ın gerek görmesi dışında kendim için bile bir zarar ya da fayda yetkisine sahip değilim. Her nesil için bir süreç vardır. Süreçleri tamamlandığında ne bir saat geri kalabilirler ne de bir saat öne geçebilirler.[19]

50.De ki: Ne dersiniz, O’nun azabı geceleyin ya da gündüzün başınıza gelse nasıl olacak? Suçta ısrarcılar o azaptan neyi hemen istiyorlar?

51.O vakit şöyle denmez mi: Azap başınıza gelince mi inanır oldunuz? Şimdi öyle mi? Ama onu hemen istiyordunuz!

52.Hak tanımazlara sonra şu da denir: Tadın bakalım sonu olmayacak azabı! Kazandıklarınızdan başka bir karşılık mı bekliyordunuz?

53.Bu gerçekten de öyle mi diye sana soruyorlar. De ki: Evet öyle! Rabbime andolsun ki gerçek tam da böyle!  Siz aciz koyabilecek değilsiniz!

54.Hak tanımaz olan her kimse eğer imkânı olsaydı kurtulmak için yeryüzündeki her şeyi feda ederdi. Azapla yüzleştikleri an pişmanlığa gömüleceklerdir. Aralarında hakkaniyetle hükmolunacaktır, haksızlığa uğratılmayacaklardır.

55.Bilesiniz ki göklerde ve yerde olan her şey Allah’a aittir. Bilesiniz ki Allah’ın vaadi gerçektir lakin çokları anlamıyorlar.

56.Hayat veren de hayatı sonlandıran da O’dur, sonunda O’na döndürüleceksiniz.

57.Ey insanlar! Kaynağı Rabbiniz olan bir öğüt, kalplerde olan için bir şifa, inanacaklar için bir aydınlık ve bir rahmet size ulaşmış bulunuyor.

58.De ki: Allah’ın lütfu ve rahmetiyle yol alsınlar, onunla sevinç duysunlar. Bu onların bir araya getirebilecekleri her şeyden daha iyidir! 

59.De ki: Ne dersiniz, Allah’ın sizin için vermiş olduğu rızıklardan siz nasıl bu helal bu haram tanımlaması yapabiliyorsunuz? De ki: Allah mı bu konuda size izin verdi yoksa Allah’a iftira mı ediyorsunuz?

60.Allah’a karşı yalan uyduranlar huzura çıkış gününü ne zannediyorlar? Elbet Allah insanlara lütuf sahibidir lakin çokları şükredici olmuyorlar.

61.Hangi durumda olursan ol, Kur’an’dan neyi takip edersen et, bir işe giriştiğiniz zaman ancak tanık olduğumuz bir davranışı sergileyebilirsiniz. Yerde ve gökte zerre miktarı bir şey Allah’a gizli kalmaz. Daha küçük ya da daha büyük olsa da bu böyledir. Mutlaka apaçık bir kitapta kayda geçirilir.

62.Biliniz ki Allah’ın velilerine korku yoktur, onlar üzülecek değillerdir.

63.Onlar inanan ve bilinçli duyarlı olanlardır.[20]

64.Dünya hayatında da ahirette de onlara müjde olacaktır. Allah’ın sözlerinde bir değişme olmaz. Asıl kazanç işte budur.

65.Onların sözleri sakın seni üzmesin. Asalet ve izzet tamamıyla Allah’a aittir. O, işitendir, bilendir.

66.Biliniz ki göklerde ve yerde her kim varsa hepsinin sahibi Allah’tır. Allah’tan başka birtakım iştirakçilere[21] çağıranlar neyin peşinde oluyorlar? Onlar sadece zanna uyuyorlar onlar sadece varsayım yapıyorlar.

67.Kendisinde sükûnet bulmanız üzere geceyi oluşturan ve gündüzü aydınlık kılan O’dur.[22] Bunda elbet gerçeğe kulak veren kimseler için deliller vardır.

68.“Allah çocuk edindi” dediler. O, bu tür yakıştırmalardan beridir, O, çocuk edinmekten müstağnidir. Göklerde ve yerde ne varsa hepsi O’nundur. Bu hezeyanınıza bir kanıtınız var mıdır? Allah hakkında bilmediğiniz şeyleri mi konuşuyorsunuz?

69.De ki: Allah’a karşı yalan uyduranlar ferahlığa mutluluğa eremezler.

70.Dünyada geçici bir menfaati yaşarlar sonra da dönüşleri bize olur. Sonra inkârcı olmaları gereğince onlara şiddetli azabı tattırırız.

71.Onlara Nuh’un haberini oku! Kavmine şöyle demişti: Kavmim! Eğer bulunduğum makam ve size Allah’ın delillerini hatırlatıyor olmam ağırınıza gidiyorsa ben Allah’ı vekil edinmişim. Artık tüm imkânlarınızı kullanın da iştirakçilerinizi de bir araya toplayın ve sonra yapacaklarınız sizin için bir üzüntü vesilesi olmasın. Netice olarak hakkımdaki hükmünüzü verin, artık beni bekletmeyin.

72.Eğer dost olup yardımcı olmaya karar verirseniz sizden bir ücret talebim yoktur.[23] Benim ücretim ancak Allah’a aittir. Müslümanlardan olmam konusunda emir almışım.[24]

73.Onu yalanladılar. Kendisini ve beraberinde gemide bulunanları kurtardık. Onları tufandan arda kalanlar yaptık ve delillerimizi yalanlayanları suya gömdük. Uyarıya muhatap olanların sonunun nasıl olduğuna bak!

74.Sonra onun ardından kavimlerine yine resuller gönderdik. Onlara apaçık delillerle geldiler. Ama daha önce yalanlamış olduklarına inanacak değillerdi. Sınır tanımayanların kalplerini böylece mühürleriz.[25]

75.Sonra onların ardından Musa ve Harun’u delillerimizle Firavun ve yoldaşlarına gönderdik. Kibirlendiler ve suçta ısrar eden kimseler oldular.

76.Katımızdan kendilerine gerçek ulaştığında “Bu düpedüz bir sihir” dediler.

77.Musa dedi ki: Size gerçek ulaştığında bunu mu söylüyorsunuz? Bu, sihir öyle mi? Sihirbazlar ferahlığa mutluluğa eremezler.

78.Dediler ki: Atalarımızı üzerinde bulduğumuz yoldan bizi uzaklaştırmanız için mi buraya geldiniz? Böylece ikiniz yeryüzünde söz sahibi konumunda olacaksınız öyle mi? Biz sizlere inanacak kimseler değiliz.

79.Firavun dedi ki: İşi iyi bilen tüm sihirbazları bana getirin!

80.Sihirbazlar gelince Musa onlara  “Maharetlerinizi sergileyin bakalım!”[26] dedi.

81.Yapabileceklerini sergilediklerinde Musa onlara şöyle dedi: Bu yaptıklarınız sihirdir. Allah yaptığınızı boşa çıkaracaktır. Zira Allah bozguncuların yaptığını kusursuz kılmaz.

82.Suçta ısrarcı olanların hoşuna gitmese de Allah mesajlarıyla gerçeği netliğe kavuşturacaktır.

83.Musa’ya kavminden birkaç kimse dışında inanan olmadı. Zira Firavundan ve etraflarındaki mevki sahiplerinden korkuyorlardı. Onları sıkıntıya sokabilirlerdi şiddet uygulayabilirlerdi. Firavun o topraklarda merkezi güç konumundaydı ve sınır tanımaz kimselerdendi.

84.Musa şöyle dedi: Kavmim! Eğer Allah’a inandıysanız sadece O’nu vekil edininiz. Müslüman olduysanız yapacağınız budur!

85.Dediler ki: Biz Allah’ı vekil edindik. Rabbimiz! Bizi zalim kimselerin şiddet uygulayıp eğlence edineceği kimseler durumuna düşürme. 

86.Bu inkârcı kimselerden bizi rahmetinle kurtar.

87.Musa’ya ve kardeşine “Mısır’da bazı evleri halkınız için hazırlayın. O evlerinizi bir araya gelme ortamı edinin ve yönelimi gereğince ifa edin. İnananları müjdele” diye vahyettik.

88.Musa şöyle dedi: Rabbimiz! Sen Firavun ve etrafındaki seçkinlere dünya hayatında bunca güzellikler ve mal mülk verdin. Rabbimiz! Tüm imkânlarını senin yolundan saptırmak üzere kullanıyorlar. Rabbimiz! Mallarından mülklerinden hiçbir şey bırakma, kalplerini büyük bir sıkıntıya uğrat ki artık acıklı azabı görene kadar isterse inanmasınlar.

89.Allah buyurdu ki: İkinizin duası katımızda icabet görmüştür. Siz doğru davranmaya bakınız ve anlayışsız olanların yoluna uymayınız.

90.İsrailoğullarının denizi aşmalarını sağladık. Firavun ve askerleri de takip ve taarruz ederek peşlerine düştüler. Sonunda boğulmakla yüzleşince “Ben inandım ki İsrailoğullarının inandığından başka bir ilah yokmuş. Ben de Müslümanlardanım.” demek durumunda kaldı.

91.Şimdi inanabildin öyle mi? Oysa daha önce asi olmuş ve bozgunculardan olup çıkmıştın!

92.Senden sonra gelecek olanlar için bir delil olmak üzere bugün cesedini kurtaracağız. Doğrusu insanlardan birçoğu delillerimizden nasipsizdirler!

93.Sonunda İsrailoğullarını doğru bir yerleşim alanına iskân ettirdik. Kendilerini iyi temiz faydalı şeylerle rızıklandırdık. Ne zamanki ilim kendilerine ulaştı ayrılığa döştüler.[27] Elbet Rabbin ayrılığa düştükleri konularda huzura çıkış günü aralarında hükmünü verecektir.

94.Sana indirdiğimiz konusunda bir şüphe duyarsan senden önce kitabı okuyanlara bu konuları sor.[28] Kaynağı Rabbin olan gerçek sana ulaşmış bulunuyor. Artık tereddüde düşenlerden olma!

95.Sakın Allah’ın delillerini yalanlayanlardan olma yoksa kaybedenlerden olursun!

96.Rabbinin sözüne müstahak olanlar inanmazlar.

97.Acıklı azabı görünceye kadar bütün delillerle yüzleşseler de bu böyledir.

98.Yunus kavmi dışında inanıp da inançlarının kendilerine fayda sağladığı bir toplum daha olsaydı ya![29] Ne zamanki imana gelmişlerdir dünya hayatında onlardan küçük düşürücü azabı kaldırmışızdır.[30] Sonra onları yine süreç dâhilinde istifadelendirmeye devam etmişizdir.

99.Rabbin gerek görse elbet yeryüzündekilerin tamamı topyekûn iman ederlerdi. Şu halde inanır olmalarına kadar insanları sen mi zorlayacaksın?

100.Allah’ın yasasınca olmaksızın bir kimsenin inanması olacak şey değildir. Allah pisliği aklını kullanmayanlarda ortaya çıkarır.[31]

101.De ki: Göklerde ve yerde neler olduğuna bir bakın! İnanası olmayanlara deliller uyarılar fayda sağlamaz.

102.Bunlar illa da kendilerinden önce gelip geçmiş olanların yaşadıklarının bir benzerini mi bekliyorlar? De ki: Bekleyin o zaman ben de sizinle beraber bekleyenlerdenim!

103.Sonra resullerimizi ve inananları böylecene kurtarırız. İnananları kurtarmak bizim sorumluluğumuzda bir iştir.

104.De ki: Ey insanlar! Dinimin mahiyeti konusunda bir şüphe içerisindeyseniz bilesiniz ki ben sizin Allah’tan başka kul olduklarınıza kulluk etmem. Velakin sizi de vefat ettirecek olan Allah’a kulluk ediyorum. İnananlardan olmam konusunda emir aldım.

105.“Din için gerçeklik üzere yönelimde olarak kulluğu ifa et! Sakın ortak kılanlardan olma!” diye emir aldım.

106.Allah’tan başkalarına çağırma! Onlar sana ne bir fayda sağlayabilirler ne de bir zarar verebilirler. Eğer böyle bir şey yaparsan o vakit sen de hak tanımazlardan olursun.

107.Eğer Allah sana bir zarar dokunduracak olursa onu O’ndan başka giderebilecek yoktur. Eğer senin için iyilik yönünde irade ortaya koyarsa O’nun lütfunu geri çevirebilecek yoktur. Kullarından gerek gördüğüne lütfunu ulaştırır. O, bağışlayıcıdır, iyilikle muamele edicidir.

108.De ki: Ey insanlar! Size kaynağı Rabbiniz olan gerçek ulaşmış bulunuyor. Kim doğru yolda yürürse kendi lehine doğruluk sergilemiş olur. Kim yanlışa saparsa kendi aleyhine sapmış olur. Ben sizin üzerinize vekil değilim.

109.Sana vahiy buyrulana uy ve Allah hükmünü verinceye kadar sabırlı ol. O, hüküm icra edenlerin en iyisidir.


 

[1] Acayip gelmek yani sağduyuya, göreneğe, olanağa aykırı; tuhaf, yadırganacak bir durum olarak algılanmak

[2] Etkileyici cümleler kurarak insanları etki altına alan, bu özelliği aşikâr olan birisi, bundan öte bir özelliği yok!

[3] Salih amel yani vahye uygun, imana Kur’an’a uygun davranışlar…

[4] Güneş ziyadır ısıtır ay ise ışıktır ısıtmaz.

[5] Onlar inanmayı amaç edinmiş değillerdi. Onların gerçeğin peşinde olma diye bir amaçları yoktu.

[6] Onların ardından öncekiler için geçerli olan sünnetullah yasası üzere sizleri de imtihan etmekteyiz.

[7] Kur’an kelimesi okuma anlamına gelmektedir. Bu ayette nekre olarak kullanılmış olup okunan Allah’ın ayetlerini ifade etmektedir. Allah resulünün tebliğ ettiği son ilahi kitap kâinatın sahibi olan Allah’ın hayatı okumasıdır hayatı açıklamasıdır.  Allah’ın ayetleri işlerine gelmeyenler başka bir bakış açısını yansıtan bir açıklama başka bir kitap istemektedirler. Kur’an ayetleri Allah’ın açıklamaları olduğu için Kur’an’ı yeterli görmeyenler, resul adına Kur’an dışında bir takım rivayetlerin peşine düşenler bu ayetin kapsamında olup ayetin tanımladığı kimselere birer örnektirler. Gerçek Müslümanlar ise Casiye 6 ve Hucurat 16. ayetler gereğince hadlerini bilirler ve başka bir açıklamanın peşine düşmezler.

[8] Yaratılış gereği insanlık aynı fıtrat üzere yaratılmakla aynı özelliklere sahip bir topluluktur. Ama fıtratlarını bozarak ayrılığa saplandılar. Esasen fıtratları gereği doğal olan birlik bütünlük içinde aynı yolun yolcusu olmaları gerekirken farklı emellerin peşinde koşarak haktan uzaklaştılar farklılaştılar.

[9] Yani Allah’ın sünnetullah yasası olmasaydı

[10] Böyle bir durumda Allah işi ahirete bırakmaz hükmünü burada gerçekleştirmiş olurdu. Oysa Allah bu âlemi imtihan dünyası kılmıştır.

[11] Ayet hakikatin belgeleri anlamındadır. Bu ayetteki ayetten kasıt Kur’an ayetinin indirilmesi de olsa bir mucizenin gerçekleşme beklentisi de olsa bu hususlarda yetki Allah’a aittir. Hz Peygamberin bir ayet indirme yetkisi de yok bir mucize gerçekleştirme yetkisi de yok.

[12] Yazıcı melekler. Bu mealde nebi kelimesi ve resul kelimesi olduğu gibi aktarılmış olup melekler için kullanılan resul kelimesi elçi olarak çevrilmiştir.

[13] Bu ayetten de anlaşılacağı zere enam türü hayvanların en önemli özelliklerinden biri ot ile beslenen hayvan türü olmalarıdır. Enam türünden kasıt dört ayaklı çift toynaklı hayvanlardır. Dört ayaklı çift toynaklı hayvanların yenmesi helal olup çift toynaklı olmasına rağmen domuz eti pis yani sağlıksız olduğundan Bakara suresi 173. Ayette ve Maide suresi 3. Ayette haram kılınmıştır.

[14] Esenlik, selamet, huzur, mutluluk, cennet, güzelliklerin iyiliklerin hayrın yurduna çağırıyor. İyiliklere güzelliklere mutluluklara çağırıyor.

[15] Gerek görme gerekçeye bağlı dilemektir. Allah kullarını vahyi ile mutluluğa çağırıyor ve bu çağrısına olumlu karşılık verenleri yani vahyine tutunanları dosdoğru yola iletiyor.

[16] Doğrulamasıdır yani tahrifatının düzeltilmesi ve aslının sunumudur.

[17] Kur’an mesajına

[18] Dünya hayatı kendileri için o kadar kısa olarak algılanacaktır.

[19] Sünnetullaha göre hüküm verildiği an bu hüküm kaçınılmaz şekilde gerçekleşir.

[20] Onlar iman eden ve takva üzere olanlardır. Takva için bak: Bakara 1-5

[21]  Lat uzza menat, gavs kutup evliya ya da buna benzer başka isimlerle Allah’a aracı yapılanlar.

[22] Gecenin alameti özelliği istirahat olması sakinlik vermesidir gündüzün özelliği ise basiret, uyanıklık, aydınlık vermesidir.

[23] Tevella fiili lafzen ya da takdiren an ile geçişli yapıldığında yüz çevirmek, yaklaşmayı yakınlaşmayı terk etmek anlamlarına gelir. El Müfredatta bu açıklama yer almaktadır. Aksi takdirde Maide 51 ve Nahl 100. Ayetlerde olduğu gibi veli edinmek dost edinmek yakınlık kurmak anlamlarına gelir. Bu ayetin bağlamı yüz çevirmeyi değil dostluk kurmayı ifade etmeye daha uygundur. Zira bir önceki ayet yüz çevirmeyi ve cezalandırmaya kalkışmayı ifade etmektedir.

[24] Bana sapasağlam duruşlu, güvenilir bakışlı, barış yolcusu, sömürü yalan ve dolandan uzak duran, dini Allah’a özgüleyen bir kişi olmam emredildi.

[25] Yani inanası olmayanlar ne kadar delille yüzleşirlerse yüzleşsinler yine de inanmazlar. Onların algı sitemleri ön yargıları sebebiyle kilitlidir.

[26] Ortaya koyacağınızı koyun! Maharetiniz neyse sergileyin de görelim!

[27] El-İlim: Buradaki ilmin Allah’ın diğer ayetlerde belirttiği vahiy bilgisi olduğu anlaşılıyor.  Yani Allah hakikatleri ortaya koyunca diğer ayetlerde vurgulandığı üzere ihtirasları ve kıskançlıkları yüzünden ayrılığa düştüler. En kötüsü kanaatimce şu ki: Allah’ın ayetlerini bile insanoğlu kendi menfaatlerine alet ediyor. İşte ihtilaf burada başlıyor.

[28] Yani İsrailoğullarıyla ilgili vahiy buyurduklarımız hem ehli kitap açısından Kur’an’ın hak olduğuna delildir hem de son nebi açından. Zira senin daha önce Tevrat ve İncil okumamış olmana rağmen o kitaplarda mevcut bilgilerle yüzleştirilmiş olman ancak gaybın bilgisine sahip olan Allah’ın bildirmesiyle mümkün olabilir.

[29] Tarih hep tekerrür etmiştir ve toplumlar acıklı azap kendilerine ulaşana kadar yüzleştikleri sıkıntı ve belalardan ders almamışlardır. Sonunda bitirici azaba müstahak olmuşlardır. Bunun bir tek istisnası Yunus kavmi olmuştur Onlar yüzleştikleri bela ve musibetlerden ders çıkararak imana gelmişler ve bitirici azaba uğramaktan azat olmuşlardır.

[30] Yunus kavmi iş işten geçmeden uğradıkları bela ve musibetlerden ders çıkaran ve böylece bitirici azaba müstahak olmaktan kurtulan tarihteki tek toplum olmuştur. Ne zamanki imana gelmişlerdir o zaman sürecin sonundaki sünnetullah gereği uğrayacakları azap onlar için yaşanacak olmaktan çıkarılmıştır.

[31] Allah aklını kullanmayanları karanlığa gömer utanç verici duruma düşürür. Aklını kullananlar ise Allah’ın ayetlerini dikkate alarak yol bulur.

 

 

 

 

 
   
   
   
   
   
   
   
   
   
                                              
   
   
   
   
   
   
   
   
   
   
   
   
   
   
   
   
   
   
   

Mustafa Arıcan Ayas

Free Web Hosting