Kur'an'ın İkliminde

 

24.Nur Suresi

BismillahirRahmanirRahim

1.Bu, indirdiğimiz ve kesin hüküm olarak beyan ettiğimiz bir suredir. Kendisinde apaçık hükümler halinde deliller indirdik ki belki düşünürsünüz öğüt alırsınız!

2.Zina eden kadın ve zina eden erkeğin her birine yüzer celde vurunuz![1] Eğer Allah’a ve ahiret gününe inanıyorsanız Allah’ın dininde onlara acımanız tutmasın![2] Cezalandırılmalarına inananlardan bir topluluk da tanık olsun![3]

3. Zina eden erkek ancak zina eden ya da müşrik olan bir kadınla birliktelik yaşamış olur. Zina eden bir kadınla ancak zina eden ya da müşrik olan bir erkek birliktelik yaşamış olur.[4] Böyle bir birliktelik inananlara haram kılınmıştır.

4.İffetli kadınlara zina isnat edip de sonra dört şahit getiremeyenlere seksen celde vurunuz ve bir daha şahitliklerini asla kabul etmeyiniz! Onlar yalpalayan kimselerdir.

5.Ama bundan sonra tövbe edip kendilerini düzeltenlerin durumu değişir. Zira Allah bağışlayıcıdır, iyilikle muamele edicidir.

6.Eşlerine zina isnat edip kendileri dışında şahitleri olmayanların her birinin şahitliği doğru sözlü olduklarına dair dört defa Allah’ı tanık tutmalarıdır.[5]

7.Beşinci seferinde “Eğer yalancılardan ise Allah’ın lânetinin kendi üzerine olması” şeklinde tanıklık eder.

8.Zina suçlaması yapan eşinin yalan söylediğine dair kadının Allah’ı dört defa tanık tutması ondan bu cezayı kaldırır.[6]

9.Beşinci seferinde “Eğer suçlamayı yapan eşi doğru söylüyorsa Allah’ın gazabının kendi üzerine olması” şeklinde tanıklık eder.

10.Eğer Allah’ın lütfu ve rahmeti üzerinizde olmasaydı haliniz nice olurdu! Elbet Allah kullarına merhametle yönelicidir, en doğru hükmü beyan edicidir.

11.O iftirayı[7] yayanlar aranızdan bir takım yüzsüz kimselerdir. Sakın bu durumu kendiniz için şer olarak almayın. Asıl olan şu ki bu durum sizin için hayırlı olmuştur. Onlardan her birinin bu günahtan elde ettiği bir nasip olacaktır. Onlardan bu büyük suça elebaşılık edene ise büyük bir azap dokunacaktır!

12.Bu iftirayı duyduğunuzda inanan erkeklere ve inanan kadınlara yakışan tüm benlikleri ile hüsnü zan beslemek olmalı değil miydi? Bu, apaçık bir iftira demeleri gerekmez miydi? 

13.Bu durum gereğince onlar dört şahit getirmeli değiller mi? Şahitleri getiremediklerine göre onlar Allah katında yalancıdırlar!

14.Allah’ın dünyada ve ahirette üzerinizdeki lütfu ve rahmeti olmasaydı bulaştığınız bu işte elbet size büyük bir azap dokunurdu!

15.Zira bu durumu dilinize dolayabiliyor ve hakkında bilgi sahibi olmadığınız şeyi ağzınıza alabiliyor konuşabiliyorsunuz ve bunu basit bir şey sanıyorsunuz! Oysa bu, Allah katında büyük bir suçtur. 

16.Bu iftirayı duyduğunuzda “Bu konuda konuşmak bize düşmez! Rabbimiz! Durum sana malum, senin şanın yücedir, bu büyük bir iftira!” deseydiniz ya!

17.Eğer inanıyorsanız inananlarsanız Allah sizi benzeri bir davranışı asla tekrarlamamanız noktasında uyarıyor!

18.Allah sizlere delillerini açık açık beyan ediyor. Doğrusu Allah bilendir, en doğru kararı verendir.

19.İğrenç söylem ve tavırların inananlar arasında yayılmasını arzulayanlara dünyada da ahirette de acıklı bir azap dokunacaktır! Allah bilir siz bilmezsiniz!

20.Allah’ın lütfu ve rahmeti üzerinizde olmasaydı haliniz nice olurdu! Elbet Allah çok merhametlidir, iyilikle muamele edicidir. 

21.Ey inananlar! Şeytanın adımlarını izlemeyin. Kim şeytanın gayretlerine alet olursa bilmeli ki şeytan iğrençliği fenalığı emreder. Eğer üzerinizde Allah’ın lütfu ve rahmeti olmasaydı sizin asla hiç biriniz temize çıkamazdı! Lakin Allah gerek gördüğünü aklar. Allah işitendir, bilendir.

22.Sizden değerleri olanlar, bolluk bereketi olanlar gereksinimi olanlara ve Allah yolunda hicret etmiş bulunanlara bir şeyler vermek konusunda gevşek davranmasınlar. Bağışlayıcı olsunlar, hoşgörülü olsunlar. Allah’ın size mağfiret buyurması hoşunuza gitmez mi? Doğrusu Allah mağfiret edicidir, iyilikle muamele edicidir.

23.İhmalkâr davranmış bilinçli hareket edememiş iffetli ve inançlı olan kadınlara bu durumlarından hareketle kara çalanlar dünyada da ahirette de lanete uğramışlardır. Onlara büyük bir azap dokunacaktır!

24.Yapıp ettiklerine dair dillerinin, ellerinin ve ayaklarının aleyhlerinde tanık olacağı gün gelecek!

25.O gün Allah hak ettikleri karşılığı onlara tam gereğince verecektir ve asıl apaçık gerçeğin Allah’ın bizzat kendisi olduğunu bileceklerdir!

26.Kötü olanlar kötü kimseler içindir, kötü kimseler kötü olanlara layıktır. İyi olanlar iyi kimseler içindir, iyi kimseler iyi olanlara layıktır.[8] İyilik üzere olanlar kötülerin dillerine doladıklarından uzaktırlar.[9] Onlar için mağfiret ve pek değerli bolca rızık vardır.

27.Ey inananlar! Kendi evlerinizden başka evlere hane halkıyla tanışıklık kurmadıkça ve selamlaşmadıkça girmeyiniz.[10] Böyle olması sizin için iyidir, ola ki düşünürsünüz öğüt alırsınız!

28.Eğer ilgili evde kimseyi bulamazsanız size izin verilinceye kadar oraya girmeyiniz! Eğer size “geri dönün!” denirse geri dönünüz! Böyle davranmanız sizin için nezih olur. Allah yaptıklarınızı bilendir.

29.Birinin konutu olmayan sizin istifadeniz bulunan binalara ise girmenizde bir sakınca yoktur. Allah açığa vurduğunuzu da gizlemekte olduğunuzu da bilir.

30.İnanan erkeklere söyle gözlerini sakınsınlar, iffetlerini korusunlar. Böyle davranmaları onlar için nezih olur. Elbet Allah yapıp ettiklerinizden haberlidir. 

31.İnanan kadınlara söyle gözlerini sakınsınlar, iffetlerini korusunlar. Kendiliğinden belirgin olan kısımları dışında güzelliklerini süslerini açığa vurmasınlar.[11] Örtülerini yakaları ve göğüsleri üzerinden salsınlar[12] güzelliklerini süslerini açığa vurmasınlar.[13] Eşlerine, babalarına, eşlerinin babalarına, çocuklarına, eşlerinin çocuklarına, kardeşlerine, erkek kardeşlerinin çocuklarına, kız kardeşlerinin çocuklarına, bakımlarıyla ilgilendikleri kadınlara, sözleşmeleri altında hizmet gören kadınlara, cinsel istekleri hissiyatları kalmamış emirleri altındaki erkeklere, kadınların avretlerinden habersiz bulunan çocuklara karşı durumları bu noktada istisnai olup çok fazla titiz davranmaları gerekmez.[14] Örtmüş oldukları güzelliklerinin belli olması üzere ayaklarını yere vurmasınlar.[15] Ey İnananlar! Hepiniz Allah’a yöneliniz Allah’ın rızasını önceleyiniz ki ferahlığa mutluluğa erersiniz.    

32.Sizin hayat arkadaşı olmayanlarınızı ve hizmetinizdeki erkeklerin hizmetinizdeki kadınların uygun hal üzere olanlarını evlendirin. Eğer fakir iseler Allah onları kendi lütfu olarak zenginleştirecektir. Allah rahmeti geniş olandır, her şeyi bilendir.

33.Evlenme imkânı bulamayanlar Allah lütfedip kendilerini geniş imkânlara kavuşturuncaya kadar iffetlerini korumaya gayretli olsunlar. Sorumluluğunuz altında çalışanlardan[16] evlilik imkânı bulmak için sözleşme yapma yönünde irade ortaya koyan gençlerinizle eğer kendilerinde bir iyilik görürseniz yazışma yapın sözleşme imzalayın. Allah’ın size lütfettiği maldan siz de onlara lütufkâr olun. Eğer iffetlerini koruma yönünde irade ortaya koyarlarsa dünya hayatının menfaatini amaç edinmeniz üzere yardımcı olmayarak sakın onları fuhşa zorlama gibi bir duruma düşmeyin. Kim ki genç kızları böyle bir zorlama durumuna düşmüşse[17] elbet Allah düşmüş olduğunuz onları zora sokma durumundan sonra mağfiret edicidir, iyilikle muamele edicidir.

34.Size gerçeği apaçık ortaya koyan deliller, sizden önce gelmiş geçmiş olanlar üzerinden bir misal ve bilinçli duyarlı olanlar için bir öğüt indirmişizdir.

35.Allah göklerin ve yerin nurudur.[18] O’nun nurunun misali, ortamında kandil bulunan bir yerin durumuna benzer. Kandil saydam bir fanusun içindedir. Fanus görünüm olarak kutlu bir zeytin ağacından tutuşturulmuş parlak bir yıldız gibidir. Doğusu batısı yoktur. Yağı sanki kendisine ateş dokunmadan ışık saçıyordur. Nur üzerine nurdur! Allah, gerek gördüğünü nuruna iletir. Allah insanlar için misaller getirmektedir. Allah her şeyi hakkıyla bilendir.[19]

36.Allah’ın, isminin yüceltilmesine hatırlanmasına imkânlar sunduğu evlerde bulunur. Sabah akşam oralarda O’nun için yönelişte olurlar.[20]

37.Adam gibi adamları ne bir alış veriş ne de bir başka ticaret Allah’ın zikrinden,[21] yönelimi gereğince ifa etmekten ve uygunluğu sağlamaktan alıkoyabilir. Kalplerin ve gözlerin döneceği bir günden korkarlar.

38.Yapıp ettiklerinin en güzeliyle Allah’ın onları ödüllendirmesi ve lütfuyla onları ziyade etmesi üzere gereğince davranış sergilerler.  Allah gerek gördüğüne hesapsızca rızık verir.

39.İnkârcı olanların yapıp ettikleri, suya kanmış kimsenin çölde su sandığı bir seraba aldanması gibi boşa gider. Sonunda ortama varır ama aradığını hiçbir şekilde bulamaz. Allah’ı ise elbet yanında bulur ve Allah mutlaka onun hesabını görür. Elbet Allah hesabı seri olandır.

40.Ya da onların durumları, üzerine dalga yığınlarının çöktüğü, daha da üzerini bulutların kapladığı denizin derinliklerindeki karanlıklara benzer. Karanlıklar üstüne karanlıklar! Elini bile uzatsa neredeyse göremeyecek. Allah kimi nursuz bırakırsa onun için hiçbir ışık olamaz.

41.Göklerdeki yerdeki her şeyin, saflar halindeki uçuşanların Allah için yönelişte olduklarını görmüyor musun? Hepsi de yönelimini yönelişini elbet bilmektedir. Allah yapıp ettiklerini bilir.

42.Göklerin ve yerin hükümranlığı Allah’a aittir. Dönüş elbet Allah’a olacaktır.

43.Görmüyor musun ki Allah bulutları sevk ediyor, sonra birleştiriyor bütünleştiriyor, sonra yığınlar haline dönüştürüyor, sonra da bulutların aralıklarından yağmur taneciklerinin süzüldüğünü görebiliyorsun? Gökten dağlar büyüklüğündeki bulutların içerdiği dolu taneciklerini indiriyor da gerek gördüğüne isabet ettiriyor ve gerek gördüğünden uzak tutuyor. Neredeyse şimşeğinin parıltısı gözleri alıverecek. 

44.Geceyi ve gündüzü Allah dönüştürüyor. Elbet bunda basiretli olanlar için bir ibret vardır.

45.Allah kımıldanan her şeyi sudan yaratmıştır. Onlardan kimi karnı üzere yürür, kimi iki ayağı üzere yürür, kimi de dört ayağı üzere yürür. Allah gerek gördüğünü yaratır. Elbet Allah her şey üzerinde takdiri olandır.

46.Allah gerçeği apaçık ortaya koyan deliller indirmiştir. Allah gerek gördüğünü dosdoğru yola iletir.

47.Allah’a ve resulüne inandık, itaat ettik diyorlar. Sonra onların bazıları bunun ardından yüz çeviriyorlar. Onlar inanmış değillerdir.

48.Aralarında hüküm vermesi üzere Allah’a ve resulüne davet edildikleri an hemen bir kısmı yüz çeviriyorlar.

49.Hak onların lehine gerçekleşecek olsa gönülden kabullenerek gelirler. 

50.Kalplerinde bir hastalık mı var, bir şüphe mi duyuyorlar yoksa Allah ve resulünün kendilerine haksızlık etmesinden mi korkuyorlar? Bilakis onlar hak tanımazların ta kendileridir.

51.Aralarında hüküm vermesi üzere Allah’a ve resulüne davet edildikleri an inanmışların sözü ancak “işittik ve itaat ettik” demeleri olur. Ferahlığa mutluluğa erecekler onlardır.

52.Kim ki Allah’a ve resulüne uyar, Allah’tan sakınır ve Allah’a bilinçli duyarlı olur işte kazançlı olanlar onlardır.

53.Var güçleriyle Allah’a yemin ettiler ki sen onlara emrettiğin takdirde mutlaka emrin gereğince yola koyulacaklar. De ki: Yemin etmeyin! Zaten iyilik olarak kabul gören durum üzere itaat gerekir. Elbet Allah yapıp ettiklerinizden haberlidir.

54.De ki: Allah’a ve resulüne itaat edin. Eğer yüz çevirirlerse onların sırtına yüklenen kendi sorumluluklarıdır sizin sırtınıza yüklenen sizin sorumluluğunuzdur. Eğer resule uyarsanız doğru yolda olursunuz. Resule düşen ancak apaçık tebliğdir.

55.Allah sizin inanan ve uygun davranışlarda bulunanlarınızı tıpkı sizden öncekileri yetkin kıldığı üzere yeryüzünde yetkin kılacağını vadetmiştir. Onlar için rıza göstermiş olduğu dinlerini yaşanabilir kılacak[22] ve korkularının ardından onları emniyet haline ulaştıracaktır. Yalnızca bana kul olabilecekler ve bana hiçbir şeyi ortak kılmayacaklardır. Kim bundan sonra inkârcılık ederse işte onlar yalpalayan kimselerdir.

56.Yönelimi gereğince ifa ediniz, uygunluğu sağlayınız, Allah’a ve resulüne itaat ediniz ki ola ki merhamet görürsünüz.

57.İnkârcı kesilenleri yeryüzünde aciz koyabilecekler sanma! Varacakları yer cehennemdir. Ne kötü bir sonuçtur!

58.Ey inananlar! Sözleşmeleriniz altındaki size hizmet sunanlar ve aranızdaki ergenliğe ulaşmamış olanlar üç vakit sizden izin istesinler: Fecir yönelimi öncesinde, öğle sıcağından dolayı elbiselerinizi çıkardığınız esnada ve akşam yönelimi sonrasında. Bu üç vakit sizin mahrem vakitlerinizdir. Bu sayılan durumlar dışında size de onlara da bir sakınca yoktur, birbirinizin etrafında dolaşabilirsiniz. İşte böyle Allah delilleri sizin için açıklıyor. Allah bilendir, en doğru kararı verendir.

59.Çocuklarınız da ergenliğe ulaştıklarında tıpkı kendilerinden öncekilerin izin istedikleri gibi izin istesinler.[23] Böylece Allah delillerini sizin için apaçık beyan ediyor. Allah bilendir, en doğru kararı verendir.

60.Birliktelik beklentisi kalmamış cinsellikten düşmüş kadınların[24] güzelliklerini süslerini sergilemeye kalkışmaksızın dış elbiselerini çıkarmalarında bir sorumlulukları yoktur.[25] İffetlerini koruma bilincinde olmaları kendileri için iyi olur. Allah işitendir, bilendir.

61.Köre zorluk çıkarılacak değil, topala zorluk çıkarılacak değil, hastaya zorluk çıkarılacak değil. Sizlere kendi evlerinizde, babalarınızın evlerinde, annelerinizin evlerinde, erkek kardeşlerinizin evlerinde, kız kardeşlerinizin evlerinde, amcalarınızın evlerinde, halalarınızın evlerinde, dayılarınızın evlerinde, teyzelerinizin evlerinde, anahtarına sahip olduğunuz evlerde ya da sadık dostunuzun evlerinde yemek yemeniz konusunda zorluk çıkarılacak değil. Birlikte bir arada ya da ayrı ayrı yemeniz konusunda da üzerinize bir günah yoktur. Evlere girdiğiniz zaman Allah katından bereket ve iyilik olacak bir yaşam dileğiyle birbirinizi selamlayın. Böylece Allah delilleri sizin için apaçık beyan ediyor ki belki akıl edersiniz.

62.İnananlar ancak şu kimselerdir ki Allah’a ve resulüne mutlak surette inanırlar. Toplumu ilgilendiren bir konuda resul ile bir arada bulundukları vakit kendisinden izin almadıkça bırakıp gitmezler. Elbet senden izin isteyenler Allah’a ve resulüne inanan kimselerdir. Bazı durumlarından dolayı senden izin istedikleri zaman gerek gördüklerine izin ver ve onlar için Allah’tan bağışlanma dile. Allah mağfiret edicidir, iyilikle muamele edicidir.

63.Resulün sizinle ilgili çağrısını birbirinize yaptığınız çağrı konumuna indirgemeyin. Bir şeyin ardına saklanarak sıvışıp gidenleri elbet Allah biliyor.[26] Onun emrine muhalif davranacak olanlar başlarına bir bela gelmesine ya da acıklı bir azaba uğramalarına hazır olsunlar!

64.İyi bilin ki göklerdekiler ve yerdekiler Allah’ındır. Ne üzerine olduğunuzu elbet Allah bilir. Huzuruna çıkarılacakları gün elbet Allah yapıp ettiklerini kendilerine haber verecektir. Allah her şeyi bilendir!


 

[1] Celde vurmak: Cildine vurmak derisini etkileyecek şekilde vurmak anlamına gelmektedir. Buradan şu anlaşılıyor ki bu alabildiğine bir vuruşu değil, ölümcül sertlikte bir vuruşu değil kişinin derisini etkileyecek sertlikte bir vuruşu ifade etmektedir.

[2] Allah’ın dinini uygulama noktasında onlara acımayın. Acıma duygusu sizi Allah’ın dinini uygulamaktan alıkoymasın. Allah’ın dininde kendilerine acıyasınız tutmasın.

[3] Bu ayette evli ya da bekâr ayrımı yapılmaksızın gayrı meşru cinsel ilişkinin cezası karara bağlanmıştır. Eğer evli kimselerin gayrı meşru ilişkileri ölüm cezasını gerektirseydi bu durumun mutlaka ayetle belirtilmesi gerekirdi. Surenin “kesin hüküm olarak beyan buyurduğumuz bir sure” ifadesiyle başlaması da ayrıca dikkat çekicidir. Bir kimseyi öldürmeyi tüm insanlığı öldürmek gibi değerlendiren yüce rabbimizin ölüm cezasını şüpheye yer bırakmayacak şekilde açıklaması gerekir. Allah bekârların cezasını beyan etti de evlilerin cezasını unuttu mu? Hâşâ! Allah illa da şüpheci yaklaşacaklar olursa ya da Allah’ın ayetlerine rağmen farklı hükümler ihdas etmeye kalkışacaklar olursa onların kötü niyetini de engelleyecek şekilde 6-8. Ayetlerde evlilerin de cezasının aynı olduğunu net ortaya koymuştur. Tüm bu ayetlere rağmen recim diye bir hüküm ihdas edenler Casiye 6 ve Hucurat 16. Ayet gereği nur suresinde kesin hüküm olarak beyan buyrulan Allah’ın kararını dikkate almadıklarından Allah’a din öğretmeye kalkışan zavallılar konumundadırlar. 

[4] Nekehe fiili Arap dilinde nikâh kıymak, evlilik akdi yapmak anlamında kullanıldığı gibi mecaz olarak cima etmek, cinsel birliktelikte bulunmak anlamında da kullanılmaktadır. Bu ayette zina esnasındaki birlikteliğin iki tarafın da bir eylemi olarak zina olduğu vurgulanmaktadır. 2. ayette erkek ya da kadın ayrımı yapılmaksızın ikisine de aynı cezanın ön görülmesi de bunu ortaya koymaktadır. Yoksa buradaki nikâh eder, nikâh akdi yapar anlamında değildir. Aksi takdirde ayetin bütünü içerisinde anlam karışıklığı ortaya çıkar. Zira sanki Allah önce zina eden müminlere zina eden kadınlarla evlenmelerini emrediyor sonra ise bu emrinin aksine böyle bir nikâhın haram olduğunu bildiriyor gibi olur. Bu konuda bakara suresi 221. ayeti de dikkate aldığımızda konu daha iyi anlaşılacaktır. Ayetten anlaşılan bir başka durum ise zina eden kişi ya sadece zina ediyordur ya da aynı zamanda durumu meşru görmekle şirke gömülmüştür. Zira kişi eyleminden pişmansa yaptığından tövbekârsa sadece günahkâr olur ve bu günahından vicdan azabı duyar ve tövbe eder. Eğer eylemini doğru buluyorsa hevesini tanrı edinmiş bir müşrik olur. Furkan Suresi 43. ayet nefsini tanrılaştıran böylece müşrik olan kişilerden söz etmektedir. Bu ayeti Kur’an bütünlüğünü dikkate almayanlar mazisinde zina etmiş olanın kendisi gibi zina etmiş olanla evlenmesinin emir buyurulduğunu sanarak çelişkili bir okuma yapmaktalar ve sonra da alakasız bir şekilde bir takım ayetlerle ve hadislerle bu ayetin neshedildiğini iddia etmekteler. Oysa ayetin dediği açıktır ve erkek olsun kadın olsun ahlaksızlığı yapan her iki tarafında aynı iğrençliğin tarafı olduğu vurgulanmaktadır. Kur’an’da ayeti iptal etme ve hükümsüz kılma anlamında nesih olduğunu yani bazı ayetlerin diğer bazı ayetlerle çelişik olduğunu bu yüzden sonra inen ayetin önce inen ayeti hükümsüz kıldığını iddia etmek nisa 82. Ayeti dikkate aldığımızda Kur’an’ın Allah kelamı olmadığını, uyduruk bir hadis olduğunu iddia etmekle eşdeğerdir. NİKÂH fiili bu ayetin haricinde iki ayette daha cinsel birliktelik anlamında kullanılmıştır. Bunlardan biri nisa suresinin 6. Ayetidir ki yetimleri nikâh çağına gelinceye kadar deneyin yani cinsel olgunluğa erme dönemlerine kadar, cinsel birliktelik yaşayabilecekleri olgunluğa erişene kadar deneyin demektir. İkincisi de Nur suresinin 60. Ayetinde geçen nikâhtan ümidini kesmiş kadınlar ifadesidir ki bu ayette de nikâhtan ümidini kesmiş ifadesinin anlamı nikâh akdinden ümit kesmek değil cinsellikten düşmek, cinsel beraberliğe elverişli olma durumunu yitirmek demektir.

[5] Bu ayette kişinin kendi eşine zina suçlaması söz konusudur ki eşi bu durumda evli kimselerden olmaktadır. Suredeki konu bütünlüğü dikkate alındığında bu şahitliğin zina suçlamasında bulunulan kimseden zina cezasını kaldırması söz konusudur. İlgili zina cezası ise ikinci ayette belirtilmiştir. İkinci ayette belirtilen zina cezası yüz celde olduğundan bu ayet evli kimseler için de zina cezasının recim değil yüz celde olduğunu ortaya koymaktadır. Zira Allah, surenin başlangıcında zina suçunun cezasını açıklamış ve bu cezanın uygulanma ve uygulanmama durumlarını beyan etmektedir.

[6] Ayetteki bu ceza diye çevirdiğimiz “el azap” ifadesi “onlara uygulanan cezaya müminlerden bir topluluk tanık olsun” şeklinde çevirdiğimiz 2. ayette geçen “azabehuma” ifadesindeki azaptır. Bu azap ise ayette yüz celde olarak belirtilmiştir. Bu bakımdan evlilerin zina cezası recimdir bekârların zina cezası ise bu ayetteki yüz celdedir şeklindeki yorumlar tamamen indî ve gözü kapalı yorumlardır. Allah’ın ayetleri bu kadar açıkken bir kimsenin başka bir delil getirmesi Casiye 6 ve Hucurat 16. Ayetleri dikkate aldığımızda Allah’a din öğretmeye kalkışmaktır.

[7] İftiraya imkân tanıyacak ortamlardan mümkün mertebe sakınmak her iffetli kadının görevidir. Zira kötü niyetlilerin ne yapacağı belli olmaz. Hz Ayşe validemiz kaybolan kolyesini aramaya giderken bilgi vermeli daha bilinçli davranmalıydı. Hata insana mahsustur. Doğrusu ne olursa olsun kişi davranışında dalgınlık gösterebilir. Bu durumu istismar edenler Allah’ın rahmetinden her iki âlemde de uzak kalacaklardır.

[8] Bu anlam “kötü kadınlar kötü erkeklere kötü erkekler kötü kadınlara layıktır. İyi kadınlar iyi erkeklere iyi erkekler iyi kadınlara layıktır” anlamını kapsadığından bu anlamı tercih ettik. Ayrıca bir üst ayette kötülük edenlerin Allah’ın lanetine uğrayacakları ve cezalarının tamı tamına ödeneceği zikredildiğinden konu bütünlüğü açısından bu anlamı tercih etmeyi uygun bulduk.

[9] İyi kimselerden kötülükler değil iyilikler hâsıl olur. Bu yüzden iyi kimseler her zaman iftiracıların dillerine doladıklarından uzaktırlar.

[10] Kişi hane halkını tanımadığı, haklarında bir bilgi bir kanaat sahibi olmadığı evlere davet edilse bile girmemelidir. Ancak iyi bir kanaat hâsıl olursa o zaman selam vererek girebilir.  Hane halkını tanıdığımız bir eve girmek için de izin almak selamlaşmak ve öyle girmek gerekmektedir.

[11] Kendiliğinden belirgin olan kısımları yani kadın olarak ilgi uyandıran, her ne kadar örtünürlerse örtünsünler yine de belirgin olan kısımlar demektir ki bu konuda ilk akla gelen göğüsler ve kalça bölgeleridir. Kadınlar örtünseler dahi kadın olarak ilgi uyandıran bu güzellikleri belirgin olur.

[12] “Cüyup” kelimesi yaka, kalp, göğüs anlamına gelen “Ceyb” kelimesinin çoğuludur.

[13] Başlarına aldıkları örtülerini yakalarının göğüslerinin üzerine kadar uzatıp ziynetlerini örtsünler. “Darabe ala” bir şeyi bir şeyin üzerine indirmek, bir şeyi bir şeyin üzerine almak bir şeyi bir şeyin üzerine koymak anlamlarına gelir. Örtülerini yakalarının üzerine, göğüslerinin üzerine alsınlar-koysunlar ifadesi iklim şartları gereği başlarına aldıkları örtülerini yakalarının, göğüslerinin üzerlerine salmalarını bildirmekte ve yakalarını, göğüslerini örtmelerini ve cinsel güzelliklerini sergilememelerini emir buyurmaktadır.

[14] Buradan anlıyoruz ki kadınların süsleri güzellikleri durumundaki yaka ve göğüs bölgeleri gibi kısımlar bu sayılan kimseler haricinde titizlikle örtülmelidir. Bu sayılanlar ise hem hissiyat olarak akrabalık bağı bulunması hem de sürekli bir arada bulunulan kimseler olunması sebebiyle fitneye götürecek bir durum arz etmemektedir. Eğer kadın bu ayetin bilinciyle kuşanmışsa zaten bu durumda da fitne fesat sezdiği an titizliğini ortaya koymalıdır.

[15] “Gizlemekte oldukları ziynetlerinin anlaşılmasına sebep olacak şekilde ayaklarını vurmasınlar” ifadesi açığa vurulmaması gereken ziynetlerin göğüsler ve kalçalar gibi cinselliği çağrıştıran kadınları alımlı yapan özellikler olduğunu yansıtıyor. Yani kadın yanlış anlaşılmamaya çalışmalı, edebiyle yürümeli, kem gözlerden sakınmalıdır. Zira etrafında kötü niyetli erkekler bulunabilir. Kendisi için bu şekilde bilinçli davranması daha uygun olacaktır.

[16] “Sorumluluğunuz altında çalışanlar” şeklinde çevirdiğimiz buradaki “ma meleket eyman” ifadesi varlıklı ailelerin hizmetinde değer üreten, fabrikasında işçi olan, evinde hizmetçilik yapan, bağında bahçesinde ırgatlık eden ve netice olarak durumu iyi olmayan, imkânları kısıntı olan kimseleri ifade etmektedir diye düşünmekteyim. En doğrusunu Allah bilir.

[17] Genç erkeklere evlenme imkânı sunmamak aynı zamanda genç kızların da evlenmelerini kısıtlamak olur ve her genç mutlaka karşı cinsle fuhşa sürüklenir. Ayrıca genç erkekler cinselliği fuhuş üzerinden yaşarlarsa neticede evlenmeyecekleri için genç kızların evlenip yuva kurmalarının da önü kapanmış ve zor durumda bırakılmış olurlar. Bu bakımdan öncelikle onlarla sözleşme imzalayın denirken erkek zamiri kullanılmasına rağmen burada dişil zamir kullanılarak kızları zorlamayın denmesi çok beliğ bir nasihat içermektedir. Zira erkeklerin evlenmelerinin önünü açmamak kızların da evlenmelerinin önünü kapamak olur. En doğrusunu Allah bilir.

[18] Gökleri ve yeri aydınlatan, karanlıklardan arındıran Allah’tır.

[19] Bu ayette Allah temsili bir anlatımda bulunmakta ve kullarını karanlıklardan aydınlığa çıkaracak olanın kendisi olduğunu ve ışığa aydınlığa layık olanları bildiğini, kullarının niyetine gayretine göre onları aydınlığa çıkardığını veciz bir şekilde beyan etmektedir.

[20] Bu ayet sembolik bir anlatımla Allah’ın nurunun gönülleri aydınlatmasından gönüllerin aydınlığıyla da ortamları aydınlatmasından söz etmektedir. Bu nur Allah’ın hidayetidir, rehberidir, kitabıdır. Vahyidir, rahmetidir, merhametidir.

[21] Vahiyden, vahyi dikkate almaktan, Allah’ı hatırda tutmaktan…

[22] Allah’ın dinini yaşama imkânı verecek.

[23] Tıpkı yetişkinlerin izin istedikleri gibi izin istesinler. Yani her zaman yanınıza girerken, özel odanıza girerken izin istesinler. Çocukken üç vakit dışında izin istemeleri gerekmiyordu zira henüz yetişkin değillerdi. Hizmetinizdekiler ise size hizmet sunmaları gereği üç vakit dışında yanınıza girebilmektedirler. Ama bir görev vermemişseniz zaten yetişkin olmaları icabı bu üç vakit dışında da odanıza izinsiz girmemeleri akla uygun olandır.

[24] Cinsel arzuları kalmamış, hayızdan kesilmiş yaşlanmış kadınlar. Nikâh kelimesi 3. ayette cinsel birliktelik anlamında kullanılmıştır. Biri bu ayet biri nisa suresindeki “yetimleri nikâh çağına kadar deneyin” ayeti biri de bu surenin 3. Ayeti…

[25] Bedenlerini teşhir etmedikleri kıyafetlerle bulunmalarında bir sorumlulukları olmaz.

[26] Bu ifadeden hareketle mecazen “bir bahaneye sığınarak sıvışıp gidenleri elbet Allah biliyor” ifadesini de anlayabiliriz.

 

 
   
   
   
   
   
   
   
   
   
                                              
   
   
   
   
   
   
   
   
   
   
   
   
   
   
   
   
   
   
   

Mustafa Arıcan Ayas

Free Web Hosting