Kur'an'ın İkliminde

 

4.Nisa Suresi

BismillahirRahmanirRahim

1.Ey İnsanlar! Sizi bir özden yaratan, eşini de aynı özden yaratıp ikisinden birçok erkek ve kadın vücuda getiren Rabbinize bilinçli duyarlı olun.[1] Adıyla isteklerde bulunduğunuz Allah’a ve akrabalık hukukuna bilinçli duyarlı olun. Elbet Allah üzerinizde gözetmendir.

2.Yetimlere mallarını verin. Kötü olanı iyi olanla değiştirmeyin. Onların mallarını kendi mallarınıza katıp yemeyin. Bu büyük bir günah olur.

3.Eğer yetimlere hakkaniyetli olamamaktan korkarsanız yetimi olmayan kadınlardan ikişer üçer dörder nikâhlayın.[2] Eğer kadınlar arasında adalet yapamamaktan korkarsanız o zaman sadece bir kadını nikâhlayın ya da zaten nikâh ahdiniz altında olan[3] nikâhınızda olsun. Böylesi haksızlık etmenizden uygun olur.

4.Kadınlara Mehirlerini bir bağış olarak verin. Eğer ondan bir şeyi size uygunlukla kendiliğinden verirlerse hoşlukla afiyetle yiyin.

5.Allah’ın, idarenize bıraktığı mallarınızı düşüncesizlere[4] teslim etmeyin. Onlarla geçimlerini ve giyimlerini sağlayın. Kendileriyle iyilik olarak kabul gören bir durum üzere konuşun.

6.Yetimleri nikâh çağına varıncaya kadar deneyin.[5] Eğer bir olgunluklarını görürseniz mallarını kendilerine verin. Büyüyorlar diye saçıp savurarak tez elden mallarını bitirmeye kalkışmayın! İhtiyacı olmayan bundan çekinsin. İhtiyacı olan iyilik olarak kabul gören durumda yararlansın. Mallarını kendilerine teslim ettiğiniz zaman teslim ettiğinize dair şahit bulundurun. Hesap görücü olarak Allah yeter.

7.Ana baba ve yakınların bıraktığından erkekler için bir nasip vardır, ana baba ve yakınların bıraktığından kadınlar için bir nasip vardır. Bırakılan az olsun çok olsun bu belirlenmiş bir nasiptir.

8.Paylaşım anında yakınlar, yetimler ve gereksinimi olanlar hazır bulunursalar onlara da ondan bir bağış yapın ve onlarla iyilik olarak kabul gören bir durum üzere konuşun.

9.Arkalarında zayıf bir nesil bırakmaları durumunda endişe duyacak olanlar bunlar hakkında da duyarlı olsunlar, Allah’a bilinçli duyarlı olsunlar ve uygun bir dil kullansınlar. 

10.Yetimlerin mallarını hakka uymayarak yiyenler ancak karınlarına ateş doldururlar. Yakında tutuşmuş bir ateşe yöneleceklerdir.

11.Allah size evladınız hakkında erkek için iki kız payı kadar tavsiye eder. Eğer kızlar ikinin üzerinde olursalar[6] bıraktığının üçte ikisi onlarındır. Eğer kız bir olursa[7] bıraktığının yarısı onundur.[8] Eğer mirası bırakanın çocuğu varsa bıraktığından anne babasının her biri için altıda bir vardır.[9] Eğer çocuğu yokken anne babası ona mirasçı olmuşsa annesi için üçte bir vardır.[10] Bu durumda miras bırakanın kardeşleri de varsa annesi için altıda bir vardır.[11] Bu paylar miras bırakanın vasiyetinden ya da borcundan sonradır.[12] Babalarınızın ve çocuklarınızın fayda bakımından hangilerinin size daha yakın olduğunu bilemezsiniz. Allah tarafından böyle belirlenmiştir. Elbet Allah hakkıyla bilendir, en doğru kararı verendir.   

12.Hanımlarınızın eğer çocukları yoksa bıraktıklarının yarısı sizindir. Eğer çocukları varsa bıraktıklarının dörtte biri sizindir. Bu paylar yaptıkları vasiyetten ya da borçtan sonradır. Eğer çocuğunuz yoksa bıraktığınızın dörtte biri hanımlarınızındır. Eğer çocuğunuz varsa bıraktığınızın sekizde biri hanımlarınızındır.[13] Bu paylar yaptığınız vasiyetten ya da borçtan sonradır. Bir erkeğe ya da bir kadına evladı bulunmaması durumunda[14] mirasçı olunursa mirası bırakanın bir erkek kardeşi ya da bir kız kardeşi varsa onların her biri için altıda bir vardır. Eğer kardeşler bundan fazla olursalar zarara sebep olmaksızın üçte birde ortaktırlar.[15] Bu paylar mirası bırakanın vasiyetinden ya da borcundan sonradır. Allah’tan bir vasiyet olarak böyledir. Allah bilendir, Makul muamele edendir.

13.Bunlar Allah’ın sınırlarıdır. Kim Allah’a ve resulüne itaat ederse Allah onu içerisinden ırmaklar akan cennetlere koyacaktır. Orada kalıcı olacaklardır. İşte büyük kazanç budur.

14.Kim de Allah’a ve resulüne asi olur ve Allah’ın sınırlarını aşarsa onu da içinde kalıcı olacağı ateşe koyar. Onun için aşağılayıcı bir azap olacaktır.

15.Kadınlarınızdan iffetsizlik yapanlara karşı sizden dört şahit getirin.[16] Eğer şahitlik ederlerse ölüm onları alıncaya ya da Allah kendilerine bir yol açıncaya kadar onları evlerde tutun.[17]

16.Sizden iffetsizlik yapan iki erkeğe eziyet edin.[18] Eğer tövbe eder ve kendilerini düzeltirlerse onları bırakın. Allah tövbeleri kabul edendir, iyilikle muamele edendir.

17.Allah’ın kabul edeceği tövbe bir cahillik edip de kötülüğü işledikten sonra geciktirmeden tövbe edenlerin tövbesidir. İşte onların tövbelerini Allah kabul eder. Allah bilendir, en doğru kararı verendir.

18.Kötülükleri işleyip de sonunda ölüm kendisine geldiğinde “Ben şimdi tövbe ettim!” diyenlerin ya da inkârcılar olarak ölenlerin tövbeleri Allah’ın kabul edeceği tövbe değildir. Onlara acıklı bir azap hazırlamışızdır.

19.Ey İnananlar! Kadınlara hoşnutsuzlukla mirasçı olmanız size helal olmaz. Tespit edilmiş bir iffetsizlikte bulunmaları hali dışında kendilerine verdiğinizin bazısını götürebilmeniz için onları sıkıştırmayın.[19] Onlarla iyilik olarak kabul gören durumda geçim kurun. Eğer hoşunuza gitmiyorlarsa bile olur ki hoşlanmadığınız bir şeyde Allah sizin için birçok iyilik kılabilir.

20.Bir eşin yerine başka bir eş almayı düşünürseniz birincisine kantarlarca servet ödemiş olsanız bile hiçbir şeyi geri almayın. İftira ederek ve apaçık günaha girerek mi geri alacaksınız?

21.Hem birbirinizle birleşmişken ve onlar sizden ağır bir söz almışken nasıl bir şeyi geri alabilirsiniz?

22.Babalarınızın nikâhladığı kadınları nikâhlamayın. Artık geçen geçmiştir. Elbet o iffetsizlikti, iğrençti. Çok kötü bir yoldu.

23.Şunları nikâhlamanız size haram kılınmıştır: Anneleriniz, kızlarınız, kız kardeşleriniz, halalarınız, teyzeleriniz, erkek kardeşlerinizin kızları, kız kardeşlerinizin kızları, sütanneleriniz, sütkardeşleriniz, hanımlarınızın anneleri, kendileriyle mahremiyet yaşadığınız kadınlarınızdan dolayı yasak[20] kapsamınıza giren üvey kızlarınız ki henüz analarıyla bir mahremiyet yaşamamışsanız bu durumda onlar konusunda üzerinize bir günah olmaz. Öz evlatlarınızın hanımları ve iki kız kardeşi birlikte almanız. Geçen geçmiştir. Allah mağfiret edicidir, iyilikle muamele edicidir. 

24.Evlenmiş olarak iffetini korumaya almış kadınları da nikâhlamanız haram kılınmıştır. Ama böyle kadınlardan size iltica halindeki koruma hukukunuz altında olanların durumu istisnadır.[21] Allah’ın, üzerinizdeki yasası böyledir. Bu sayılanların dışındaki kadınları iffetinizi korumak zinaya sapmamak üzere mallarınızdan vererek nikâhlamak istemeniz helal kılınmıştır. Kendileriyle hayat bulmak istediğiniz kadınlara belirlenen mehirlerini verin. Mehirin belirlenmiş olmasından sonra karşılıklı rıza ile anlaşmanız noktasında üzerinize günah yoktur. Allah bilendir, en doğru kararı verendir.

25.Sizden kim ki iffetli asaletli mümin kadınlarla evlenme imkânı bulamaz o zaman mümin kızlarınızdan sözleşmeleriniz altında bulunanlarla evlensin.[22] Allah inancınızı en iyi bilendir. Siz birbirinizdensiniz. Şu halde onları velilerinin izni ile nikâhlayın. Mehirlerini zinaya meyletmemiş ve dost tutmamış iffetli asaletli kadınlar olarak iyilik olarak kabul gören durumda ödeyin. Ama eğer evlendikleri zaman iffete aykırı bir durumları bulunuyor ise o zaman onlara bir ceza kabilinden iffetli asaletli kadınlara ödenenin yarısı kadar mehir ödeyin. Bu durumdaki bir evlilik[23] sizin günaha girmekten korkanlarınız için uygun olur. Sabır gösterip böyle bir evlilik yapmamanız ise daha iyi olur. Allah bağışlayıcıdır, iyilikle muamele edicidir. 

26.Allah size açıklamak, sizden öncekilerin durumları konusunda sizi aydınlatmak ve tövbelerinizi kabul etmek yönünde irade ortaya koyuyor.  Allah bilendir, en doğru kararı verendir.

27.Allah üzerinize rahmetiyle yönelme yönünde irade ortaya koyuyor. Arzularının peşinde koşanlar büyük bir yanlışa meyletmeniz yönünde irade otaya koyuyorlar.

28.Allah yükünüzü hafifletme yönünde irade ortaya koyuyor. İnsan zayıf yaratılmıştır.

29.Ey inananlar! Mallarınızı aranızda haksız dayanaklarla yemeyin. Karşılıklı rızaya dayalı alışveriş olmadan birbirinizin malına yeltenmeyin. Kendinizi mahvetmeyin.[24] Elbet Allah size iyilikle muamele edicidir.

30.Kim düşmanlık güderek ve haksızlık ederek bunu yaparsa onu ateşe yöneltiriz. Bu, Allah’a kolaydır.

31.Sakındırıldığınız büyük günahlardan kaçınırsanız kusurlarınızı örteriz ve sizi şerefli bir konuma sokarız.

32.Allah’ın sizleri birbirinizden ayrıcalıklı kıldığı niteliklere özenmeyin. Erkeklerin kendi kazandıklarından bir nasipleri vardır, kadınların kendi kazandıklarından bir nasipleri vardır. Allah’ın lütfundan isteyin. Elbet Allah her şeyi bilendir.

33.Ana baba ve yakınların bıraktıklarına erkekleri de kadınları da mirasçı yaptık. Sözleşme ile sorumluluğunu üstlendiklerinizin de nasiplerini verin.[25] Elbet Allah her şeye şahittir.

34.Erkekler kadınları gözeticidirler.[26] Zira Allah erkek ve kadını birbirinden farklı ayrıcalıklarla donatmıştır ve erkekler mallarından gereğince harcama yapmak durumundadırlar. Uygun davranan kadınlar Allah’ın koruması üzere itaatkâr olan ve mahremiyeti koruyan kadınlardır. Geçimsizliğinden korkar olduğunuz kadınlara[27] öğüt verin, yataklarında onlardan uzak durun, kendilerine zorluk çıkarın.[28] Eğer neticede size uyarlarsa artık aleyhlerinde bir yol aramayın.[29] Elbet Allah yücedir, büyüktür. 

35.Eğer eşlerin ayrılacaklarından korkarsanız erkeğin ailesinden bir hakem kadının ailesinden bir hakem gönderin. İki taraf da düzeltme yönünde irade ortaya koyarlarsa Allah aralarını uzlaştıracaktır. Elbet Allah hakkıyla bilendir, her şeyden haberli olandır.

36.Allah’a kul olun, O’na hiçbir şeyi ortak kılmayın. Ana babaya iyi davranın, yakınlara, yetimlere, ihtiyacı olanlara, yakın komşuya, uzak komşuya, yakın arkadaşa, yolcu olana ve sözleşmeleriniz altında çalışanlarla iyi davranın. Doğrusu, Allah kibirlenenleri, böbürlenenleri sevmez.

37.Onlar cimrilik eden, insanlara cimriliği emreden ve Allah’ın, kendi lütfu olarak verdiğini gizleyen kimselerdir. İnkârcılar için aşağılayıcı bir azap hazırlamışızdır.

38.Onlar mallarından insanlara gösteriş olsun diye sunum yapan, Allah’ı ve ahiret gününü dikkate almayan kimselerdir. Kim şeytan ile yoldaş olursa o ne kötü bir yoldaşlıktır.

39.Ne olurdu sanki Allah’ı ve ahiret gününü dikkate alsalardı, Allah’ın onlara verdiği rızıklardan gereğince harcasalardı! Allah onları çok iyi bilendir.

40.Allah zerre miktarı haksızlık etmez. Bir iyilik olursa onu kat kat artırır ve kendi lütfu olarak büyük bir ecir verir.

41.Her Nesil için bir şahit getirdiğimiz ve onlar üzerine de seni şahit tuttuğumuz zaman nasıl olacak?

42.İnkârcı olan ve resule isyan edenler o gün yerle bir olmayı dilerler. Olmuş bitmiş hiçbir şeyi Allah’tan gizleyemezler.

43.Ey inananlar! Sarhoş iken ne dediğinizi bilinceye kadar, yolculukta olmanız hariç cünüp iken[30] yıkanıncaya kadar yönelime yaklaşmayın.[31] Hasta yahut yolcuysanız veya tuvaletten gelmiş ya da kadınlara dokunmuşsanız ve su bulamamışsanız iyi temiz faydalı olan bir zemine yönelin ve yüzlerinizi, ellerinizi onunla mesh edin.[32] Allah elbet affedicidir, mağfiret edicidir.

44.Kendilerine kitaptan bir nasip verilmiş olanların karanlığı satın aldıklarını ve yoldan çıkmanıza dönük irade ortaya koyduklarını görmedin mi?

45.Allah düşmanlarınızı en iyi bilendir. Veli olarak Allah yeter. Yardımcı olarak Allah yeter.

46.Yahudilerden sözü gayelerinden çarpıtanlar var. Dillerini eğip bükerek ve dinde kusur arayarak “İşittik isyan ettik! Dinle ama duyma!” diyorlar[33] ve ikircikli ifadeler kullanıyorlar[34] Onlar “İşittik itaat ettik! Dinle kulak ver” deseler ve ima içermeyen net ifadeler kullansalar elbet onlar için daha iyi ve daha uygun olurdu. Lakin Allah onları inkârcılıkları sebebiyle lanetlemiştir. Ne kadar da az inanıyorlar!

47.Ey Kitaba muhatap olunanlar! Nicelerini tersyüz edip akıbetlerini mahvetmeden yahut cumartesi tayfasını lanetlediğimiz üzere daha nicesini lanetlemeden yanınızda olanı doğrulayıcı olarak indirdiğimiz konusunda emin olun! Allah’ın buyruğu mutlaka gerçekleşir

48.Allah kendisine ortak kılınmasını bağışlamaz. Bundan başkasını gerek gördüğü kimse için bağışlar.[35] Kim Allah’a ortak kılarsa büyük bir günah iftira etmiş olur.

49.Kendilerini temize çıkaranları görmedin mi? Oysa Allah gerek gördüğünü temize çıkarır ve zerre miktarı haksızlığa uğratılmazlar. 

50.Bak ki Allah’a karşı nasıl da yalan uyduruyorlar! Apaçık bir günah olarak bu yeter!

51.Kendilerine kitaptan bir nasip verilmiş olanları görmedin mi? Kâhinleri, saptırıcıları dikkate alıyorlar da inkârcı olanlar için “Bunlar yol olarak inananlardan daha doğrudur” diyorlar. 

52.İşte bunlar Allah’ın lanet ettiği kimselerdir. Allah kime lanet ederse artık onun için bir yardımcı bulamazsın.

53.Yoksa onların hükümranlıktan bir nasipleri mi var? Öyle olsa insanlara zırnık bile koklatmazlar.

54.Yoksa onlar Allah’ın lütfu olarak insanlığa verdiği sebebiyle mi insanları kıskanıyorlar? İbrahim ailesine Kitabı ve hikmeti[36] vermiştik. Onlara büyük bir mülk vermiştik.

55.Ama ona[37] inananlar da onlardandı yüz çevirenler de onlardandı. Tutuşturucu olarak cehennem yeter!

56.Delillerimizi inkârcı olanları yakında bir ateşe yönelteceğiz. Derilerini piştikçe azabı tadabilmeleri üzere yenileri ile değiştireceğiz. Elbet Allah her şeye güç yetirendir, en doğru kararı verendir.

57.İnanan ve uygun davranışlarda bulunanları kendisinde ebedi kalacakları, içerisinden ırmaklar akan cennetlere koyacağız. Onlara orada çeşit çeşit tertemiz nimetler olacak. Onları gölgeli barınaklarda bulunduracağız.

58.Allah size emanetleri ehline vermenizi ve insanlar arasında hükmettiğinizde adaletle hükmetmenizi emrediyor. Allah’ın size öğütlediği şey ne güzeldir! Elbet Allah işitendir, görendir. 

59.Ey inananlar! Allah’a itaat edin, resule ve sizden olan yetkililere itaat edin. Eğer Allah’a ve ahiret gününe inanıyorsanız herhangi bir şeyde anlaşmazlığa düştüğünüzde konuyu Allah’a ve resule getirin. Böyle yapmanız daha iyidir ve netice olarak daha güzeldir.

60.Sana indirilene ve senden önce indirilene inandıklarını iddia edenlerin saptırıcının hakemliğine başvurma yönünde irade ortaya koyduklarını görmedin mi? Hem de saptırıcı olanı dikkate almamak üzere emir almışlardı. Şeytan onları derin bir yanlışa düşürme yönünde irade ortaya koyuyor.

61.Onlara “Allah’ın indirdiğinin ve resulün hakemliğine gelin!” dendiğinde ikiyüzlülerin senden iyice geri durduklarını gördün.

62.Buna rağmen nasıl oluyor da kendi elleriyle yaptıkları yüzünden bir musibete uğradıklarında sana geliyorlar da “Biz sadece iyilikte bulunmak ve arabuluculuk yapmak istemiştik” diye Allah’a yemin edebiliyorlar?

63.Oysa kalplerinde olanı Allah biliyor. Onları dikkate alma. Kendilerine öğüt ver ve net anlayacakları dilden konuş.

64.Biz gönderdiğimiz her resulü mutlaka Allah’ın yasasınca itaat edilmek üzere göndermişizdir. Eğer onlar kendilerine zulmetmiş olduklarında sana gelip Allah’tan bağışlanma dileselerdi, resul de onlar için bağışlanma dileseydi elbet Allah’ı rahmetiyle yönelen ve iyilikle muamele eden olarak bulacaklardı.

65.Hayır! Rabbin tanıktır ki aralarında meydana gelen hususlarda seni hakem tayin etmedikleri sürece, sonra verdiğin karardan dolayı içlerinde bir sıkıntı duymaksızın tamamıyla teslim olmadıkları sürece inanmış olmuyorlar.

66.Eğer onlara “Ya kendinizi feda edin ya da vatanınızı terk edin” diye yasayı belirleseydik[38] pek azı hariç bunu yapmazlardı. Oysa kendilerine verilen öğüdü yerine getirselerdi elbet onlar için daha iyi ve daha sağlam olurdu. 

67.Ve o zaman kendilerine katımızdan büyük bir ecir verirdik.

68.Kendilerini dosdoğru bir yola iletirdik.

69.Kim Allah’a ve resule itaat ederse işte onlar Allah’ın nimetlendirdiği nebilerle, doğrularla, şahitlerle, Salihlerle beraberdirler. Onlar ne güzel yoldaştırlar.

70.Bu lütuf Allah’tandır. Bilen olarak Allah yeter.

71.Ey İnananlar! Önleminizi alın da ister birlikler halinde seferber olun ister topluca seferber olun.

72.Elbet aranızdan ağırdan alanlar olacaktır. Başınıza bir şey gelirse “Allah bana acıdı da onlarla aynı acıya tanık olmadım!” diyecektir. 

73.Size Allah’tan bir lütuf ulaşınca sanki sizinle onun arasında hiç dostluk olmamışçasına “Ah keşke onlarla birlikte olsaydım da büyük bir kazancı ben de elde edebilseydim!” diyecektir.

74.Şu halde dünya hayatını ahirete karşılık satacak olanlar Allah yolunda savaşsınlar. Kim Allah yolunda savaşırsa öldürülse de galip gelse de ona büyük bir ecir vereceğiz.

75.“Rabbimiz! Bizi, halkı zalim olan bu diyardan çıkar, bize katından bir sahip gönder, bize katından bir yardımcı gönder” diye dua eden erkek, kadın ve çocuklar ezilmiş zayıf düşürülmüşken size ne oluyor da Allah yolunda savaşmıyorsunuz?

76.İnananlar Allah yolunda savaşırlar, inkârcı olanlar saptırıcı yolunda savaşırlar. Şu halde şeytanın evliyasıyla savaşın. Elbet şeytanın planı zayıftır.

77.Kendilerine “Savaştan geri durun, yönelimi gereğince ifa edin ve uygunluğu sağlayın” denen kimseleri görmedin mi? Onlara savaş yasallaştığı an bir kısmı, Allah’tan korkarcasına hatta daha fazlasıyla insanlardan korkuyorlar ve diyorlar ki “Rabbimiz! Niçin bize savaşı yasallaştırdın? Keşke yakın bir sürece kadar durumumuzu erteleseydin!” De ki: Dünyanın nasibi azdır. Bilinçli duyarlı olanlar için ahiret iyidir, zerre kadar haksızlığa uğratılmazsınız.

78.Nerede olursanız olun isterse sağlam kulelerde bulunun ölüm size erişir. Kendilerine bir iyilik dokunsa “Bu Allah katındandır” derler. Başlarına bir kötülük gelse “Bu senin yüzündendir” derler. “Hepsi Allah katındandır” de! Bu topluma ne oluyorsa, sanki hiçbir şeyi anlayamıyorlar!

79.Başına gelen iyilik Allah’tandır. Başına gelen kötülük kendindendir. Biz seni insanlığa bir resul olarak gönderdik. Şahit olarak Allah yeter.

80.Kim Resule itaat ederse Allah’a itaat etmiş olur. Kim yüz çevirirse biz seni onlara bekçi göndermiş değiliz.

81.İtaat diyorlar ama yanından ayrıldıkları an onlardan bir taife senin söylediğine zıt düşünce kuruyorlar. Allah, kurduklarını kayda geçiriyor. Onlardan yüz çevir, Allah’ı vekil edin. Vekil olarak Allah yeter.

82.Hâlâ Kur’an’ı düşünüp anlamayacaklar mı? Eğer Kur’an Allah’tan başkasına ait bir söz olsaydı elbet onda birçok çelişki bulurlardı.

83.Güven yahut korkuyla ilgili bir durum kendilerine ulaştığında onu yaydılar. Eğer meseleyi resule ya da aralarındaki yetkililere iletselerdi işin gerçeğini tespit etme konumunda olanları durumu bileceklerdi. Allah’ın üzerinizdeki lütfu ve rahmeti olmasaydı elbet çoğunlukla şeytana uymuştunuz.

84.Şu halde Allah yolunda savaş. Sen ancak kendinden sorumlusun. İnananları da hazırla. Olur ki Allah inkârcı olanların gücünü kırar. Elbet güç olarak ve caydırıcı olarak Allah daha üstündür.

85.Kim bir iyiliğe arka çıkarsa onun ondan bir nasibi olur. Kim de bir kötülüğe arka çıkarsa onun da ondan bir nasibi olur. Allah her şey üzerinde kontrolü olandır.

86.Bir selam ile selamlandığınızda onun daha iyisiyle selamlayın ya da aynısıyla karşılık verin. Elbet Allah her şey üzerinde hesabı olandır.

87.Allah ki O’ndan başka ilah yoktur. Sizi tereddüde yer olmayan huzura çıkış gününe mutlaka toplayacaktır. Allah’tan daha doğru sözlü kim olabilir?

88.Size ne oluyor da yaptıkları yüzünden kendilerini Allah tepetakla etmişken ikiyüzlüler hakkında iki guruba ayrılıyorsunuz? Allah’ın yanlışa bıraktığını doğruya iletme iradesi mi ortaya koyuyorsunuz? Allah kimi yanlışa bırakırsa onun için bir yol bulamazsın.

89.İstediler ki kendileri inkârcı oldukları üzere siz de inkârcı olsanız da onlarla aynı duruma düşseniz. Sakın Allah yolunda hicret etmedikleri sürece onları veli edinmeyin.[39] Eğer sizi yönetmeye kalkarlarsa onları tutuklayın, bulduğunuz yerde öldürün.[40] Onlardan bir veli bir yardımcı edinmeyin.

90.Sizinle aralarında antlaşma bulunan bir toplumla uzlaşmış ya da size gelmiş, sizinle veya kendi toplumlarıyla savaşmaktan içleri daralmış olanların durumu farklıdır. Allah gerek görseydi onları da üzerinize salardı da sizinle savaşırlardı. Şu halde sizden uzak dururlarsa, sizinle savaşmazlar ve size barış eli uzatırlarsa artık Allah onların aleyhinde size bir yol kılmamıştır.

91.Diğer bazılarını ise hem sizden hem de kendi toplumlarından emin olmak ister bulacaksın. Fitneye sürüklendikleri her an, fitne içinde tepetaklak olmaktadırlar. Eğer onlar sizden uzak durmazlarsa, size barış eli uzatmazlarsa, ellerini üzerinizden çekmezlerse onları tutuklayın, karşı karşıya geldiğiniz yerde onları öldürün. İşte böyleleri üzerinde size açık bir yetki vermişizdir.  

92.İmanlı bir kimse için hatayla olması dışında bir mümini öldürmesi olacak şey değildir. Kim hata ile bir mümini öldürürse gözetim altındaki bir mümini özgürleştirmesi ve öldürülenin ailesine diyet ödemesi gerekir. Tabi ailesi bağışlarsa bundan muaf olur. Eğer hata ile öldürülen mümin kimse size düşman olan bir toplumdan ise gözetim altındaki bir müminin özgürleştirilmesi yeterlidir. Şayet hata ile öldürülen kimse sizinle aralarında antlaşma bulunan bir toplumdan ise öldürülenin ailesine diyet ödenmesi ve gözetim altındaki bir müminin özgürleştirilmesi gerekir. Bunlara imkân bulamayan kimse Allah’a bir yöneliş olarak iki ay peş peşe oruç tutmalıdır. Allah bilendir en doğru kararı verendir.

93.Kim bir mümini kasten öldürürse onun cezası, içinde kalıcı olacağı cehennemdir. Allah onu gazabına uğratmıştır, lanetlemiştir. Ona büyük bir azap hazırlamıştır.

94.Ey İnananlar! Allah yolunda seferber olduğunuz zaman iyice meseleyi anlayın da sakın size selam dileklerini sunan bir kimseye[41] dünya hayatının geçici menfaatini arayarak “Sen inançlı biri değilsin!” demeyin. Sayısızca kazanç gerçekte Allah katındadır. Daha önce siz de aynı konumdayken Allah size inayet etti. Şu halde iyice meseleyi anlayın. Elbet Allah yaptıklarınızdan haberlidir!

95.Müminlerden olup da bir mazeret olmaksızın oturanlar ile Allah yolunda mallarıyla canlarıyla gayretli olanlar elbet aynı olacak değildir. Allah mallarıyla canlarıyla gayretli olanları oturanlardan derece olarak üstün kılmıştır. Her iki tarafa da Allah güzellik vadetmiştir ama gayret gösterenleri oturanlara göre büyük bir ecir olarak üstün tutmuştur.

96.Kendi katından nice dereceler, mağfiret ve rahmet! Allah mağfiret edicidir, iyilikle muamele edicidir.

97.Melekler kendi nefislerini zulme uğratanları vefat ettirirken “Ne durumdaydınız!” derler. “Biz yeryüzünde zayıf düşürülmüştük” diye cevap verirler. Buyururlar ki: “Allah’ın arzı geniş değil miydi? Hicret etseydiniz ya!” Onların barınakları cehennemdir. Ne kötü bir sonuç!

98.İllaki bir çare üretemeyen, bir çıkar yol bulamayan erkek, kadın ve çocukların ezilenlerinin durumları farklıdır.

99.Allah’ın onlara mağfiret etmesi umulur. Allah affedicidir, mağfiret edicidir.

100.Allah yolunda hicret eden kimse yeryüzünde gidilecek birçok yer ve yanı sıra bir genişlik bulur. Kim evinden Allah’a ve resulüne hicret etmek üzere çıkar da kendisine ölüm ulaşırsa onun ecri Allah’a kalmıştır. Allah mağfiret edicidir, iyilikle muamele edicidir.

101.Yeryüzünde seferber olduğunuz zaman inkârcı olanların sizi sıkıntıya sokmasından korkarsanız yönelimi kısa tutmanızda üzerinize günah yoktur. [42] Doğrusu inkârcılar sizin için apaçık bir düşmandır.

102.Sen de aralarında bulunduğun ve onlar için yönelime koyulduğun zaman onlardan bir taife de seninle beraber kıyam etsinler. Silahlarını da yanlarına alsınlar. Tam teslimiyeti sergiledikleri an arkanıza geçsinler. Yönelimi edinmemiş diğer taife gelsinler seninle beraber yönelimi edinsinler.  Tedbirlerini ve silahlarını da alsınlar. İnkârcı olanlar silahlarınızı ve eşyalarınızı ihmal etmenizi böylece aniden karşınıza çıkmayı isterler. Yağmurdan dolayı sıkıntıya uğrarsanız yahut hastaysanız önleminizi almanız kaydıyla silahlarınızı bırakmanızda üzerinize bir günah olmaz. Elbet Allah inkârcılar için aşağılayıcı bir azap hazırlamıştır.

103.Yönelimi gerçekleştirdiğiniz zaman ayakta, oturarak ve yanlarınız üzere Allah’ı hatırlayın. Tehlikeden emin olduğunuz zaman yönelimi gereğince ifa edin. Doğrusu yönelim inananlara vakitli olarak yasalaşmıştır.

104.Toplumun arayışı içinde gevşekliğe düşmeyin. Siz acı çekecekseniz düşman da tıpkı sizin gibi acı çekecektir. Hem onların ummadığını siz Allah’tan umabiliyorsunuz. Allah hakkıyla bilendir en doğru kararı verendir. 

105.Biz sana kitabı Allah’ın sana gösterdiği şekilde insanlar arasında hükmedesin diye gerçeği ortaya koymak üzere indirdik. Sakın hainlerin savunucusu olma!

106.Allah’tan bağışlanma dile. Elbet Allah bağışlayıcıdır, iyilikle muamele edicidir.

107.Kendilerine hainlik edenler için arayışa girme! Doğrusu Allah hainleri, günahkârları sevmez.

108.İnsanlardan saklanabilseler de Allah’tan saklanamazlar. Allah, rızasına uymayan söylemleri kurarlarken onlarla beraberdir. Allah yapıp ettiklerini kuşatmıştır.

109.Hadi dünya hayatında onlar için arayışa girebildiniz, peki ya huzura çıkış gününde onlar için Allah’a karşı kim arayışa girebilir ya da onlara kim vekil olabilir?

110.Oysa kim bir kötülük yapar da yahut kendine zulmeder de sonra Allah’tan bağışlanma dilerse zaten Allah’ı bağışlayıcı ve iyilikle muamele edici bulacaktır.

111.Günaha giren ancak kendi aleyhine günaha girmiş olur. Doğrusu Allah bilendir, en doğru kararı verendir.

112.Kim bir hataya düşer de yahut bir günah işler de sonra suçu bir başkasına atarsa bir iftirayı ve apaçık bir günahı üstlenmiş olur.

113.Allah’ın lütfu ve rahmeti seninle olmasaydı elbet onlardan bir taife seni yanlışa sürüklemeye kalkmıştı. Oysa ancak kendilerini karanlığa gömüyorlar. Sana hiçbir şekilde zarar verebilecek değiller. Allah sana kitabı ve hikmeti[43] indirmiş ve bilmediklerini öğretmiştir. Allah’ın sana lütfu çok büyüktür.  

114.Onların fısıldaşmalarının birçoğunda iyilik yoktur. Tabi yardımlaşmayı, iyilik olarak kabul gören bir durumda davranmayı ve insanların arasını düzeltmeyi öğütleyenlerin hali farklıdır. Kim Allah’ın rızasını arayarak böyle davranırsa ona büyük bir ecir vereceğiz.

115.Doğru olan kendisine apaçık belli olduktan sonra kim resul ile ayrılığa girer ve inananların yolundan başkasına uyarsa onu bağlısı olup devam edegeldiği hali üzere bırakırız ve cehenneme yöneltiriz. Ne kötü bir sonuç![44]

116.Allah kendisine ortak kılınmasını bağışlamaz. Bundan başkasını gerek gördüğü kimse için bağışlar.[45] Allah’a ortak kılan elbet derin bir yanlışa saplanmıştır.[46]

117.İlla O’nun dışında, yaratıklardan birilerine çağırıyorlar.[47] Aslında asi şeytandan başkasına çağırıyor değiller. 

118.Allah şeytanı lanetlemiştir. O şöyle demişti: Mutlaka kullarından belirli bir nasip edineceğim.

119.Mutlaka onları yanlışa bırakacağım, mutlaka onları temennilere düşüreceğim, mutlaka onlara emredeceğim enam türü hayvanların[48] kulaklarını yaracaklar, mutlaka onlara emredeceğim Allah’ın yaratışını değiştirecekler. Kim Allah’a rağmen Şeytan’ı veli edinirse apaçık bir şekilde kaybetmiştir.[49]

120.Onlara vadeder de onları temennilere sürükler. Şeytan onlara aldatıcılıktan ötesini vadedemez.

121.Onların varacakları yer cehennemdir. Oradan bir çıkış bulamazlar.

122.İnanan ve uygun davranışlarda bulunanları kendisinde ebedi kalacakları, içerisinden ırmaklar akan cennetlere koyacağız. Bu gerçekten Allah’ın vaadidir.  Allah’tan daha doğru sözlü kim olabilir?

123.Sizin temennilerinizle de olmaz Kitap ehlinin temennileriyle de olmaz. Kötülük eden kötülüğünün cezasını bulur. Kendisi için Allah’tan başka ne bir veli ne de bir yardımcı bulabilir.

124.Kadın ya da erkek, inanan olarak kim uygun davranışlarda bulunursa işte onlar cennete girecektir. Zerre miktarı haksızlığa uğramayacaklardır.

125.Din olarak yönünü tamamen Allah’a çevirmiş olandan daha uygun durumda kim olabilir? Zira böylesi gereğince davranan ve gerçeklik üzere yönelimde olarak İbrahim’in yoluna uyan kimsedir. Doğrusu Allah İbrahim’i dost edinmişti. 

126.Göklerde ve yerde ne varsa hepsi Allah’ındır. Allah her şeyi kuşatmıştır.

127.Kadınlar hakkında senden fetva istiyorlar. De ki: Onlar hakkındaki fetvayı size Allah veriyor. Kendileri için yasal olarak belirlenmiş olanı vermediğiniz ve kendileriyle nikâhlanmaya rağbet gösterdiğiniz kadınların yetimleri[50] konusunda ve ezilmiş durumdaki çocuklar konusunda “yetimler için hakkaniyeti gözetmeniz kitapta size okunuyor.[51] İyilik olarak ne yaparsanız elbet Allah onu hakkıyla bilendir.

128.Bir kadın kocasından yana bir geçimsizlikten yahut bir umursamazlıktan endişe duyarsa anlaşıp aralarını düzeltirlerse ikisini de günah yoktur.[52] Anlaşıp barışmak iyidir. Zira kişilerde bencillik olasıdır. Gereğince davranır ve bilinçli duyarlı olursanız elbet Allah yaptıklarınızdan haberlidir.

129.Ne kadar çabalasanız da kadınlar arasında adaleti sağlamaya güç yetiremezsiniz. O halde tamamen bir tarafa meyledip de bir kadını askıdaymış[53] gibi yalnızlığa itmeyin. Eğer uzlaşıp anlaşırsanız ve bilinçli duyarlı olursanız elbet Allah mağfiret edicidir, iyilikle muamele edicidir.

130.Eğer ayrılmak durumunda kalırlarsa bu durumda da Allah her birini geniş rahmetiyle muhtaç duruma düşürmeyecektir. Allah rahmeti geniş olandır, en doğru kararı verendir.

131.Göklerde ve yerde ne varsa hepsi Allah’ındır. Sizden önce kitaba muhatap olunanlara da özelde sizlere de Allah’a bilinçli duyarlı olun diye tavsiyede bulunmuşuzdur! Eğer inkârcı kesilirseniz elbet göklerde ve yerde ne varsa hepsi Allah’ındır. Allah kimseye muhtaç olmayandır, değerlendirmeyi uhdesinde tutandır.

132.Göklerde ve yerde ne varsa hepsi Allah’ındır. Vekil olarak Allah yeter.

133.Ey insanlar! Eğer Allah gerek görürse sizi giderir de başkalarını getirir! Allah buna kadirdir.[54]

134.Kim dünya nimeti yönünde irade ortaya koyuyorsa elbet dünya nimeti de ahiret nimeti de Allah’ın katındadır. Allah işitendir, görendir.

135.Ey İnananlar! Kendiniz, anne babanız ve yakınlarınız aleyhinde de olsa Allah için şahitlik ederek hakkaniyeti gözeten kimseler olun. Taraflar zengin de olsa fakir de olsa Allah onlara daha önceliklidir. Adaletli olmanız konusunda eğilime uymayınız. Net olmazsanız ya da geri durursanız elbet Allah yaptıklarınızdan haberlidir!

136.Ey İnananlar! Allah’a, resulüne, resulüne indirdiği kitaba, önceden indirdiği kitaba inanın. Kim Allah’ı, meleklerini, kitaplarını, resullerini, ahiret gününü inkârcı olursa derin bir yanlışa saplanmıştır.

137.Doğrusu inanıp da sonra inkârcı olan, sonra inanıp yine inkâra yeltenen, sonra inkârcılıkta ziyadeleşenler var ya Allah onları bağışlayacak değildir, onları doğru yola iletecek değildir. 

138.İkiyüzlülere kendileri için acıklı bir azap olacağını müjdele.

139.Onlar ki inananlara karşı inkârcıları veli ediniyorlar. İzzeti onların yanında mı arıyorlar? Doğrusu izzet tamamıyla Allah’a aittir. 

140.“Allah’ın delillerine inkârcı olunduğunu ve delillerle alay edildiğini işittiğiniz zaman başka konuya dalmalarına kadar bunu yapanlarla oturmayın. Aksi takdirde siz de onlar gibi olursunuz!” diye kitapta size indirmişizdir.[55] Elbet Allah ikiyüzlülerin ve inkârcıların tamamını cehennemde toplayacaktır.

141.İkiyüzlüler başınıza gelecekleri gözlerler. Eğer Allah’tan size bir başarı nasip olursa “Biz de sizinle değil miydik?” derler. Eğer inkârcıların bir nasipleri olursa “Size baskın çıkmadık mı, sizi inananlardan korumadık mı?” derler. Huzura çıkış gününde aranızda Allah hüküm verecektir. Allah inkârcılara inananlar aleyhinde asla yol verecek değildir.

142.İkiyüzlüler Allah’ı aldatmaya çalışırlar. Oysa Allah onların aldanışlarına yol veriyor. Yönelime gitmeye kalktıkları zaman tembelce dikilirler, insanlara gösteriş yaparlar. Allah’ı pek az hatırlarlar.

143.Öylece bir aralıkta salınıp dururlar. Ötekilerin tarafına da berikilerin tarafına da karar kılamazlar. Allah kimi karanlığa terk ederse onun için bir yol bulamazsın.

144.Ey İnananlar! İnananlara karşı inkârcıları veli edinmeyiniz.[56] Aleyhinizde Allah’ın apaçık bir hükmünü oluşturma iradesi mi ortaya koyuyorsunuz?

145.İkiyüzlüler cehennemin en alt çukurunda olacaklardır. Onlar için asla bir yardımcı bulamazsın.

146.Ancak tövbe edip düzeltici olan, Allah’a tutunan ve dinlerini Allah’a has kılanlar inananlarla beraberdirler. Allah inananlara büyük bir ecir verecektir.

147.Şükreder ve inanırsanız Allah size ne diye azap etsin? Allah hoş görüp hoşnut edendir, hakkıyla bilendir. 

148.Allah, kötü olanın dile getirilmesini hoş görmez. Ancak haksızlığa uğramış olanın durumu farklıdır.  Allah işitendir, bilendir.

149.Bir iyiliği açığa vurursanız yahut gizlerseniz ya da bir kötülüğü affederseniz elbet Allah affedicidir, gereğini takdir edicidir. 

150.Allah ile resullerinin arasını ayırma yönünde irade ortaya koyarak Allah’ı ve resullerini dikkate almayanlar, böylece arada bir yol edinme yönünde irade ortaya koyarak bazısına inanırız bazısına inanmayız diyenler elbet olabilir![57]

151.İşte onlar tam anlamıyla inkârcıdırlar. İnkârcılar için aşağılayıcı bir azap hazırlamışızdır.

152.Allah’a ve resullerine inananların, resullerinden hiç birini diğerlerinden ayırmayanların ecirlerini Allah yakında kendilerine verecektir. Allah mağfiret edicidir, iyilikle muamele edicidir.

153.Kitap ehli senden gökten kendilerine özel bir kitap indirmeni istiyorlar. Daha da büyüğünü Musa’dan istemişler ve “Allah’ı bize açıkça göster!” demişlerdi. Haksız tavırları yüzünden yıldırım onları alıvermişti. Sonra kendilerine ulaşan apaçık delillerin ardından buzağıyı edinmişlerdi.[58] Bunu bile affetmiştik. Musa’ya da apaçık bir kanıt vermiştik.

154.Sözlerini almak üzere dağı tepelerine kaldırmıştık ve onlara “kapıdan teslimiyet göstererek girin!” demiştik, onlara cumartesi günü sınırı aşmayın demiştik. Onlardan ağır bir söz almıştık.

155.Sözlerini boşa çıkarmaları, Allah’ın delillerini inkârcı olmaları, hakka uymayıp nebileri öldürmeleri, kalplerimiz kılıflıdır demeleri üzere davranış sergilediler. Bilakis Allah inkârcılıkları sebebiyle kalplerini mühürlemiştir. Onlar pek az inanıyorlar!

156.İnkârcılıkları ve Meryem’e büyük bir iftira olan söylemleri üzere davranış sergilediler.

157.“Allah’ın resulü Meryem oğlu İsa Mesih’i öldürdük!” söylemleri üzere davranış sergilediler. Oysa onu öldürmüş de değiller çarmıha germiş de değiller, lakin onlara öyle benzetildi. İsa konusunda anlaşmazlığa düşenler onunla ilgili şüpheye saplanmışlardır. Onun hakkında zanna uymaktan öte hiçbir bilgileri yoktur. Onu kesinlikle öldürmüş değillerdir. 

158.Bilakis Allah onu kendine yükseltmiştir. Allah her şeye güç yetirendir, en doğru kararı verendir.

159.Kitap ehlinden olanlar mutlaka ölümlerinden önce İsa’ya inanacaklardır.[59] Huzura çıkış gününde de İsa onların durumuna tanık olacaktır. 

160.Haksız tavırları ve birçoklarını Allah’ın yolundan alıkoymaları sebebiyle Yahudi olanları kendileri için helal kılınmış nice iyi temiz faydalı şeylerden mahrum kılmışızdır.

161.Kendisinden men edilmiş oldukları faizi almaları ve insanların mallarını haksız dayanaklarla yemeleri sebebiyle kendilerini mahrum kılmışızdır. Onlardan inkârcılara acıklı bir azap hazırlamışızdır.

162.Lakin onlardan ilimde tutarlı yaklaşıp inananlar sana indirilene ve senden önce indirilene inanırlar, yönelimi gereğince ifa ederler, uygunluğu sağlarlar, Allah’a ve ahiret gününe İnanırlar. İşte onlara büyük bir ecir vereceğiz.

163.Tıpkı Nuh’a ve sonrasındaki nebilere vahiy buyurduğumuz üzere sana da vahiy buyurduk. İbrahim’e, İsmail’e, İshak’a, Yakup’a ve torunlarına, İsa’ya, Eyüp’e, Yunus’a, Harun’a ve Süleyman’a vahiy buyurduk. Davud’a Zebur’u verdik. 

164.Nice resulleri daha önce sana anlattık nice resulleri sana anlatmış değiliz. Allah Musa’ya sözlü olarak konuştu.

165.Bunca resulü müjdeci ve uyarıcı olarak gönderdik ki resullerden sonra insanların Allah’a karşı bir bahaneleri olmasın. Allah her şeye güç yetirendir, en doğru kararı verendir.

166.Lakin Allah sana indirdiği ile bizzat tanıklık eder ki onu kendi ilmiyle indirmiştir. Melekler de buna tanıktırlar. Esasen tanık olarak Allah yeter.

167.İnkârcı olan ve Allah’ın yolundan alıkoyanlar derin bir yanlışa saplanmışlardır. 168.İnkârcı ve hak tanımaz olanlara Allah ne mağfiret edecektir ne de bir yol gösterecektir.

169.Onların yolu ancak içinde ebedi kalacakları cehennem olacaktır. Allah için bu kolaydır.

170.Ey İnsanlar! Resul size Rabbinizden olan gerçeği sunmak üzere gelmiş bulunuyor. Artık kendi iyiliğiniz için inanınız. Eğer inkârcı olursanız elbet göklerde ve yerde ne varsa hepsi Allah’ındır! Allah bilendir, en doğru kararı verendir. 

171.Ey Kitap ehli! Allah hakkında gerçeğin dışında söylemlerde bulunarak dininizde haddi aşmayın. Meryem oğlu İsa Mesih ancak Allah’ın resulüdür, Meryem’e ilettiği sözüdür ve Allah’tan bir ruhtur.[60]  Allah’a ve resulüne inanın. “Üçtür” söyleminde bulunmayın. Kendi iyiliğiniz için buna son verin. Allah ancak bir tek ilahtır. Çocuk sahibi olma yakıştırmasından beridir şanı yücedir. Göklerde ve yerde ne varsa hepsi onundur. Vekil olarak Allah yeter. 

172.Ne Mesih Allah’a kul olmaktan geri durabilir ne de yakın kılınmış durumdaki melekler. Kendisine ibadetten geri duranların ve büyüklük taslayanların hepsini Allah huzurunda toplayacaktır!

173.İnanan ve uygun davranışlarda bulunanlara ecirlerini Allah tam olarak verecek ve onlar üzerindeki lütfunu ziyadeleştirecektir. Kulluktan geri duran ve büyüklük taslayanlara acıklı bir şekilde azap edecektir. Kendilerine Allah’tan başka ne bir veli ne de bir yardımcı bulabileceklerdir. 

174.Ey İnsanlar! Size Rabbinizden gerçeğin net bir kanıtı ulaşmış bulunuyor. Size apaçık bir nur indirmiş bulunuyoruz. 

175.Allah’a inanan ve o nura tutunanları kaynağı kendisi olan bir rahmete, bir lütfa dâhil edecektir ve dosdoğru bir yol olarak kendisine yöneltecektir. 

176.Senden fetva istiyorlar. De ki: Evladı bulunmayan konusunda[61] size fetvayı Allah veriyor. Bir kişi ölür de evladı bulunmazsa[62] bir kız kardeşi varsa bıraktığının yarısı kız kardeşinindir. Kendisi de evladı bulunmayan kız kardeşine mirasçı olur. Eğer iki kız kardeşi olursa bıraktığının üçte ikisi onlarındır. Eğer kardeşler Erkekli kızlı kardeş olursalar erkek için iki kız payı kadar vardır.[63] Allah yanlışa düşmemeniz üzere size açıklıyor. Allah her şeyi bilendir.


 

[1] Allah bu ayette insanı da eşini de nefsi vahideden yani aynı özden yarattığını vurgulamaktadır. Eşini de ondan yarattı ifadesindeki HA zamiri dişil olup Âdem’e işaret edemez. HA zamiri nefsi vahideye yani tek canlıya işaret etmekte olup insanın yaratılışında eşinin de aynı özden yaratıldığını anlatmaktadır. Anlaşılıyor ki insanlık ailesinin iki ferdi olan kadın ve erkek aynı özden yaratılmakta olup kadın ve erkeğin eşleşmesinden yeni kadın ve erkekler yaratılmaktadır. Bu ayet biyolojik yasayı anlatmaktadır.

[2] Buradaki yetimler kendileriyle evlenilecek olan dul kadınların eski kocalarından olma çocukları olan yetimler olsa gerektir. Erkek eğer yetimleri olan dul kadınlarla evlenirlerse o yetim çocuklara hakkaniyetle davranamamak ve ayette vurgulanan büyük günaha düşmek riski varsa başka kadınlarla evlenmeleri ama riskten uzak durmaları öğütlenmektedir.

[3] “Ma meleket eyman” yeminlerin ahitlerin sözleşmelerin sahip olduğu demektir. Kullanıldığı cümle içerisindeki bağlama göre esas kastın ne olduğu anlaşılabilir. Bu ayette bağlamda evlilikte hiçbir şekilde birilerine adaletsizliğe sebep olmama mesajı vurgulanıp son tahlilde bir eş ile yetinmek tavsiye olunduğundan sözleşmeniz altında olanlardan kastın nikâh sözleşmesi yani evli durumda bulunulan kadınlar olduğu anlaşılmaktadır. Yani adaletsizlik yapmaktansa tek kadınla evlen ya da zaten eşin varsa onunla evli ol, ikinci bir eş almaya yeltenme demektir. En doğrusunu Allah bilir.

[4] Henüz karını zararını ayıracak olgunluğa ermemiş, sorumluluk duygusu gelişmemiş, har vurup harman savurabilecek uçarılıkta olanlara vermeyin.

[5] Bu ayette nikâh çağı buluğ çağı anlamındadır. Zira Nikâh cinsel birlikteliği helal kılan akdi ifade ettiği gibi cinsel birlikteliği de ifade eder. Bu bakımdan kişinin cinsel yönden beraberlik yaşayabileceği dönem nikâh çağı olmaktadır ki ona buluğ çağı denir. Nikâh kelimesi Nur 3. ve 60. Ayetlerde de cinsel birliktelik anlamında kullanılmıştır. Kişinin hukuken malını alma ehliyetine sahip olması için buluğ yetmeyip rüşt de gerektiğine göre buradan anlaşılıyor ki buluğ olanın hukuken nikâh ahdi yapması yani evlenebilmesi için de rüşt de şart olmaktadır.

[6] Eğer kızların oranı erkeklere göre ikinin üzerinde olursa yani bir erkek oranına ikiden fazla kız oranı düşüyorsa…

[7] Eğer bir erkeğe bir kız oranı varsa ya da kızların sayısı erkeklerden az ise…

[8] Bu ayette mirasta kız ve erkeğin birbirine oranla payları ortaya konuyor. Şöyle ki: Bir erkeğe iki kız düşüyorsa erkek kızların ikisinin toplamı kadar alıyor. Bir erkeğe ikiden fazla kız düşüyorsa kızlar üçte ikisini alıyor geri kalanı erkek alıyor.  Bir erkeğe bir kız düşüyorsa yarı yarıya bölüşüyorlar. Ama bu hisseler birbirlerine nispetle olduğu için anne baba ve benzeri mirasçılar da varsa duruma göre onlar payını aldıktan sonra bu paylaşım kalandan yapılıyor.

[9] Önce anne babanın altıda birer payları verilir sonra geri kalandan çocuklar paylarını alırlar. Erkekle kız arasındaki oran birebir olduğunda eşit alma durumu burada da geçerli olmuş oluyor ve anne ile baba eşit pay almış oluyorlar.

[10] Böyle bir durumda varisler eşlerin hissesini almalarından sonra sadece anne baba kaldığı için mirası anneye en az üçte bir olmak üzere paylaşırlar.

[11] Böyle bir durumda kardeşlerin hissesinin ne kadar olacağı 12. Ayette belirtilmektedir. 176. Ayette ise kardeşlerin payları anne yahut babanın olmaması ya da her ikisinin de olmaması durumunda açıklanıyor.

[12] Önce Bakara 180. Ayet gereği kişinin borçları ya da belli bir durumu gereği yaptığı vasiyet yahut da alıcıların ispatlayarak ortaya çıkardığı borç ödenir sonra ölenin 12. Ayet gereği eşi payına düşeni alır sonra anne babanın duruma nispetle payları ödenir sonra birbirlerine nispetle çocuklar paylarını alırlar. Bu bakımdan sıralamada önce vasiyet/borç sonra ölenin eşinin payı sonra birbirine nispetle çocukların payı gelmektedir.

[13] Vasiyetten/borçtan sonra eşlerin payı gelir. Ölen erkeğin birden fazla eşleri varsa hisseyi eşit paylaşırlar. Ondan sonra çocukların olup olmamasına göre kalandan anne baba paylarını alırlar ondan sonra da ölenin çocukları erkek kadın oranına göre 11. Ayette belirtilen paylarını alırlar.

[14] Miras bırakan kişinin çocuğu yoksa kelale olarak nitelenir. Eğer bir kimseye mirasçı olan kişi o kimsenin annesi, babası, eşi ya da çocuğu konumunda değilse kelale konumunda mirasçı olur ki kelale konumunda mirasçı olanlar kardeşlerdir. Kelale konumunda mirasçı olan kardeşlerin hisseleri 12. ayette anne ve babanın da birlikte mirasçı olması durumuna göredir ki böyle bir durumda annenin payı 11. Ayette açıkça belirtilmiştir. Kelale konumunda mirasçı olabilmek için miras bırakanın çocuğu olmaması şarttır. 176. Ayette ise kelale konumunda mirasçı olan kardeşlerin anne yahut baba ya da her ikisinin de olmaması durumuna göre hisseleri tanımlanmıştır. Bu bakımdan 12. Ayet ile 176. Ayetteki kelale konumunda olan mirasçı kardeşlerin hisseleri farklılık arz etmektedir.

[15] Bir erkek kardeşi varsa ya da bir kız kardeşi varsa altıda bir alır. Erkek olsun kız olsun birden fazla kardeşi varsa üçte birde erkek kız oranına göre ortak olurlar ki bu orana göre erkek ve kızların hisseleri 11. Ayette evlatların birbirine nispetle payları olarak belirlenmiştir.

[16] Bu ayette bahsedilen fuhuş yani iğrençlik kadınlar arası cinselliktir. Yani sevicilik yapan kadın kadına cinsel beraberlik yaşayan kadınlardan söz edilmektedir.

[17] Allah’ın bir yol açması onların tevbe edip kendilerini düzeltmeleri ve nihayetinde arınmış halleriyle kısmetlerinin çıkıp evlenmeleri olduğunu düşünüyoruz.

[18] Bu ayette de erkekler arası ahlaksızca ilişkiden söz edilmektedir.

[19] Hoşnutsuzlukla mirasçı olmak zorla yanında tutmakla olur. Eğer uyumsuzluk varsa kadın Bakara 229. Ayete göre aldığı mehri iade ederek kendini ayırabilir. Erkek Nisa 12. Ayet çerçevesinde karısına mirasçı olmak için karısını zorla yanında tutmamalıdır. Yani sevgi saygı yok olmuşsa kadın ille de ayrılmayı düşünüyorsa kendisini serbest kılma ve başkasıyla evlenme hakkına sahiptir. Erkek bunu engellemek için iftiraya başvurmamalı kadını tehdit etmemelidir. Erkek kadını sevmiyor ve karısından ayrılmak istiyorsa ama kendisi boşarsa verdiği mehir kadında kalacağı için kadının kendi isteğiyle kendisini Bakara 229 a göre ayırmasını böylece verdiği mehri geri almayı düşünebilir ve bu düşünceyle kadına sürekli eziyet etmeye ve böylece onun kendi isteğiyle ayrılmasını sağlamaya kalkışabilir. Bu yanlış davranış da bu ayette reddedilmektedir.

[20] Fİ HUCURİKUM ifadesindeki HUCUR HİCR kelimesinin çoğulu olup yasak, haram anlamlarına gelmektedir. Meallerde bu kelimenin kucak anlamı dikkate alınarak birlikte olduğunuz kadınların yanınızda bulunan kızları size haramdır anlamı verilmiş ve yanınızda olmayanların haramlığı hadislerle hüküm olarak belirlenmiştir ki böyle bir yaklaşım yanlıştır. Zira hadise ihtiyaç olmaksızın bu ayetin bizzat kendisi zaten “beraberlik yaşamanız sebebiyle yasak kapsamınıza giren üvey kızlarınız” diyerek yanınızda olsun yanınızda olmasın beraberlik yaşanan bir kadının kızıyla evlenmenin haramlığını ortaya koymuştur.  HİCR kelimesinin yasak anlamına geldiği meallerce de Furkan 22.  ve Enam 138. Ayetlerde onaylanmaktadır.

[21] “Size iltica halindeki koruma hukukunuz altında olan” diye çevirdiğimiz ifade “ma meleket eymanukum” ifadesidir. “Eyman” yeminin çoğulu olup “ma meleket eyman” her hangi bir şekilde toplumun ya da kişinin koruma hukuku altında olan demektir. Bu ifade yerine göre kişinin nikâh sözleşmesi altındakini ifade edebilir, yerine göre istisnai ortam şartlarında İslam toplumuna iltica etmiş kimseleri ifade edebilir, yerine göre kişinin bir sözleşmeye istinaden hizmetinde çalışanları ifade edebilir. Yerine göre olağanüstü koşullarda toplumun koruma hukuku altında yasalarla hakları garanti edilmiş olan yabancı toplumun fertleri iken ortam şartları neticesi İslam toplumunun bir parçası altına gelmiş kimseleri ifade edebilir. Kur’an anneleriniz ve kızlarınızla nikâhlanmanız haramdır diyecek kadar ayrıntılı hüküm beyan etmiştir.  Bu ayette de bir kadının evliliği devam ederken başka bir erkeğin nikâhına giremeyeceği beyan edilmiştir. Bu ayette kastedilen evli olduğu halde evliliği feshedilerek kendileriyle nikâhlanılabilecek kadınların Mümtehine suresi 10. Ayette olduğu üzere müşriklerle evliyken onlardan kaçıp Müslüman topluma sığınan ve İslam toplumunun toplumsal güvencesine giren Müslüman kadınlar olduğu anlaşılmaktadır. Zira bu ayet burada evli kadınların nikâhlanmasını başkasının nikâhı altında olduğu için yasaklarken “ma meleket eyman” olması durumunda bir istisna getirmektedir. Mümtehine suresinin 10. Ayeti ise müşriklerin nikâhı altındayken Müslüman topluma sığınmış olan Müslüman olduğunu iddia eden evli kadınların durumunu izah etmektedir. İki ayeti birlikte okuduğumuzda bir ayette genel olarak değinilen istisnai hükmün diğer ayette nasıl uygulanacağının bir örneğinin beyan edildiği görülecektir. En doğrusunu Allah bilir.  

[22] Yani bir şekilde toplumun koruma hukuku altına girmiş, toplumda sığınmacı halinde olan hizmetçi, dilenci konumunda yaşayan kızlarla evlenmesi uygun olur.

[23] İffet noktasında etiketlenme durumuna düşmüş bir kadının durumu güven veriyorsa günaha girmekten kaçınan için böyle bir kadınla evlenmek zinaya düşmekten daha uygun olur.

[24] Metin olarak kendinizi öldürmeyin. Kişinin haksızlıklar yaparak başkalarını sömürmesi bir nevi kendisini öldürmesi olur.

[25] Bu ayet öncelikle eşlerin evlilik sözleşmesinin tarafları olmaları gereği mehirlerini vermeyi emretmektedir. İkinci olarak mirastan haklarının verilmesini ifade etmektedir. Üçüncü olarak her hangi bir sözleşmenin tarafı olarak yardımımızda hizmetimizde iş görenlerin nasiplerini vermeyi ifade etmektedir.

[26] Kadınlar üzerinde kavvam olmak demek kadınların haklarını gözetmek demektir.

[27] Geçimsiz davranmak aile huzurunu ortadan kaldıran tavırlar takınmaktır, ben merkezli davranmaktır. Kişi karşı tarafın bu durumunu kendisinin öz eleştirisini yaparak dikkate almalıdır. Sonuçta herkes Allah’a hesap verme duygusuyla hareket etmelidir. Bir erkek olarak kişi hanımının durumunu dikkate alırken bu surenin 19. Ayetinde vurgulandığı üzere kötü niyetli olmamalıdır. Ayetlerdeki "kadınlarınızla iyi geçinin" emri mucibince davranmalı eşi ile iyi geçim kurmalıdır. Tüm çabalarına rağmen kendisiyle iyi geçim kurmayan ya da aile itibarını zedeleyici tavırlar sergileyen eşine karşı bu ayetin çözüm sunduğu tavırlar dâhilinde çözüm aramalıdır.

[28] Darabe fiili bir şeyi bir şeyin üzerine indirmek anlamındadır. Bu bakımdan darabenin asıl anlamı baskı yapmaktır. Diğer bütün anlamlar baskının türü ile ilgili çeşitlemelerdir. Darabe zorla kabul ettirmek, yaptırmak, dayatmak, yüz çevirmek, sıkıştırmak gibi ana anlamları muhtevidir. Ayetin erkekleri kadınlar üzerinde “kavvam yani koruyucu ve gözetici” nitelendirmesinden ve Hz Peygamberin eşlerini dövdüğüne dair tek bir kur’an’i işaret olmadığından hareketle anlaşılıyor ki burada darabe fiziksel şiddet uygulamak değil kadının geçimsizliği karşısında ona zorluk çıkarması, imkânlarını kısması anlamındadır. Yani asıl vazifesi eşiyle iyi geçim kurmak, hüsnü muaşeret göstermek olan erkek kadınının geçimsiz tavırlar sergilemesi durumunda eşine karşı baskıcı, sıkıştırıcı tavırlar sergileyebilir. Bu tavırları sergilemeden önce sağlıklı iletişim ve empati aşamasında öğüt vermeli, kendi hoşnutsuzluğunu ortaya koymalı sonra olmazsa baskıcı davranmaya başlamalıdır.  Bu bakımdan burada dövmek; yanlışa, geçimsizliğe karşı baskı uygulamayı ve engelleyici tedbirler almayı ifade eder.

[29] Bazı meallerde Darabe fiilini onları ayırın, evden çıkarın anlamları verilmiş ki bu anlam ayetin bütünlüğü açısından uygun düşmemektedir. Eğer buradaki ayrılık boşanma anlamında bir ayrılıksa bu, ayette geçen “itaat edecek olurlarsa aleyhlerinde başka bir yol aramayın” hükmünü uygulanamaz kılmak olur. Zira aranacak başka yol “nasihat, yatağı ayırma, baskı uygulama” aşamasından sonra boşanma aşamasıdır. Eğer bu ayırma onları evlerine yollayın ise rici talakla boşanmış kadının bile evinden çıkarılmasını yasaklayan Kuranın bütünlüğü ile uyuşan bir anlayış olduğunu düşünmüyoruz. Ama karşılıklı anlaşma ile eşler sağlıklı düşünebilmeleri açısından böyle bir yola birlikte baş vururlarsa bunda sakınca olmaz.

[30] Toplumun içine çıkamayacak durumda iken yani yönelime gidemeyecek kadar kirli paslı halde iken…

[31] Yönelime yaklaşmayın yani toplumsal bir faaliyetin içine girmeyin, bir yöneliş faaliyeti icra etmeyin.

[32] Temizlenmek için su bulamadığınız durumlarda temiz bir şeylerle ovalama yapın silme yapın.

[33] Yahudiler Tevrat’ta verdikleri söze rağmen peşi sıra gelen tüm elçilere ve son elçiye karşı durarak Bakara 93. Ayette belirtildiği üzere netice itibariyle işittik ve isyan ettik demiş olmaktadırlar. Kur’an’ı kabullenmeyen Yahudiler hakikati kavradıkları halde bakara 75. Ayet ve devamında vurgulandığı üzere ayeti olduğundan farklı yorumluyorlar ve birbirlerine ve tabilerine dinleyin ama sakın inanmayın demekteler.

[34] Tam çeviri “Raina” diyorlar şeklinde olabilir. “Raina” kelimesi “bizi gözet” ve “bizim çobanımız” şeklinde iki farklı anlama gelmektedir. Anlamı net olmayan kötü anlamı içeren imalı cümleler kurarak alay etmektedirler.

[35] Allah şirkten hafif olan günahı şirke dönüşmemiş günahı bir hikmete binaen bağışlayabilir. Ama bir günah şirke dönüşmüşse o günahtan tevbe etmemiş olarak ölümle yüzleşen ya da şirk günahıyla ölen için af kapısı kapanmıştır.

[36] Kitabı ve hikmeti yani ilahi mesajı ve en doğru hüküm olan Allah’ın hükmünü vermişiz. Peygamberlere gönderilen vahiy Allah’ın hitabı ve yasası olması bakımından kitap Allah’ın hükmü olarak en doğru hüküm olması bakımından hikmettir.

[37] Verdiğimiz o kitap ve hikmete yani ilahi mesaja

[38] Onları ya canlarını ortaya koymaları ya da vatanlarını terk etmeleri durumuyla karşı karşıya koysaydık yani ortam gereği ya canlarını ortaya koymalarını ya da vatanlarını bırakıp gitmelerin emretseydik…

[39] Onları sahiplenmeyin, onlara arka çıkmayın, onlarla yakın dostluk kurmayın.

[40] Burada işin vahametine göre kalkışma durumunun aldığı hale göre tutuklama aşaması ve savaş hali oluşması durumunda savaşın doğal sonucunda öldürülmekten bahsedilmektedir.

[41] Barış eli uzatan, barışçıl söylemde bulunan, esenlik dileyen, düşmanlık gütmeyen kimseye

[42] Sizi tuzağa düşürüp size eziyet etmelerinden, saldırıya uğramanızdan korkarsanız…

[43] İlahi yasayı ve en doğru hükmü sana indirmiştir. Kitap da hikmet de Kur’an’dır. Allah’ın mesajı, Allah’ın yasası olarak kitap adını Almakta; Allah’ın hükmü en doğru hüküm olarak hikmet adını almaktadır.

[44] Bu ayet icmaya delil olarak sunulmaktadır. Hâlbuki tam aksine bu ayet icmayı reddetmektedir. Zira kişiye doğru apaçık belli olduktan sonra o doğruya uymasıdır peygambere uymak yoksa apaçık kavradığı o doğruyu terk edip toplumun ittifak ettiği görüşe uymak peygambere uymak değildir. Peygamberin de müminlerin de yolu Kur’an’ın ortaya koyduğu hakikattir. Ayet bu hakikati net olarak görenin bu gördüğü gerçeği terk edip toplumun ittifak ettiğine uymasını peygamberle ayrı düşmek olarak nitelemektedir.

[45] Allah şirkten hafif olan günahı şirke dönüşmemiş günahı bir hikmete binaen bağışlayabilir. Ama bir günah şirke dönüşmüşse o günahtan tevbe etmemiş olarak ölümle yüzleşen ya da şirk günahıyla ölen için af kapısı kapanmıştır.

[46] Bugün için Resulle ayrılığa düşmek Allah’a başka resule başka yol izafe ederek şirke düşme şeklinde tezahür etmektedir. Oysa resulle aynı yola uymak tebliği olan Kur’an ile aydınlanmak ve tıpkı onun gibi vahye uymak vahye çağırmaktır.

[47] “İnâs” kelimesi yaratıklar yaratılanlar anlamına gelmektedir. Allah’ın dışında kime davet edilirse edilsin, bu davet edilen kimseler ister melek olsun ister peygamber olsun yaratılmışlardır, kuldurlar. Allah dururken kula davet etmek kula dua etmek tam bir karanlığa gömülmektir. Ayeti “Allah’tan başka ancak bir takım dişilere dua ediyorlar” şeklinde de çevirebiliriz. O zaman müşriklerin dua ettikleri ve Allah’ın kızları diyerek şefaatçi edindikleri lat uzza menat isimleriyle ilahlaştırdıkları melekler akla gelir. Ayet Mekke müşriklerinin bu saplantısını da ifade eder ancak esasen bu geniş anlamı vurgulamaktadır. Yani Allah’tan başkasına yönelen davet ve dua kullara yönelmiş yani acizlere yönelmiş bir saplantıdır.

[48] Enam türünden kasıt dört ayaklı çift toynaklı hayvanlardır. Dört ayaklı çift toynaklı hayvanların yenmesi helal olup çift toynaklı olmasına rağmen domuz eti pis yani sağlıksız olduğundan Bakara suresi 173. Ayette ve Maide suresi 3. Ayette haram kılınmıştır.

[49] Allah’ın yaratışı fıtrattır. Fıtratı değiştirmeyi gerekli görmek Allah’ın yaratışında hata aramaktır. Şeytan insanlara yaratılışı değiştirmeyi emredeceğini söylemektedir. Şeytanın bu sözü Rabbimiz tarafından bize bildirilmektedir. Şeytanın bu hedefinin neticesi bir davranış örneği olarak müşriklerin hayvanların kulaklarını yarmaları burada bize sunulmuştur. Fıtrata uygun durumu değiştirme uygulaması olarak çocukların sünnet edilmesi uygulaması da günümüzde saplandığımız bir yanlıştır. Bu hakikat bize tastamam belli olduktan sonra artık toplumun sünnet uygulaması yönündeki ittifakını, inananlar olarak bizim kabullenmemiz peygamberle ayrı düşmek ve müminlerin yolunu terk etmek anlamına gelecektir. En doğrusunu Allah bilir.

[50] Erkekler yetimleri olan kadınlarla nikâhlanmayı seçerek aileye sahip çıkmak gibi bir yaklaşımla kolay evliliğe yani mehirden kurtulmaya yelteniyorlar. İşte böyle bir evlilik durumunda evlendikleri kadınların yetimleri ve zavallı çocukları oluyor.  Bu yetim çocuklara adaletli davranılması, miras haklarına saygılı olunması bu surenin 2. ve 3. Ayetlerinde emrediliyor. Aksi takdirde yetimleri olan kadınlarla değil mehirlerini vererek başka kadınlarla evlenilmesi tavsiye ediliyor. Bu 127. ayet bu surenin başındaki ilgili ayetlere vurgu yapmaktadır.

[51] Bakınız bu surenin 3-6. ayetleri

[52] Kocasının yaklaşımı sebebiyle kadın olarak geçimsiz olmaktan endişe duyarsa yahut kocasından yüz çevirme endişesine kapılırsa yahut kocasının kendisini umursamaz olmasından endişelenirse durumu açıkça ortaya koyup anlaşma yolunu araması uygun olur. Yoksa ima ile ve zıtlaşarak soğuk rüzgârlar estirmesi, iletişimi koparması, apaçık konuşmayı denememesi çözüm aramak olmaz, ailedeki durumu da iyileştirmez. Ama eğer konuşup anlaşma yolunu seçerlerse karşılıklı fedakârlık göstererek uzlaşabilirler.

[53] Beraberlik yaşamayarak ve iyi geçim kurmayarak yalnızlığa itmeyin.

[54] Bu ayette vurgulanan sizi giderir de başkalarını getirir ifadesi insanların yerine yeni bir türü getirmeyi değil bu neslin yerine yeni bir neslin getirilmesini vurgulamaktadır. Ayrıca Arap olmayan bir ırkın İslam’ın bayraktarlığını bizim atalarımız yaptı diyerek Arapların yerine kendi ırklarının getirildiği şeklinde zan buyurdukları temenniyi de bu ayet vurguluyor değildir. Zaten bu manada olsaydı Arap ırkının yok edilmiş olması gerekirdi. Hâlbuki Arap ırkı da devam etmektedir. Ayet sorumlu davranmayanların helak edilmesinden ve kendilerinden sonra başka neslin gelmesinden söz etmektedir. Zaten ömür denen süreçte doğal olarak da bu ayetin hatırlattığı durum gerçekleşmektedir.

[55] Bakınız 6 Enam 68. Ayet

[56] Veli sahip, himayeci, koruyucu, dost demektir. Yani inananlar ne olursa olsun inanan kardeşlerine güvendikleri kadar kâfirlere güvenmesinler, kâfirleri dost tutmasınlar, kâfirleri sahiplenmesinler, kâfirlerin himayesine sığınmasınlar, kâfirlere arka çıkmasınlar. Kâfirlerle olan ilişkileri Müslümanlara yakınca olmasın. Müslümanlar arası dostlukla kâfirlere olan yakınlık birbiriyle kıyaslanamayacak kadar mesafeli olsun.

[57] Allah ile resulün arasını ayırmak Allah’a başka kitap resule başka kitap takdir edip Allah’ın dinini çelişkiler yumağına çevirmekle olur. Oysa Allah’ın dininin en belirgin özelliği nisa 82 gereği çelişkisiz olmasıdır. Bu bakımdan Kur’an’ın bütünlüğünde ali İmran 7 gereği anlamı net olan ayetler esas alınarak bütün ayetler bu ayetlere uygun okunmalı, Kur’an dışındaki her söylem de mutlaka Kur’an’a tabi kılınmalı ve Kur’an’ın net ayetlerine uygun olmadıkça kime nispet edilirse edilsin hiçbir söz dikkate alınmamalıdır.

[58] Buzağıyı ilahlaştırmışlardı…

[59] Bu ayeti iki şekilde anlayabiliriz. Birincisi: Ehli kitaptan olabilmek için İsa’ya inanmak şarttır. Aksi takdirde ehli kitaptan olmak iddiası boştur. İkincisi: Ehli kitaptan olanlar ölümle yüzleştiklerinde İsa’nın resul olduğu gerçeğiyle yüzleşeceklerdir.

[60] “kelimetuhu elkâhâ ilâ meryeme” cümlesini Türkçe’de “Meryem’e ilettiği müjdesidir” şeklinde ifade etmek uygun olur.  Zira bu ifadede İsa’nın Allah’ın kelimesi olmasından değil Meryem’e ilettiği sözünün neticesi olmasından söz edilmektedir. Yani Allah’ın Meryem’e ilettiği müjdesidir demektedir. KELİMETUHU ifadesindeki HU Allah’ı ifade eder. Allah’ın kelimesi demektir.  ELKAHA ifadesindeki HA zamiri müennes olup İsa’yı ifade edemeyeceğinden Meryem’e ilettiği sözü yani Allah’ın bizzat kendi sözü olarak dile getirdiği müjdeyi ifade etmektedir.  Ali İmran 45. Ayette de Meryem’e Allah’ın ilettiği müjde sözünün Allah’a ait bir söz olmasına vurgu yapılmaktadır. Bu bakımdan bu ayeti Ali İmran 45. Ayeti de dikkate alarak ve o ayetin dipnotuna da bakarak düşünmek uygun olacaktır.

[61] Kelale mirasçısı olacak çocuğu bulunmadan ölen kimsedir. Bu ayette ki kelale, çocukları olmadığı gibi annesi babası da olmadan ölen kişidir. Anne babası olup da çocukları olmadan ölen ile ilgili durum Bu surenin 12. Ayetinde yer almaktadır. Bu benim şahsen ulaştığım kanaattir.

[62] Evladı bulunmamak çocuğu ve torunu bulunmamaktır. Kişinin torunları da çocuğu mesabesindedir.

[63] Burada erkek için iki kız payı oranı kardeşlerin birbirine oranına göredir. Erkek kız oranı durumuna göre Bu surenin 11. Ayetinde erkek ve kız çocukların birbirine oranla belirlenen hisselerinde olduğu gibi hisse alırlar.

 

 
   
   
   
   
   
   
   
   
   
                                              
   
   
   
   
   
   
   
   
   
   
   
   
   
   
   
   
   
   
   

Mustafa Arıcan Ayas

Free Web Hosting