Kur'an'ın İkliminde

 

17.İsra Suresi

BismillahirRahmanirRahim

1.Her tür eksikten beri şanı yüce Allah odur ki kulunu[1] bir gece Haram mescitten [2]civarını bereketli kıldığımız aksa mescide[3] delillerimizden gösterelim diye yürütmüştür.[4] Elbet Allah işitendir, görendir.

2.Musa’ya da kitabı vermiştik ve onu İsrailoğulları için “Benden başka vekil edinmeyiniz!” diyerekten bir rehber yapmış idik.

3.Nuh ile beraber gemide taşıdıklarımızın soyundan gelmektedirler. Nuh şükredici bir kul olmuş idi.

4.İsrailoğullarına kitapta “yeryüzünde iki defadır bozgunculuk yapıyorsunuz ve büyük bir taşkınlıkta bulunuyorsunuz” diye hüküm vaaz etmiş idik.

5.İşte o iki süreçten birincisinin vadesi dolduğunda iyice gücü kuvveti olan kullarımız karşınıza çıkarmıştık. Nihayet evlerin arasına kadar her yanı aramışlardı. Bu yaşanan bir süreç oldu.

6.Sonra size onlar karşısında yine imkânlar verdik. Mallar ile nesiller ile nice genişlikler sunduk. Aranızdan nice neferler kıldık.

7.Eğer gereğince davranırsanız kendiniz için gereğini yapmış olursunuz. Yok, eğer imkânlarınızı kötüye kullanırsanız o zaman da kendinize kötülük etmiş olursunuz. Sonra sizi karalar bağlamış duruma düşürmeleri, mescide tıpkı ilk seferinde olduğu gibi girmeleri ve ele geçirdiklerini yerle bir etmeleri üzere bu iki süreçten ikincisinin de vadesi dolduğunda haliniz nice olur!

8.Rabbinizin size merhamet ile muamele etmesi umulandır. Ama eğer siz gereğince davranmaktan geri dönerseniz biz de merhamet olan vaadimizden döneriz. Doğrusu cehennemi inkârcılara zindan etmişizdir.

9.Şüphesiz bu Kur’an en sağlam olana en doğru olana iletir. Uygun davranışlarda bulunan inananlara müjdeler verir. Elbet onlar için büyük bir ecir olacaktır.

10.Ahirete inanmayanlar için acıklı bir azap hazırlamışızdır.

11.İnsan sanki iyiliği çağırırmışçasına kötülüğü çağırır olmuştur. İnsan ne kadar da aceleci duruma düşmüştür.

12.Gece ile gündüzü iki delil kıldık. Gecenin delilini giderdik ve gündüzün delilini Rabbinizin lütfundan aramanız, yılların sayısını ve hesabı bilmeniz üzere aydınlık yaptık. Her şeyi ayrıntılı olarak açıkladık.

13.Doğrusu her insanın durumunu kendi boynuna doladık.[5] Huzura çıkış günü karşısına bir kitap çıkarırız, halinin ne olduğu önüne serilmiş olur.

14.Oku kitabını! Bugün hesap görücü olarak sen kendine yetersin!

15.Kim doğruluk üzere yürürse kendi lehine doğruluk üzere olmuş olur. Kim doğrudan saparsa kendi aleyhine yanlışa yönelmiş olur. Kimse kimsenin yükünü yüklenecek değildir.[6] Biz, resul göndermedikçe azap edici değiliz.

16.Bir memleketi helak etme yönünde irade ortaya koyduğumuz zaman orada bolluk bereket içinde şımarıkça yaşayanlara emrimizi hatırlatırız[7] ama yine de isyankâr duruşlarına devam ederler. Böylece söz kendilerine müstahak olur ve orayı yerle bir ederiz.

17.Nuh’un ardından nice nesilleri helak etmişizdir. Kullarının günahlarını bilen ve gören olarak Rabbin yeterlidir!

18.Kim dünyalık yönünde irade ortaya koyarsa irademizi ortaya koyduğumuz kimse için gerek gördüğümüz kadarını dünyada veririz. Sonra cehennemi ona takdir ederiz. Paylanmış ve kovulmuş bir halde ona yönelir.

19.Kim de ahiret yönünde irade ortaya koyarsa ve inançlı olarak ahiret için gayretli olursa öylelerinin gayreti de kabul görmüş bir şükür olur.

20.Dünya yönünde irade ortaya koyanlara da ahiret yönünde irade ortaya koyanlara da Rabbinin lütfettiklerinden imkânlar sunarız. Rabbinin lütuflarının önünde bir engel yoktur.

21.Bak nasıl da onlara birbirinden farklı ayrıcalıklar sunuyoruz. Elbet ahiret çok üst seviye makamlara ve çok üst seviye ayrıcalıklara sahiptir.

22.Allah’ın yanı sıra başka da bir ilah uydurma! Yoksa paylanmış ve terk edilmiş bir halde kalırsın.

23.Rabbin sadece kendisine kul olmanızı ve ana babaya gereğince davranmanızı hüküm olarak vaaz etmiştir. Eğer onların birisi ya da her ikisi yanında yaşlanırlarsa sakın onlara “öf” bile deme! Onları azarlama! Onlara değer ifade eden sözler söyle!

24.Onları merhametle koruman altına al. Şöyle de: Rabbim! Nasıl ki onlar beni küçükken özenle büyütmüşlerse sen de onlara rahmetinle muamele eyle. 

25.Rabbiniz içinizde olanı en iyi bilendir. Eğer uygun davranışlı kimseler olursanız elbet Hakk’a yönelim üzere olanları bağışlayıcıdır.

26.Yakınlığı bulunana, ihtiyacı olana ve yolcu olana hakkını ver ama sakın saçıp savurma.

27.Doğrusu saçıp savuranlar şeytanların kardeşleri olurlar. Şeytan ise Rabbine karşı çok nankör olmuştur.  

28.Eğer Rabbinden umduğun bir rahmetin peşinde olduğun için onlara yakınlık sergileyememe durumunda kalırsan hiç değilse onlara sıkıntılarını hafifletecek sözler söyle.

29.Eli sıkı olma, büsbütün eli açık da olma! Sonra azarlanan ve muhtaç olan durumuna düşersin.

30.Rabbin gerek gördüğüne rızkı geniş tutar gerek gördüğüne ölçülü verir. Elbet kullarından haberlidir, durumlarını görücüdür.

31.Geçim endişesiyle çocuklarınızı öldürmeyiniz! Onları da sizi de biz rızıklandırıyoruz. Elbet onları öldürmeniz büyük bir günah olur.

32.Zinaya yaklaşmayınız. Doğrusu çok çirkin bir eylemdir, çok kötü bir yoldur.

33.Hakkaniyetin gereği olmaksızın Allah’ın dokunulmaz kıldığı cana kıymayınız. Kim haksızlığa uğrayarak öldürülürse onun velisine yetki vermişizdir. Sakın öldürme konusunda sınır tanımazlık etmeyiniz.[8] Zaten hukuk onun yanındadır.

34.Yetimin malına ancak gereğine en uygun şekilde yaklaşınız. Ta ki erişkin olmasına kadar bu şekilde davranınız. Sorumluluğun gereğini yerine getiriniz. Sorumluluk sorgulanmayı gerektirir.       

35.Ölçtüğünüzde ölçüyü tam yapınız! Doğru teraziyle tartınız! İyi olan budur, en uygun neticeyi sağlayacak olan budur.

36.İlmin olmayan konunun arkasına düşme.[9] Kulak, göz ve kalp; bunların hepsi ondan sorumlu olacaktır.

37.Yeryüzünde böbürlenerek yürüme! Sen ne yeri yarabilirsin ne de boyca dağlara ulaşabilirsin!

38.Tüm bunların[10] asıl kötülüğü ise Rabbinin katında hoş karşılanmayan şeyler durumunda olmalarıdır. 

39.Bu sunumlar, sana Rabbinin hikmet olarak vahyettiği ayetlerden bazılarıdır. Allah’ın yanı sıra başka da bir ilah uydurma!  Sonra azarı yiyip kovularak cehenneme atılırsın.

40.Rabbiniz oğulları size bıraktı da kendisi meleklerden kızlar mı edindi? Gerçekten büyük bir söz ediyorsunuz!

41.Bu Kur’an’da düşünüp öğüt almaları üzere her açıdan açıklama yapmışızdır. Bu durum bazılarının ancak nefretini artırıyor.

42.De ki: Onların dedikleri gibi Allah’ın yanı sıra başka da ilahlar olsaydı elbet o ilahlar hükümranlığın sahibi olmaya dönük bir yol arayışına girerlerdi.

43.Yücelik ve büyüklük noktasında Allah onların söylemlerinden beridir, şanı yücedir.

44.Yedi gök, yer ve bunlardaki her şey O’nun hükümranlığı gereği yönelişte olurlar. Her ne varsa hepsi ancak O’nun değerlendirmesi gereği yönelişte olurlar. Lakin siz onların yönelişte olmalarına tam anlamıyla vakıf olamazsınız. Elbet O, muamelesi makul olandır, bağışlayandır.

45.Kur’an’ı okuduğun zaman, seninle ahiretten emin olmak gibi bir derdi olmayanların arasına görülmeyen bir engel koyduk.[11]

46.Onu anlamaları noktasında kalpleri üzerinde perdeler ve kulaklarında ağırlık kıldık. Yegâne hükümran oluşu noktasında Rabbini Kur’an’da andığın zaman ürküntüye kapılarak gerisin geri dönerler.[12]

47.Onların sana kulak verdiklerinde neyin peşinde olduklarını da gizli toplantılarında o zalimlerin “Siz büyülenmiş bir adamdan başkasına uymuyorsunuz!” dediklerini de çok iyi biliyoruz.

48.Senin hakkında nasıl örneklendirmelerde bulunduklarına bak! Karanlığa gömülmüşler, bir yol bulabilecek durumda değiller.

49.Şunu söylediler: Kemik yığını olduğumuzda mı, un ufak olduğumuzda mı, biz mi yeni bir yaratılışla diriltilip kaldırılacakmışız?

50.De ki: İster taş olun, isterse demir elbet yeniden yaratılacaksınız!

51.İsterse gözünüzde büyüttüğünüz bir başka yaratık olun hayata yeniden döndürüleceksiniz! Diyecekler ki: Bizi kim hayata döndürecekmiş? De ki: Sizi ilk seferinde kim yaratmışsa O, hayata döndürecek! Sana başlarını sallayacaklar ve şunu diyecekler: Ne zamanmış diriliş? De ki: Yakın olsa gerek!

52.Sizi çağıracağı gün değerlendirmesi gereğince çağrısına icabet edeceksiniz. Çok az bir zaman bekleştiğinizi sanacaksınız.[13]

53.Kullarıma söyle gereğince konuşmalar yapsınlar. Yoksa şeytan aralarına bozgunculuk sokmaya çalışır. Elbet şeytan insan için apaçık bir düşmandır.

54.Rabbiniz durumunuzu en iyi bilendir. Gerek görürse size rahmetiyle muamele eder, gerek görürse azap eder. Seni onlara vekil olasın diye resul göndermiş değiliz!

55.Rabbin göklerde ve yerde olan her kimseyi en iyi bilendir. Nebilere farklı ayrıcalıklı durumlar nasip etmişizdir. Davut’a da Zebur’u vermiş idik.

56.De ki: Zannınızla yücelttiğiniz, Allah’tan başkalarını çağırın bakalım! Sıkıntınızı üzerinizden kaldırabilecek değillerdir, bir hafifletme de yapabilecek değillerdir.[14]

57.Esasen bunların çağırdıkları kimseler bile, hatta onların en yakın konumda olanları bile Rablerine yaklaştıracak bir vesile arayışındadırlar.[15] Rablerinin rahmetini umarlar, azabından korkarlar. Elbet Rabbinin azabı kaygılanılacak bir durumdur!

58.Huzura çıkış günü öncesinde ortadan kaldırmayacağımız ya da ağır bir azaba uğratmayacağımız memleket yoktur. Böyle olması kitapta kayda geçmiştir.[16]

59.Seni, delillerle[17] resul göndermekten bizi alıkoyan şey öncekilerin delilleri yalanlamaları olmuştur. Nitekim Semud kavmine deveyi aydınlatıcı bir delil olarak vermiştik ama ona karşı hak tanımaz oldular. Biz delilleri ancak korkutma olarak gönderiyoruz.

60.Vaktiyle sana “tüm insanlık Rabbinin iradesi gözetimi altındadır” demiştik. Biz sana gösterdiğimiz o görüntüyü[18] ve Kur’an’da değindiğimiz o lanetlenesi ağacı[19] insanlık için ancak bir imtihan vesilesi kılmışızdır. Onlara nice sakındırıcı sunumlar yapıyoruz ama hiçbir katkı sağlamıyor sadece büyük bir azgınlığa düşmelerine vesile oluyor.

61.Bir vakit meleklere “Âdem’e saygı gösteriniz!” demiş idik. İblis hariç hepsi de saygı göstermişlerdi. O şöyle demişti: Ben çamurdan yarattığın kimse için mi saygı göstereceğim?

62.Şu yaptığına bak, onu benden daha şerefli bir hale koydun! Eğer huzura çıkış gününe kadar gerçekten bana süre tanıyacak olursan pek azı hariç onun soyunu mutlaka peşimde sürükleyeceğim!

63.Allah şunu buyurdu: Git! Artık onlardan her kim senin peşine takılırsa yerinde bir karşılık olarak her birinizin cezası cehennem olacaktır.

64.Onlardan güç yetirebildiğini söyleminle kışkırtmaya koyul. Tüm gücüyle yanında olanlarla, öyle böyle yanında duranlarla onları elde etmeye çalış. Malları ve evlatları konusunda etki sahibi ol. Tabii ki onlara şeytanın vaadi aldatmacadan başka bir şey olacak değildir.

65.Senin, kullarım üzerinde hiçbir gücün olmayacaktır. Rabbin vekil olarak yeterlidir.

66.Rabbiniz gemileri lütfundan aramanız üzere sizin için denizde yürütendir. O size iyilikle muamele edicidir.

67.Denizde sıkıntıya uğradığınız an Allah’tan başka çağırdıklarınız boşa çıkar. Ne zaman ki sizi karaya çıkarır hemen yanlışa yönelirsiniz. İnsan ne kadar da nankör olmuştur!

68.Kara tarafında olunca sizi yerin dibine geçirmesinden ya da üzerinize taşı toprağı kaldıran bir hava akımı göndermesinden emin mi oldunuz? Sonra kendinize bir vekil bulamazsınız!

69.Yahut başka bir seferinde sizi tekrar aynı duruma düşürmesinden, üzerinize bir kasırga göndermesinden, inkârcılığınız gereğince sizi suya gömmesinden emin mi oldunuz? Sonra karşımızda size arka çıkacak kimse bulamazsınız!

70.Biz âdemoğlunu şerefli bir konumda tuttuk. Karada ve denizde taşıdık. İyi temiz faydalı şeylerle rızıklandırdık. Yarattıklarımızın birçoğundan ayrıcalıklı kıldık.

71.Her insan gurubunu kendi önderleri ile çağıracağımız gün olacaktır! Kimin ki kitabı sağından verilecektir onlar kitaplarını okuyacaklardır ve zerre miktarı haksızlığa uğramış olmayacaklardır.

72.Bu âlemde kör kesilenler ahirette kör duruma düşeceklerdir, durumları çok daha vahim olacaktır.

73.Neredeyse bize karşı başka bir şeyi uydurman üzere sana vahiy buyurduğumuzdan seni bile uzak düşürecekler.[20] İşte o duruma düşseydin seni dost edinirlerdi.

74.Eğer sana sağlam bir duruş sağlamasaydık[21] onlara az bir şekilde meyledecek gibiydin.

75.Eğer o duruma düşseydin hayatın ve ölümün ağırlığını sana kat kat tattırırdık. Sonra bize karşı sana yardımcı olabilecek kimse bulamazdın. 

76.Neredeyse seni bu diyardan çıkarmaları üzere korkutup kaçıracaklar. Böyle bir durumda onlar da senden sonra bu topraklarda pek az kalabilirler.

77.Senden önce gönderdiğimiz tüm resullerde yasa böyle işlemiştir. Yasamızın işleyişinde ufak bir değişiklik bulamazsın.

78.Güneşin ışımasından gecenin kararmasına kadar ve dahi ufkun aydınlanmasına kadar yönelimi gereğince ifa eyle. Doğrusu ufkun aydınlanışı tanık olunabilir bir durumdur.[22]

79.Geceleyin kendine özel Kur’an vahyi ile fikir edineceğin ek uyanıklık zamanların olsun. Rabbinin seni değer yüklenmiş bir makama çıkarması umulandır.

80.Şöyle duan olsun: Rabbim! Girdiğim yere doğruluk üzere girmemi ayrıldığım yerden doğruluk üzere ayrılmamı nasip eyle. Bana katından yardımcı bir yetkinlik sağla.

81.Şunu söyle: hak gelmiş batıl yok olup gitmiştir. Zira batıl yok olmaya mahkûmdur.

82.Doğrusu Kuran olarak indirmekte olduğumuz, inanacaklar için bir şifadır, rahmettir. Hak tanımaz olanların ise ancak ziyanını artırır.

83.İnsana hoşluk sunduğumuz zaman yanlışa meyleder, yan çizer. Başına bir kötülük gelince de ümitsizliğe kapılır.

84.De ki: Herkes kendi zihniyetine karakterine göre davranır. Rabbiniz yol olarak kimin daha iyi durumda olduğunu en iyi bilendir.

85.Sana ruh konusunda[23] soruyorlar. De ki: Ruh Rabbimin iradesinin bir yansımasıdır. İlim olarak bu konuda size az bir şey verilmiştir.[24]

86.Gerek görsek sana vahiy buyurduğumuzu da gideririz de sonra bu hususta bize karşı kendine bir vekil bulamazsın.[25]

87.Sana Rabbinden ancak rahmet olarak vahiy buyuruyoruz. Sana Rabbinin lütfu büyük olmuştur.

88.Şunu söyle: Eğer insanlar ve cinler bu Kur’an’ın bir benzerini getirmek üzere bir araya gelseler, birbirlerine apaçık destekçi olsalar yine de onun dengi bir şey getiremezler.

89.Doğrusu bu Kur’an’da insanlık için her konuda her açıdan açıklama yapmışızdır. Yine de insanların çoğu ancak nankörlük üzere diretirler.

90.Şöyle dediler: Bizim için yerden bir pınar fışkırtmadığın sürece sana asla inanacak değiliz.

91.Ya da hurmalıklardan üzüm bağlarından oluşan bir bahçen olmalı ve içerisinden ırmaklar akıtmalısın. Yoksa sana inanmayız.

92.Ya da iddia ettiğin üzere göğü parça parça üzerimize düşürmelisin veya Allah’ı ve meleklerini karşımıza getirmelisin! Yoksa sana inanmayız.

93.Ya da altın süs dekoru bir evin olmalı veya göğe çıkmalısın! Göğe çıktığına da asla inanmayız mutlaka oradan bize sayfalarını açıp okuyacağımız bir kitap indirmelisin! Aksi takdirde sana inanacak değiliz. Şunu söyle: Rabbim her tür eksikten beridir şanı yücedir. Benim resul olarak gönderilmiş bir insan olmaktan başka bir vasfım mı var?

94.İnsanlara gerçeğin sunumu geldiği vakit onları “Allah bir insanı mı resul göndermiş?” demelerinin ötesinde bir şey inanmaktan alıkoymamıştır.

95.De ki: Eğer yeryüzünde yerleşip dolaşanlar melekler olsaydı elbet onlara gökten bir meleği resul olarak indirirdik. 

96.Şunu da söyle: Benimle sizin aranızda şahit olarak Allah yeter. Elbet kullarından haberlidir, durumlarını görücüdür.

97.Allah kimi aydınlatırsa işte o aydınlanmış olur.[26] Kimi de karanlıkta bırakırsa öyleleri için O’ndan başka veliler[27] bulamazsın.[28] Onları huzura çıkış günü dilsiz ve sağır bir halde yüzükoyun huzurda toplayacağız.  Varacakları yer cehennemdir. Dindikçe tutuşturmasını artırırız.

98.Delillerimizi inkârcı olmaları gereğince bu onların cezasıdır. Şöyle demişlerdi: Kemik yığını olduğumuzda mı, un ufak olduğumuzda mı, biz mi yeni bir yaratılışla diriltilip kaldırılacakmışız?

99.Gökleri ve yeri yaratanın onların aynısını yaratmaya kadir olduğunu göremiyorlar mı? Onlara bir süreç tayin etmiştir bunda şüphe yok. Hak tanımaz olanlar ancak nankörlük üzere diretirler.

100.De ki: Rabbimin rahmet hazinelerini siz dağıtıyor olsaydınız harcanır gider korkusuyla dağıtımını kısıtlardınız. Doğrusu insan çok cimri bir durum almıştır.

101.Musa’ya apaçık dokuz delil vermiştik. İsrailoğullarına sor! Musa yanlarına vardığında firavun ona şöyle demişti: Musa! Ben senin büyülendiğini düşünüyorum.

102.Cevap olarak şunu söyledi: Sen elbet bunları göklerin ve yerin Rabbinin farkındalık sunumları olarak indirdiğini biliyorsun. Bu cevabınla ey firavun ben senin çaresizliğe düştüğünü görüyorum.

103.Bunun üzerine Firavun onları o diyardan çıkarma yönünde iradesini ortaya koydu. Sonunda beraberindekileriyle birlikte hepsini suya gömdük.

104.Ondan sonra İsrailoğullarına şunu buyurduk: Yerleşin bu topraklara. Ne zaman ki ahiretin vadesi gelir sizi de kalabalıklar halinde bir araya toplarız.  

105.Biz bu mesajı gerçeği ortaya koymak üzere indirmişizdir, gerçeği ortaya koymak üzere inmiştir.  Seni ancak müjdeci ve uyarıcı olasın diye resul göndermişizdir.

106.Onu insanlara bir süreç üzere okuyasın diye bölümlendirdik ve indirdikçe indirdik.

107.De ki: Ona ister inanın ister inanmayın! Doğrusu daha önce ilimle nasiplendirilmiş olanlar bu mesaj kendilerine okunduğunda tam bir teslimiyet üzere çenelerini kapatırlar.[29]

108.şöyle derler: Rabbimiz her tür eksikten beridir, şanı yücedir. İşte rabbimizin vaadi gerçekleşmiş oldu.[30]

109.Ağlayarak çenelerini kapatırlar. Bu mesaj onların ancak gönülden bağlılıklarını artırır.

110.De ki: İster Allah diye çağrı yapın ister Rahman diye çağrı yapın. Hangisiyle çağrı yaparsanız yapın sonuçta en güzel isimler O’na aittir. Yöneliminde sesini yükseltme, büsbütün de kısma, ikisi arasında bir yol edin.[31]

111.De ki: Değerlendirme çocuk edinmemiş olan Allah’ın yetkisindedir. O’nun hükümranlıkta ortağı olamaz. Kimseye ihtiyacı yok ki yardımcısı bulunsun. Büyük olarak sadece O’nu bil.


 

[1] Kulu Muhammed’i

[2] Kâbe’den

[3] Aksa mescit yani en uzak civardaki mescit.

[4] “Esra” yürütmek demektir. Bu kelime Kur’an’da başka surelerde de Allah’ın helaki geldiğinde ilgili peygambere “kavmini al götür buradan, kavmini yürüt, hiç arkanıza bakmayın geridekiler helak olacaktır” şeklinde yapılan sunumlarda ayetlerde kullanılan yürütme anlamındaki kelimedir. “Esra” yatay yürüyüşü ifade eder dikey yükselişi ifade etmez. Ayrıca Esra normal insan yürüyüşünü anlatır. Uçarak, ışınlanırcasına uzak mesafelere varmayı ifade eden bir kelime değildir. Hem “Esra” kelimesinin bu özelliği hem de bu surenin yani İsra suresinin 90-93. Ayetlerinin vurgusu dikkate alındığında burada anlatılan husus miraç söylemindeki göğe yükseliş anlamında olamaz. Ayrıca yine kelimenin ifade ettiği anlam ve İsra 90-93. Ayetler dikkate alındığında bu yürüyüş Kudüs’teki Beytül Makdis’e gidiş anlamında olağan üstü bir mesafeye ışınlanmayı da ifade ediyor olamaz. Burada anlatılan şey Resulullah’ın bir gece vakti Mekke civarında yürüme mesafesi bir yere varması ve orada Cebrail’in kendisine tezahür etmesi ve Allah’ın ayetleriyle yüzleşmesi olayıdır. Ayrıca burada anlatılan olay ayetin indiği esnada yeni yaşanan bir olay olmayıp daha önce indirilmiş olan Necm suresinde anlatılan olayın yeniden gündem edilerek Resulullah’ın kafasından konuşmadığı, bu sunumlarının Allah’ın ayetleri olduğu gerçeğinin hatırlatılmasıdır. Olayın mahiyeti ve genişçe sunumu Necm suresinde Resulullah’ın Cebrail’i yeryüzüne inerken görmesi ve Allah’ın ayetleriyle yüzleşmesi şeklinde anlatılmaktadır.

[5] Her insanın geleceğini kendi eylemlerine bağladık. İnsanın gerek bu âlemde gerekse ebedi âlemde karşılaşacağı akıbet sünnetullah çerçevesinde kişinin kendi bireysel tercihlerine ve ortaya koyduğu eylemlerine göre şekillenir.

[6] Kimse kimsenin günahını çekmez. Herkes kendi sorumluluğunun hesabını verir.

[7] Kendilerini elçilerimiz vasıtasıyla uyarırız, duruma göre kendilerini çeşitli belalarla uyarırız.

[8] Sınır hukuktur. Hukuk gereği öldürme tercihini beyan edebilir ve bu tercih hukuken devlet eliyle uygulanır. Yoksa kan davası gütme ve cezayı kendisi kesme gibi bir yetkisi yoktur.

[9] Körü körüne bir şeyi takip etme! Körü körüne bir şeye bağlanma! Bilmediğin bir konuda zanna dayanarak birinin peşine takılarak inanç belirleme davranış ortaya koyma. Bilgi sahibi olmadığın bir konuda kimsenin düşünce ve davranışlarını benimseme!

[10] 22-37. ayetlerde sıralanan kötü durumların.

[11] Hakikati görmezden gelenlerin bu durumu onların hakikati kavramalarına engel olur. Sunulan apaçık gerçekleri bile ön yargıları yüzünden anlayamaz olurlar.

[12] Allah’ın şefaatine (himayesine) güvenemeyip başka şefaatçiler peşine düşenler Allah’ın yegâne hükümran oluşu karşısında ürküntüye kapılırlar. Ayrıca bakınız. Zümer 43-47

[13] Ölüm uykusunda çok az kaldığınızı sanacaksınız.

[14] Allah katında üstün makam atfedilip evliya denilerek bağlanılan tüm varlıklara reddiye.

[15] Melekleri tanrılaştıranların tanrılaştırdıkları o melekler, değil bunları kurtarmak zaten kendileri de Allah’a yakın olmak için vesile arayışı içerisinde bir kulluk sergilemektedirler. Meleklerin Allah’a en yakın makamdakileri bile Allah’a yakınlık vesilesi üzere kulluk sergilerler. Beşer birilerini yüceltip onlara yakaranların bu yakardıkları beşerler, değil bunları kurtarmak zaten kendileri Allah’a yakın olmak, azabından kurtulmak için bir arayış içerisinde olmalıdırlar. Bu yüceltilen beşerlerin en üst derece olarak görülenleri de, “gavs kutup” gibi söylemlerle putlaştırılanları da aslında Allah’ın azabından kurtulmanın vesile arayışında olmaktan başka yapabilecek durumları olmayanlardır.

[16] Kıyamet yani ahiret aşaması öncesi mutlaka bütün toplumlar helake uğramış olacaklardır ya da bu süreçte mutlaka zalimlikleri sebebiyle çetin azaba uğratacağımız toplumlar olacaktır. İlahi yasada hangi eylemlerin hangi cezayla sonuçlandırılacağı belirlenmiştir. Her şey ilahi yasalara göre sonlandırılır.

[17] Uyarıcı korkutucu mucizelerle

[18] Bu surenin birinci ayetinde sunulan ve Necm suresinde ayrıntıları verilen Allah’ın ayetleri olarak kendisine gösterilen durumlar.

[19] Bakınız Saffât 62-70/ Duhan 43-46

[20] O kadar sinsi ve şeytanî çırpınışları var. Ondan sonra onun adına hadis adıyla neler neler uydurularak o günkü şeytani planlarını devreye koydular ve bugün Müslümanlık adına Allah’ın vahiy buyurduğu Kur’an’ın yerine hadis merkezli bir din uydurdular.

[21] Allah, Resulüne bu sağlam duruşu Kur’an vahiyleriyle zihnini inşa ederek sağlamıştır. Bizler de pazarlıksız bir şekilde Kur’an ile zihnimizi inşa edersek, din diye Kur’an’ın yanına başka şeyleri koymazsak bize de bu sağlam duruş nasip olacaktır inşaallah.

[22] Günün ışıklarının ışımasıyla hayat başlar. Günlük hayatın başlamasından gecenin kararmasına kadar Rabbinin ayetlerine çağır, Rabbinin ayetlerine tanık ol, Rabbinin ayetleri gereğince davran. Hatta geceleyin fecir vaktine kadar yani ufkun aydınlanmasına kadar da mutlaka Kur’an ile fikir edineceğin, zihnen aydınlanacağın kendine özel tefekkür okumaların olsun…    

[23] Vahiyden, vahyin nasıl geldiğinden soruyorlar.

[24] Buradaki ruh vahiy olsa gerekir ki Allah vahyi ruh olarak nitelemektedir. Allah’ın ilmi sınırsızdır. Kehf 109, Lokman 27. Ayetlerde bildirildiği zere tüm denizler mürekkep olsa ilave bir o kadarı daha olsa yine de Rabbimizin ilmini yansıtmak için yeterli olmaz. Bu bakımdan bize çok az ilim verilmiştir. Bu az haliyle ruh öyle bir bilinç ki rabbimizin buyurduğu üzere bizi aydınlatma noktasında yeterlidir. Maide 101 gereği din Kur’an olarak yeterlidir.

[25] Ruh olarak vahiy buyurduğumuzla yetin.

[26] Bak maide, 67/ Bakara, 258 / (Allah hakikati görmezden gelenleri ve hak tanımazları yola getirmez. Allah yolunda gayret edenleri yola getirir)

[27] Sahip çıkabilecek kimseler, dostlar.

[28] Allah müminlerin velisidir.  Bakara,257

[29] Vahyin üzerine söz söylemezler. Allah’ın buyruğu karşısında tam bir teslimiyet sergilerler.

[30] Son vahyin, son resulün geldiğine tanık olarak daha önce nasiplendikleri ilim gereği geleceği müjdelenen mesajla yüzleştiklerinin farkında olurlar. 

[31] Araf suresi 205. Ayetin dipnotuna bakınız.

 

 
   
   
   
   
   
   
   
   
   
                                              
   
   
   
   
   
   
   
   
   
   
   
   
   
   
   
   
   
   
   

Mustafa Arıcan Ayas

Free Web Hosting