Kur'an'ın İkliminde

 

6.Enam Suresi

BismillahirRahmanirRahim

1.Değerlendirme gökleri ve yeri yaratan, karanlıkları ve aydınlığı oluşturan Allah’a aittir. Yine de inkârcı olanlar başkalarını Rablerine denk tutuyorlar.[1]

2.Sizi çamurdan yaratan sonra bir süreci hükme bağlayan O’dur. Adı konulur bir süreç O’nun katındadır.[2] Yine de şüphe duyuyorsunuz.

3.Allah’tır O, göklerdedir, yerdedir.[3] Gizlediğinizi de açığa vurduğunuzu da bilir. Kazanmakta olduklarınızı bilir.

4.Kendilerine Rablerinin delillerinden bir delil geldiğinde, ondan hep yüz çevirir oldular.

5.Gerçeği, kendilerine ulaştığı an yalanlamış oldular. Alay eder oldukları şeylerin haberleri kendilerine ulaşacaktır!

6.Onlardan önce, yeryüzünde size tanımadığımız nice imkânları kendilerine tanıdığımız, üzerlerine yağmur bulutlarını gönderdiğimiz ve altlarından akan ırmaklar var ettiğimiz nice nesilleri helak ettiğimizi görmediler mi? Onları günahları gereğince helak etmiştik ve kendilerinin ardından başka nesiller var etmiştik.

7.Doğrusu biz sana kâğıda yazılı bir kitap[4] indirseydik ve elleri ile ona dokunsalardı yine de inkârcı olanlar “Bu apaçık bir sihirden başka bir şey değil!” derlerdi.

8.Dediler ki: Ona bir melek indirilmeli değil miydi?[5] Bir melek indirseydik iş gerçekleştirilmiş olur ve taraflarına bakılmazdı.

9.Eğer Resulü bir melek yapsaydık onu da bir adam suretinde kılardık ve neticede şüpheye düştükleri hususları kendilerine yine şüpheli yapardık.

10.Senden önce nice resuller alaya alınmıştı da kendileriyle alay edenleri alay eder oldukları şeyler kuşatmıştı.

11.De ki: Yeryüzünde dolaşın da sonra yalanlayanların sonunun nasıl olduğuna bakın!

12.De ki: Göklerdekiler ve yerdekiler kimindir? De ki: Allah’ındır. İyilikle muameleyi kendine yasa edinmiştir. Kendisinde tereddüde yer olmayan huzura çıkış gününde sizi mutlaka bir araya toplayacaktır. Kendilerini heba edenler inanacak değillerdir.

13.Gecede ve gündüzde yer alan her şey O’nundur. O işitendir, bilendir.

14.De ki: Gökleri ve yeri bir sistem dâhilinde yaratan Allah’tan başkasını mı veli edineyim? O besler ama beslenmez. De ki: Ben teslimiyet gösterenlerin ilki olmam üzere emir aldım, sakın ortak kılanlardan olma!

15.De ki: Ben Rabbime asi olursam büyük günün azabından korkarım.

16.Kim ki o gün azaptan uzak tutulur ona merhametle muamele etmiş olur. İşte asıl kazanç budur.

17.Allah sana bir zarar dokunduracak olursa onu Allah’tan başka giderebilecek yoktur. Eğer bir iyilik dokunduracak olursa Allah her şey üzerinde takdiri olandır.

18.Kulları üzerinde mutlak hükümranlığı olan O’dur, en doğru kararı veren, her şeyden haberli olan O’dur.

19.De ki: Şahitlik olarak en üst seviye şey nedir? De ki: Allah benimle sizin aranızda şahittir. Bu Kur’an, sizleri ve ulaşacağı herkesi uyarmam için bana vahyolunmuştur. Allah’la beraber başka da ilahlar olduğuna mı şahitlik ediyorsunuz? De ki: Ben buna şahit değilim. De ki: O ancak tek ilahtır. Elbet ben sizin ortak kıldıklarınızdan beriyim.

20.Kendilerini kitaba muhatap kıldıklarımız tıpkı kendi çocuklarını tanıdıkları gibi onu[6] tanırlar. Kendilerini heba edenler inanacak değillerdir.

21.Allah hakkında gerçek dışı bir söylem uydurandan yahut O’nun delillerini yalanlayandan daha hak tanımaz kimdir? Doğrusu hak tanımazlar ferahlığa mutluluğa eremezler.

22.Bir gün onları bir araya toplarız sonra ortak kılanlara deriz: İddia eder olduğunuz ortaklarınız nerede?

23.Sonunda “Rabbimiz Allah’a yemin olsun ki biz ortak kılanlar değildik!” demenin ötesinde bir çözümleri kalmayacak.[7]

24.Kendilerini nasıl aldattıklarına bak, bir de uydura geldikleri şeylerin kendileri için nasılda gerçek dışı olduğuna!

25.Onların bazıları sana kulak kabartırlar. Biz, mesajı anlamaları noktasında kalplerinde perdeler kulaklarında ağırlık kılmışızdır.[8] Tüm delilleri görseler yine de ona inanacak değillerdir. Hatta inkârcılar sana geldiklerinde “Bu, öncekilerin masallarından başka bir şey değil!” diyerek seninle tartışmaya girerler.

26.Zaten ondan uzak tutarlar, ondan uzak dururlar. Böylece ancak kendilerini helak ederler ama farkında olmazlar.

27.Ateşin başında durduruldukları anı görsen! “Ah keşke geri döndürülsek de Rabbimizin delillerini yalanlamasak, inananlardan olsak” derler.

28.Ama önceden gizledikleri şeyler karşılarına çıkmıştır. Geri döndürülseler de menedildiklerine mutlaka dönerler. Doğrusu onlar yalancıdırlar.

29.Dediler ki: Hayatımız sadece dünya hayatıdır, bir daha diriltilecek değiliz.

30.Rablerinin huzuruna çıkarıldıkları vakit görsen! Buyurur ki: Bu gerçek miymiş? Derler ki: Rabbimiz hakkı için evet! Buyurur ki: inkârcılık eder olmanız gereğince şimdi tadın azabı!

31.Allah’ın huzuruna çıkmayı yalanlayanlar kaybetmişlerdir. Nihayet kendilerine hesabın görülme vakti ansızın ulaştığında “Bu konuda aşırı gittiğimiz için artık eyvah bize!” demişlerdir. Onlar kendi günahlarını sırtlarına yükleniyorlar. Bilesiniz ki yüklenip taşıdıkları ne kötüdür.

32.Dünya hayatı adeta bir oyun ve eğlencedir. Bilinçli duyarlı olanlar için ahiret yurdu elbet daha iyidir. Akıl edemiyor musunuz?

33.Onların söylemlerinin seni üzdüğünü elbet biliyoruz. Aslında onlar seni yalanlamıyorlar lakin hak tanımazlar Allah’ın delillerine bile bile inkârcı oluyorlar.

34.Senden önce nice resuller yalanlanmışlardı ama yardımımız kendilerine ulaşana kadar yalancı çıkarılmalarına ve eziyet görmelerine sabretmişlerdi. Allah’ın sözlerini değiştirebilecek yoktur. Resul olarak gönderilenlerin haberleri sana ulaşmıştır.

35.Eğer yüz çevirmeleri sana ağır geldiyse, yerde bir geçit ya da gökte bir merdiven arayıp bulmaya güç yetirebilsen onlara bir delil getirirdin. Allah gerek görse elbet onları doğru yöneliş üzere bir araya getirirdi. Sakın cahillerden olma!

36.Sadece dinleyenler gereğini yapabilir. Ölüleri Allah diriltecek sonra O’na döndürüleceklerdir.

37.“Kendisine Rabbinden bir delil[9] indirilse ya!” dediler. De ki: “Allah elbet delil indirmeye kadirdir, lakin onların çoğu anlamıyorlar”.

38.Yeryüzünde kımıldanan türler ile kanatları sayesinde uçabilen kuşlar da sizin gibi birer nesildir. Kitapta[10] hiçbir şeyi eksik bırakmadık. Sonunda Rablerinin huzuruna toplanacaklardır.

39.Delillerimizi yalanlayanlar sağırdırlar, dilsizlerdir, karanlıklara gömülmüşlerdir. Allah gerek gördüğünü yanlışa terk eder, gerek gördüğünü doğru yol üzere kılar.

40.De ki: Halinizi düşünür müsünüz? Başınıza Allah’ın azabı ya da hesabın görülme vakti gelse Allah’tan başkasına mı çağırırdınız? Tabi eğer doğruysanız!

41.Elbet ancak O’na çağırırdınız! Eğer gerek görürse O’na yaptığınız çağrının gereğini ortaya çıkarır. Ortak kıldıklarınızı ise unutursunuz.

42.Senden önce de nesillere resuller gönderdik. Onları sıkıntı ve darlıkla yakaladık ki ola ki yalvarır yakarırlar itaatkâr olurlar.

43.Tavrımız kendilerine ulaştığında yalvarıp yakarmaları itaatkâr olmaları gerekmez miydi? Lakin kalpleri kaskatı kesildi, şeytan yapıp ettiklerini kendilerine güzel gösterdi.

44.Ne zaman ki hatırlatılanları unuttular kendilerine tüm kapıları açtık. Nihayet verilen şeyler sayesinde ferahladıkları an kendilerini ansızın yakaladık. Böylece üzüntü ve kederden suspus olup tüm ümitlerini kaybettiler.

45.Böylece hak tanımaz toplumun ardı kesildi. Değerlendirme âlemlerin Rabbi Allah’a aittir.

46.De ki: Ne dersiniz, Allah işitmenizi ve görmenizi alsa, kalplerinizi mühürlese Allah’ın dışında hangi ilah onu size getirebilir? Bak delilleri nasıl da her bakımdan açıklıyoruz da sonra onlar uzak duruyorlar?

47.De ki: Halinizi düşünür müsünüz, Allah’ın azabı size ansızın ya da göstere göstere gelse hak tanımaz kimselerden başkası mı helak olacak?

48.Resulleri ancak müjdeciler ve uyarıcılar olarak gönderiyoruz. Kim inanır ve kendini düzeltirse onlara korku yoktur, üzülen kimseler olmayacaklardır.

49.Delillerimizi yalanlayanlara yalpalamaları gereğince azap dokunacaktır.

50.De ki: Allah’ın hazineleri yanımdadır demiyorum. Gaybı bilmem. Size bir meleğim demiyorum. Ben ancak bana vahiy buyrulana uyuyorum. De ki: Körle gören bir olur mu? Hiç düşünmüyor musunuz?

51.Rablerinin huzuruna çıkarılacaklarından dolayı korkanları sana vahiy buyrulan ile uyar. Onların Allah’tan başka ne velileri ne de şefaatçileri vardır. Ola ki bilinçli duyarlı olurlar.

52.Alah’ın rızası yönünde irade ortaya koyarak sabah akşam Rablerine çağıranları sakın kendinden uzaklaştırma. Onların hesaplarından hiçbir şekilde sorumlu değilsin. Onların da senin hesabından bir sorumlulukları yoktur. Ne diye onları uzaklaştırasın da hak tanımazlardan olasın!

53.İşte böylecene “Aramızdan Allah’ın inayet ettiği kimseler bunlar mı?” demeleri üzere kimilerini kimileriyle imtihan etmekteyiz. Allah şükredenleri en iyi bilen değil midir?

54.Delillerimize inananlar sana geldiğinde de ki: Size selam olsun! Allah iyilikle muameleyi kendine yasa edinmiştir. Hangi biriniz bir cahillik edip bir kötülük işler, sonra bunun ardından tövbe eder ve kendini düzeltirse elbet Allah mağfiret edicidir, iyilikle muamele edicidir.

55.İşte böylecene suçluların yolunun besbelli olması üzere delillerimizi ayrıntısıyla açıklıyoruz.

56.De ki: Doğrusu ben Allah’tan başka çağırdıklarınıza kul olmaktan men edildim. De ki: Sizin eğilimlerinize uyacak değilim aksi takdirde yanlışa saplanmış olurum, doğruya yönelenlerden olmam.

57.De ki: Ben kaynağı Rabbim olan sizin yalanladığınız apaçık bir belge üzereyim. Sizin hemen istediğiniz benim katımda değildir. Hüküm ancak Allah’a aittir. O, gerçeği bildirir, çözüm sunanların en iyisidir.

58.De ki: Hemen istediğiniz benim katımda olsaydı mesele elbet benimle sizin aranızda gerçekleşirdi. Allah hak tanımaz olanları en iyi bilendir.

59.Gaybın anahtarları O’nun katındadır.[11] Gaybı ancak O bilir. Karada ve denizde olanı bilir. Düşen her yaprağı, yeryüzünün karanlıklarındaki her taneyi ancak O bilir. Yaş kuru ne varsa hepsi apaçık bir yasa dâhilindedir.

60.Geceleyin sizi vefat ettiren O’dur. Gündüzün etki alanınızı bilir.[12] Sonra adı konulur bir sürecin gerçekleşmesi üzere sizi gündüzün uyandırıp kaldırır. Sonra dönüşünüz O’nadır. Sonra yapıp ettiklerinizin gereğini size bildirecektir.

61.Kulları üzerinde hükümran O’dur. Üzerinize muhafızlar gönderir. Nihayet sizden birine ölüm geldiği an elçilerimiz onu vefat ettirir. Doğrusu onlar görevlerini gereğince yapmaktan geri durmazlar.

62.Sonra gerçek sahipleri olan Allah’a döndürülürler. Bilesiniz ki hüküm Allah’a aittir! Hesap görenlerin en seri olanı O’dur.

63.De ki: “Bizi bundan kurtarırsa elbet şükredenlerden olacağız” diye boyun eğerek Allah’a içtenlikle dua ettiğinizde sizi kara ve denizin karanlıklarından kim kurtarır?

64.De ki: Bundan da tüm sıkıntılardan da sizi Allah kurtarır. Yine de ortak kılıyorsunuz!

65.De ki: O size üzerinizden yahut ayaklarınızın altından azap göndermeye, sizi bölük pörçük edip birbirinize düşürmeye, birinizin azabını diğerinize tattırmaya kadirdir. Belki anlarlar diye delillerimizi nasıl da her bakımdan açıkladığımıza bak!

66.Kavmin, gerçeğin ta kendisi olmasına rağmen, delillerimiz yalanladı. De ki: Ben üzerinize vekil değilim.

67.Her haberin bir gerçekleşme süreci vardır. Yakında bileceksiniz!

68.Delillerimiz hakkında ileri geri konuşmaya dalanları gördüğün an başka bir konuya dalmalarına kadar kendilerinden uzak dur. Şeytan sana unutturursa hatırladıktan sonra o hak tanımazlarla bir arada oturma.

69.Bilinçli duyarlı olanların onların hesabından yana bir sorumlulukları yoktur. Lakin hatırlatmak gerekir. Ola ki bilinçli duyarlı olurlar.

70.Dinlerini oyun ve eğlence edinenleri bırak. Dünya hayatı onları aldattı. Kişinin elde ettiklerine karşılık alıkonacağını vahiyle hatırlat. Kişi için Allah’tan başka ne bir veli ne de bir şefaatçi vardır. Fidyenin her türlüsünü denkleştirecek olsaydı da kendisinden alınmazdı. İşte onlar elde ettiklerine karşılık alıkonan kimselerdir. İnkârcı olmaları gereğince kendilerine hararet basıcı bir içecek ve acıklı bir azap olacaktır.

71.De ki: Bize bir faydası olamayacak ve bizi bir zarara uğratamayacak Allah’tan başkalarına da mı çağıralım? Allah’ın bizi aydınlatmasından sonra “bize gel” diye kendisini doğru öğretiye davet eden arkadaşları olduğu halde yeryüzünde şeytanların çelişkiye düşürerek kandırdığı kimse gibi gerisin geri mi döndürülelim? De ki: Gerçek doğru öğreti Allah’a ait öğretidir. Âlemlerin Rabbine teslimiyet göstermemiz üzere emir aldık.

72.“Yönelimi gereğince ifa ediniz ve O’na bilinçli duyarlı olunuz” diye emir aldık. Huzurunda toplanacağınız O’dur!

73.Gökleri ve yeri gerçeği ortaya koymak üzere yaratan O’dur. “Ol” dediği gün neticede oluşum gerçekleşir. O’nun sözü gerçektir. Sura üflendiği gün hükümranlık O’na aittir. Gaybı da şahit olunanı da bilendir. O en doğru kararı verendir, her şeyden haberli olandır.

74.Vaktiyle İbrahim, babası Azer’e “Heykelleri ilah mı ediniyorsun? Seni ve kavmini apaçık bir yanlışın içinde görüyorum!” demişti.

75.İşte böylecene İbrahim’e kesin kanaat edinenlerden olması üzere göklerin ve yerin hükümranlığını gösteriyorduk. 

76.Üzerine gece karanlığı çökünce bir yıldız gördü. Dedi ki: Bu benim Rabbim? Ne zaman ki o battı dedi ki: Batanları sevmem.

77.Ayı doğarken görünce dedi ki: Bu benim Rabbim? Ne zaman ki o da battı dedi ki: Rabbim beni aydınlatmasaydı elbet ben de yanlışa saplananlardan olurdum.

78.Güneşi doğarken görünce dedi ki: Bu benim Rabbim? Bu daha büyük! Ne zaman ki o da battı dedi ki: Kavmim! Ben sizin ortak kıldıklarınızdan beriyim![13]

79.Ben gerçeklik üzere yönelimde olarak[14] yönümü gökleri ve yeri yaratana çevirdim. Ben ortak kılanlardan değilim.

80.Kavmi onunla tartışmaya girdi. O dedi ki: Allah beni aydınlatmışken benimle tartışıyor musunuz? O’na kıldığınız ortaklardan korkmuyorum. Rabbimin bir durumu gerek görmesi başka! Rabbim ilim olarak her şeyi kuşatmıştır. Hâlâ düşünmüyor musunuz?

81.Kendiniz, hakkında size hiçbir delil indirmediği şeyleri Allah’a ortak kılmaktan korkmazken ben sizin kıldığınız ortaklardan nasıl korkarım? Eğer anlayacaksanız bu iki taraftan hangisi güvende olmaya daha layıktır?  

82.İnanan ve inançlarına hak tanımazlığı  bulaştırmayanlardır[15] güvende olacak olanlar. Onlardır aydın yol üzere olanlar.

83.İşte kavmi karşısında İbrahim’e verdiğimiz delilimiz buydu.[16] Gerek gördüğümüzü nice derecelere yükseltiriz. Elbet senin Rabbin en doğru kararı verendir, her şeyi bilendir.

84.Biz ona İshak’ı ve Yakup’u verdik. Daha önce Nuh’u aydınlattığımız üzere her birini aydınlattık. Davut, Süleyman, Eyüp, Yusuf, Musa ve Harun onun neslindendir. Gereğince davrananları işte böylecene ödüllendiririz.

85.Zekeriya, Yahya, İsa ve İlyas’ın durumları da aynıdır. Her biri de Salihlerdendi.

86.İsmail, Elyesa, Yunus ve Lut da aynı şekilde. Her birini âlemler üzere nice ayrıcalıklar vermiştik.

87.Atalarından, nesillerinden ve kardeşlerinden nicelerini de aynı şekilde. Kendilerini seçtik ve dosdoğru yola ilettik.

88.Bu, gerek gördüğünü kendisiyle doğruya ileteceği Allah’ın doğruluk öğretisidir. Ortak kılsalardı elbet onların da yapıp ettikleri boşa giderdi.

89.İşte onlar kendilerine kitap, hüküm ve nebilik verdiklerimizdir. Eğer şu kimseler bu gerçekleri inkâra kalkışırlarsa bu gerçeklere inkârcı kesilmeyenleri biz bu gerçeklere vekil kılmışızdır.

90.İşte onlar Allah’ın doğruya ilettiği kimselerdir. Şu halde onlarla ilgili sunulan doğru yolu özümse. De ki: Sizden bir ücret istemiyorum. Bu ancak âlemler için bir hatırlatmadır.  

91.Allah’ı gereği ölçüsünce takdir edemediler.[17] “Allah bir beşere herhangi bir şey indirmiş değil!” dediler. De ki: Musa’nın insanlar için bir ışık ve bir aydınlık sunumu olarak getirdiği, bir kısmını açıkladığınız birçoğunu gizlediğiniz, kâğıtlar halinde neşrettiğiniz, bilgi sahibi olmadığınız konularda kendinizin ve atalarınızın bilgilendirildiği kitabı kim indirdi? “Allah” de sonra da onları bırak dalmış oldukları saplantılarında oyalanıp dursunlar.

92.Bu sunum, yerleşkelerin merkezini ve çevresinde olan herkesi uyarman için öncesini doğrulayıcı olarak indirdiğimiz mübarek bir kitaptır. Ahirete inananlar buna inanırlar. Onlar yönelimlerini muhafaza üzeredirler.

93.Allah hakkında gerçek dışı bir söylem uydurandan yahut kendisine hiçbir şey vahyedilmemişken “Bana vahyedildi” diyenden ve “Allah’ın indirdiğinin benzerini ben de yakında indireceğim” diyenden daha hak tanımaz kimdir? Ölüm acıları içindeyken zalimleri bir görsen! Melekler ellerini uzatmışlardır: Çıkarın bakalım özlerinizi! Allah hakkında gerçeğe aykırı konuşmanız ve delillerine karşı büyüklenmeniz gereğince bugün alçaklık azabına çarptırılacaksınız!

94.Sonunda, size lütfettiğimiz şeyleri arkası gerinizde bırakarak tıpkı ilk kez yarattığımız gibi tek tek bize gelmektesiniz! Hükmünüzde iştirakçiler sandığınız şefaatçilerinizi sizinle göremiyoruz! Aranızdaki ilişki kesilmiş ve iddia ettiğiniz şeylerin sizin için bir gerçekliği kalmamıştır.

95.Elbet Allah’tır tohumu, tomurcuğu yaran filizi çıkaran. Ölüden diriyi çıkarır, diriden ölüyü çıkarandır. İşte Allah tüm bunları yapandır, nasılda yalana sürükleniyorsunuz!

96.Günü ağartandır. Geceyi bir istirahat ve güneşi, ayı bir hesap kılmıştır. Tüm bunlar her şeye güç yetirenin, hakkıyla bilenin takdiridir.

97.Kara ve denizin karanlıklarında doğru yolda ilerlemeniz üzere sizin için yıldızları var eden O’dur. Anlayacak olanlar için delilleri ayrıntısıyla açıklamışızdır.

98.Sizi tek özden inşa eden O’dur.[18] Bir gelişim süreci var, bir de veda süreci var.[19] İdrak edecek olanlar için delilleri ayrıntısıyla açıklamışızdır.

99.Gökten su indiren O’dur. Her tür bitkiyi onunla bitirmişizdir. Ondan yeşillik çıkarmışızdır. Üst üste yığılmış hububatı; hurmadan, hurmanın tomurcuğundan sarkmış salkımları; benzerlikleri ve farklılıkları bulunan üzüm, zeytin ve nar bahçelerini ondan oluşturmaktayız. Meyve verdiği zaman her birinin meyvesine, bir de olgunlaşma sürecine bak! Elbet tüm bunlarda inanacaklar için deliller vardır.

100.Allah’a cinleri[20] ortak kıldılar. Oysa onları da O yarattı. Bir bilgiye dayanmaksızın O’na oğullar, kızlar isnat ettiler. Yüce Allah onların nitelemelerinden beridir!

101.Göklerin ve yerin mutlak yaratıcısıdır. Eşi arkadaşı olmadığı halde çocuğu nasıl olabilir. Her şeyi yaratmıştır. O her şeyi bilendir.

102.İşte tüm bunları yapan Allah sizin rabbinizdir. Ondan başka ilah yoktur. Her şeyin yaratıcısıdır, O’na kul olunuz. Her şey üzerinde yetkili O’dur.

103.Gözler Onu idrak edemez; O, gözleri idrak eder. O tüm incelikleri bilendir, her şeyden haberli olandır. 

104.Rabbinizden farkındalık sunumları size ulaşmış bulunuyor. Kim basiret gösterirse kendi lehinedir, kim körlük ederse kendi aleyhinedir. Ben sizin üzerinize bekçi değilim.

105.İşte böylecene ders almışsın demeleri ve anlayacak olanlar için açıklamış olmamız üzere delilleri her bakımdan izah ediyoruz.

106.Rabbinden sana vahiy buyrulana uy! O’ndan başka ilah yoktur. Ortak kılanlardan uzak dur.

107.Allah gerek görseydi ortak kılamazlardı bile. Seni onlar üzerine bekçi kılmadık. Sen onlar üzerine vekil değilsin![21]

108.Allah’tan başkalarına çağıranlara[22] sövgülü ifadeler kullanmayın. Olur ya bu durumda onlar da düşmanlıkla ve bilgisizce Allah’a dil uzatırlar. İşte böyle, her nesil için amellerini süslü kılmışızdır. Sonra dönüşleri Rablerinedir. Yapıp ettiklerinin gereğini onlara bildirecektir.

109.Kendilerine bir delil[23] gelirse mutlaka ona inanacaklarına dair tüm güçleriyle Allah’a yemin ettiler. De ki: Deliller ancak Allah’ın katındadır! Ama bir delil gelecek de olsa inanmayacakları gerçeğine sizi ikna edecek olan nedir?[24]

110.Onların kalplerini ve basiretlerini tıpkı ilk seferinde ona inanmadıkları üzere dönüştürürüz de kendilerini yine taşkınlıklarıyla bırakırız bocalayıp dururlar.[25]

111.Kendilerine melekleri indirsek, ölüler kendilerine konuşsa, her şeyi toplayıp karşılarına diksek yine de tüm bunlar inanmaları için yeterli olmayacak. Allah’ın gerek görmesi durumu başka![26] Lakin çokları cehalet sergiliyorlar.

112.İşte böylecene tüm nebilere insan ve cin şeytanlarını düşman kılmışızdır. Aldatmak amacıyla Yaldızlı sözleri birbirlerine fısıldar dururlar. Rabbin gerek görseydi bunu yapamazlardı.[27] Sen kendilerini iftiraları ile bırak.

113.Ahirete inanmayanların gönüllerinin o yaldızlı sözlere meyletmesi, ona rıza göstermeleri ve gözettiklerini gözetmeleri üzere böyle devam etsinler!

114.Allah’ın dışında bir hakem mi arayayım? Kitabı size ayrıntılı sunumlar halinde indiren O’dur. Kendilerini kitaba muhatap kıldıklarımız onun gerçeği ortaya koyucu olarak Rableri tarafından indirildiğini kesinlikle anlayacaklardır. O halde sakın şüpheye düşenlerden olma.

115.Rabbinin sözü doğruluğu ve adaleti ortaya koyma bakımından tamamlanmıştır. Onun sözlerini değiştirebilecek yoktur. O işitendir, bilendir.

116.Yeryüzündekilerin çoğuna uyacak olsan seni Allah’ın yolundan saptırırlar. Onlar ancak zanna uyarlar, onlar ancak varsayımda bulunurlar.

117.Elbet Rabbindir yolundan sapanı en iyi bilen ve doğruluk üzere olanları en iyi O bilir.

118.Eğer ki Allah’ın delillerine inanıyorsanız üzerine Allah’ın adı anılmış olanlardan yiyiniz.

119.Size ne oluyor da üzerine Allah’ın adı anılmış olanlardan yemiyorsunuz?[28] Oysa mecbur kalmanız dışında üzerinize haram kılınanları size ayrıntısıyla açıklamıştır. Doğrusu birçokları eğilimlerine uyarak bir bilgiye dayanmadan yoldan saptırırlar. Elbet senin Rabbin haddi aşanları en iyi bilendir.

120.Günahın açığını da gizlisini de bırakın. Günahı kazananlar işledikleri suçlar gereğince cezalandırılacaklardır.

121.Üzerine Allah’ın adı anılmamış olanlardan ise yemeyin, zira öylesi[29] elbet yalpalamadır. Doğrusu şeytanlar kendi dostlarına sizinle mücadele etmeleri için telkinde bulunurlar. Eğer onlara uyarsanız siz de elbet müşriksiniz.

122.Adeta ölü iken hayat verdiğimiz ve kendisine insanların arasında yürüyebileceği bir ışık sunduğumuz kimse içerisinden çıkamayacağı karanlıklara gömülmüş kimse gibi midir? İşte böyle, inkârcılara yaptıkları süslü kılınmıştır.

123.Plan kurabilmeleri üzere her memlekette ülkenin önde giden suçlularına böylecene imkân tanımışızdır. Ancak kendi aleyhlerinde plan kurarlar da farkında değillerdir.

124.Kendilerine bir delil geldiği an “Allah’ın resullerine verilenin aynısı bize verilinceye kadar inanacak değiliz” dediler. Allah, elçiliğini kime tahsis edeceğini en iyi bilendir. Suçta ısrarcı olanlara Allah katından bir aşağılanma dokunacaktır ve kurdukları planlar gereğince şiddetli bir azap erişecektir.

125.Allah aydınlatma yönünde irade ortaya koyduğu kimsenin kalbini İslam’a açar, yanlışta bırakma yönünde irade ortaya koyduğu kimsenin kalbini gökte yükseliyormuşçasına sıkıntılı ve daralmış kılar. İşte böyle, Allah pisliği inanmayanlarda ortaya koyar.

126.Bu, dosdoğru olmak üzere Rabbinin yoludur. Düşünecek olanlar için delilleri ayrıntısıyla açıklamışızdır.

127.Rableri katında esenlik yaşamı onların olacaktır. Allah yapıp ettikleri gereğince onların velisidir.

128.Onları topluca bir araya getireceği gün: Ey cinler kalabalığı[30] Doğrusu insanlarla çok uğraştınız! İnsanlardan onları dost tutanlar “Rabbimiz! Birbirimizden faydalandık[31] ve bize tanıdığın süre olan sürecimizi tamamladık” derler. Buyurur ki: Sizin barınağınız ateştir. Allah’ın, aksini gerek görmesi hali dışında orada kalıcı olacaksınız. Elbet Rabbin en doğru kararı verendir, hakkıyla bilendir.

129.İşte böylecene zalimleri yapıp ettikleri gereğince birbirinin peşine takarız.

130.Ey cin ve insan grupları! Size içinizden delillerimi izah edip bu gününüz ile karşılaşacağınıza dair sizi uyaran resuller gelmedi mi? “Durumumuza tanığız!” derler. Dünya hayatı kendilerini aldattı ve inkârcılar olduklarına dair durumlarına tanık oldular.

131.Bu durum halkı habersiz bulunan memleketleri Rabbinin zalimce helak edici olmaması gereğincedir.

132.Herkesin kendi yaptıklarına göre dereceleri vardır. Rabbin yapıp ettiklerinden habersiz değildir.

133.Rabbin hiç kimseye muhtaç olmayandır, rahmetin bizzat sahibidir. Gerek görürse sizi giderir ve ardınızdan gerek gördüğünce başkalarını getirir. Tıpkı başka bir toplumun neslinden sizi inşa etmeyi gerek gördüğü üzere bunu gerçekleştirir.

134.Elbet size vaad olunan nihayet gelecektir. Siz aciz koyabilecek değilsiniz.

135.De ki: Kavmim! Konumunuza uygun davranın! Ben konumumun gereğini yapıyorum! Bu diyarın neticesinin kime ait olacağını yakında bileceksiniz! Hak tanımazlar ferahlığa mutluluğa eremezler.

136.Üretip yaydığı ekinlerden ve enam türü[32] hayvanlardan Allah için bir pay ayırıyorlar sonra da kendi iddialarınca şöyle diyorlar: Bu Allah içindir bu da üzerimizde ortaklığı olanlar içindir. Bir de ortak kıldıkları için olan paydan Allah için olan pay tarafına geçmiyor ama Allah için olan paydan ortak kıldıkları için olan pay tarafına geçiyor. Verdikleri hüküm ne kadar da kötü oluyor.

137.Yine böylecene müşriklerden birçoğuna evlatlarını öldürmeyi ortak kıldıkları şeyler süslü kılmıştır. Kendilerini mahvetmesi ve dinlerini kendileri için karmakarışık bir hale koyması üzere böyle olmuştur. Allah gerek görseydi bunu yapamazlardı. Artık onları bırak iftiralarıyla kalsınlar.[33]

138.İddialarınca şöyle de dediler: Bunlar haram olan enam türü hayvanlardır ve haram olan ekinlerdir. Bunları sadece bizim gerek gördüklerimiz yiyebilir. Şunlar ise sırtlarına binilmesi haram olan enam türü hayvanlardır. Bazı enam türü hayvanların üzerine ise Allah’a iftira ederek Allah’ın adını anmıyorlar. İftira edip durmaları gereğince Allah cezalarını verecektir!

139.Dediler ki: Şu enam türü hayvanların[34] karınlarındakiler erkeklerimize özeldir, kadınlarımıza haram kılınmıştır. Eğer ölü doğarsa o zaman onda ortak olurlar. Nitelemeleri gereğince onları Allah cezalandıracak! O, en doğru kararı verendir, hakkıyla bilendir.

140.Çocuklarını bir bilgiye dayanmadan düşüncesizce öldürenler ve kendilerine Allah’ın vermiş olduğu rızıkları Allah’a iftira ederek haram edenler kaybetmişlerdir. Yanlışa saplanmışlardır. Doğru yolda yürüyor değillerdir.

141.Asmalı asmasız bağları, hurmalıkları, muhtelif ürünlü ekinleri, zeytinleri, narları benzerlikleri ile farklılıkları ile inşa eden O’dur! Meyve verdiğinde meyvesinden yiyin ve hasat zamanında hakkını ödeyin. Sakın israf etmeyin. Allah israf edenleri sevmez.

142.Yük taşıyanıyla yayılanıyla enam türü hayvanlardan[35] size Allah’ın rızık olarak vermiş olduklarını yiyin, şeytanın adımlarını izlemeyin. Şeytan sizin apaçık düşmanınızdır.

143.Enam türü hayvanların sekiz çeşidini de yiyiniz. Koyunun iki çeşidini de keçinin iki çeşidini de yiyiniz. De ki: İki türden erkek olanları mı haram kıldı yoksa dişi olanları mı haram kıldı? Ya da iki türün dişilerinin karınlarında olanı mı haram kıldı?  Eğer doğruysanız ilim üzere bana haber verin.

144.Devenin iki çeşidini de sığırın iki çeşidini de yiyiniz.  De ki: İki türden erkek olanları mı haram kıldı yoksa dişi olanları mı haram kıldı? Ya da iki türün dişilerinin karınlarında olanı mı haram kıldı?   Yoksa size Allah’ın böyle tavsiye ettiğine şahit mi oldunuz? Bir bilgiye dayanmaksızın insanları yanlışa bırakmak üzere Allah hakkında gerçek dışı bir söylem uydurandan daha hak tanımaz kimdir? Allah hak tanımaz olanları doğruya iletmez.

145.De ki: Bana vahyolunanlar arasında leş yahut akıtılmış kan yahut domuz eti ki o pistir ya da bir yalpalama olarak Allah’tan başkası adına sunak yapılan dışında yiyenin yediğinin haram kılındığı bir şey bulamıyorum. Kim mecbur kalırsa arzulu olmadıkça ve sınırı aşmadıkça bilmeli ki Rabbin mağfiret edicidir, iyilikle muamele edicidir.

146. Yahudilere ise tırnakları bulunan tüm hayvanları haram etmiştik.[36] Sığır ve koyun türü[37] hayvanların da sırtlarında yahut bağırsaklarında bulunan yahut da kemiğe karışmış olan hariç iç yağlarını haram etmiştik. Böylece, haddi aşmaları sebebiyle onları cezalandırdık. Elbet doğrusunu söyleyen biziz!

147.Eğer seni Yalanlarlarsa de ki: Rabbiniz genişçe bir rahmete sahiptir ama azabı suçta ısrarcı olanlardan geri tutulmaz.

148.Ortak kılanlar diyecekler ki: Allah gerek görseydi biz de atalarımız da ortak kılmazdık ve hiçbir şeyi haram yapmazdık. Onların öncesindekiler de böyle yalanladılar da sonunda azabımızı tattılar. De ki: Katınızda bilgi denebilecek bir şey var mı? Çıkarın onu gösterin bize bakalım!  Sadece zanna uyuyorsunuz, sadece varsayım da bulunuyorsunuz.

149.De ki: Kesin kanıt Allah’a ait olandır. Gerek görseydi elbet hepinizi doğruya iletirdi.

150.De ki: Allah şunu haram kıldı diye şahitlik edecek olan şahitlerinizi getirin! Eğer şahitlik ederlerse sen onlarla şahitlik etme. Delillerimizi yalanlayanların, ahirete inanmayanların eğilimlerine uyma. Onlar Rablerine denk tutuyorlar.

151.De ki: Gelin size Rabbinizin kesin esaslar olarak belirlediklerini sunayım. Asla hiçbir şeyi O’na ortak kılmayınız, anne babaya iyi davranınız, fakirlik korkusuyla çocuklarınızı öldürmeyiniz, sizleri de onları da biz rızıklandırıyoruz, çirkin işlerin açığına da gizlisine de yaklaşmayınız, Allah’ın dokunulmaz kıldığı cana hakkın gereği olmaksızın asla kıymayınız.[38] Bunlar size tavsiye buyurduklarıdır, ola ki akıl edersiniz!

152.Erişkin olmasına kadar yetimin malına ancak en uygun şekilde yaklaşınız. Ölçüyü tartıyı hakkaniyetle tam yapınız. Kişiye ancak yapabileceğini teklif ederiz. Konuştuğunuzda yakınınız da söz konusu olsa adil olunuz. Allah’ın ahdine vefa gösteriniz.[39] Bunlar, size tavsiyeleridir, Ola ki düşünürsünüz!

153.Bu elbet dosdoğru olarak benim yolumdur buna uyunuz. Sizi O’nun yolundan ayrı düşürecek başka yollara uymayınız. Bunlar size tavsiyeleridir, ola ki bilinçli duyarlı olursunuz!

154.Sonra uygun davranacak olan için eksiksiz, her şeyi ayrıntılı açıklayıcı, doğruya iletici ve bir rahmet olarak Musa’ya kitabı verdik ki belki Rablerine kavuşacaklarını dikkate alırlar.

155.Bu indirdiğimiz mübarek bir kitaptır. Ona uyunuz ve bilinçli duyarlı olunuz ki belki merhamet görürsünüz.

156.Diyebilirdiniz ki kitap bizden önceki iki topluma indirildi. Biz onlara sunulan öğretimlerden habersizdik.

157.Yahut diyebilirdiniz ki bize kitap indirilseydi biz onlardan daha iyi yolda olurduk. Rabbinizden size apaçık bir belge, bir doğruluk sunumu, bir rahmet gelmiş bulunuyor. Allah’ın delillerini yalanlayandan ve delillerden geri durandan daha hak tanımaz kimdir? Delillerimizden geri duranları yüz çevirmeleri gereğince azabın kötüsü ile cezalandıracağız.

158.Kendilerine illa meleklerin mi gelmesini bekliyorlar yahut Rabbinin mi gelmesini bekliyorlar ya da Rabbinin bazı delillerinin mi gelmesini bekliyorlar? Rabbinin bazı delilleri geldiği gün inanmamış olan yahut inancında bir hayır edinememiş olan kişiye imana gelmesi bir fayda sağlamaz. De ki: Bekleyin bakalım elbet biz de bekliyoruz.

159.Dinlerini bölüştürenlerle, onu bunu izleyenlerle senin hiçbir açıdan bağın olamaz.[40] Onların durumu ancak Allah’a kalmıştır. Sonunda kendilerine, yapıp ettiklerinin gereğini bildirecektir.

160.İyilikle gelenin on misli karşılığı vardır. Kötülükle gelenin ise cezası kötülüğün miktarı kadardır. Haksızlığa uğratılmazlar.

161.De ki: Rabbim beni dosdoğru bir yola, geçerli bir dine, gerçeklik üzere yönelimde olan İbrahim’in anlayışına iletti. O ortak kılanlardan değildi.

162.De ki benim yönelimim, eylemlerim, yaşamım, ölümüm âlemlerin rabbi Allah içindir.

163.O’nun ortağı yoktur. Böyle emir aldım. Ben teslimiyet gösterenlerin ilkiyim.

164.De ki: Her şeyin Rabbi Allah iken O’ndan başka bir rab mi arayayım? Herkesin kazandığı kendi üzerinedir. Hiçbir yükümlü başkasının yükünü yüklenmez. Sonra dönüşünüz rabbinizedir. Hakkında ayrılığa düştüğünüz şeylerin gereğini size bildirecektir.

165.Sizi yeryüzünün halifeleri kılan O’dur.[41] Sizi Size verdikleri ile sınamak üzere birbirinizin üzerinde derecelere yükselten O’dur. Elbet Rabbin cezalandırması seri olandır. Elbet O mağfiret edicidir, iyilikle muamele edicidir.


 

[1] Sadece Allaha has olan özellikleri Allah’ın yanı sıra başka kimselere de atfediyorlar.

[2] Adı konulur bir süreç yani kişinin başına gelecek ve netice olacak her şey Allah’ın yasasınca ve O’nun bilgisi dâhilinde olacaktır. Zira O’nun bilgisi olmadan bir yaprak bile düşmez.

[3] Her şeyi ihata etmiştir. Her şey O’nun kontrolündedir. Her şey O’nun ilmi dâhilindedir.

[4] Bu ayet açıkça göstermektedir ki bizim kitap dediğimizle Kur’an’ın kitap dediği aynı şey değildir. Zira bizim kitap dediğimiz zaten kağıtta yazılı olur. Oysa Kur’an mesaja yasaya kitap demektedir ve en doğru hükme en doğru izaha hikmet demektedir. Bu bakımdan kitap deyince Mushaf’ı hikmet deyince Mushaf’tan başka bir şeyi düşünmek yanlıştır. Kitap da hikmet de nur da Furkan da beyan da ve benzeri daha nice isimler de Kur’an mesajının niteliksel isimleridir. Kur’an Allah resulüne kağıda yazılı bir mesaj olarak inmiş değildir, kalbine hafızasına sözlü bir mesaj olarak vahyolunmuştur.

[5] Peygamberi sürekli yöneten ve kendilerinin de göreceği bir meleğin indirilmiş olması gerektiğini söylüyorlar.

[6] Eğer bir kitap Allah’tansa mutlaka muhatabını Allah’tan olduğu noktasında temin eder. Bir kimse anne ya da baba olduğunda öz evladıyla önceden hiç tanıyıp bilmediği halde özdeşleşir. Evladı onun için kendi çocuğu olarak ayrılmaz bir parça olur. Tıpkı bunun gibi kul Allah’ın kelamıyla yüzleştiğinde o kitapla özdeşleşir ve kitap onu kaynağı Allah olduğu noktasında sunacağı delillerle ve öz niteliğiyle temin eder.

[7] Allah’ın dinini Allah’ın kitabından okumak yerine zanlarından Allah algısı edinenler haliyle şirklerini bile tevhit sanma gafletinin zavallılığını yaşayacaklardır.

[8] Ön yargılı olmaları, gerçek diye bir dertlerinin olmaması, kendilerini aldatmaları, körlüğe saplanmaları sebebiyle anlayamaz bir hale döndüler.

[9] Olağanüstü bir delil, mucize…

[10] Buradaki kitaptan kasıt Allah’ın yasası ve mesajıdır ki Allah’ın yasasında ve mesajında hiçbir eksiklik olmadığı, yarattığını gereğince yarattığı, mesajını gereğince indirdiği vurgusudur. Buradaki kitaptan kasıt vahyolunan kitap değildir söylemi sağlıklı bir söylem değildir. Vahyolunan kitap yaratılan kitabı anlatırken kullanılan bu ifade Allah’ın yarattığının da indirdiğinin de eksiksiz olduğuna ve Allah’ın unutkan olmadığına, aciz olmadığına bir vurgudur. Eğer kitabı vahiy olarak okursak Kehf 54, Rum 58 ve Zümer 27. Ayetler çerçevesinde Kur’an’da her şeye misaller üzerinden ufuk açıldığına ve yol gösterildiğine bir işaret olarak biliriz. Eğer kitabı evren olarak okursak kâinattaki her şeyin Kamer 49. Ayette belirtildiği üzere bir ölçüye göre bir sistem dâhilinde yaratıldığına bir işaret olarak biliriz.

[11] Gaybla ilgili tüm bilgilere vakıf olan sadece Allah’tır. Her şeyin yönetimi Allah’a aittir.

[12] Sizi geceleyin ölümün bir örneği olarak uyutur, kendinizden geçersiniz, ne yaptığınızdan haberiniz olmaz. Gündüzün ise etki alanınızı yapıp ettiğinizi bilir.

[13] İbrahim peygamber “Benim rabbim bu?” derken bir eğitim metodu kullanmakta ve muhataplarını tüm ihtimalleri sunarak düşünmeye davet etmektedir. Zaten bu sunumu bir peygamber olarak vahyin rehberliğinde yapmaktadır. Yoksa gerçekten bu benim rabbim diyor değil vurgulu cümle kurarak soru sormaktadır.

[14] Hanif olarak yani dini Allah’a has kılarak yani deliller üzere gerçekliği dikkate alarak…

[15] İmanlarına şirk bulaştırmayanlar: Onların çoğu Allah’a şirk koşmaksızın iman etmezler (Yusuf, 106) Doğrusu şirk büyük bir zulümdür (Lokman, 13)

[16] 74 ve 82. Ayetler arasında Allah tarafından İbrahim peygambere toplumuna karşı kullanması üzere verilen kanıtın sunumu yapılmaktadır. Bu ayetlerde İbrahim peygamberin yıldızı ayı güneşi rab olarak anlamasından değil aklı faaliyet alanına çekici bir üslupla Allah’tan başka ilah olmadığını kanıtlamasından söz edilmektedir. İbrahim peygamber bu yöntemle Allah’tan başka ilah olamayacağı konusunda kavmini düşündürmeye çalışmıştır.

[17] Allah hakkında zan üzere inanç edindiler. Allah’a yaraşmaz sıfatları Allah hakkında düşündüler. Allah’ı kendini tanıttığı üzere tanıyamadılar. Allah’ın belirlediği ölçülere göre Allah’a bağlanamadılar.

[18] Allah insanlığı nefsi vahideden yani bir tek özden inşa eder. Her insan bir hücresel boyuttan, basit bir sudan, bir bileşkeden, bir zigottan inşa edilmektedir.

[19] İlk yaratılışta da eşeyli üremenin tüm aşamalarında da insanın bir gelişim süreci vardır, insan olduktan sonra da bir gelişim ve bir veda yani ölüm süreci vardır.

[20] Görünmez varlıkları

[21] Yani onları hidayete ulaştırma yetkisine sahip değilsin senin görevin tebliğdir onların yaptıklarından sorumlu değilsin. Onların sorumluluğu sana ait değil. Onları koruyacak savunacak değilsin.

[22] Müslüman’ın daveti duası sadece Allah’adır…

[23] Olağanüstü bir delil, mucize…

[24] Onlara olağan üstü bir delil gelse dahi inanmayacaklarını fark edemiyor musunuz?

[25] Tıpkı ilk seferinde inkârlarına imkân tanıdığımız üzere yine aynı imkânı veririz ve neticede yine sapkınlığı tercih ederler. Yoksa biz onlar zorla inanan yapacak değiliz. Bozukluk onların niyetlerinde olduğu için kalplerinin ve basiretlerinin bozulmasına imkân tanırız, kalplerinin ve basiretlerinin dönüşmesine engel olmayız. Bu yüzden onlar bu kafayla yine hidayet bulamazlar…

[26] Allah’ın zorla imana getirmesi durumu başka.

[27] Allah’ın imkân vermediğini yapabilecek değillerdir.

[28] Hangi inanç sahibi tarafından kesilirse kesilsin önemli olan kesilirken Allah’ın adıyla mı başkalarının adına mı kesildiğidir. Allah’ın adı anılarak ve başkalarının adı şirk yapılmadan kesilen yenebilir.

[29] Allah’tan başkasının adını anma yoldan çıkmaktır. Mekkeli müşrikler bazı hayvanları Allah’ın adını anarak bazılarını ise putlarının adını anarak kesiyorlardı. Bu ayet Allah’ın adını anarak kestiklerini helal kılarken putlarının adını anarak kestiklerini haram kılıyor.

[30] Şeytanlar

[31] Şeytanlara uyarak insanları aldatanlar bülbül gibi ötecekler. Yalan söyleyemeyecekler. Kendilerini itiraf edecekler.

[32] Enam türünden kasıt dört ayaklı çift toynaklı hayvanlardır. Dört ayaklı çift toynaklı hayvanların yenmesi helal olup çift toynaklı olmasına rağmen domuz eti pis yani sağlıksız olduğundan Bakara suresi 173. Ayette ve Maide suresi 3. Ayette haram kılınmıştır.

[33] Allah imtihan gereği işi onların iradesine bırakmasaydı kötülükleri asla yapamazlardı.

[34] “Şu enam türü hayvanlar” derken hangi hayvanların kastettikleri 143, 144. Ayetlerde “koyun, keçi, deve ve sığır olarak açıklanmıştır. Enam türü hayvanlardan kasıt dört ayaklı çift toynaklı hayvanlardır. Bu ayetlerde ise “şu enam türü hayvanlar” dendiğinden kastedilenlerin hangileri olduğu 143, 144. Ayetlerde “koyun, keçi, deve ve sığır türü olarak açıklanmıştır.

[35] Enam türünden kasıt dört ayaklı çift toynaklı hayvanlardır. Dört ayaklı çift toynaklı hayvanların yenmesi helal olup çift toynaklı olmasına rağmen domuz eti pis yani sağlıksız olduğundan Bakara suresi 173. Ayette ve Maide suresi 3. Ayette haram kılınmıştır.

[36] Tırnaklı hayvanlar ve toynaklı hayvanlar farklıdır. Toynaklı hayvanlardan enam ismiyle anılanlar yenecek bir nimet olarak insanlığa sunulmuş olan çift toynaklı hayvanlardır.

[37] Sığır ve koyun tırnağı olanlardan değil toynaklılardandır. Enam türü hayvanlar çift toynaklı dört ayaklı hayvanlardır.

[38] Allah’ın açıkladığı kuralların gereği olmasının (kısas, savaş ortamı ve benzeri) dışında bir cana kıyılamaz.

[39] Allah’ın kitabında sizden aldığı söze vefalı olunuz.

[40] Resulün yolunda olanlar onun bunun peşine takılanlar değil Resulullah’ın tebliği olan Kur’an’ı hayat ölçüşü edinenlerdir. Resulullah hesaba çekilme gününde ümmetin Kur’an’ı dikkate almadığı gerçeğiyle yüzleşince bu durumdan şikâyetçi olacaktır. Bakınız Furkan 30. Ayet.

[41] Önceki nesillerden sonra şimdi bu topraklarda sizi etkin ve yetkin kılan O’dur.

 

 
   
   
   
   
   
   
   
   
   
                                              
   
   
   
   
   
   
   
   
   
   
   
   
   
   
   
   
   
   
   

Mustafa Arıcan Ayas

Free Web Hosting