Kur'an'ın İkliminde

 

2.Bakara Suresi

BismillahirRahmanirRahim

1.Elif-lam-mim.

2.Bu kitapta tereddüde yer yoktur.[1] Bilinçli duyarlı olanlara yol gösteridir.

3.Onlar gaybi gerçeklere inanırlar,[2] yönelimi gereğince ifa ederler,[3] kendilerini rızıklandırdıklarımızdan gereğince sunumlar yaparlar.[4]

4.Onlar sana indirilene ve senden önce indirilene inanırlar, ahirete kesin kanaat getirirler.[5]

5.İşte onlar Rablerinden bir aydınlık üzeredirler. İşte onlar ferahlığa mutluluğa ererler.

6.İnkârcı olanları[6] uyarsan da uyarmasan da onlar için fark etmez, inanmazlar.

7.Allah kalplerini kulaklarını mühürlemiştir,[7] gözleri perdelidir. Büyük bir azap onlar içindir.

8.İnsanlardan “Allah'a ve ahiret gününe inandık” diyenler vardır. Aslında inanmış değildirler.

9.Allah'ı ve inananları aldatırlar(!) Aslında kendilerini aldatırlar farkında değillerdir.

10.Kalplerinde bir hastalık vardır. Allah da hastalıklarını artırmıştır.[8] Yalan söylemeleri gereğince onlara acıklı bir azap olacaktır.

11.Onlara “Yeryüzünde bozgunculuk yapmayın!” dendiğinde “Biz düzelticileriz” derler.

12.Bilesiniz ki Asıl bozguncular onlardır lakin farkında değildirler.

13.Onlara, “insanların inandıkları gibi siz de inanın!” dendiğinde “Biz de düşüncesizler gibi mi inanalım?” derler. Bilesiniz ki asıl düşüncesizler onlardır lakin bilmezler.

14.İnananlarla karşılaştıklarında “inandık” derler, şeytanlarıyla kaldıklarında “Biz sizinleyiz, onlarla alay ediyoruz!” derler.

15.Allah onlarla alay ediyordur. Zira onlara süre tanıyor da taşkınlıklarında bocalıyorlar!

16.Onlar aydınlığa karşılık karanlığı tercih etmişlerdir. Tercihleri bir kazanç getirmemiştir. Doğru yolda yürüyor değiller. 

17.Onların durumları bir ateş tutuşturmuş kimseyle ilgili şu misale benzer. Ateş etrafını aydınlattığında Allah gözlerinin ışığını almıştır ve onları karanlıklarda bırakmıştır, artık göremezler.[9]

18.Sağırdırlar, dilsizdirler, kördürler, artık dönemezler.[10]

19.Yahut onların durumu karanlıklar içinde gök gürültüsü ve şimşek ile birlikte gökten boşalan yağmura tutulmuş olanın misaline benzer. Yıldırımlardan dolayı ölüm korkusuyla parmaklarını kulaklarına tıkarlar.[11] Allah inkârcıları çepeçevre kuşatmıştır.

20.Neredeyse şimşek gözlerini alacak![12] Kendilerini aydınlattığında yürürler, karanlığa gömülünce kalakalırlar. Allah gerek görseydi duymalarını da görmelerini de giderirdi. Elbet Allah her şey üzerinde takdiri olandır.

21.Ey insanlar! Sizi ve sizden öncekileri yaratan Rabbinize kul olunuz. Ola ki bilinçli duyarlı olursunuz!

22.Rab ki sizin için yeri döşek, göğü bina kılmıştır.[13] Gökten su indirmiş onunla size rızık ürünler çıkarmıştır. Şu halde bile bile Allah’a benzerler kılmayın![14]

23.Kulumuza indirdiğimizle ilgili bir tereddüdünüz varsa onun dengi bir sure getirin! Eğer doğruysanız Allah’tan başka tanıklarınızı da çağırın!

24.Eğer yapmazsanız ki asla yapamayacaksınız, yakıtı insanlar ve taşlar olan, inkârcılar için hazırlanmış ateşe karşı bilinçli duyarlı olun!

25.İnanan ve uygun davranışlarda bulunanlara içerisinden ırmakların akacağı cennetleri müjdele. Orada ne zaman rızık olarak meyvelerle nasiplenseler “Bununla daha önce de nasiplenmiştik!” diyecekler. Böylece onlara benzerleri sunulacak. Orada onlara çeşit çeşit tertemiz nimetler olacak[15] ve orada kalıcıdırlar.

26.Allah, bir sivrisineği hatta daha basitini misal getirmekten çekinmez. İnananlar bunun Rablerinden gelen gerçeğin sunumu olduğunu bilirler. İnkârcı olanlar “Allah bu misal ile neyi murat etti?” derler. Böylece birçoğunu yanlışa bırakır birçoğunu doğruya iletir. Yalpalayanlardan başkasını yanlışa bırakmaz.

27.Onlar misakını sunumundan sonra[16] Allah’ın ahdine karşı koyarlar.[17] Allah’ın, birleştirilmesini emir buyurduğu bağı koparırlar[18] ve yeryüzünde bozgunculuk yaparlar. İşte kaybedecek olanlar onlardır.

28.Allah’a nasıl inkârcı olursunuz? Ölüler iken size hayat vermiştir, sonra hayatınıza son verecektir, sonra size yine hayat verecektir, sonra O’na döndürüleceksiniz.

29.Yeryüzündekilerin tamamını sizin için yaratan O’dur. Sonra hükmünü göğe yöneltmiş ve onları yedi gök olarak düzenlemiştir. O, her şeyi bilendir.

30.Rabbin meleklere “Ben yeryüzünde bir halife kılacağım”[19] demişti. Onlar “Orada bozgunculuk yapanı, kan dökeni mi kılacaksın? Biz senin değerlendirmen[20] gereği yönelişte oluyoruz ve seni her tür yanlıştan beri görüyoruz” dediler. “Ben elbet sizin bilmediklerinizi bilirim!” buyurdu.

31.Âdem’e tüm isimleri öğretti.[21] Sonra onları meleklere arz etti. “Eğer doğruysanız bunların isimlerini bana bildirin!” dedi.

32.Dediler ki: Sen her tür eksikten berisin! Bize öğrettiğin dışında bir bilgimiz yoktur. Elbet sen hakkıyla bilensin, en doğru kararı verensin.

33.Buyurdu ki: Âdem! Onların isimlerini bunlara bildir. Onların isimlerini meleklere sununca buyurdu ki: “Göklerin ve yerin gaybını ben bilirim, açığa vurduklarınızı da gizlediklerinizi de bilirim” diye size söylemedim mi?

34.Meleklere “Âdem’e saygı gösteriniz!” demiştik. İblis hariç hepsi de saygı göstermişlerdi.[22] O ise diretti, büyüklendi ve inkârcılardan oldu.

35.Buyurduk ki: Âdem! Sen ve eşin cennete yerleşin. Oradan gerek gördüğünüzce rahatça bolca yiyin ama şu ağaca yaklaşmayın, yoksa hak tanımazlardan olursunuz.

36.Şeytan ağaçla ilgili onları yanılgıya düşürdü. Neticede onları bulundukları yerden çıkardı. Buyurduk ki: Birbirinize düşman olarak inin! Yeryüzünde sizin için bir gelişim süreci, bir vakte kadar faydalanma olacak.

37.Âdem Rabbinden ferman olunan sözleri anlayışla kabullendi ve itaatle af dileyerek O’na yöneldi.[23] Elbet O, tövbeleri kabul edicidir, iyilikle muamele edicidir.

38.Buyurduk ki: Hepiniz oradan inin! Benden size bir sunum ulaştığında kim benden olan öğretiye uyarsa onlara korku olmayacaktır, üzülen kimseler olmayacaklardır.

39.İnkârcı olan ve delillerimizi yalanlayanlar ise ateşin mahkûmudurlar. Onlar onda kalıcıdırlar.

40.Ey İsrailoğulları! Size lütfetmiş olduğum nimetimi hatırlayın. Size olan ahdime uyun ki ben de size olan ahdimi yerine getireyim. Sadece benden korkun benden sakının!

41.Yanınızda bulunan ahdimi doğrulayıcı olarak indirdiğim bu mesaja inanın. Onun ilk inkârcısı siz olmayın. Delillerime karşılık az bir bedeli satın almayın. Mutlaka bana bilinçli duyarlı olun!

42.Bile bile hakkı gizleyerek hakkı batılla karışık hale getirmeyin.

43.Yönelimi gereğince ifa edin, uygunluğu sağlayın.[24] Gönülden teslimiyet sergileyenlerle teslimiyeti sergileyin.[25]

44.İnsanlara iyiliği emrediyor da kendinizi unutuyor musunuz? Üstelik kitabı okuyorsunuz! Akıl edemiyor musunuz?

45.Sabırla ve yönelimle yardım dileyin.[26] Doğrusu bu, gönülden bağlı olanlar hariç büyük bir külfettir.

46.Onlar ki her an Rableriyle yüzleşecek olmanın tedirginliğini yaşarlar ve O’nun huzuruna döneceklerinin bilincinde olurlar.

47.Ey İsrailoğulları! Size olan nimetimi, üzerinizdeki lütfumu ve size âlemler üzere nice ayrıcalıklar sunduğumu hatırlayın.[27]

48.Hiç kimsenin kimse için bir şey ödeyemeyeceği, kimseden şefaatin kabul edilmeyeceği, kimseden bir bedel alınmayacağı, kimselere yardım edilemeyeceği bir güne karşı bilinçli duyarlı olun.

49.Vaktiyle sizleri, size en ağır eziyeti reva görerek oğullarınızı boğazlayan ve kadınlarınızı çekingen koyan Firavun hanedanından kurtarmıştık. Bu durum sizin için Rabbinizden yana büyük bir imtihandı.

50.Vaktiyle sizin için denizi yarmış, sizi kurtarmış ve siz bakınırken Firavun ailesini[28] boğmuştuk.

51.Kırk gece süresince Musa ile sözleşmiştik. Sonra buna rağmen siz hak tanımazlar olarak buzağıyı edinmiştiniz.

52.Yine de bundan sonra ola ki şükredersiniz diye sizi bağışlamıştık.

53.Hem Musa'ya Kitap’ı ve Furkan’ı[29] doğru yolda olasınız diye vermiştik.

54.Musa, kavmine demişti ki: “Kavmim! Buzağıyı edinmekle kendinize yazık ettiniz! Yüce yaratıcınıza dönünüz, benliklerinizi öldürünüz. Böyle yapmanız yüce yaratıcınız katında sizin için iyi olacaktır!” Sonuçta size rahmetiyle yönelmişti. Elbet O, tevbeleri kabul edicidir, iyilikle muamele edicidir.

55.Vaktiyle “Ey Musa! Allah'ı açıkça görmedikçe sana asla inanacak değiliz” demiştiniz de bakakalmanızla yıldırım sizi çarpıvermişti.

56.Sonra ölümünüzün ardından sizi kaldırmıştık ki ola ki şükredersiniz.[30]

57.Bulutu üzerinize gölgelik yapmıştık, size kudret helvasını ve bıldırcını lütfetmiştik. “Verdiğimiz rızıkların iyi temiz faydalı olanlarından yiyiniz!” Bize zulmediyor değillerdi ancak kendi kendilerine zulmeder oldular.

58.Demiştik ki: Şu beldeye girin, oradan gerek gördüğünüzce rahatça bolca yiyin. Kapıdan teslimiyet hali üzere girin ve “yükümüzü hafiflet hatalarımızı bağışla” deyin ki hatalarınızı bağışlayalım. Gereğince davrananlara iyiliği artırdıkça artıracağız.

59.Zalimler söylenenin yerine başka bir söylem ürettiler. Sonunda hak tanımaz olanlara yalpalamaları gereğince gökten bir bela indirdik.

60.Vaktiyle Musa, kavmi için su dilemişti de “değneğin ile taşa vur” demiştik. Böylece taştan on iki kaynak fışkırmıştı. İnsanların tümü de nereden içeceklerini bilmişlerdi. “Allah’ın lütfettiği rızıktan yiyiniz içiniz, yeryüzünde fesatçılar olarak bozgunculuk yapmayınız” demiştik.

61.Bir de “Ey Musa! Biz tek çeşit yemekle yetinemeyiz. Rabbine dua et de bizim için, yerden yetişen sebze, salatalık, sarımsak, mercimek ve soğan ürünlerinden bitirsin” demiştiniz. “Daha iyi olanı daha düşük olanla mı değiştirmek istiyorsunuz? İnin bir şehre! Sizin için istediğiniz şey orada var!” demişti. Üzerlerine sefalet ve perişanlık çöktü. Allah’ın gazabına uğradılar. Bu, Allah’ın delillerini dikkate almamalarının ve hakka uymayıp nebileri öldürmelerinin neticesiydi. Evet, tüm bunlar asi olmalarının ve haddi aşmalarının neticesiydi.

62.Elbet İnananlardan, Yahudilerden, Hristiyanlardan, Sabiilerden hangileri Allah’a ve ahiret gününe inanır ve uygun davranırsa onların ecirleri Rablerinin katında olacaktır. Onlara korku yoktur, üzülen kimseler olmayacaklardır.[31]

63.Bir vakit dağı üzerinize kaldırıp sözünüzü almıştık. “Size verdiğimize kuvvetle tutunun ve onda olanı hatırınızdan çıkarmayın, ola ki bilinçli duyarlı olursunuz!” demiştik.

64.Ama buna rağmen yine de yüz çevirdiniz. Allah’ın size olan iyiliği ve rahmeti olmasaydı elbet kaybedenlerden olurdunuz.

65.Nitekim sizden cumartesi hadsizliğini yapanları bilirsiniz. Onlara “sefil maymunlar olun!” demiş idik!

66.Sonuçta onları vakti zamanındakiler ve sonrakiler için bir ders, bilinçli duyarlı olanlar için bir öğüt kılmış idik!

67.Bir vakit Musa, kavmine “Allah size bir sığır boğazlamanızı emrediyor” demişti. Onlar “Bizimle alay mı ediyorsun!” dediler.  “Cahillerden olmaktan Allah’a sığınırım!” dedi.

68.Dediler ki: Rabbine bizim için dua et de nasıl bir hayvanı boğazlayacağımızı bize açıklasın. Dedi ki: Rabbim “Ne yaşlı ne de genç, bu ikisi arasında dinç bir sığır” buyuruyor. Artık aldığınız emri yerine getirin!

69.Dediler ki: Rabbine bizim için dua et de renginin ne olacağını bize açıklasın. Dedi ki: Rabbim “Sarı renkte, görenlerin gönlünü ferahlatan parlaklıkta bir sığır” buyuruyor.

70.Dediler ki: Rabbine bizim için dua et de nasıl bir hayvanı boğazlayacağımızı bize net olarak açıklasın. Zira sığırlar bize göre birbirine benziyor. Elbet Allah gerek görürse doğru olanı yapacağız.

71.Dedi ki: Rabbim “Araziyi sürerek ezilmemiş, ekini de sulamamış, kusursuz, hiç alacası da olmayan bir sığır” buyuruyor. Dediler ki: İşte şimdi bize tam gerçeği sunmuş oldun. Sonunda sığırı boğazladılar. Neredeyse bunu yapmayacaklardı.

72.Bir cana kıymıştınız da onunla ilgili birbirinizi suçlamıştınız. Oysa Allah gizlediğinizi açığa çıkarabilirdi.

73.“Sığırın bir parçasıyla ölüye dokunun” demiştik.[32] İşte Allah ölüleri böyle diriltir ve delillerini size gösterir ki belki aklınızı kullanırsınız!

74.Tüm bunlardan sonra kalpleriniz kaskatı kesildi, sanki taşlaştı, hatta daha da katı oldu! Hâlbuki nice taşlar var ki kendisinden nehirler fışkırır. Nicesi var ki çatlar da içinden su çıkar. Nicesi de var ki Allah korkusundan eriyip gider. Allah yaptıklarınızdan habersiz değildir!

75.Hâlâ bunların size inanmalarını mı bekliyorsunuz? Onlardan bir kısmı var ki Allah’ın kelamını işitiyorlar, ardından onu iyice akıl ediyorlar da sonra bile bile çarpıtıyorlar.

76.İnananlarla karşılaştıklarında “inandık” diyorlar. Baş başa kaldıklarında “Allah’ın size açmış olduğu gerçekleri Rabbinizin katında size kanıt olarak kullanmaları için mi onlara anlatıyorsunuz? Akıl etmiyor musunuz?” diyorlar.

77.Anlamıyorlar mı ki gizlediklerini de açığa vurduklarını da Allah bilir.

78.Onların bir kısmı da ümmidirler.[33] Temennilerin ötesinde kitabı bilmezler. Onlar sadece zan yaparlar.

79.Kitabı kendi elleriyle yazıp sonra onunla az bir bedel satın almak için “Bu, Allah katındandır” diyenlere yazıklar olsun! Ellerinin yazdıklarından dolayı vay onlara! Elde ettiklerinden dolayı vay onlara!

80.Dediler ki: Ateş bize sayılı günlerden başka dokunacak değildir. De ki: Allah katından bir söz mü aldınız? Allah sözünden elbet caymaz. Yoksa Allah hakkında bilmediklerinizi mi söylüyorsunuz?[34]

81.Hayır! Kim bir suç işler de büsbütün günahına dalarsa, işte onlar ateşin mahkûmudurlar, onlar onda kalıcıdırlar!

82.İnanan ve uygun davranışlarda bulunanlar ise cennetlik olanlardır, onlar da onda kalıcıdırlar.

83.İsrailoğullarının sözünü almıştık: Sadece Allah’a kul olacaksınız! Anne babaya, yakınlara, yetimlere, ihtiyacı olanlara iyi davranacaksınız! İnsanlara güzel konuşun, yönelimi gereğince ifa edin ve uygunluğu sağlayın! Sonra pek azınız hariç yüz çevirmiştiniz. Hala da yüz çeviriyorsunuz!

84.Bir de birbirinizin kanını dökmeyeceksiniz, sizden olanları yurtlarınızdan çıkarmayacaksınız diye kesin sözünüzü almıştık. Sonra siz de bunu ikrar etmiştiniz. Siz de buna şahitsiniz.

85.Yine de sizden olanları öldüren, aranızdan birilerini yurtlarından çıkaran kimselersiniz. Onların aleyhinde, kötülük ve düşmanlık üzere birbirinizle yardımlaşıyorsunuz. Karşınıza esir olarak geldiklerinde kendilerini karşılıklı serbest bırakıyorsunuz. Oysa yurtlarından çıkarmanız da size haram kılınmıştı. Siz kitabın bir kısmına inanıyor da bir kısmını inkâr mı ediyorsunuz? Sizden, bunları yapanların cezası dünya hayatında rezalet bir durum olacaktır. Huzura çıkış gününde ise azabın en şiddetlisine uğratılacaklardır. Allah yaptıklarınızdan habersiz değildir.

86.Onlar ahirete karşılık dünya hayatını satın almış oldular. Şu halde azap kendilerinden hafifletilmeyecek ve yardım görmeyeceklerdir.

87.Musa'ya kitabı vermiş ve onun ardından peşi sıra nice resulleri göndermiştik. Meryem oğlu İsa'ya da apaçık belgeler vermiş, kendisini Ruhul Kudüs ile desteklemiştik. Artık ne zaman bir resul size hoşlanmadığınız bir şeyi getirse kibir mi göstereceksiniz? Kimini yalanladınız kimini de öldürüyordunuz.

88.“kalplerimiz kapalıdır!” dediler. Bilakis inkârcılıkları sebebiyle Allah onları lanetlemiştir. Ne de az inanıyorlar!

89.Ne zaman ki Allah katından yanlarında olanı doğrulayan bir kitap kendilerine ulaştı, inkârcı olanlara karşı daha önce başarıyı hedeflerler oldukları halde, ne olduğuna vakıf oldukları şey kendilerine ulaştığı an onu inkârcı oldular. Allah’ın laneti inkârcıların üzerinedir.

90.Allah’ın, kullarından gerek gördüğüne kendi lütfu olarak vahyini indirmesi karşısında had bilmezlik ederek Allah’ın indirdiğine inkârcı kesilip kendilerine satın aldıkları şey ne kötüdür. Böylece gazap üstüne gazaba uğradılar. İnkârcılar için aşağılayıcı bir azap olacaktır.

91.Onlara, Allah'ın indirdiğine inanın dendiğinde, “Biz, bize indirilene inanırız” derler ve yanlarındakini doğrulayan peşi sıra gelmiş gerçeğe inkârcı kesilirler. De ki: Madem inanırdınız, daha önce Allah'ın nebilerini ne diye öldürürdünüz!

92.Musa size apaçık delillerle gelmişti ama buna rağmen yine de buzağıyı edinmiştiniz! Siz hak tanımaz kimselersiniz!

93.Vaktiyle dağı üzerinize kaldırarak kesin sözünüzü almıştık:  “Size verdiğimize kuvvetle tutunun, dinleyin!” demiştik. “İşittik, isyan ettik” dediler[35] ve inkârcılıkları gereğince buzağı sevgisi kalplerine işletildi. De ki: Eğer inanıyorsanız İnancınız size ne kötü şeyi emrediyor!

94.De ki: Ahiret yurdu Allah katında insanlardan ziyade özellikle sizin için ise, bu konuda doğru iseniz ölümü temenni ediniz!

95.Ama elleriyle ürettikleri yüzünden ölümü asla temenni edemezler. Allah, hak tanımazları bilir!

96.Onları, insanların yaşamaya en tutkun olanları olarak bulursun. Hem de müşriklerden bazılarının kendilerine bin yıl ömür verilmesini istemesine rağmen. Hâlbuki ömür verilmesi onu azaptan kurtaracak değil. Allah yapıp ettiklerini görendir!

97.De ki: Kim Cibril’e düşman olursa bilmeli ki o onu yanlarında olanı doğrulayıcı, yol gösterici ve inananları müjdeleyici olarak senin kalbine Allah’ın yasasınca indirmiştir.[36]

98.Kim Allah’a, meleklerine, elçilerine, Cibril’e, Mikal’e düşman olursa elbet Allah inkârcıların düşmanıdır!

99.Sana gerçeği tüm açıklığıyla ortaya koyan deliller indirmişizdir. Onları yalpalayanlardan başkaları inkârcı olamaz.

100.Ne zaman bir ahitleşmede bulunsalar içlerinden bir grup onu bozmadı mı? Doğrusu, onların çoğu inanacak değillerdir.

101.Ne zaman Allah katından yanlarında olanı doğrulayıcı bir resul geldiyse kitaba muhatap olunanlardan bazıları Allah’ın kitabını arkası gerilerine bıraktılar. Sanki onlar bilmiyorlar.

102-Süleyman’ın hükümranlığı konusunda şeytanların anlattıklarına uydular. Süleyman inkârcı olmadı ama şeytanlar insanlara sihri öğreterek inkârcı oldular. Babil’de Harut ve Marut diye iki meleğe bir şey indirilmiş değildi. Bu isimlerde İki melek birine bir şey öğretmiyorlardı ki “Biz ancak bir imtihanız, sakın inkârcılık etme!” desinler. Güya bunlar o ikisinden, kişi ile eşinin arasını ayırabilecekleri şeyler öğreniyorlardı. Hem bunlar o büyü ile Allah’ın yasasınca olmadan kimseye zarar verebilecek de değillerdi. Kendilerini zarara sokacak ve fayda sağlamayacak şeyleri öğreniyorlardı. Oysa onu satın alanın ahirette bir nasibi olmayacağını da biliyorlardı. Kendilerini satmış oldukları durum ne kötüdür. Keşke anlayabilselerdi![37]

103.Eğer onlar inansalar ve bilinçli duyarlı olsalardı Allah katındaki neticeleri elbet iyi olurdu. Keşke anlayabilselerdi.

104.Ey inananlar ikircikli cümleler kurmayın, açık konuşun ve söyleneni dinleyin.[38] İnkârcılar için acıklı bir azap olacaktır!

105.Kitap ehlinden de müşrik toplumdan da inkârcı olanlar Rabbinizden size bir hayır indirilmesini hoş karşılamazlar. Oysa Allah, rahmetini gerek gördüğüne has kılar. Allah büyük lütuf sahibidir.

106.Eğer bir delili gündem edersek[39] yahut unutturursak mutlaka daha iyisini ya da bir benzerini getiririz. Allah’ın her şey üzerinde takdiri olduğunu bilmiyor musun?

107.Göklerin ve yerin hükümranlığının Allah’a ait olduğunu bilmiyor musun? Allah’tan başka veliniz, yardımcınız yoktur!

108.Yoksa siz de kendi resulünüze daha önce Musa’ya sual olunduğu türden sual eylemeyi mi murat ediyorsunuz? Kim inanç yerine inkârcılığı seçerse doğru yoldan sapmış olur.

109.Kitap ehlinden birçoğu istiyorlar ki keşke sizi inancınızdan sonra inkârcılığa sürükleyebilseler. İçlerindeki hasetle, hem de gerçek kendilerine apaçık belli olduktan sonra bunu yapıyorlar. Artık Allah’ın emri gelinceye kadar affedici olun, hoşgörülü bulunun. Elbet Allah her şey üzerinde takdiri olandır.

110.Yönelimi gereğince ifa edin, uygunluğu sağlayın. Kendiniz için iyilik olarak neyi öncelerseniz Allah katında onu bulursunuz. Elbet Allah yaptıklarınızı görendir.

111.“Yahudi ya da Hıristiyan olanlardan başkaları asla cennete giremeyecek” dediler. Bu onların temennisidir. De ki: Eğer doğruysanız kanıtınızı getirin!

112.Hayır! Kim gereğince davranarak yönünü büsbütün Allah’a çevirirse onun ödülü Rabbinin katındadır. Onlara korku olmayacaktır, üzülen kimseler olmayacaklardır.

113.Yahudiler “Hıristiyanlar bir gerçeklik üzerinde değil!” dediler, Hıristiyanlar “Yahudiler bir gerçeklik üzerinde değil!” dediler. Hem de onlar kitabı okuyorlar. Meseleyi bilmeyenler de böylecene onların söylediklerinin bir benzerini söylediler. Ayrılığa düştükleri konularda aralarında huzura çıkış günü Allah hüküm verecektir.

114.Allah’ın mescitlerinde Allah’ın adının anılmasına mâni olan ve oraları tahrip etmek üzere gayret edenden daha hak tanımaz kimdir? Onlar, oralara ancak korku üzere girebilirler. Onlar için dünyada rezalet bir durum olacaktır, ahirette de büyük bir azap vardır!

115.Doğu da batı da Allah’ındır. Artık nereye dönerseniz Allah’ın yönü oradadır. Allah rahmeti geniş olandır, her şeyi bilendir.

116.“Allah çocuk edindi” dediler.[40] O, bu tür yakıştırmalardan beridir şanı yücedir! Aksine göklerde ve yerde ne varsa hepsi O’nundur. Her biri O’na boyun eğmişlerdir.

117.Göklerin ve yerin mutlak yaratıcısıdır. Bir işe hükmeylediği zaman onun için sadece “ol!” der. Sonuçta oluşum gerçekleşir.

118.İlimden yoksun olanlar “Allah bize de kelam etmeli ya da bize de bir delil gelmeli değil miydi?” dediler. Tıpkı, kendilerinden öncekiler de bunların söylediklerinin bir benzerini söylediler. Kalpleri birbirine benzeşti. Kesin kanaat edinecek olanlar için delillerimizi açıklamışızdır.

119.Biz seni gerçeği ortaya koymak üzere müjdeci ve uyarıcı olarak gönderdik. Cehennemin mahkûmlarından sen sorumlu değilsin.

120.Kendi dinlerine uymadığın sürece Yahudi ve Hıristiyanlar senden razı olacak değillerdir. De ki: gerçek doğru yol Allah'ın gösterdiği yoldur. Sana ulaşan ilimden sonra eğer onların eğilimlerine uyarsan Allahtan yana bir velin bir yardımcın olamaz!

121.Kendilerini muhatap kıldığımız kitabı hakkıyla okuyup izleyenler ona inanır olanlardır. Kim onu inkârcı olursa işte onlar kaybedecek olanlardır.

122.Ey İsrailoğulları! Size lütfettiğim nimetimi, size âlemler üzere nice ayrıcalıklar sunduğumu hatırlayın.

123.Hiç kimsenin kimse için bir şey ödeyemeyeceği, kimseden bir bedelin kabul edilmeyeceği, kimseye şefaatin fayda vermeyeceği, kimselere yardım edilmeyeceği bir güne karşı bilinçli duyarlı olun.

124.Vaktiyle Rabbi İbrahim’i bazı buyruklar ile sınamıştı da hepsine icabetini başarıyla gerçekleştirmişti. Buyurdu ki: Seni insanlara önder kılacağım. “Peki ya neslimden olanlar?” diye sordu. “Ahdim hak tanımaz olanları kapsayıcı olmayacaktır!” buyurdu.

125.Vaktiyle o evi insanlar için bir merkezi mahal uğrak yeri ve huzur ortamı emniyet kılmıştık. Siz de İbrahim’in makamından bir yönelim ortamı edininiz! “Gezip dolaşacaklar, İbrete koyulacaklar, teslimiyeti kılacaklar ve tam teslimiyet üzere olacaklar için mabedimi temiz tutunuz!” diyerekten İbrahim’i ve İsmail’i görevlendirmiştik.

126.Bir vakit İbrahim “Rabbim! Burayı emin bir belde kıl ve buranın halkından Allah’a ve ahiret gününe inananları meyvelerle rızıklandır!” demişti. Buyurdu ki: Kim de inkârcı olursa onu da az bir süreliğine faydalandırırım ve sonra kendisini cehennem azabına uğramak zorunda bırakırım. Ne kötü sonuç!

127.Vaktiyle İbrahim ve İsmail, o evin temellerini yükseltiyorlardı. Dediler ki: Rabbimiz bizden kabul buyur! Şüphesiz sen işitensin, bilensin!

128.Rabbimiz! İkimizi de sana teslimiyet üzere olanlardan eyle. Neslimizden gelecek olanları da sana teslimiyet üzere bir ümmet kıl. Bize yönelişlerimizi vecibelerimizi göster. Tövbelerimizi kabul eyle. Elbet sen tövbeleri kabul edicisin, iyilikle muamele edicisin.

129.Rabbimiz! Onlara aralarından bir resul gönder. Kendilerine senin delillerini okusun, kitabı ve hikmeti[41] öğretsin ve onları arındırsın. Doğrusu sen her şeye güç yetirensin, en doğru kararı verensin.

130.Kendisini düşüncesiz kılandan başka kim İbrahim’in yolundan[42] yüz çevirebilir? Onu dünyada seçmişizdir. Elbet ahirette de Salihlerdendir.

131.Vaktiyle Rabbi ona “Teslimiyet üzere ol!” buyurmuştu da “Âlemlerin Rabbine teslim oldum” demişti.

132.Teslimiyet üzere bir yaşantıyı İbrahim de Yakup da çocuklarına vasiyet etmişlerdi. “Çocuklarım! Doğrusu Allah sizin için dini seçti. Artık mutlaka Allah’a teslimiyet üzere kimseler olarak ölünüz.

133.Sanki siz ölümün Yakup’a geliş anına şahit olanlar mısınız? O vakit çocuklarına demişti ki: Benden sonra neye kul olacaksınız? Demişlerdi ki: Senin ilahına, ataların İbrahim, İsmail ve İshak’ın ilahına, bir tek ilaha kul olacağız. Biz Allah’a teslimiyet üzereyiz.

134.Onlar bir nesildi geldi geçti. Onların kazandıkları kendilerine sizin kazandıklarınız size. Siz onların yaptıklarından sorulmazsınız.

135.Dediler ki: Yahudi ya da Hıristiyan olunuz ki doğru yolda olasınız.[43] De ki: Bilakis gerçeklik üzere yönelimde olarak[44] İbrahim’in yoluna uyuyoruz. O ortak kılanlardan değildi.[45]

136.Deyiniz ki: Biz Allah’a inandık. Bize indirilene inandık. İbrahim, İsmail, İshak, Yakup ve torunlarına indirilene inandık. Rablerinden Musa’ya, İsa’ya ve tüm nebilere verilene inandık. Biz onların hiç birini diğerlerinden ayırmayız. Biz Allah’a teslimiyet üzereyiz.

137.Eğer böyle sizin inandığınız gibi inanırlarsa onlar da aydınlığa ermiş olurlar. Eğer yüz çevirirlerse derin bir ayrılığa saplanırlar. Onlara karşı Allah sana yetecektir. O işitendir, bilendir.

138.Allah’ın tanımlaması olarak bu böyledir. Tanımlaması Allah’tan daha uygun olan kimdir? Biz O’na kul olanlarız.

139.De ki: Allah hakkında bizimle tartışmaya mı giriyorsunuz? O bizim de Rabbimizdir sizin de Rabbinizdir. Bizim yaptıklarımız bize sizin yaptıklarınız size! Biz dini ancak O’na has kılanlarız.

140.Yoksa İbrahim, İsmail, İshak, Yakup ve torunlarının kesinlikle Yahudi ya da Hıristiyan olduklarını mı söylüyorsunuz? De ki: Siz mi daha iyi bilirsiniz yoksa Allah mı? Yanında bulunan ve kaynağı Allah olan bir tanıklığı gizleyenden daha Hak tanımaz kimdir? Allah yaptıklarınızdan habersiz değildir!

141.Onlar bir nesildi geldi geçti. Onların kazandıkları kendilerine sizin kazandıklarınız size. Siz onların yaptıklarından sorulmazsınız.

142.İnsanların düşüncesizleri diyecek ki: Onları üzerinde bulundukları kıblelerinden çeviren nedir?” De ki: Doğu da batı da Allah’ındır. Gerek gördüğünü dosdoğru yola iletir.[46]

143.İşte böylecene insanların üzerine tanık olmanız, resulün de sizin üzerinize tanık olması üzere sizleri ortada bir ümmet kıldık.[47] Yönelmiş bulunduğun kıbleyi ancak Allah’ın resulüne uyanı gerisin geri dönenden ayırt etmemiz üzere kıble yaptık. Bu elbet Allah’ın öğretisi üzere yol alanlardan başkaları için büyük bir sorun olacaktır. Allah inancınızı zayi edecek değildir. Elbet Allah insanlara çok merhametlidir, iyilikle muamele edicidir.

144.Yüzünün göğe dönüp durduğunu elbet görüyoruz ki elbet seni hoşnut olacağın bir kıbleye yöneltiyoruz. Yüzünü Mescidi Haram tarafına çevir. Nerede olursanız olun yüzlerinizi o tarafa çeviriniz. Kitaba muhatap olunanlar elbet bu sunumun Rablerinden gelen gerçeğin ta kendisi olduğunu biliyorlar. Allah yapıp ettiklerinizden habersiz değildir.

145.Kitaba muhatap olunanlara bütün delilleri sunsan da belli ki senin kıblene uyacak değiller. Sen de elbet onların kıblesine uyacak değilsin. Onlar zaten birbirlerinin kıblelerine uyuyor da değiller. Sana ilim olarak ulaşandan sonra yine de onların eğilimlerine uyarsan işte o vakit kesinlikle hak tanımazlardan olursun!

146.Kendilerini kitaba muhatap kıldıklarımız tıpkı çocuklarını tanıdıkları gibi kitabı tanırlar.[48] Tabi onlardan bazıları gerçeği bile bile gizlerler.

147.Gerçek Rabbinden gelendir, artık şüpheye düşenlerden olma!

148.Herkesin yöneldiği bir hedefi vardır. Şu halde iyiliklerde yarışın. Nerede olursanız olun Allah sizi bir araya toplayacaktır. Elbet Allah her şey üzerinde takdiri olandır.

149.Hayata nereden koyulursan koyul yönünü Mescidi haram tarafına çevir. Elbet bu, Rabbinden gelen gerçeğin bildirisidir. Allah yaptıklarınızdan habersiz değildir.

150.Nereden yola çıkarsan çık yönünü Mescidi haram tarafına çevir. Nerede olursanız olun yönünüzü onun tarafına çeviriniz. İnsanların aleyhinizde bir hücceti olmaması üzere bunu yapınız. İnsanların Hak tanımaz olanları söylenip dursa da onlardan korkmayınız benden korkunuz. Üzerinizdeki nimetimi tamamlamam üzere böyle davranınız, ola ki doğru yol alırsınız!

151.Nitekim size delillerimizi okuyan, sizi arındıran, size kitabı ve hikmeti öğreten, size bilmediklerinizi öğreten bir resulü sizden biri olarak size gönderdik.

152.Beni anın ki ben de sizi anayım. Bana şükreder olunuz, beni inkârcı olmayınız!

153.Ey İnananlar! Sabırla ve yönelimle yardım dileyiniz.[49] Elbet Allah sabredenlerle beraberdir.

154.Allah yolunda öldürülenler için ölüler demeyiniz. Bilakis onlar diridirler lakin siz hissetmezsiniz.

155.Korkuyla, açlıkla, mallarınızın canlarınızın mahsullerinizin eksiltilmesiyle mutlaka bir şekilde sizi sınayacağız. Sabredenleri müjdele.

156.Onlar ki başlarına bir hal geldiğinde “Sahibimiz Allah’tır, O’na döneceğiz!” derler.

157.İşte Rablerinden yönelimler[50] ve rahmet onların üzerinedir. İşte onlar aydınlığa erenlerdir.

158.Elbet Safa ve Merve Allah’ın ilke ve alametlerindendir. Kim Kâbe’ye hac ederse yahut umre yaparsa o ikisini gezip dolaşmasında bir sakınca olmaz. Kim gönüllü olarak bir iyilik yaparsa Allah hoşlukla karşılık verendir, hakkıyla bilendir.

159.Apaçık belgeler halinde ve aydınlanma öğretisi olarak indirdiklerimizi insanlar için kitapta açıklamamızdan sonra gizleyenlere elbet Allah da lanet eder lanet ediciler de lanet eder.

160.Ancak tövbe eden, düzeltici davranan ve gizlediğini açıklayanların durumu istisna olur. Ben tövbeleri kabul ediciyimdir, iyilikle muamele ediciyimdir.

161.İnkârcı olan ve inkârcılar olarak ölenlere gelince Allah’ın, meleklerin ve bütün insanların laneti işte onların üzerinedir.

162.Bu lanette kalıcıdırlar. Onlardan azap hafifletilmez ve taraflarına bakılmaz.

163.İlahınız tek ilahtır. O’ndan başka ilah yoktur. İyilikle var edendir, iyilikle muamele edendir.

164.Göklerin ve yerin yaratılışında, gece ile gündüzün değişiminde,[51] insanları faydalandırmak üzere denizlerde süzülen gemilerde, Allah’ın gökten su indirip onunla yeryüzünü ölümünden sonra diriltmesinde, orada kımıldanan nice türleri kılmasında, rüzgârlara ve gök ile yer arasında hizmete sunulmuş bulutlara her açıdan yön vermesinde elbet akıl eden kimseler için deliller vardır.

165.İnsanlardan bazıları Allah’ı severcesine sevdikleri, Allah’a benzer nitelikler atfettikleri başka da varlıklar edindiler.[52] İnananların Allah’a olan sevgileri ise her şeyin üzerindedir. Hak tanımaz olanlar azabı gördüklerinde kuvvetin tamamen Allah’a ait olacağını keşke görebiliyor olsalar! Elbet Allah azabı şiddetli olandır.

166.İşte o zaman bağlıları olanlar bağlılarından yana sorumluluğu kabul etmeyecekler. Azabı görmüş olacaklar ve aralarındaki tüm bağlar kopacaktır.

167.Bağlıları ise “keşke bizim için bir imkân daha olsa da onların bizden yana bir sorumluluk kabul etmedikleri gibi biz de onlardan yana bir sorumluluk kabul etmesek” diyecekler. Böylece Allah amellerini üzerlerine çökecek hasretler olarak kendilerine gösterecektir. Onlar ateşten çıkacak değillerdir.

168.Ey insanlar! Yeryüzündekilerin iyi temiz faydalı olan helalinden yiyiniz, şeytanın adımlarını izlemeyiniz. O sizin için apaçık bir düşmandır.

169.Şeytan size ancak kötülüğü, çirkin olanı ve Allah hakkında bilmediğiniz şeyleri konuşmanızı emreder.

170.Kendilerine “Allah’ın indirdiğine uyun!” dendiğinde “Bilakis biz atalarımızı üzerinde bulduğumuza uyarız” derler. Ya ataları bir şeyi akıl edememişlerse ve aydınlığa erememişlerse ne olacak?

171.İnkârcı olanların durumu çağırtı ve bağırtı dışında bir şey duymayan kimsenin duyduğu seslere karşı çağırtı bağırtıyla karşılık vermesine benzer.[53] Sağırdırlar, dilsizdirler, kördürler; akıl edemezler.

172.Ey inananlar! İstifadenize sunduklarımızın iyi temiz faydalı olanlarından yiyiniz ve Allah’a şükrediniz. Tabi eğer sadece O’na kul oluyorsanız!

173.Size ancak ölmüş olan hayvanı, kanı, domuz etini ve kendisinde Allah’tan başkasının adı anılmış olanı haram kılmıştır.[54] Kim mecbur kalırsa arzulu olmadıkça ve sınırı aşmadıkça ona bir günah olmaz. Elbet Allah mağfiret edicidir, iyilikle muamele edicidir.

174.Allah’ın indirdiği mesajdan gizleme yapanlar ve ona karşılık az bir bedeli satın alanlar karınlarına ateş dolduranlardır. Huzura çıkış günü Allah onlara konuşmayacak ve onları aklamayacaktır. Onlar için acıklı bir azap olacaktır.

175.Onlar aydınlık yerine karanlığı, mağfiret yerine azabı tercih etmişlerdir. Ateşe karşı ne kadar da dayanıklılar!

176.Böyledir, zira Allah kitabı gerçeği ortaya koymak üzere indirmiştir. Kitapta ayrılığa düşenler derin bir anlaşmazlığa saplanmışlardır.

177.İyilik yüzlerinizi doğuya, batıya çevirmenizle ilgili değildir. Lakin iyilik şu kimsenin yaptığıdır ki Allah’a, ahiret gününe, meleklere, kitaba, nebilere inanır. Mala olan sevgisine rağmen onu akrabaya, yetimlere, ihtiyacı olanlara, yolcu olana, isteme durumunda kalanlara, gözetim denetim altında olanlara verir.  Yönelimi gereğince ifa eder uygunluğu sağlar.[55] Sözleşmenin tarafı olduklarında sözleşmelerinin gereğini yerine getirirler. Sıkıntıda, darlıkta ve zorluk ortamlarında sabır gösterirler. İşte onlar gerçekçi olanlardır. İşte onlar bilinçli duyarlı olanlardır.

178.Ey inananlar! Öldürülenler konusunda birebir karşılığını uygulamak size yasa olarak belirlenmiştir. Öldüren hürse hürdür, köleyse köledir, kadınsa kadındır fark etmez[56] Kim olursa olsun ona birebir karşılığı uygulanır.[57] Böyle bir durumda kim ki kardeşi tarafından[58] bir şekilde bağışlanırsa iyilik olarak kabul gören duruma uyulması ve gereğince bir ödemede bulunulması gerekir. Bu uygulama Rabbiniz tarafından bir hafifletmedir bir rahmettir. Bundan sonra kim anlaşmaya uymaz da sınırları zorlarsa onun için acıklı bir azap olacaktır.

179.Kısasta sizin için hayat vardır. Yaklaşımı makul olanlar belki bilinçli duyarlı olursunuz!

180.Sizden birine ölüm ulaştığında eğer bir hayır bırakmışsa, anne baba ve yakınları için iyilik olarak kabul gören durumda yapmış olduğu vasiyet sizlerin üzerine yasa olarak belirlenmiştir. Bu, bilinçli duyarlı olanlar üzerinde uyulması gerekli bir haktır.[59]

181.Kim işittikten sonra vasiyeti değiştirirse onun günahı ancak onu değiştirenleredir. Elbet Allah işitendir, bilendir.

182.Kim vasiyet edenden sebep bir haksızlığa meyledilmesinden yahut bir günaha girilmesinden korkar da tarafların arasını düzeltmeye kalkarsa onun bir günahı olmaz. Allah mağfiret edicidir, iyilikle muamele edicidir.[60]

183.Ey inananlar! Oruç sizden öncekilere yasalaştırıldığı üzere size de yasalaştırıldı ki belki bilinçli duyarlı olursunuz![61]

184.Bu hüküm sayılı günler için belirlenmiştir. Bu süreçte sizden kim hasta yahut yolcu olursa bu birkaç gün diğer günler için geçerli olur. Orucu bitkin düşerek dermansız kalarak başarabileceklerin, ihtiyacı olan birinin öğünü olacak bir fidye vermesi uygun olur.[62] Kim bir iyilikte gönüllü olursa bu onun için iyi olur. Eğer bilirseniz oruç tutmanız sizin için iyidir!

185.Ramazan ayı insanlar için bir aydınlanma öğretisi olan ve aydınlığın, farkındalığın apaçık belgelerini sunan Kur’an’ın indirildiği aydır. Sizden kim o aya tanık olursa onda oruç tutsun. Bu süreçte kim hasta yahut yolcu olursa bu birkaç gün diğer günler için geçerli olur. Allah sizin için kolaylığı murat ediyor, sizin için zorluğu murat etmiyor. Süreci tamamına erdirebilmeniz ve Allah’ı büyük bilmeniz için sizi aydınlığa çıkarması üzere bu sunumu yapıyor. Ola ki şükredersiniz!

186.Eğer kullarım sana benden sorarlarsa elbet ben çok yakınım. Dua edenin duasını bana dua ettiği zaman dikkate alırım. Onlar da benim çağrımı dikkate alsınlar ve bana inansınlar ki ola ki doğruluk üzere uygun yol alırlar.  

187.Orucun gecesinde kadınlarınıza yönelik cinsel tavırlar size helal kılınmıştır. Onlar sizin için bir elbisedir siz de onlar için bir elbisesiniz. Allah elbet sizin kendinizi zor duruma düşürdüğünüzü bilmektedir.[63] Netice olarak size rahmetiyle yönelmiştir sizden zorlukları bağışlamıştır. Bundan böyle onlarla cinsel yakınlık kurunuz ve Allah’ın sizin için yasallaştırdığına istek duyunuz.[64] Sizin için ufuk olarak beyaz iplik siyah iplikten net ayırt edilinceye kadar yiyiniz içiniz.[65] Sonra orucu geceye tamamlayınız.[66] Tam teslimiyeti sergileme durumlarına koyulduğunuzda kadınlarınızla cinsel yakınlık yaşamayınız.[67] Bunlar Allah’ın sınırlarıdır, bu sınırlara yaklaşmayınız. Böylece Allah delillerini insanlara açıklıyor belki bilinçli duyarlı olursunuz.

188.Birbirinizin mallarını batıl gerekçelerle yemeyiniz. İnsanların mallarından bazılarını yiyebilmeniz için bile bile günaha girerek mallarınızı hâkimlere aktarmayınız.[68]

189.Sana hilaller hakkında soruyorlar. De ki: Onlar insanlar ve hac ile ilgili işlerin zaman göstergeleridir. İyilik, meseleleri dolandırmakla olmaz.[69] Lakin iyilik bilinçli duyarlı olanın yaklaşımıdır. Meselelere doğal mecrasında yaklaşınız.[70] Allah’a bilinçli duyarlı olunuz ki belki ferahlığa mutluğa erersiniz.

190.Sizinle savaşanlarla siz de Allah yolunda savaşınız, saldırgan davranmayınız![71] Doğrusu Allah saldırgan davrananları sevmez.

191.Saldırganlık yapanlarla karşı karşıya geldiğiniz yerde onları öldürün, sizi çıkardıkları yerden siz de onları çıkarın. Fitne öldürmekten beterdir.[72] Mescidi Haram yanında sizinle savaşa tutuşmalarına kadar kendileriyle savaşmayın. Ama eğer sizinle savaşa tutuşurlarsa onları öldürün. İnkârcıların cezası işte budur.

192.Saldırganlığa son verirlerse elbet Allah mağfiret edicidir, iyilikle muamele edicidir.

193.Fitne ortadan kalkıncaya ve din Allah’ın oluncaya kadar onlarla savaşın.[73] Saldırganlığa son verirlerse elbet düşmanlık ancak zalimler üzerinedir.

194.Haram ay ise haram aydır, hürmetler karşılıklıdır. Kim size saldırgan davranırsa siz de ona size olan saldırganlığının bir benzeri ile mukabelede bulununuz. Allah’a bilinçli duyarlı olunuz ve biliniz ki Allah bilinçli duyarlı olanlarla beraberdir.

195.Allah yolunda gereğince harcama yapınız ve kendi ellerinizle kendinizi tehlikeye atmayınız. Gereğince davranınız. Allah gereğince davrananları sever.

196.Haccı ve umreyi Allah’a has kılarak tamamlayınız.[74] Eğer bir engele maruz bırakılırsanız o zaman yol olarak başarabileceğinizi gerçekleştiriniz.[75] Çözüm olan yol hedefine ulaşıncaya kadar başlarınızı tıraş etmeyiniz.[76] Sizden kim ki hasta olur yahut başından bir rahatsızlığı bulunur[77] bu durumda oruç, sadaka ya da bir başka ibadet şeklinde fidye gerekir. Emin durumda olduğunuz vakit kim hacca uzanan bir süreçte umre ile de nasiplenirse yol olarak kolayına geleni başarabileceğini gerçekleştirsin.[78] Eğer buna imkân bulamazsa o zaman hacda üç gün döndüğünüzde yedi gün oruç tutsun.[79] Bu tam olarak on güne karşılık gelir. Bu hüküm ailece Mescidi Haram civarında oturmayanlar içindir.[80] Allah’a bilinçli duyarlı olunuz ve biliniz ki Allah cezalandırması şiddetli olandır.

197.Hac ayları bilinen aylardır.[81] Kim o aylarda hac kararı alırsa hacda cinsel tavırlar, yalpalamalar ve çekişme yoktur! İyilik olarak ne yaparsanız Allah onu bilir. Kazanım sağlayınız. Elbet kazanımın en iyisi bilinçlilik duyarlılıktır. Ey yaklaşımı makul olanlar bana bilinçli duyarlı olunuz.

198.Rabbinizden olacak bir lütuf arayışına girmenizde üzerinize bir günah yoktur. Arafat’tan akıp gittiğinizde Meş’ar-ı Haramın yanında[82] Allah’ı anın. Sizi aydınlattığı şekilde O’nu anın![83] Doğrusu bundan önce yanlışa saplanmışlardandınız.[84]

199.Sonra insanların akıp gittiği yerden sizler de akıp gidiniz ve Allah’tan mağfiret dileniniz.  Elbet Allah mağfiret edicidir, iyilikle muamele edicidir.

200.Hac görevlerinizi gerçekleştirdiğinizde atalarınızı hatırınızda tuttuğunuz üzere yahut daha üst seviyede bir anlayışla Allah’ı hatırlayınız. İnsanlardan bazısı “Rabbimiz! Bize dünyada ver!” der. Onun ahirette bir nasibi olmaz.

201.Bazıları da “Rabbimiz! Bize dünyada da iyilik ver ahirette de iyilik ver, bizi ateşin azabından koru!” der.

202.İşte onlar için kazandıklarından bir nasip olacaktır. Allah hesabı seri olandır.

203.Sayılı günler sürecinde Allah’ı anın. Kim iki günlük süreçte çabuk davranırsa ona günah olmaz.[85] Kim geciktirmeli yaparsa ona da günah olmaz. Bilinçli duyarlı kimse için böyledir. Allah’a bilinçli duyarlı olun ve bilin ki mutlaka O’nun huzurunda toplanacaksınız!

204.İnsanlardan bazısının dünya hayatına dair sözü sende hayranlık bırakır. Kalbinde olana Allah’ı tanık tutar. Hâlbuki düşmanlıkta önde gidendir.

205.Görevi üstlendiğinde yeryüzünde fesat çıkarmak, verimi ve nesli yok etmek üzere uğraşır durur. Allah bozgunculuğu sevmez.

206.Ona Allah’a bilinçli duyarlı ol dendiğinde gururu onu günaha sürükler. Ona cehennem yeter. Ne kötü yataktır!

207.İnsanlardan bazısı da Allah’ın hoşnutluğunu isteyerek kendini feda eder. Allah, kullarına çok merhametlidir.

208.Ey inananlar! Tümüyle barışa esenliğe giriniz. Şeytanın adımlarını izlemeyiniz! O sizin için apaçık bir düşmandır.

209.Size apaçık belgelerin ulaşmasından sonra yine de yanlışa sürüklenirseniz biliniz ki Allah her şeye güç yetirendir, en doğru kararı verendir.

210.İlla onlar Allah’ın bulut gölgeleri içinde gelmesini mi, meleklerin gelmesini mi ve işin gerçekleştirilmesini mi bekliyorlar? Bütün işler sonuçta Allah’a dayanır.[86]

211.İsrailoğullarına sor ki onlara apaçık nice delil vermişiz! Kim Allah’ın nimetini kendisine ulaşmasından sonra değiştirirse elbet Allah cezalandırması şiddetli olandır!

212.İnkârcı olanlara dünya hayatı süslü kılındı. İnananlarla alay ederler. Bilinçli duyarlı olanlar huzura çıkış günü onların durumuna göre ayrıcalıklı olacaklardır. Allah gerek gördüğüne hesapsızca rızık verir.

213.İnsanlık tek nesildi.[87] Allah müjdeciler ve uyarıcılar olarak nebileri gönderdi. Onlarla birlikte kitabı da gerçeği ortaya koymak üzere indirdi ki insanlar arasında ayrılığa düştükleri konularda hüküm versin. Kendilerine kitap verilmiş olanlar apaçık delillerin kendilerine gelişinden sonra sırf aralarındaki sınır tanımazlıklar[88] yüzünden ayrılığa düştüler. Allah ayrılığa düştükleri konularda gerçeğin ne olduğu konusunda inananları kendi yasasınca doğruya iletti. Allah gerek gördüğünü dosdoğru yola iletir.[89]

214.Yoksa sizden önce gelip geçmiş olanların durumlarının bir benzeri sizin başınıza gelmeden cennete gireceğinizi mi sandınız? Onlar sıkıntı ve darlığa düştüler, sarsıntıya uğradılar. Hatta Allah’ın resulü ve beraberindeki inananlar “Allah’ın yardımı ne zaman!” diyorlardı. Bilesiniz ki Allah’ın yardımı yakındır!

215.Neyi gereğince sunacaklarını sana soruyorlar. De ki: İyilik olarak her neyi gereğince sunacaksanız anne baba için, yakınlar için, yetimler için, ihtiyacı olanlar için ve yolcu olan için sunacaksınız. İyilik olarak ne yaptığınızı elbet Allah bilir.

216.Sizin için hoş olmasa da savaş size yasallaştırıldı. Ola ki nefret duyduğunuz bir şey sizin için iyi olabilir. Ola ki sevdiğiniz bir şey sizin için kötü olabilir. Allah bilir siz bilmezsiniz!

217.Sana haram ay[90] hakkında, onda savaşmak hakkında soruyorlar. De ki: Onda savaşmak büyük bir suçtur. Allah’ın yolundan alıkoymak, Allah’ı ve Mescidi Haramı dikkate almamak, oranın halkını oradan çıkarmak Allah katında daha büyük bir suçtur.  Fitne öldürmekten daha büyük bir suçtur.[91] Güçleri yetse dininizden döndürünceye kadar sizinle savaşmaktan geri durmazlar. Sizden kim ki dininden döner ve inkârcı olarak ölür işte onların amelleri dünya ve ahirette boşa gitmiştir.  İşte onlar ateşin mahkûmudurlar. Onlar onda kalıcıdırlar.

218.Elbette ki İnananlar, hicret edenler ve Allah yolunda gayretli olanlar Allah’ın rahmetini umabilecek olanlardır. Allah mağfiret edicidir, iyilikle muamele edicidir.

219.Sana aklı işlevsiz koyan şeyler hakkında ve üretime dayanmayan haksız gelir yolları hakkında soruyorlar.[92] De ki: İkisinin de büyük bir günahı vardır ve ikisinin de insanlar için bazı getirileri olabilir.[93] Ama ikisinin günahı da getirilerinden daha büyüktür. Neyi gereğince sunacaklarını sana soruyorlar. De ki: bağışlanabilir olanı sunmalısınız.[94] İşte böyle, Allah delilleri sizin için açıklıyor ki belki düşünürsünüz![95]

220.Allah dünya ve ahiret hakkındaki ayetleri açıklıyor ki ola ki düşünürsünüz! Sana yetimler hakkında soruyorlar. De ki: Onların durumlarını düzeltici davranmak iyi olur. Onlarla bir arada bulunursanız onlar sizin kardeşlerinizdir. Allah bozguncu olanı düzeltici yaklaşandan ayırt edecektir. Allah gerek görse sizi zora koşardı.[96] Allah her şeye güç yetirendir, en doğru kararı verendir.

221.Müşrik kadınları imana gelmedikleri sürece nikâhınıza almayınız. İnanmış hizmetçi konumundaki bir kadın müşrik bir kadından daha iyidir.[97] Müşrik olan sizde hayranlık uyandırsa da bu böyledir. Müşrik erkekleri imana gelmedikleri sürece nikâhlamayın. İnanmış hizmetçi konumundaki bir erkek müşrik bir erkekten daha iyidir. Müşrik olan sizde hayranlık uyandırsa da bu böyledir. Onlar ateşe çağırırlar. Allah ise kendi yasasınca cennete, mağfirete çağırır. İnsanlar için delillerini açıklıyor ki belki düşünürler öğüt alırlar.

222.Sana ay hali hakkında soruyorlar. De ki: O sıkıntılı bir süreçtir. Ay hali sürecinde kadınlarla ilişkiden uzak durunuz. Bu süreçten arınmalarına kadar onlara yaklaşmayınız. Arındıklarında Allah’ın size emir buyurduğu şekilde kendilerine ulaşınız. Allah yanlıştan dönenleri sever, temizlenenleri sever.

223.Kadınlarınız sizin veriminizdir. Veriminize gerek gördüğünüz şekilde ulaşın ve nefsiniz için önceliğinizi arzulayın.  Allah’a bilinçli duyarlı olun ve bilin ki O’na kavuşacaksınız. İnananları müjdele.

224.İyilik üzere olmanızda, bilinçli duyarlı olmanızda, insanların arasını düzeltmenizde yeminlerinizi Allah’a mazeret yapmayınız. Allah işitendir, bilendir.

225.Allah yeminlerinizdeki hatalı ifade sebebiyle sizi sorumlu tutmaz ama içten kastederek yaptıklarınızdan dolayı sizi sorumlu tutar. Allah mağfiret edicidir, makul muamele edicidir.

226.Kadınlarına yaklaşmamaya yemin edenler için dört ay bekleme süreci vardır. Eğer dönerlerse elbet Allah mağfiret edicidir, iyilikle muamele edicidir.

227.Eğer boşamayı kastetmişlerse elbet Allah işitendir, bilendir![98]

228.Boşanmış kadınlar kendi kendilerine üç dönem temizlikten âdete geçiş süreci beklerler. Eğer Allah’a ve ahiret gününe inanıyorlarsa rahimlerinde Allah’ın yarattığını gizlemeleri onlara helal olmaz. Bu durumda kendilerini bekleme sürecine terk eden eşleri onlar için uygun olanı gözetme iradesini ortaya koyarlarsa onları geri almaya öncelikli hak sahibidirler. Tabi kadınların da kendi üzerlerindeki hakkın bir benzeri şekilde iyilik olarak kabul gören durumda hakları vardır. Bu noktada erkeklerin onlar üzerindeki hakkı bir derece daha öndedir. Allah her şeye güç yetirendir, en doğru kararı verendir.

229.Bu şekilde dönüşü olabilen boşama iki defa olur. Sonrası iyilik olarak kabul gören durumda tutmaktır ya da gereğince davranarak bırakmaktır.[99] Kadınlara verdiğiniz bir şeyi almanız size helal değildir. Her iki tarafın Allah’ın sınırlarına uyamama durumundan korkmaları hâli bunun dışındadır. Eğer iki tarafın da Allah’ın sınırlarına uyamamalarından sizler de korkarsanız kadının kendisini serbest kılmak için aldığını iade etmesinde ikisine de günah olmaz.[100] Bunlar Allah’ın sınırlarıdır, bu sınırları aşmayın. Kim Allah’ın sınırlarını aşarsa hak tanımazlık edenler onlardır.

230.Erkek dönüşü olabilen bu iki boşamadan sonra eşini bir daha boşarsa artık o kadın başka bir erkekle nikâhlanmadıkça ona helal olmaz. Eğer diğer erkek de kadını boşarsa o zaman Allah’ın sınırlarına uyabileceklerini düşünürlerse bu ikisinin birbirine dönmelerinde kendilerine günah olmaz. Bunlar anlayacak olanlar için Allah’ın açıkladığı sınırlarıdır.

231.Kadınları boşadığınız zaman süreçlerini tamamladıklarında kendilerini iyilik olarak kabul gören bir durumda tutun ya da iyilik olarak kabul gören durumda bırakın.[101] Sınırı aşmanız üzere zorluk çıkararak kendilerini tutmayın.[102] Kim böyle yaparsa kendine yazık etmiş olur! Allah’ın delillerini alaya almayın! Allah’ın üzerinizdeki nimetini, size indirdiği ve kendisiyle size öğüt verdiği kitabı ve hikmeti hatırlayın.[103] Allah’a bilinçli duyarlı olun ve bilin ki Allah her şeyi bilendir.

232.Kadınları boşadığınız zaman süreçlerini tamamladıklarında aralarında iyilik olarak kabul gören durumda uzlaşıp anlaştıklarında kocalarıyla nikâhlanmalarına mani olmayın.[104] Sizden kim Allah’a ve ahiret gününe inanıyorsa bu öğüt ona veriliyor! Sizin için daha uygun daha temiz olan budur. Allah bilir siz bilmezsiniz!

233.Anneler, emzirmeyi tamamlama iradesi ortaya koyan kimseler için, evladını iki tam yıl emzirirler. Annelerin yiyecekleri giyecekleri iyilik olarak kabul gören durumda çocuğun babasının sorumluluğunda olur. Kimse gücünün üzerindekiyle yükümlü olmaz. Anne çocuğu sebebiyle zora sokulmasın, baba çocuğu sebebiyle zora sokulmasın. Mirasçının sorumluluğu da bu şekildedir. Karşılıklı rıza göstererek ve istişare neticesinde sütten kesme yönünde irade ortaya koyarlarsa iki tarafa da günah olmaz. Eğer evladınızı sütanneye verme yönünde irade ortaya koyarsanız verdiğiniz çocuğun gözetimini iyilik olarak kabul gören durumda sağladığınız takdirde size günah olmaz. Allah’a bilinçli duyarlı olun ve bilin ki Allah yaptıklarınızı görendir!

234.Sizin vefat edenlerinizin geriye bıraktıkları eşleri evlenmeksizin dört ay on gün beklerler. Süreçlerini tamamladıklarında iyilik olarak kabul gören durumda kendileri ile ilgili yaptıkları sebebiyle size günah olmaz.[105] Allah yaptıklarınızdan haberlidir.

235.Bu durumdaki kadınlara ilginizi sezdirmenizde yahut içinizdekini gizlemenizde üzerinize günah yoktur. Allah ilerde onları anacağınızı bilmektedir lakin onlarla iyilik olarak kabul gören bir durum üzere konuşmalarınız dışında gizlice sözleşmeyin. Yazılı süreç tamamlanana kadar nikâh kıymayı kararlaştırmayın. Unutmayın ki Allah içinizde olanı bilir. O’ndan sakının! Bilin ki Allah mağfiret edicidir, makul muamele edicidir.

236.Kendilerine dokunmadığınız ya da kendilerine bir nasip[106] belirlemediğiniz kadınları boşarsanız üzerinize günah olmaz. Bu durumda varlıklı olanın kendi durumunca darda olanın kendi durumunca, gereğince davrananlar üzerinde bir hak olarak iyilik olarak kabul gören durumda bir ödenek ile onları nasiplendirin.

237.Eğer onları kendilerine dokunmadan önce kendileri için bir nasip belirlemiş olarak boşarsanız, kadınların kendi hakkından vazgeçmesi ya da nikâh bağını elinde bulunduranın kendi hakkından vazgeçmesi hali dışında, belirlemiş olduğunuz nasibin yarısı gerekir. Erkekler olarak sizin vazgeçmeniz bilinçli duyarlı olmaya daha uygun düşer. Aranızda durum ayrıcalıkları olduğunu unutmayın. Elbet Allah yaptıklarınızı görendir!

238.yönelimleri ve de en uygun yönelimi gözetiniz.[107] Allah için itaatkâr olarak gereğini uygulayınız.

239.Eğer edişe duyarsanız ve yaya da olsanız binekli de olsanız ve de eminliğe ulaştığınız vakit bilmediklerinizi size öğrettiği üzere Allah’ı hatırlayınız.

240.Sizin vefat edenlerinizin geriye bıraktıkları eşleri için evlerinden çıkarılmaksızın bir yıla kadar nasiplenmeleri tavsiye olunur.[108] Eğer onlar kendiliğinden çıkarlarsa iyilik olarak kabul gören bir durumda kendi haklarında yapmış oldukları bu işlemden dolayı sizin sorumluluğunuz olmaz. Allah her şeye güç yetirendir, en doğru kararı verendir.

241.Esasen boşanmış kadınlar için de bilinçli duyarlı olanlar üzerinde bir hak olarak iyilik olarak kabul gören durumda bir nasip gerekendir.[109]

242.Allah sizin için delillerini böylece açıklıyor ki ola ki akıl edersiniz!

243.Ölüm korkusuyla binlercesinin yurtlarından çıktıklarını görmedin mi? Allah onlara ölünüz dedi, sonra onları ihya etti. Elbet Allah insanlara karşı lütufkârdır ama insanların çoğu şükretmezler.

244.Allah yolunda savaşın ve bilin ki elbet Allah işitendir bilendir.

245.Kat kat fazlasıyla geri ödemesi üzere Allah’a güzel bir ödünç verebilecek olan kimdir? Darlık sunan da Allah’tır genişlik sunan da. O’na döndürüleceksiniz.

246.Musa’dan sonra İsrailoğullarının seçkin konumda bulunanlarını görmedin mi? Nebilerinden birine “Bize bir kumandan çıkar da Allah yolunda savaşalım” dediler. “Size savaş yasalaşırsa sakın savaştan kaçınmayasınız!” buyurdu. “Evlerimizden ve çocuklarımızdan uzak düşürülmüşken Allah yolunda neden savaşmayacakmışız?” dediler. Ne zaman ki üzerlerine savaş yasalaştı pek azı hariç yüz çevirdiler. Allah hak tanımazları çok iyi bilendir.

247.Nebileri onlara buyurdu ki: Allah size Talut’u kumandan olarak çıkarmış bulunuyor. Dediler ki: Biz kumandanlığa daha layıkken ve ona mal bakımından bir genişlik verilmemişken üzerimizde kumandanlığı nasıl olabilir? Buyurdu ki: Allah üzerinize onu seçti, ilmi ve bedeni yeteneğini ziyade kıldı. Allah, yetkisinde olanı gerek gördüğüne verir. Allah rahmeti geniş olandır, hakkıyla bilendir.

248.Nebileri onlara buyurdu ki: Onun kumandanlığının delili kendisinde Rabbinizden bir gönül hoşnutluğu bulunan, Musa ile Harun ailesinin bıraktığı bir kalıntıyı içeren, meleklerin taşıdığı sandığın size ulaşmasıdır. Eğer inanacak kimselerseniz elbet bunda sizin için bir kanıt bulunur.

249.Talut, ordusuyla yola koyulunca dedi ki: Allah sizi bir su akarıyla sınayacak. Kim ondan kana kana içerse benden kopacaktır. Kim onu kana kana tatmaz sadece eliyle bir avuç kadarcık alırsa o benimledir. Pek azı hariç ondan içtiler. O ve beraberindeki inananlar nehri aştıklarında sudan içmiş olanlar dediler ki: Bugün bizim Calut ve askerlerine karşı koyacak gücümüz yoktur. Bu çatışmanın Allah’a kavuşmaları olacağını düşünenler[110] dediler ki: Sayıca az nice birlikler sayıca çok nice birlikleri Allah’ın yasasınca yenmiştir. Allah sabredenlerle beraberdir.

250.Calut ve askerlerinin karşısına çıktıklarında dediler ki: Rabbimiz, bize sabır lütfeyle, ayaklarımıza sebat ver ve inkârcılara karşı bize yardım eyle.

251.Sonunda Allah’ın yasasınca onları yenilgiye uğrattılar. Davut Calut’u öldürdü. Allah ona egemenlik ve hikmet nasip etti ve ona gerek gördüklerinden öğretti. Allah’ın insanların bazılarını diğer bazısıyla defetmesi olmasaydı yeryüzü elbet fesada uğrardı. Lakin Allah âlemlere lütufkâr olandır.

252.Bunlar gerçeği ortaya koymak üzere sana okuduğumuz Allah’ın delilleridir. Elbet sen resul olarak gönderilenlerdensin.  

253.Bu resullerin her birine nice farklı ayrıcalıklar sunduk. Allah onlardan bazısına konuştu, bazılarının derecelerini yükseltti. Meryem oğlu İsa’ya apaçık deliller verdik, onu Ruhul Kudüs ile destekledik. Allah gerek görseydi onların ardından gelenler kendilerine apaçık belgeler gelmişken birbirleriyle çatışmaya giremezlerdi. Lakin ayrılığa düştüler. Kimisi inandı kimisi inkârcı kesildi. Allah gerek görseydi çatışmaya giremezlerdi. Lakin Allah ortaya koyduğu iradeyi gerçekleştirir.[111]

254.Ey inananlar! Kendisinde alışverişin, dostluğun ve şefaatin olmadığı bir gün gelmeden önce size rızık olarak sunduklarımızdan gereğince harcayınız! İnkârcılar hak tanımaz olanlardır.

255.Allah, O’ndan başka ilah yoktur, hayatın sahibidir, her şeyi yönetiminde tutandır, ne dalgınlığa gelir ne de uykuya yenilir. Göklerde ve yerde ne varsa hepsi O’nundur. O’nun katında O’nun yasasınca olmaksızın kim şefaat edebilir? Önlerinde olanı da arkalarında olanı da bilir. O’nun gerek gördüğü kadarından başka ilminden hiçbir şeyi bilemezler. O’nun hükümranlığı gökleri ve yeri kuşatmıştır. Onları koruyup gözetmek O’na ağır gelmez. O, makamı yüce olandır, azameti üstün olandır.

256.Dinde zorlama yoktur. Doğru yanlıştan net olarak ayrılmıştır. Kim saptırıcıyı kabullenmez, Allah’a inanırsa hiçbir zaafı bulunmayan sapasağlam bağlantıya tutunmuş olur.[112] Allah işitendir, bilendir.

257.Allah inananların velisidir. Onları karanlıklardan aydınlığa çıkarır. İnkârcı olanların velileri saptırıcılardır. Onları aydınlıktan karanlıklara sürüklerler. Onlar ateşin mahkûmudurlar. Onlar onda kalıcıdırlar.

258.Allah kendisine bir egemenlik imkânı sunmuş diye İbrahim’le Rabbi hakkında tartışmaya girişeni görmedin mi? İbrahim “Benim Rabbim yaşatandır, öldürendir” dedi. O “Ben yaşatırım ve öldürürüm” diye cevap verdi. İbrahim “Doğrusu benim Rabbim güneşi doğudan getiriyor sen onu batıdan getir!” deyince inkârcı kesilen afalladı kaldı. Allah hak tanımaz olanları doğruya iletmez.

259.Yahut altüst olmuş ıssız beldeye uğrayan kişiyi görmedin mi? “Allah burayı ölümünden sonra nasıl ihya eder ki!” demişti de Allah onu yüz yıl süresince ölü kılmış sonra da diriltmişti. Buyurdu ki: Ne kadar kaldın? Dedi ki: Bir gün ya da günün bir bölümü kadar. Buyurdu ki: Bilakis yüz yıl kaldın! Yiyeceğine ve içeceğine bak, bozulmamış. Eşeğine bak! Seni insanlar için bir delil kılmamız üzere böyle yaptık. Kemiklere bak! Onları nasıl kaldırıyoruz sonra onlara nasıl da et giydiriyoruz! Kendisi için mesele netleşince dedi ki: Biliyorum ki Allah her şey üzerinde takdiri olandır.

260.Bir vakit İbrahim “Rabbim, ölüleri nasıl dirilttiğini bana göster!” demişti de Allah “Yoksa inanmıyor musun!” buyurmuştu. İbrahim “Tabi ki inanıyorum ama kalbim mutmain olsun diye!” dedi. Allah buyurdu ki: Kuşlardan dört tane al sonra da onları kendine alıştır. Sonra her dağın üzerine onlardan bir parça bırak. Sonra onları çağır. Süratle sana geleceklerdir. Bil ki Allah her şeye güç yetirendir, en doğru kararı verendir.

261.Mallarını Allah yolunda gereğince sunanların durumu yedi başağı bitiren ve her bir başağında yüz tane veren bir tohumun durumuna benzer. Allah gerek gördüğüne kat kat verir. Allah rahmeti geniş olandır, hakkıyla bilendir.

262.Mallarını Allah yolunda gereğince sunup da sunumlarını minnet ve eziyet aracı yapmayanların ecirleri Rablerinin katındadır. Onlara korku yoktur, üzülen kimseler olmayacaklardır.

263.iyilik olarak kabul gören bir durumda bir söz ve bağışlayıcı davranış eziyet aracı olan sadakadan daha iyidir. Allah kimseye ihtiyacı olmayandır, muamelesi makul olandır.

264.Ey inananlar! Malını insanlara gösteriş için harcayan, Allah’a ve ahiret gününe inanmayan kimse gibi sadakalarınızı minnet ve eziyet aracı yaparak boşa çıkarmayın! Böylesinin durumu bir sağanağın isabet edip de kendisini üryan bıraktığı toprak örtülü kayanın durumuna benzer. Böylelerinin yaptıklarından hiçbir kazançları olmaz. Allah inkârcıları doğruya iletmez.

265.Allah’ın rızasını arayarak ve gönülden bağlılık sergileyerek mallarını gereğince sunanların durumu kendisine bol yağmur isabet eden ve ürününü iki kat veren tepedeki bahçenin durumuna benzer. Ona bol yağmur isabet etmese de çisenti değmektedir. Allah yaptıklarınızı görendir.

266.Hangi biriniz ister ki, hurmalık ve üzüm bağlarından oluşan, içerisinden ırmakların aktığı, kendisinde her tür meyvenin bulunduğu bir bahçesi olsun da korumaya muhtaç çocukları da varken başına ihtiyarlık çöksün, içinde ateşi barındıran bir kasırga isabet etsin de bağı yansın! Allah delilleri sizin için böylece açıklıyor ki ola ki düşünürsünüz!

267.Ey inananlar, kazandıklarınızın ve sizin için yerden bitirdiklerimizin iyi temiz faydalı olanlarından gereğince harcayınız! Göz yummadan alıcısı olamayacağınız kötüsünü vermeye kalkışmayınız. Biliniz ki Allah kimseye muhtaç olmayandır, değerlendirmeyi uhdesinde tutandır.

268.Şeytan sizi fakirlikle korkutur ve size çirkin olanı emreder. Allah size kendisinden bir mağfireti ve inayeti vaad eder. Allah rahmeti geniş olandır, hakkıyla bilendir.

269.Hikmeti gerek gördüğüne verir.[113] Kime hikmet verilirse ona birçok iyilik verilmiş demektir. Ancak yaklaşımı makul olanlar anlayabilir öğüt alabilir.

270.Gereğince yaptığınız harcamaları da yaptığınız adakları da elbet Allah bilir. Hak tanımaz olanların bir yardımcıları olmaz!

271.Sadakaları açıktan verirseniz iyi olur! Ama fakirlere gizleyerek verirseniz sizin için daha iyi olur![114] Kusurlarınızı örter. Allah yaptıklarınızdan haberlidir.

272.Onların doğruya iletilmesi senin sorumluluğunda değil. Lakin Allah gerek gördüğünü doğruya iletir. İyilik olarak neyi gereğince harcarsanız sizin kendi iyiliğinize olur. Zira sadece Allah’ın rızasını arayarak gereğince harcama yapıyorsunuzdur. İyilik olarak neyi gereğince harcarsanız size eksiksiz olarak ödenir ve bir haksızlığa uğratılmazsınız.

273.Allah yolunda olmakla engele maruz kalmış[115] yeryüzünde dolaşmaya güç yetiremeyen fakirler için gereğince harcama yapınız. Ağırbaş olmaları sebebiyle bilmeyen öylelerini zengin sanır. Onları simalarından[116] tanırsın. İnsanlardan istemede yüzsüzlükleri yoktur. İyilik olarak neyi gereğince harcarsanız elbet Allah onu bilir.

274.Mallarını gece gündüz, gizli aleni gereğince sunum yapanların ecirleri Rablerinin katındadır. Onlara korku yoktur, üzülen kimseler olmayacaklardır.

275.Faiz yiyenler ancak şeytanın deliresiye çarptığı kimseler misali davranış sergilerler. Böyle olması onların “Alışveriş de faize benzer” demeleri yüzündendir. Oysa Allah alışverişi helal faizi haram kılmıştır. Kime Rabbinden bir öğüt ulaşır da neticede yanlışına son verirse geçmiş olan onundur. Durumunu değerlendirmek Allah’a kalmıştır. Kim yanlışa dönerse onlar ateşin mahkûmudurlar. Onlar onda kalıcıdırlar.

276.Allah faizi boşa çıkarır sadakaları artırır. Allah hiçbir inkârcıyı, günahkârı sevmez.

277.İnanan, uygun davranışlarda bulunan, yönelimi gereğince ifa eden ve uygunluğu sağlayan kimselerin Rablerinin katında ecirleri vardır. Onlara korku yoktur, üzülen kimseler olmayacaklardır.

278.Ey inananlar, eğer inanıyorsanız Allah’a bilinçli duyarlı olun ve faizden arda kalanı bırakın!

279.Eğer bunu yapmazsanız Allah ve Resulü ile savaş halinde olduğunuzu bilin! Yanlıştan dönerseniz anaparanız sizindir. Haksızlık da etmemiş olursunuz haksızlığa da uğratılmazsınız.

280.Eğer borçlu darlık içinde olursa rahatlayana kadar süre tanımak gerekir. Eğer bilseydiniz borcu sadaka olarak bağışlamanız sizin için daha da iyi olurdu.

281.Allah’ın huzuruna çıkarılacağınız, herkese yaptığının karşılığının tam olarak verileceği, kimseye haksızlık yapılmayacağı bir güne karşı bilinçli duyarlı olun!

282.Ey inananlar! Adı konmuş bir zaman süresince birbirinize borç alıp verdiğinizde şartlarını belirleyip kayda geçirin! Aranızda bir yazıcı bunu adalet üzere kayda geçirsin. Yazıcı Allah’ın bildirdiği üzere yazmaktan kaçınmasın, yazsın. Üzerine hak geçen yazdırsın ve Rabbi Allah’a bilinçli duyarlı olsun, borcundan hiçbir şeyi ihmal etmesin. Eğer üzerine hak geçen kişi zararını faydasını ayırt edemeyecek durumda ise yahut hakkını korumada bir yetersizliği varsa ya da yazdırmaya güç yetiremiyorsa velisi adalet üzere kayıt tuttursun. Erkeklerinizden iki kimseyi şahit edinin. Eğer iki erkek olmazsa şahitlerden rıza göstereceğiniz bir erkek ve iki kadın olsun ki o ikisinden biri hataya düşerse öteki diğerine hatırlatır.[117] Şahitler çağrıldıkları zaman şahitlikten geri durmasınlar. Borcu küçük büyük demeden ödeme sürecine kadar tüm ayrıntılarıyla kayda geçirmekten usanmayın. Böyle olması Allah katında daha hakkaniyetli, şahitlik bakımından daha uygulanabilir ve tereddüde düşmemenize daha yakındır. Ancak aranızda devir teslimat yaptığınız peşin alışveriş olursa onu kayıt altına almamanızda üzerinize günah olmaz. Yine de alışveriş yaptığınızda şahit edinin. Kayıt tutan da şahit olan da zarara uğratılmasın. Eğer böyle bir şeye yeltenirseniz bu sizin yalpalamalarınız olur. Allah’a bilinçli duyarlı olun. Allah size gereğini öğretiyor. Allah her şeyi hakkıyla bilendir.

283.Yolculukta olur da yazıcı bulamazsanız rehin alınan şeyler yeterli olur[118] Birbirinize güvenmişseniz kendisine güvenilmiş olan üzerine düşeni yerine getirsin ve Rabbi olan Allah’a bilinçli duyarlı olsun. Şahitliği gizlemeyin. Kim şahitliği gizlerse onun özü günahkârdır. Allah yaptıklarınızı bilendir.

284.Göklerdekiler yerdekiler Allah’ındır. Benliğinizde olanı açığa vursanız da gizleseniz de Allah sizi ondan hesaba çekecektir. Gerek gördüğünü bağışlar gerek gördüğüne azap eder. Allah her şey üzerinde takdiri olandır.

285.Resul Rabbinden kendisine indirilene inandı, müminler de inandılar. Her biri Allah’a meleklerine, kitaplarına, resullerine inandılar. Resullerden hiç birini diğerinden ayırmayız. Dediler ki: işittik ve itaat ettik. Rabbimiz! Senin mağfiretini dileriz, dönüş sanadır.

286.Allah kimseye gücünün üzerinde sorumluluk yüklemez. Kişinin kazandıkları lehinedir yüklendikleri aleyhinedir. Rabbimiz! Unutur yahut hata edersek bizi hesaba çekme. Rabbimiz! Bizden öncekilere yüklediğin üzere bize de ağır bir yük yükleme. Rabbimiz! Bizi takatımızı aşan yükün altına sokma. Bizi affet, bizi bağışla, bize merhamet et, Mevla’mız [119]sensin, inkârcılara karşı bize yardım eyle![120]


 

[1] Kitaptan kasıt vahiy buyurulan mesajdır Mushaf değildir. Zira vahyolunan Mushaf değil Mushaf’taki ayetlerdir. Bir anda değil bir süreç dâhilinde vahyolunmuştur. Bu ayetin hitabında ilahi mesajda ilahi yasada ilahi fermanda yani Allah’ın vahiy buyurduğu Resulullah’ın tebliğ ettiği Kur’an mesajında tereddüde mahal olmadığını, şüphe barındırmayan kesin doğrunun sunumu bir mesaj olduğu vurgulanmaktadır.

[2] Vahyin haber verdiği gaybî haberlere yani müşahede alanı dışında olup Rabbimizin peygamberlerine vahiy buyurmuş olduğu hakikatlere inanırlar. Mutlak anlamda Gaybın ne olduğunu bilemeyiz. Bizim bilemediğimiz nice gaybî gerçekler olduğuna inanırız ancak inanacağımız gayb vahyin önümüze serdiği müşahede alanımız dışındaki gerçeklerdir. Bakınız Yusuf, 102; Hud, 49, Ali İmran 44 ve benzeri ayetlerde haber verildiği üzere Kur’an bize Gaybın haberlerinin sunumudur. Bu ayette gayb belirlilik takısı elif lam ile geldiğinden belirli bir gayb olarak geldiği için Vahyin haber verdiği gayb ile ilgili haberler anlamına gelir.

[3] Var oluş amacına (Zariyat, 56) yani sadece Allah’a kul olma hür olma amacına uygun davranırlar. Hayatta sadece Allah’a kul olarak değerli bir birey olma yönelimini ortaya koyarlar. Kur’an’ı okurlar ve Kur’an’ın mesajıyla inşa olurlar, Kur’an’ın mesajına sımsıkı tutunurlar. Kur’an’ın sunduğu yolda aydın olurlar, Kur’an’ın mesajını yaşarlar, Kur’an’ın mesajına çağırırlar. Adam gibi adam olurlar. 

[4] Kendilerinde artı değer olarak her ne varsa Allah’ın rızası doğrultusunda paylaşımlarda bulunurlar harcamalar yaparlar yardım elini uzatırlar.

[5] Allah’ın yarattığı (kevnî) ayetler ve indirdiği (Vahyî) ayetler onları ahiret hesabının varlığı konusunda kesin kanaate ulaştırır, ayetlere istinaden ahiret inançları şüpheden arınık bir kesinliğe ulaşır.

[6] Peşin hükümlü ön yargılı olanları, şartlanmış olanları, tutucu bağnaz olanları, gerçeğin arayışında olmayanları uyarsan da uyarmasan da fark etmez önyargıları onları kilitlemiştir.

[7] Ön yargılarının mahkûmu olmaları sebebiyle gerçeği göremezler, duyamazlar. Allah’ın yasası gereğince ön yargılar gerçeği görmelerini engeller, algı sistemlerini kilitler. Adeta Allah onların kalplerini kilitlemiş gibidirler.

[8]  Aldatıcılık hastalığı aslında onların kendilerinin aldanmışlık hastalığına tutulmalarına sebep olmuştur.

[9] Nasıl ki bir kimse bir ateş yakıp da etrafını ışıklı bir hale getirdiğinde gözlerinin ışığı yani görme duyusu yok olduğunda bu ışık bir işe yaramıyorsa inkârcı olanlar için de aydınlık sunumu olan Kur’an hiçbir işe yaramaz.

[10] Bu durumda hakka, gerçeğe, hidayete dönmeleri mümkün olmaz. İnkârcılıktan arınmaları gerekir.

[11] Korku sebebiyle sese karşı kulaklarını tıkayanlar gibi ezberleri, inançları, mutlak kabulleri elden gider korkusuyla vahyin arı duru mesajına kulaklarını tıkarlar.

[12] Gerçek diye bir amacı olmayanın gözüne tüm gerçekleri soksan bile fayda vermez.

[13] Göğü bina kılmış yani gökyüzünü tıpkı binanın tavanı gibi korunaklı yapmıştır.

[14] Kulluğu da duayı da sadece Allah’a yapın. Sadece Allah’a çağırın. Allah’a ait vasıfları başkalarına atfetmeyin.

[15] Lafzen onlara orada “ezvacun mutahharatun” yani tertemiz eşler var. Zevç eşleşmiş, eş olan, çift olan canlı cansız her şey için kullanılır. Burada kadın erkek tüm cennetliklere tertemiz eşler var dendiğinden erkekler için ya da kadınlar için karşı cins ödülden söz ediliyor değildir. Ayetin bağlamı cennet nimetleri olduğu için benzer nitelikte nice tertemiz tür tür meyvelerin ürünlerin ödül olarak sunulacağı çok net bir okuma olur. Burada dikkate alınması gereken bir husus da cins ayrımı olmaksızın cennetlik olan herkese vaad olunan tertemiz eşlerden söz ediliyor olmasıdır. Bu bakımdan eşlere ne anlam verilirse verilsin erkeklere özel olarak okunamaz.

[16] Buyruklarını vahyedip kulluk sözleşmesini sunmasından sonra

[17] Allah’ın aldığı söze uygun davranmazlar. Allah’ın ayetlerinin mesajını bağlamından saptırırlar.

[18] Sadece Allah’a çağırmaları gerekirken başka yerlere başka şeylere başka kimselere çağırır olurlar ve Allah ile aralarını ayırırlar. Allah elçisinin tebliğ ettiği Allah’ın ayetleriyken Allah deyince başka peygamber deyince başka sözleri dikkate alırlar ve Allah ile peygamberinin arasını ayırırlar.

[19] Yeryüzüne halife kılacağım yani yeryüzünde etkin ve yetkin olacak özelliklerle donatılmış bir varlık kılacağım.

[20] Hamdin ile yani Senin yasalarında ortaya koyduğun hakikatlere tamamıyla dikkate alarak seni tesbih ederiz.

[21] Âdemi her şeyi tanımlayabilecek vasıflandırabilecek bir nitelikle donattı.

[22] Meleklerin Âdem’e secde etmesi Âdem’in yeryüzünde halife kılınacağı bildirisi karşısında meleklerin Orada bozgunculuk yapanı, kan dökeni mi kılacaksın? Biz senin değerlendirmen gereği yönelişte oluyoruz ve seni her tür yanlıştan beri görüyoruz” itirazları bağlamında gerçekleşen bir durumdur. (Bakınız Bakara 30-34) Olayı bu pencereden okuduğumuzda meleklerin Âdem’e secdesinin Âdem’in halifeliğini kabullenmeleri, bu halifeliğe kendilerini layık görme söyleminden vaz geçmeleri, Allah’ın bu bildirisine teslimiyet göstermeleri ve Allah’a cevap olarak “Elbet sen hakkıyla bilensin, en doğru kararı verensin” yönelimi ile teslimiyet göstermeleridir.

[23] Rabbinin sözlerini, ihtarını kabullenerek Araf, 23. ayette belirtildiği üzere tevbe ile karşılık verdi.

[24] Allah’ın buyruklarına gereğince ve zamanında uyun. Ayetlerin dediğini mutlaka zamanında ve gereğince yerine getirin. Rabbe bağlı bir ömür yaşayın. Ayetler gereği edindiğiniz bilinçle elinizde artı değer ne varsa imkân olsun, ilim olsun, güç olsun, zenginlik olsun onu toplumla, ihtiyaç sahipleriyle paylaşın ve toplumsal gelişime katkıda bulunun. Sizin verebilecek, katkı sunabilecek olduğunuz her ne varsa ondan verin, onu paylaşın.

[25] Lafzen “Rükû edenlerle siz de rükû edin” yani hakikat karşısında teslimiyetinizi net ortaya koyun. Teslimiyet üzere bir toplum olun. Birilerinden hakkı gözetmelerini beklerken kendinizi unutmayın. Öncelikle kendi sorumluluğunuzun bilincinde olun. Toplumsal gelişime köstek olmayın destek olun. 

[26] Önce elinizden geleni yapın, gayretinizi ortaya koyun, bu noktada yılgınlık göstermeyin sonra neticeyi Allah’tan dileyin. Kendi sorumluluğunuzu yerine getirmeden Allah’tan netice beklemenizin bir anlamı olmaz.

[27] Aranızdan onca resul gönderip size yol göstermemin değerini bilin, bunun aslında Allah’ın size değer vermesi olduğunun farkına varın.

[28] Firavun hanedanını firavun yandaşlarını suya gömmüştük.

[29] Furkan’ı, Yani kıstası ölçüyü, yani hak ile batılı ayırıcı hikmet bilgisini. Kitap Allah’ın yasası olarak ilahi kelamı Furkan hak ile batılı ayırıcı ölçü olarak ilahi kelamı ifade eder. Yani Kitap’tan ve Furkan’dan kasıt vahiy olup vahyin işlevlerini ifade etmek için aldığı iki isimdir. Bazıları kitap ile mushafı aynı sanarak kitap Kur’an peki hikmet ne diye sormaktadırlar. Bu mantığa göre Allah Musa’ya kitabı verdi bir de bundan başka Furkan diye bir kitap verdi dememiz gerekir.

[30] Ölümle burun buruna getirdikten sonra hayatınıza son vermemiştik ki belki ders alırsınız şeklinde anlaşılabilir. Böylece ölümle burun buruna gelmek öğüt alacak olana iyi bir ders olur mesajı vurgulanmış olur.

[31] Bu ayet Allah’ın toplumsal aidiyet üzerinden değil toplumsal tanımlamalar üzerinden değil bireysel iman ve uygun davranışlar üzerinden kullarını değerlendireceğini ortaya koymaktadır. Ali İmran “199.Kitap ehlinden öyleleri vardır ki Allah’a inanırlar, Allah’a gönülden bağlılık göstererek size indirilene de kendilerine indirilene de inanırlar. Allah’ın ayetlerine karşılık az bir bedeli satın almazlar. Onların ecirleri rablerinin katındadır. Allah hesabı seri olandır” ayeti bu konuya açıklık getirmektedir. Bu konuyu daha iyi anlayabilmek açısından bu ülkenin tüm siyasi partileri üzerinden şöyle bir cümleyi kurarak ayetin mantığını anlamaya çalışalım: “A… partililerden B… partililerden C… partililerden D… partililerden kimler bu vatana millete gereğince hizmet ederse gerçek vatan evladı ve gerçek milli partiler işte onlardır…

[32] O sığırın bir kısmı ile bu ölüye vurun demiştik. Ayette nefs kelimesi geçmektedir. Nefs müennes bir kelimedir. FadribuHU daki HU ise müzekkerdir. Sanıyorum Allah Nefs kelimesinin lâfzen müennes oluşunu değil ayette belirtilen nefsin gerçekte erkek oluşunu dikkate alarak fedribuHA yerine feribuHU ifadesini kullanmıştır. Böylece Başta NEFS ifadesini kullanarak can olmak bakımından hayat hakkı bakımından erkek ile kadının aynı değerde olduğunu da ortaya koymuştur. Ayetin devamında gelen İŞTE ALLAH ÖLÜLERİ BÖYLE DİRİLTİR ifadesi ve KALBİNİZ YİNE KATILAŞTI; SANKİ TAŞ, HATTA TAŞTAN DA KATI ifadesi de bu dirilme olayının bir ayet bir ders bir öğüt olarak Allah’ın bir mucizesi olmak üzere gerçekten gerçekleşmiş bir olay olduğunu düşündürmektedir. Ayeti farklı şekilde anlayıp anlayamayacağım üzerinde çok düşündüm. Hatta farklı meallere müracaat ettim. Farklı meallendirmeler üzerinde derin derin düşündüm. Gerekçelerini okudum. Buna rağmen yine de bu kanaate ulaştım. En doğrusunu yüce rabbim bilir

[33] Kitaptan habersizdirler, ilahi kelam üzerinde okumuş kafa yormuş tefekkür etmiş değillerdir.

[34] Allah hakkında konuşmak kafadan olmaz, temennilerle olmaz, başkalarının söylemleriyle olmaz. Allah hakkında konuşacak olan, Allah hakkında bir inanç edinecek olan Allah’ın vahyine bakmalıdır Allah’ın kitabına göre konuşmalıdır.

[35] Verdikleri bu söze rağmen her ne zaman bir resul gelse bu sözlerinde durmayarak resullerin kimini yalanlamak kimini öldürmek suretiyle işittik isyan ettik demiş oldular. Tevrat’ta verdikleri söz gereği Resulullah’a inanmaları gerekirken işittik isyan ettik dediler. Oysa o verdikleri söze bağlı olsalar son vahyi kabullenmeleri gerekirdi. İşittik isyan ettik demeleri yüzleştikleri hakikatlere gereğince uymamaları ve Hz Muhammed’in yaptığı son vahiy çağrısı karşısında da inkârcı olmalarıdır.

[36] Kur’an Resulullah’ın kalbine-hafızasına bir süreç dâhilinde indirilmiştir. Bu süreç neticesinde Kur’an’ın dizilişi hafızasında bütünleştirilmiştir. Bu bakımdan Kur’an’ın dizilişi ile ilgili başka bir vahye gerek yoktur. Kur’an’ın Mushaf’taki haliyle Resulullah’ın hafızasında oluşması vahiy surecinde neticelenmiş bir durumdur.

[37] Yaptıkları sihirleri vahiy kaynaklı olarak sunup milleti sömürenlere cevap niteliğindedir. Sihirbazlar Harut ve Marut diye iki meleğin “Biz ancak bir imtihan vesilesiyiz” diyerek sihirbazlık öğrettiklerini iddia etmektedirler. Böylece yaptığımız eylemin gerçekliği var demeye getirmektedirler. Halkı bu noktada kandırdılar mı sömürülerinin yolu açılmış olacaktır. Bu ayet bu iddialarının yalan olduğu, Harut ve Marut diye iki meleğe bir şey indirilmediği ve bu isimler altında iki meleğin insanlarla iletişimi diye bir şey olmadığı gerçeğini sunarak bu şeytanların sömürmek için başvurdukları yalanları deşifre etmektedir. Bir defa melekler sadece nebilere gelir her insana gelmez. Bu bakımdan bu iddiaları yalandır. İkinci olarak melekler hidayet vahyini getirirler dalalet diye bir vahiy getirmezler. Geleneksel çeviride olumsuzluk edatı olan “ma” ismi mevsul olarak çevrilmiştir. Bazıları da ayetteki “melekeyni” ifadesini “melikeyni” şeklinde okuyarak iki melek yerine iki kral çevirisi yapmakta ve kıraatler üzerinden taban tabana zıt iki anlam üretmektedirler. Oysa Allah birkaç Kur’an değil bir Kur’an indirmiştir. Kur’an’ı Resulullah’ın kalbine indirilmiştir. Aynı anda hem “melekeyni” hem “melikeyni” diye kıraat iddiasında bulunmak Kur’an’a iftira olur. Allah hem iki melek hem iki kral anlamında ayeti iki farklı şekilde indirmiş değildir. Eğer böyle iki okuma varsa bu, vahyin yazıya geçtikten sonra yanlış telaffuz edilmesi ile alakalı olabilir.  Zaten “melekeyni” yerine “melikeyni” kıraatini seçenler de iki okuyuşu birden doğru kabul etselerdi “melikeyni” şeklinde okuma ihtiyacı hissetmezlerdi. Eğer “melikeyni şeklinde okuma doğruysa Kur’an’da kıraatler üzerinden tahrifat olmuş ve Kur’an değiştirilmiş olur. Ayrıca Allah krallara değil nebilere vahyeder. Zaten Allah hidayeti vahyeder dalaleti vahyetmez. Sihir dalalettir ve Allah’ın vahyedeceği bir şey değildir.

[38] Tam çeviri “Raina” demeyin “unzurna” deyin şeklinde olabilir. Raina kelimesi “bizi gözet” ve “bizim çobanımız” şeklinde iki farklı anlama gelmektedir. Unzurna ise bizi gözet anlamına gelmektedir. Anlamı net ve güzel ifadeler kullanılması, kötü anlamı ima edebilecek ifadelerden kaçınılması emredilmektedir.

[39] Neshedersek yani Allah’ın yegâne hükümran olduğunu ortaya koyan bir delili gündem edersek, bir gerçeğin hakikatini ortaya koyan bir sunumu gündeme taşırsak demektir.  Yani Allah bir işin gerçeğini yeniden vahyederse ya da sunulmuş bir delil gündemden düşmüşse, unutulmuşsa Allah işin hakikatini mutlaka eski sunumunu aratmayacak kadar net olarak yeniden gündeme taşır. Allah’ın unutkan olmadığını, gereğini yapacağını, kulların nasibinin vahiy buyurulanla aydın olmak olduğunu ilan ediyor. Bu ayet Kur’an’ın içinde birbirini iptal eden ayetler olduğundan değil Kur’an’ı vahyedenin Allah olduğundan ve Kur’an’da mutlaka önceden vahyedilenlerin denginin ya da daha iyisinin bulunduğundan haber vermektedir.

[40] Allah çocuk edindi iddiası biyolojik bir çocuk atfetmekten ziyade Allah’ın seçkin kılıp kulları ile arasında hükümranlıktan pay verdiği, şefaat yetkisine sahip özel birileri atadığı iddiasıdır ki böyle bir iddia Allah’ın ilahlığından pay vermesi ve hükümranlığına ortak ataması anlamına gelir. Böyle bir iddia Allah için muhaldir. Böyle bir iddianın doğruluğu ise zan ile değil Allah’ın böyle bir yetki verdiğine dair vahiy buyurması, ayet indirmesiyle tespit edilebilir. Ayrıca bakınız Hac 71 ve Zuhruf 81. Ayetler…

[41] Kitabı ve hikmeti yani ilahi yasayı ve en doğru hükmü... Kitap yazı yasa anlamına gelir. Türkçedeki kitap Arapçada Mushafa karşılık gelmektedir. Mushaf iki kapak arasına alınmış sayfalar demektir. Kitap ise yasa anlamına gelir ki Kur’an ilahi yasadır Kur’an en doğru hükümdür. Bütün peygamberlere kitap ve hikmet verilmiştir. Yani vahiy ilahi yasayı ortaya koyar vahiy en doğru hükmü ortaya koyar. Kur’an’ın hikmet olması açısından örnek olarak İsra 22-39. Ayetlere bakmak yeterlidir.

[42] İbrahim’in milletinden yani yolundan yordamından demektir. İbrahim’in yolu yordamı, yaşantısı anlayışı Hanif olmaktır yani dini sadece Allah’a has kılmak sadece O’nun ayetlerini ölçü alarak hayata bakmaktır.

[43] Yahudiler Yahudi olmayı Hristiyanlar ise Hristiyan olmayı doğruya yönelmenin şartı olarak iddia ediyorlar.

[44] Hanif: Dini Allah’a has kılan, dinde Allah’ın ayetlerinden başka ölçü tanımayan kişiye Hanif denir.

[45] İbrahim, dini Allah’a has kılıyordu, ilahi mesajı ölçü alıyordu. Allah’ın kitabının yanına başka bir ölçü koymuyordu.

[46] Allah kimin neyi hak ettiğini, kimin yönelişinin ne olduğunu bilir ve hak edeni doğruya iletir. Allah’ın yanlışta bırakması da aydınlatması da gerekçeli bir karardır. Kulun niyeti, gayreti Allah’ın ilmi, adaleti, merhameti bu konunun gerekçesini oluşturur.

[47] Tanık olmanız yani doğrunun örneği olmanız, doğruyu ortaya koymanız…

[48] Yani bir kimse kendi çocuklarını nasıl başka çocuklardan net ayırt edebiliyorsa Allah’ın kelamını da diğer sözlerden net olarak ayırt edebilir ve Allah kelamı olduğuna tanık olabilir demektir. Adeta birilerinin Kur’an kendisinin Allah kelamı olduğuna delil olamaz söylemine cevap niteliğinde bir sunumdur. Yoksa kişi Allah’ın kelamı olduğunu vahyolunan kitabı okuyarak anlayamayıp da başka şeylere muhtaç olacak değildir. Allah kitabını o kadar beliğ şekilde sunar ki kitabının bizzat kendisi Allah’ın kelamı olduğuna kişiyi tanık kılar.

[49] Sabırla yapmanız gerekenleri yerine getirerek hem fiilen hem de sözlü olarak Allah’tan yardım dileyin.

[50] Rablerinden yönelimler yani merhamet destek nimet her tür lütuf yardım mağfiret ve benzeri…

[51] Birbiri ardınca gelmesinde ve uzayıp kısalma gibi her türlü farklılaşmasında…

[52] Allah’a ait bazı sıfatları kendilerine yükledikleri, kurtarıcı edindikleri bir takım varlıklar edindiler. Ved suva yevuk yeus nesr, Lat uzza menat, Gavs kutup evliya ve benzeri…

[53] Cümle şu iki şekilde de çevrilebilir: Gerçeğe kör duranların misali çağırtı ve bağırtı dışında bir algısı olmayan karganın duyduğu seslere karşı ötmesi misali üzeredir. Gerçeğe kör duranların misali çağırtı ve bağırtı dışında bir algısı olmayan sürünün duyduğu seslere melemesi misali üzeredir.

[54] Üzerine Allah’ın adı anılarak kesileni kim kesmiş olursa olsun helaldir. Müşrik bir kimsenin Allah’ın adını anarak kestiği yenir Allah’tan başkasının adını anarak kestiği yenmez. Üzerine Allah’tan başkasının adı anılmadıkça Allah’ın adı anılmamış olan da yenir. Ayrıca burada üzerine Allah’ın anılması ifadesi sadece kesim sırasını değil nimetten yararlanma anını da ifade eder. Kişinin Allah’tan başkasının adını anarak yiyeceği lokma haram olur. Bunun için bizler yemekte bismillah deriz. Besmele çekmeden yenen de kesilen de haram olmaz. Haram olmanın şartı Allah’tan başkasının adıyla kesilmek ya da yenmektir. Şu ayetlere de bakınız: Maide 3/ Enam 145/ Enam 119

[55] Allah’ın ayetleri üzere bilinçle aydın olurlar bilinçle yol alırlar bilinçle paylaşımcı olurlar. Hayat amaçları Allah’ın ayetleri ölçüsünce yaşamak ve paylaşımcı olmak olur. Allah’ın verdiği maddi manevi tüm nimetlerden paylaşımcı olurlar toplumsal uygunluğa katkı sağlarlar. Şu ayetlere de bakınız: Bakara 219, 267

[56]الْحُرُّ بِالْحُرِّ وَالْعَبْدُ بِالْعَبْدِ وَالأُنثَى بِالأُنثَى Bu ifadelerde “بِا harfi cerrinin te’kid anlamında olduğunu yani katilin hür, köle ya da kadın olmasının fark etmeyeceğini, cana karşı can cezasının uygulanacağını beyan etmek için kullanıldığını düşünmekteyim. Benzeri bir ifade 194. Ayette geçmektedir. Allah o ayette de “haram ay ise haram ay. Hürmetler karşılıklıdır” demektedir. Yoksa onlar bir haram ayda saldırırsa başka bir haram ayda da siz saldırın dememektedir.

[57] Kan davası güdülüp katil yerine başkasının öldürülmesi doğru olmaz. Ama bir kimse katledilmişse katleden hür de olsa köle de olsa kadın da olsa hukuk tarafından devlet eliyle infaz edilmesi gerekir.

[58] Barışa atılacak adım sebebiyle neticede kardeşlik tesisi sağlanacağından ve iki taraf açısından barış tesisi imkânı olacağından kan hakkına sahip olanlar burada katil taraf açısından kardeş olarak sunulmuştur diye düşünüyorum.

[59] Bu ayetin nisa 11, 12 miras ayetleriyle hükümsüz kaldığı (nesh edildiği) doğru değildir. Zira miras ayetlerinde “Bu paylar ölünün vasiyeti yerine getirildikten sonradır…” denmektedir. Burada kişi anne baba ve yakınlarına borçlarını vasiyet eder, kendisinden sonra yapılmasını istediği bir takım şeyleri vasiyet eder. Onlarda bu vasiyeti yerine getirir ve ölüye karşı vefalı davranmış olurlar. İşte burada kastedilen vasiyet bu olup geride bıraktıklarına pay olarak değil sorumluluk olarak yapılan vasiyettir.

[60] Vasiyette bir sorun çıkarsa yani alacaklılarla mirasçılar arasında vasiyetten dolayı bir uzlaşmazlık çıkar ve borçlar noktasında alacaklılarla mirasçıların uzlaştırılması gerekirse bu noktada taraflardan iyi niyetli yaklaşanlar ve çözüm odaklı davrananlar günahtan kurtarmış olurlar.

[61] Oruçlu olduğunuz dönem boyunca takva eğitiminden geçerek Allah’a karşı sorumluluk bilinci kazanırsınız.

[62] Bulunduğu hal ya da iş itibariyle orucu zor bela başarabileceklerin oruç tutmak yerine bir ihtiyaç sahibini doyuracak maddi yardımda bulunması uygun olur. Zira “Allah sizin için kolaylık yönünde irade ortaya koyuyor, zorluk yönünde irade ortaya koymuyor” (Bakınız 185. Ayet). “Yutıkune” ifadesi ifal babından muzari olup takatin son noktasını zorlayarak başarabilenler demektir. Takat kelimesi Ragıp el İsfehani’nin müfredat isimli Kur’an sözlüğü çalışmasında şöyle tanımlanmıştır. “Takat sözcüğü insanın zorlukla sıkıntıyla yapabileceğinin en fazlasının adıdır” Orucun amacı farkındalık yani takva bilincini kuşandırmak olduğundan bir bilinç eğitimi bir takva eğitimi olarak (Bakınız 183. Ayet) asıl hedef insanlara zorluk çıkarmak değil insanları takvalı yapmaktır. Eğer kişi bu ruhsatı istismar edip oruç tutmaktan kurtulmaya mazeret arıyorsa zaten bu onun sorunu olup Allah ile onun arasındaki bir durumdur. Allah kişinin gerçek durumundan haberdardır. Allah kalplerin özünü bilendir. Eğer kul oruç tutmada aşırı zorluk yaşıyor ve sağlığı riske giriyorsa zorlamasına gerek yoktur. Zaten ana hedef olan bilinç ve sabrı kuşanıyorsa oruç yerine ihtiyaç sahibinin durumunun düzelmesinde bir el olması daha uygun bir durum olacaktır. En doğrusunu Rab Teâlâ bilir.

[63] Gizli gizli üzülüp sıkıntıya düştüğünüzü, cinsel isteklerinizle boğuştuğunuzu…

[64] Allah’ın sizin için yazdığından kasıt fıtratınıza koyduğu cinsel dürtüler ve bu dürtülerin giderilmesi noktasında ayette sunulan ölçülerdir.

[65] İster doğu ufkundan ışık hüzmesi oluşarak beyaz hat net belirsin ve alt katmandaki siyah hattan net ayırt edilsin isterse kişi bulunduğu yerde beyaz ve siyah ipliği yan yana koysun ve bu iki ipliğin renkleri birbirinden net olarak ayırt edilsin. Esasen bu iki durum aynı zaman diliminde gerçekleşir aynı zaman dilimini belirler.

[66] Gündüz ve gece olarak iki bölümden oluşan günün gece bölümünün başlangıcına yani güneşin batışına kadar orucun sürecini tamamlayınız.

[67] Mesacid mescid kelimesinin çoğuludur. İsmi zaman ismi mekân ve mimli mastar olarak secde halinde olunan yerleri, secde halinde olunan zamanları ve secde hallerini ifade eder ki Allah’a bağlılık noktasında inzivaya çekilmiş ve Allah’a boyun eğme iklimini tedebbüre koyulmuş kimselerin bu süreçlerini anlatır. Böyle bir süreçte iken kadınlarla cinsel tavırlardan uzak durulmalıdır. Yoksa buradaki mescitleri direk olarak camiler diye okursak sanki camilerde kadınlarla cinsellik yaşamayınız gibi olur ki böyle bir durum zaten söz konusu olamaz. Kişinin itikâfa çekilmesi için illa da camilerde yatıp kalkması da gerekmemektedir. Evde veya başka bir mekânda da bu iklime girilebilir bu bilinç süreci yaşanabilir.

[68] Rüşvet vererek haksız kazanç elde etmeye çalışmayın

[69] Metin olarak “Evlere arkalarından gelmek iyilik değildir” şeklinde çevrilebilir. Ancak burada kastedilenin doğal olanı aşmak için uğraşmanın iyilik göstergesi olmayacağına vurgu olduğunu düşündüğümden böyle çevirdim. Gerçekçi davranmak hakka hukuka uymak varken işi kıvırmak ve batıl yollardan nemalanmaya çalışmak iyi niyetle samimiyetle bağdaşmaz demektir diye düşünüyorum.

[70] Metin olarak “Evlere kapılarından geliniz” şeklinde çevrilebilir. Her şeyi meşru zemininde arayınız demektir.

[71] Saldırganlık için bahane üretmeyiniz. Ama eğer saldırıya uğrarsanız mutlaka kendinizi müdafaa ediniz. 

[72] Saldırganlık ortamındaki hukuksuzluk ve bu saldırganlığın getirisi olacak katliamlar olumsuzluklar sizin savunma yapmanız müdafaada bulunmanız üzerine sebep olacağınız öldürmelerden çok daha beter bir durumdur.

[73] Baskı ortamı kalmayıp herkesin hak ile batılı görebileceği ve serbestçe tercih yapabileceği özgürlük ortamı gerçekleşinceye kadar yani Allah’ın dediği oluncaya kadar onlarla savaşın.

[74] Hac ve umreye kalkıştığınızda mutlaka Allah’a özgüleyerek tamamına erdirin.

[75] Allah kimseye gücünün üzerinde bir teklifte bulunmayacağı kimseye gücünün üzerinde bir yük yüklemeyeceği üzere hac görevlerini mümkün olduğu kadarıyla yapmak yeterli olacaktır. Normal şartlarda haccı ve umreyi bir arada Allah için yapmak uygun olacaktır. Ama eğer ikisi bir arada başarılamazsa o zaman ifrat haccı ile yani umresiz hac ile yetinilebilir.

[76] Umreli ya da umresiz hac olarak hangisini başarabildi iseniz görevi tamamlamadıkça başlarınızı tıraş etmeyiniz ihramdan çıkmayınız.

[77] Hastalık ya da başındaki rahatsızlık gibi bir durum sebebiyle haccı umreyi tamamlamadan saçını tıraş etmek durumunda kalan oruç sadaka ya da başka bir ibadet şeklinde bedel öder.

[78] Haccı temettü ve haccı kırandan hangisi onun için daha kolay olursa onu yapsın.

[79] Eğer umre ve haccı bir arada yapmaya niyetlenir de bunu başaramazsa sadece hac ile yetinmek durumunda kalırsa…

[80] Haram Mescit civarında oturanlar haccın akabinde umreyi yapabilecekleri için onların umre yapmaları gerekecektir.

[81] Hac yapılacak aylar önceden belirlenir ve böylece bilinen aylarda hac yapılması sağlanır. Bu İslam dünyasının şartlara göre ilan edip düzenleyeceği günleri ve ayı belirlenmiş bir zaman sürecine tekabül eder. Bunun için Ayet İbrahim peygambere “haccı ve umreyi ilan et” diye hitap eder. Bakınız hac suresi 27. Ayet.

[82] Müzdelife’de

[83] Ona şirk koşmadan sadece O’na yönelerek, dini O’na has kılarak zikredin, dua edin, ona yakınlaşma vesilesi arayın.

[84] Vahiyle yüzleşmeden önce dini Allah’a has kılamıyordunuz, aracılar edinmiştiniz. Artık Allah’ın size sunum yaptığı üzere dini Allah’a has kılarak sadece O’na yöneliniz, O’ndan isteyiniz O’na kul olunuz.

[85] Mina’dan Mekke’ye dönerse….

[86] Her şey Allah’ın yasalarına göre sünnetullah çerçevesinde gerçekleşir.

[87] İnsanlık ailesi fıtrat olarak aynı özelliklere sahiptir. Ama daha sonra fıtratlarını bozdular ve ayrılığa düştüler.

[88] Aşırılıklar ihtiraslar çekemezlikler yüzünden, konumlarına durumlarına uygun davranmamaları yüzünden, kendi hakları olanla yetinmemeleri yüzünden, kıskançlıkları yüzünden…

[89] Hidayetin gerekçesi: Allah’ın adaleti, hikmeti, merhameti; kulun niyeti gayreti…

[90] Haram aylar Kur’an’ın nüzul ortamındaki toplumda değişik açılardan güvenliği sağlamak için savaşmanın saldırmanın yasak olarak kararlaştırıldığı belli aylara karşılık gelmekte idi. Meseleyi Kur’an’ın aydınlığında okursak bugün için haram ay hakka hukuka uyma bağlamında, kimseye saldırmama bağlamında barış ortamları açısından her aydır. Savaş ortamlarında ise ateşkes antlaşması yapıldığında ateşkesin uygulanacağı süreçtir.

[91] Fitne saldırganlık yapmak, insanları birbirine düşürmek, baskı ve işkence uygulamak, sağlıklı düşünme ortamını yok etmek, bozgunculuk yapmak demektir.

[92] Aklı işlevsiz kılan şeyler:  İçki, uyuşturucu, hap ve benzeri bağımlılık yapan her şey; Haksız kazanç: Bir üretime dayanmayan şansa ve haksızlığa dayanan kumar ve benzeri her yol…

[93] Lafzen ism kelimesi geçer. İsm olarak nitelenen her şeyin haram olduğu Araf 33. Ayette vurgulanmıştır. Yani Bakara 219. Ayette sarhoşluk veren şeyler haram kılınmıştır…

[94] Sizde artı değer olarak her ne varsa işte o artı değerden sunmalısınız yani sunduğunuz şey değerli olan olmalı, bağışlanabilir vasfa sahip olandan bağış yapmalısınız. Maddi olarak yapacağınız sunumlar ihtiyacınızdan arda kalan verebilecek durumda olduğunuz şeylerden olmalı; alıcısı olduğunuzda gözünüzü yummadan yüzünüzü ekşitmeden alabilecek olduğunuz şeylerden olmalı. Bakınız Bakara,267

[95] Ayetleri açıklayan Allah’tır. Resulullah Allah’ın ayetlerinin tebliğcisi olduğundan Allah’ın açıklamalarını açıklayarak yani tebliğ ederek Kur’an’ı açıklamış olmaktadır.

[96] Düzeltici olmanız, onlar için yapıcı davranmanız şartıyla mallarına yaklaşmanıza müsaade etti. Gerek görse hiçbir şekilde buna müsaade etmeyebilirdi de. Bakınız Nisa suresi 5,6. Ayetler.

[97] Sosyal konumu ne olursa olsun şirk inancına batmış bir kadın yerine sosyal statüsü hizmetçilik olan bir kadınla evlenmeniz çok daha iyidir. Ben ayeti günümüzdeki bize olan mesaj boyutuyla okudum ve hizmetçi kadın şeklinde çevirdim. O günün şartlarında eğer köle konumunda kadınlar varsa o boyutuyla mesaj onlar için geçerlidir bu günkü boyutuyla da bizim için geçerlidir. Böyle bir durumda da o günün şartlarında bu ifadenin köle ya da daha aşağılayıcı söylemiyle cariyeye karşılık gelmeyeceği açıktır. Zira ayet evlilikten söz etmektedir ve birinin cariyesiyle evlenme boyutuyla okunduğunda mesele sahibinin cinsel metaı olması açısından cariye ile evlilik konusu anlaşılabilirliği olmayan çelişkiler yumağı bir durum arz edecektir. Eğer kişinin kendi cariyesiyle evlenmesinden söz edeceksek zaten cariye algısının mensuplarına göre kişinin cariyesiyle evlenmesine de gerek olmamaktadır. Ayet burada Tevhit akidesinin önemine vurgu yaparak sosyal statüden daha öncelikli olanın inanç ve hayat yönelimi olduğuna vurgu yapmaktadır.

[98] Yeminlerinden kasıtlarının ne olduğunu elbet Allah bilmektedir. Eğer maksat sadece yaklaşmamak, beraber olmamaksa bunun süresi dört aydır, yok eğer kastettikleri bu değil de boşamaksa o zaman talak süreci geçerlidir.

[99] Üçüncü boşamada üç dönemlik temizlikten hayıza geçiş sürecinde erkeğin eşine dönme hakkı yoktur. Kişi üçüncü talakı verdiğinde ayrılık gerçekleşmiş nikâh bağları tamamen kopmuş olur. Diğer iki boşama sürecinde ise süreç devam ederken eşine dönebilir. Ama her boşamada bir boşama hakkını heba etmiş olur. Eğer bekleme sürecinde eşine dönmez de üçüncü kez kadın temizlikten hayıza geçerse ve bu aşamada erkek kararını beyan etmezse ayrılık gerçekleşmiş olacağından yine erkek eşine dönme hakkını kaybetmiş olur. Üçüncü boşama gerçekleşmemişse böyle bir durumda karşılıklı rıza ile yeniden evlenebilirler. Ama üçüncü boşama gerçekleşmişse o takdirde evlenmeleri iki taraf istese bile söz konusu olamaz. Sadece kadın başkasıyla evlenip doğal süreçte bir boşama gerçekleşir ya da yeni eşini kaybederse eski eşine yeniden nikâhlanma durumu oluşabilir. Bakınız 230. Ayet.

[100] Eğer kadın boşanmak istiyorsa evliliğin devamını kabullenmiyorsa o zaman kadın aldığı mehri iade edip kendini ayırabilir.

[101] Boşanmış bir kadın üçüncü kez temizlik sürecini tamamlar ve hayız görmeye başlarsa erkek kararını açıklamalı ve ya ayrılık gerçekleşmeli ya da dönüş gerçekleşmelidir. Bu süreç tamamlandığında kadın hayız haline başladığı için kadına yaklaşamayacağından geçici bir arzulama ile dönüş yapma durumu olmaz. Bu bakımdan dönüşünü beyan etmesi sağlıklı düşünmesinin neticesi olabilir. Ayrılığı gerçekleştirmesi ise kararının netliğini ortaya koyar. Eğer erkek bir karar beyan etmezse boşama süreci tamamlandığından ayrılık gerçekleşmiş olur.

[102] Sırf kadına zorluk çıkarmak için dönüş beyanında bulunup da yeni bir boşama süreci başlatmayın.

[103] Kitabı ve hikmeti hatırlayın. Kitap Kur’an’da sözün sahibi Allah’a nispetle kullanılmakta ve Allah’ın mesajı Allah’ın yasası anlamına gelmektedir. Hikmet kelimesi Kur’an’da en doğru hüküm, en doğru ifade anlamına gelmekte ve Kur’an’ın en doğru hüküm en doğru ifade olduğunu ortaya koymaktadır. Yani Kitap ve hikmet Kur’an’da Kur’an’ın iki yönünü ortaya koyan iki ayrı isim olarak kullanılmakta ve Kur’an’ın birer adı olmaktadırlar. Ayette “yeizukum bihi” buyrularak kitap ve hikmeti ifade etmek için HU tekil zamirinin kullanılması HUMA ikil zamirinin kullanılmaması da kitap ve hikmetin iki farklı kaynak değil aynı kaynak olduğunu ortaya koymaktadır.

[104] Boşanmış olduğu eşiyle de 3. Boşama değilse kocanın iddet süresince dönmemesi sebebiyle yeniden bir araya gelmeleri nikâha bağlıdır başka biriyle evlenmesi de nikâha bağlıdır. Marufa uygun olarak anlaştığıyla evlenmelerine mani olunmamalıdır.

[105] Kendi eşlerini seçmeleri ile ilgili size günah yoktur.

[106] Evlilik ödemesi yani mehir…

[107] Yönelimleri ve en uygun olan yönelimi gözetin. El Vusda kelimesi ismi tafdil sıgası olduğundan en orta yani en uygun en ideal en mutedil anlamına gelir. Es Selatul vusda kelimesi bir sıfat tamlaması olarak en ideal en uygun yönelim anlamını ifade etmektedir. Yani üzerinizde bulunduğunuz durumun gereğini en halisane, en güzel, en uygun şekilde ifa edin demektir. Özellikle bu bağlamda boşanma süreçlerinde hakka hukuka uyma tembihi yapılmaktadır.

[108] BU bir geçimlik olarak Allah’ın tavsiyesidir. Bu zaman sürecinde 234. Ayet gereği dört ay on gün geçtikten sonra uygun bir eş adayı bulurlarsa evlenebilirler. Bu ayet erkeklere geriye bırakacakları eşleri için vasiyet etsinler şeklinde çevrilmektedir ki ölümün ne zaman ve nasıl geleceğinin belli olmadığını dikkate alırsak erkeğe bir vasiyet emri değil Allah’ın geridekilere bir vasiyeti bir emri olarak algılanmalıdır. Arap dili açısından cümle bu şekilde anlaşılmaya uygundur.

[109] Bu nasiplenmenin şartları ile ilgili olarak 2, Bakara 229; 4, Nisa 20; 2, Bakara 236, 237. Ayetlere bakılabilir.

[110] Büyük ihtimalle şehadet şerbetini içeceklerini, bu savaştan sağ çıkamayacaklarını hesaba katanlar…

[111] Allah’ın muradı insanların mutlaka inanmaları değil kendi iradeleriyle imana gelmeleridir. Allah her şeyi bir yasaya tabi kılmış ve sünnetullaha göre hayatı yönetmektedir. Allah insanların kendi iradeleriyle hayatlarına yön vermelerini karara bağlamış ve Sünnetullah bu iradeyi dikkate almak noktasında işlemektedir.

[112] Kim Allah’ın kitabındaki buyrukları dikkate alırsa Allah’a inanmış ve sapasağlam olana bağlanmış olur.

[113] Allah kimin neyi hak ettiğini bilir ve kulun yönelimine gayretine göre hakkı olanı verir.

[114] Tevbe suresi 60. Ayette zikredilen sadaka dağıtım yerleri devletin toplumsal gelirleri, vergileri dağıtacağı, yatırım yapacağı alanlardır. Birey olarak topluma katkı anlamında devlete ödeyeceğimiz vergileri yani sadakaları açıktan vermemiz hem teşvik olur hem kötü zanna karşı gözlerden bizleri korumuş olur. Ama bireysel olarak bizim yakınlarımızdan başlamak üzere yapacağımız hayırlar mümkün mertebe gizli olursa ve karşı tarafı rencide etmezse daha iyi olur.

[115] Burada “Uhsiru: engele uğratıldılar” şeklinde kullanılan bu kelime Bakara 196. Ayette “Uhsirtum: Engele uğratıldınız” şeklinde kullanılmıştır. Allah’ın dininde dünyadan el etek çekip sadece uhrevi anlamda kendini dine adamak yoktur. Kişi Kur’an’ı rehber edinerek kendini dine adamış olur. Bu bakımdan bu ayet kişinin kendini dine adamasından değil din yolundaki durumundan dolayı karşılaştığı engellerden ve bu engellerin ortaya çıkardığı imkânsızlık ortamından söz etmektedir.

[116] Simalarından tanırsın yani görüntülerinden tavırlarından belli olurlar.

[117] Burada bir borç anlaşmazlığında baskılara boyun eğilmesi ve böylece bir tarafın haksızlığa uğraması riskine karşı bir tedbir olarak kadınları böyle bir baskıya maruz kalmaları noktasında sorumluluğun altına girmelerinden koruma adına sorumluluğun altına girecek olurlarsa da iki kadın olarak birbirlerine destek olmalarını sağlanmak adına hayatla örtüşük gerçekçi bir sunum yapılmaktadır. Zira sorumluluğun altına girmek önemli bir mesuliyet olup bu ayeti dikkate aldığımızda bu hususta kadınları şahit olmaya zorlama durumu da ortadan kalkmış olmaktadır.

[118] Borçludan borcunun teminatı olarak alınan şeyler yeterli olur.

[119] Lafzen “Mevlana” yani mevlamız: Efendimiz, velimiz, sahibimiz, hamimiz, koruyucumuz, sorumlumuz, dostumuz.

[120] Bu dua bir bilinç kuşanma ve bu bilinçle hareket edip sorumluluklarımızı yerine getirme noktasında bir zihin inşasıdır. Bizden öncekilere yüklediğin üzere bizi de ağır bir yükün altına sokma diyen bir zihin öncekilerin bu süreçlerini yaşama nedenlerini vahiyden okur ve aynı hatalara düşmemek üzere bilinç kuşanır. Esasen insanlık bu bilinç üzere yaşanmışlıklardan ders çıkarmadığı için tarih benzeri süreçlerin yaşanması noktasında tekerrür etmektedir.

 

 
   
   
   
   
   
   
   
   
   
                                              
   
   
   
   
   
   
   
   
   
   
   
   
   
   
   
   
   
   
   

Mustafa Arıcan Ayas

Free Web Hosting