Kur'an'ın İkliminde

 

7.Araf Suresi

BismillahirRahmanirRahim

1.Elif-Lâm-Mim-Sâd.

2.Kendisiyle uyarasın ve inananlara bir hatırlatma olsun diye sana indirilen kitaptan dolayı içinde bir sıkıntı olmasın.

3.Rabbinizden size indirilene uyun, O’ndan başka evliya diye birilerine uymayın! Az olsun düşünmüyorsunuz!

4.Nice memleketleri helak etmişizdir. Azabımız kendilerine geceleyin ya da söyleşirlerken gelmiştir.

5.Azabımız kendilerine geldiğinde “Biz hak tanımaz kimselermişiz!” demekten başka bir davaları kalmamıştır!

6.Kendilerine resul gönderilenleri de gönderdiğimiz resulleri de mutlaka sorguya çekeceğiz.

7.Onlara bir ilim üzere, olup biteni mutlaka anlatacağız. Biz hiçbir şeyden habersiz değiliz.

8.O gün ölçü gerçektir. Ölçüleri ağır gelenler ferahlığa mutluluğa ermişlerdir.

9.Ölçüleri hafif olanlar delillerimize hak tanımaz durmaları gereğince kendilerini heba etmişlerdir.

10.Sizi yeryüzüne yerleştirmişiz ve orada sizin için nice geçim kaynakları kılmışız. Az olsun şükretmiyorsunuz!

11.Sizi yaratmışız sonra şekillendirmişiz sonra meleklere “Âdem’e saygı gösteriniz!” demişiz. İblis hariç hepsi de saygı gösterdiler. O ise saygı gösterenlerden olmadı.[1]

12.“Sana emrettiğimde seni saygı göstermekten alıkoyan nedir?” buyurdu. “Ben ondan daha iyi bir konumdayım. Beni ateşten yarattın onu çamurdan yarattın!” dedi.

13.“O halde in oradan! Orada büyüklük taslamak senin haddin değildir! Çık artık! Doğrusu sen küçülenlerdensin!” buyurdu.

14.“Diriltilip kaldırılacakları güne kadar bana süre tanısan!” dedi.

15.“Zaten sen süre tanınanlardansın!” buyurdu.[2]

16.Dedi ki: Sen beni ayarttın ya ben de mutlaka onlar için senin dosdoğru yolunun üzerine oturacağım!

17.Sonra onlara önlerinden arkalarından sağlarından sollarından yaklaşacağım. Çoklarını şükreder bulamayacaksın!

18.Buyurdu ki: Yerilmiş ve kovulmuş olarak çık oradan! Elbet onlardan sana uyanlar da dâhil tümünüzü cehenneme dolduracağım.

19.Ey Âdem! Sen ve eşin cennete yerleşin. Gerek gördüğünüz şekilde oradan beslenin. Sadece şu ağaca yaklaşmayın. Yoksa hak tanımazlardan olursunuz![3]

20.Şeytan, birbirlerinden gizli kalmış edep yerlerini her ikisine de belli etmek üzere onlara fısıldadı ve dedi ki: Rabbiniz sadece melekleşirsiniz yahut kalıcı olursunuz diye sizi bu ağaçtan geri tutmaktadır.

21.“Elbet ben sizin iyiliğinizi düşünüyorum!” diye de ikisine yemin etti.

22.Sonuçta onları yanılgıya düşürdü. Ağaçtan tattıklarında ikisinin de edep yerleri belli oldu. Başladılar cennetin yapraklarıyla üzerlerini örtmeye. Rableri onlara “Ben sizin ikinizi de bu ağaçtan geri tutmadım mı? Size, şeytan sizin apaçık düşmanınızdır demedim mi?” diye seslendi. 

23.Dediler ki: Rabbimiz! Biz kendimize yazık ettik. Bizi bağışlamazsan, bize merhamet etmezsen elbet kaybedenlerden oluruz.  

24.Buyurdu ki: Birbirinize düşman olarak inin! Yeryüzünde sizin için bir gelişim, bir faydalanma süreci olacak.

25.Buyurdu ki: Orada yaşayacaksınız, orada öleceksiniz, oradan çıkarılacaksınız.

26.Ey Âdemoğulları! Size ayıp yerlerinizi örtecek kıyafet ve hoş bir giysi lütfettik. Elbet bilinçli duyarlı olma tavrı[4] bu noktada asıl iyi olandır. Bunlar Allah’ın delillerindendir, ola ki düşünürler!

27.Ey Âdemoğulları! Sakın Şeytan edep yerlerini kendilerine göstermek üzere elbiselerini soyarak anne babanızı cennetten çıkardığı gibi sizi de yanlışa sürüklemesin. Zira o ve kabilesi sizin kendilerini görmediğiniz cihetle sizi görür. Doğrusu biz şeytanları inanmayanların evliyası kıldık.[5]

28.Çirkin bir iş yaptıklarında “Atalarımızı böyle bulduk, Allah böyle emretti” derler. De ki: Allah kesinlikle çirkin olanı emretmez. Allah hakkında bilmediğiniz şeyleri mi söylüyorsunuz?

29.De ki: Rabbim hakkaniyeti emretmiştir. Her teslimiyet durumlarında yönünüzü gereğince ifa ediniz.[6] Dini sadece O’na has kılarak O’na çağırınız. Tıpkı sizi ilkin başlattığı üzere O’na döneceksiniz.

30.Bazılarını aydınlattı bazılarına da karanlık müstahak oldu. Onlar Allah’ın berisinde şeytanları evliya edindiler ve doğru yolda yürüdüklerini sanırlar.

31.Ey Âdemoğulları! Her teslimiyet sergileme durumlarında güzelliğinizi kuşanın.[7] Yiyin için ama israf etmeyin. Doğrusu O[8] aşırı gidenleri sevmez.

32.De ki: Allah’ın, kulları için çıkardığı ziynetini ve rızkın iyi temiz faydalı olanlarını kim haram kılmış? De ki: Bunlar dünya hayatında ve de özellikle huzura çıkış gününde inananlar içindir. İşte böyle, anlayacak olanlar için delilleri ayrıntısıyla açıklıyoruz.

33.De ki: Rabbim ancak şunları haram kılmıştır: Açıktan olsun gizli olsun çirkin işleri, kötü olanı günah olanı,  hakka uymayarak hedef belirlemeyi hedefe ilerlemeyi, bir yetki verdiğine dair hiçbir kanıt indirmediği şeyleri Allah’a ortak kılmanızı, Allah hakkında bilmediğiniz şeyleri söylemenizi.

34.Her nesil için bir süreç vardır. Süreçleri dolduğunda ne bir saat geri kalabilirler ne de bir saat öne geçebilirler.[9]

35.Ey Âdemoğulları! Aranızdan delillerimi size anlatan resuller geldiğinde kim bilinçli duyarlı olur ve kendini düzeltirse onlara korku yoktur, üzülen kimseler olmayacaklardır.

36.Delillerimizi yalanlayanlar ve delillerimize karşı büyüklenenler cehennemin mahkûmudurlar. Onlar orada kalıcıdırlar.

37.Allah hakkında gerçek dışı bir söylem uydurandan yahut Allah’ın delillerini yalanlayandan daha hak tanımaz kimdir? İşte onlara kitaptaki nasipleri erişecektir.[10] Hatta kendilerine elçilerimiz gelip de canlarını aldıklarında buyururlar ki: Allah’tan başka çağırdıklarınız nerede? Derler ki: Beklentilerimiz noktasında yalan oldular. İnkârcılar olduklarına dair durumlarına tanık olurlar.

38.Buyurur ki: Sizden önce gelmiş geçmiş cin ve insan nesilleri ile girin ateşe! Her nesil ateşe dâhil olduğunda yoldaşına lanet okur. Hatta hepsi birbiri ardınca oraya vardıklarında sonraki nesil önceki nesil için şöyle derler: Rabbimiz! İşte bunlar bizi yanlışa bıraktılar.[11] Bunlara ateşin azabını kat kat ver. Buyurur ki: Herkes için kat kattır ama siz anlamıyorsunuz.

39.Önceki nesil sonraki nesle derler ki: Sizin bize göre artınız ne? Siz de kazandıklarınız gereğince tadın azabı!

40.Doğrusu delillerimizi yalanlayanlara ve delillerimize karşı büyüklenenlere göklerin kapıları açılacak değildir ve deve iğne deliğinden geçmedikçe onlar cennete girecek değillerdir. Böylecene suçta ısrarlı olanları cezalandırırız!

41.Cehennemden yatakları olacak ve üzerlerinde alev salınımları bulunacak. Böylecene hak tanımazları cezalandırırız!

42.İnanan ve uygun davranışlarda bulunanlara gelince, biz kimseyi gücünden fazlasıyla sorumlu tutmayız. Onlar cennetlik olanlardır. Onlar orada kalıcıdırlar.

43.İçlerinde kinle ilgili ne varsa hepsini söküp alırız. Altlarından ırmaklar akar. “Değerlendirme bu günle ilgili bizi aydınlatan Allah’a aittir. Allah bizi aydınlatacak olmasaydı elbet doğru yolda yürüyemezdik. Rabbimizin resulleri gerçeği ortaya koymak üzere gelmişlerdi” derler. Onlara “Yapıp ettikleriniz gereğince kendisine mirasçı kılındığınız cennet işte budur!” diye seslenilir.

44.Cennetlikler cehennemliklere “Biz Rabbimizin bize olan vaadini gerçek bulduk. Siz de Rabbinizin vaadini gerçek buldunuz mu?” diye seslenirler. Onlar da “Evet” derler. Aralarından yükselen bir ses  “Allah’ın laneti hak tanımazların üzerine olsun!” diye lanet okur.

45.Onlar bir çarpıklık arayarak Allah’ın yolundan alıkoyanlardır. Onlar ahireti inkârcı olanlardır.

46.İki taraf arasında bir bölme bulunur. Herkesin durumunu simasından anlayabilecek olan kimseler cennetle ödüllendirilmiş olanlara Araf’ın[12] üzerinden “selam size!” diye seslenirler. Kendileri ise henüz cennete dâhil olamamış ama umutla beklemektedirler.

47.Gözleri ateşin mahkûmu olanların tarafına çevrilip ilişince “Rabbimiz! Bizi hak tanımaz olanlarla beraber kılma” derler.

48.Araf’taki bu kimseler[13] simalarından tanıdıkları bazı kimseler için şöyle seslenirler: Birlikteliğiniz ve büyüklenmeniz size bir fayda sağlamadı.

49.“Allah, rahmetine bunları eriştirecek değildir!” diye yemin ettikleriniz bu cennetlik olanlar mı? Cennetlikler için de şöyle seslenirler: Girin şimdi cennete, size korku yok, üzülen kimseler de olmayacaksınız!

50.Ateşin mahkûmları cennetliklere “Sudan ya da Allah’ın size rızık vermiş olduklarından bize de aktarın” diye seslenirler. Onlar da derler ki: Doğrusu Allah inkârcı olanlara bunları haram kılmıştır.

51.Onlar ki dinlerini oyun ve eğlence edinmişler ve dünya hayatı onları aldatmıştır. Bugünleriyle yüzleşeceklerini unuttukları ve delillerimizle zıtlaştıkları gibi biz de bugün onları unutacağız!

52.Biz inançlı olanlar için bir aydınlık sunumu ve bir rahmet olarak ilim üzere ayrıntısıyla açıkladığımız bir kitabı onlara ulaştırdık.

53.İlla da onun bildirisinin gerçekleştirilmesini mi bekliyorlar? Onun bildirisi olan gerçeklik geldiği gün vaktiyle onu unutmuş olanlar “Rabbimizin resulleri gerçeği ortaya koymak üzere gelmişlerdi. Şimdi bize şefaat edebilecek olanlar var mı ki bizim için şefaatte bulunsunlar ya da geri gönderilsek de yaptıklarımızdan başka amellerde bulunsak?” diyeceklerdir. Kendilerine yazık etmiş olacaklardır ve uydura geldikleri şeyler kendileri için gerçek dışı olacaktır.

54.Rabbiniz gökleri ve yeri altı süreçte yaratan Allah’tır. Sonra hükümranlık üzere hâkimiyeti kurmuştur. Gündüze, yakın takibindeki geceyi örter. Güneşi, ayı ve yıldızları iradesince hizmetinize sunmuştur. İyi bilin ki yaratış da yönetim de O’na aittir. Âlemlerin Rabbi olan Allah’ın lütfu rahmeti kudreti çok geniştir.

55.Rabbinize yakararak ve içtenlikle dua edininiz. Doğrusu Allah haddi aşanları sevmez.

56.Yeryüzünde ıslahından sonra bozgunculuk yapmayınız. Korkuyla ümitle O’na davet ediniz. Elbet Allah’ın rahmeti, gereğince davrananlardan yana yakındır.

57.Rahmeti öncesinde müjdeci olarak rüzgârları gönderen O’dur! Nihayet rüzgârlar ağır bulutları yüklendiğinde onu ölü bir beldeye sevk ederiz. Böylece onunla suyu indirip her türlü ürünleri çıkarırız. İşte ölüleri de hayata böyle döndüreceğiz, ola ki düşünürsünüz!

58.Uygun durumu olan memleketin ürünü Rabbinin yasasınca yeşerir. Uygunsuz olandan ise verimsizlikten başka bir şey çıkmaz. İşte böyle, şükredecek olanlar için delilleri her bakımdan açıklıyoruz.

59.Biz Nuh’u kavmine resul olarak gönderdik. Dedi ki: Kavmim! Allah’a kul olunuz! O’ndan başka ilahınız yoktur! Doğrusu ben sizin için büyük günün azabından korkuyorum.

60.Kavminin öncüleri dediler ki: Doğrusu seni apaçık bir yanlışın içinde görüyoruz!

61.Dedi ki: Kavmim! Bu yaptığımda bir yanlışlık yok. Lakin ben, Âlemlerin Rabbinin gönderdiği bir resulüm.

62.Size Rabbimin mesajlarını iletiyorum ve sizin için uygun olanı öğütlüyorum. Doğrusu kaynağı Allah olan, sizin bilemediğiniz şeyleri biliyorum.

63.Size uyarı olması ve bilinçli duyarlı olmanız üzere kaynağı Rabbiniz olan bir öğüdün, belki merhamete uğrarsınız diye, aranızdan bir adam eliyle size ulaşmasına mı şaştınız?

64.Onu yalanladılar. Biz de onu ve onunla beraber gemide bulunanları kurtardık. Delillerimizi yalanlayanları suya gömdük.  Onlar körlük eden kimselerdi.

65.Âd kavmine de kardeşleri Hûd’u gönderdik. Dedi ki: Kavmim! Allah’a kul olunuz! O’ndan başka ilahınız yoktur. Bilinçli duyarlı olmayacak mısınız?

66.Kavminin inkârcı kesilen öncüleri dediler ki: Seni bir saçmalığın içinde görüyoruz. Doğrusu kesinlikle yalancılardan olduğunu düşünüyoruz.

67.Dedi ki: Kavmim! Bu yaptığımda bir saçmalık yok. Lakin ben, Âlemlerin Rabbinin gönderdiği bir resulüm. 

68.Size Rabbimin mesajlarını iletiyorum. Doğrusu ben, sizin için güvenilir bir öğüt vericiyim.

69.Size uyarı olması üzere, kaynağı Rabbiniz olan bir öğüdün aranızdan bir adam eliyle size ulaşmasına mı şaştınız? Nuh’un kavminden sonra sizi halifeler kıldığını ve yaratılış itibariyle sizi kuvvetli ve bolluk içinde ziyade eylediğini hatırlayın. Allah’ın nimetlerini hatırlayın ki belki ferahlığa mutluluğa erersiniz.

70.Dediler ki: Sadece Allah’a kul olalım ve atalarımızın kulluk ettiklerini bırakalım diye bize geldin öyle mi? Eğer doğruysan bizi uyardığın neticeyi getir bakalım!

71.Dedi ki: Şu halde Rabbinizden size utanç verici bir durum bir gazap dokunacaktır. Allah’ın hiçbir yetki hiçbir belge indirmediği, sizin ve atalarınızın uydurduğu isimler hakkında benimle tartışmaya mı giriyorsunuz? O halde bekleyin, ben de sizinle beraber bekleyeceğim.

72.Onu ve beraberindekileri katımızdan bir rahmet ile kurtardık. Delillerimizi yalanlayan ve inanmayanların kökünü kazıdık.

73.Semud toplumuna da[14] kardeşleri Salih’i gönderdik. Dedi ki: Kavmim! Allah’a kul olun. O’ndan başka ilahınız yoktur. Rabbinizden size apaçık bir delil gelmiştir. Bu, sizin için bir delil olarak Allah’ın devesidir.[15] Onu bırakın da Allah’ın arzında beslensin. Sakın ona kötülük etmeyin, yoksa sizi acıklı bir azap yakalar.

74.Âd toplumunun ardından sizi halifeler kıldığını ve yeryüzüne yerleştirdiğini hatırlayın. Düzlüklerinde[16] konaklar ediniyor, dağlara evler yontuyorsunuz. Şu halde Allah’ın nimetlerini hatırlayın, yeryüzünde fesatçılar olarak bozgunculuk yapmayın.

75.Kavminin büyüklenen öncü durumdakileri aralarındaki zaafa uğratılmış olan inananlara “Salih’i Rabbinden gönderilmiş bir resul mü biliyorsunuz?” dediler. “Elbet kendisiyle gönderilmiş olana inanıyoruz” dediler.

76.Büyüklük taslayanlar “Kesinlikle biz sizin inandığınız şeyi reddediyoruz” dediler.

77.Sonunda Rablerinin emri konusunda haddi aşarak deveyi kestiler. Dediler ki: Salih! Hadi eğer resul olarak gönderilmiş isen bizi uyardığın neticeyi getir bakalım!

78.Sonunda kendilerini korkunç sarsıntı yakaladı ve oturaklarında yüzükoyun kaldılar.

79.Sonunda onlardan uzaklaştı ve dedi ki: Kavmim! İyiliğinizi düşünerek size Rabbimin mesajını ilettim. Lakin siz nasihat edenleri sevmiyorsunuz.

80.Lûd da kavmine demişti ki: Bu âlemde sizden önce kimsenin yapmadığı iffetsizliği mi yapıyorsunuz?

81.Siz kadınlardan başka erkeklere de şehvetle yaklaşıyorsunuz? İşin doğrusu siz haddi aşmış kimselersiniz.

82.Kavminin cevabı ise ancak şu oldu: Çıkarın bunları ülkenizden! Zira bunlar temizliğe düşkün insanlarmış!

83.Sonunda onu ve yoldaşlarını kurtardık, tabi hanımı hariç. Hanımı kalıntılardan oldu.

84.Üzerlerine öyle bir yağmur yağdırdık ki yanlışta ısrarcıların sonunun nasıl olduğunu artık anla!

85.Medyen’e de kardeşleri Şuayb’ı gönderdik. Dedi ki: Kavmim! Allah’a kul olun. O’ndan başka ilahınız yoktur. Rabbinizden size apaçık bir delil gelmiştir. Ölçüyü tartıyı tam yapın. İnsanların haklarını eksiltmeyin. Islahından sonra yeryüzünde bozgunculuk yapmayın. Eğer inananlarsanız böyle davranmanız sizin için iyi olur!

86.İnanmış olanı tehdit ederek, Allah’ın yolundan alıkoyarak, Allah’ın yolunda bir çarpıklık arayarak öyle her imkânı kullanmaya kalkışmayın. Vaktiyle sayınız az iken sizi çoğalttığını hatırlayın. Bozguncuların sonunun nasıl olduğunu artık anlayın!

87.Eğer bazılarınız kendisiyle gönderildiğim mesaja inanmış da bazılarınız inanmamışsa artık Allah aranızda hüküm verinceye kadar sabırlı olun. Hüküm verenlerin en iyisi Allah’tır!

88.Kavminin büyüklenen öncü konumunda olanları dediler ki: Şuayb! Seni ve beraberindeki inananları mutlaka ülkemizden çıkaracağız ya da Kaçınılmaz olarak bizim yolumuza dönecek bizim gibi olacaksınız!  Dedi ki: Doğru bulmasak da sizin gibi mi olmak durumundayız?

89.Allah bizi sizin yaşantınızdan kurtarmışken sizin yolunuza dönersek Allah hakkında yalan söylemiş duruma düşeriz. Rabbimiz olan Allah gerek görmedikçe sizin yolunuza dönmemiz bizim için olacak şey değildir. Rabbimiz ilmi ile her şeyi kuşatmış durumdadır. Biz O’nu vekil edindik. Rabbimiz! Bizimle kavmimizin arasını hakkın gereğince ayırt eyle! Sen meseleyi açığa kavuşturanların en iyisisin.

90.Kavminin inkârcı olan öncü konumdakileri şöyle dediler: Eğer Şuayb’e uyarsanız elbet kaybeden siz olursunuz!

91.Sonunda onları korkunç sarsıntı yakaladı ki bulundukları yerde yüzükoyun olup kaldılar.

92.Şuayb’ı yalanlayanlar sanki orada hiç yaşamamış gibi oldular. Şuayb’ı yalanlayanlar kaybedenler oldular.

93.Sonunda onlardan uzaklaştı ve dedi ki: Kavmim! İyiliğinizi düşünerek size Rabbimin mesajını ilettim. Şu halde inkârcı olanlar için nasıl üzülürüm!

94.Nebi olarak resul gönderdiğimiz her memlekette belki sonunda yola gelirler yakarırlar diye oranın halkını mutlaka zorlukla sıkıntıyla sınadık.

95.Sonra sıkıntılı durumu iyiliğe çevirdik de nihayetinde farkındalıklarını kaybettiler.[17] Dediler ki: Zorluk ve genişlik atalarımıza da dokunmuştu.[18] Sonunda kendilerini ansızın yakaladık da farkına bile varamadılar.  

96.Eğer memleketlerin halkları inansalardı ve bilinçli duyarlı olsalardı elbet onlara göklerden ve yerden bereket kapılarını açık tutardık. Lakin yalanladılar ve sonuçta kendilerini kazandıkları gereğince yakaladık.

97.Memleketlerin halkları azabımızın kendilerine bir gece uyudukları sırada gelmesinden emin mi oldular?

98.Ya da memleketlerin halkları azabımızın kendilerine bir sabah oyalandıkları sırada gelmesinden emin mi oldular?

99.Allah’ın planından emin mi oldular? Kaybedeceklerden başkaları Allah’ın planından emin olamaz.

100.Gerek gördüğümüzde günahları gereği kendilerine dokunacak olmamız önceki ahalisinden sonra yeryüzüne varis olanları yola getirmedi mi? Kalplerini mühürleriz de artık duymaz olurlar.[19]

101.İşte memleketlerin haberlerini sana anlatıyoruz. Onlara resulleri apaçık delillerle gelmişlerdi. Daha önce yalanladıklarına inanacak değillerdi. Allah inkârcıların kalplerini işte böyle mühürler.

102.Onların çoğunda hiç ahde vefa görmedik. Çoklarını yalpalayanlar olarak bulduk.

103.Sonra onların ardından Musa’yı delillerimizle Firavun ve yoldaşlarına gönderdik de delillerimize karşı hak tanımaz oldular. Bozguncuların sonunun nasıl olduğunu artık anla!

104.Musa dedi ki: Firavun! Ben âlemlerin Rabbinin gönderdiği bir resulüm.

105.Allah hakkında ancak gerçeği söylemem gerekir. Size Rabbinizden apaçık bir kanıt ile geldim. Artık hiç değilse İsrailoğullarının benimle olmalarını serbest bırak.[20]

106.Dedi ki: Madem delilin var eğer doğrulardan isen onu getir bakalım.

107.O an asasını bıraktı. Anında asa açıkça bir yılan oluverdi.

108.Elini çıkardı. Anında eli bakanlar için bembeyaz kesildi.

109.Firavun kavminin öncü konumda olanları şöyle dediler: Bu kesinlikle bilgili bir sihirbaz!

110.Dedi ki: Sizi topraklarınızdan çıkarmayı murat ediyor. Siz ne emredersiniz?

111.Dediler ki: Onu ve kardeşini beklet ve şehirlere sihirbazları toplayacak kimseleri yolla!

112.Tüm bilgili sihirbazları sana getirsinler.

113.Sihirbazlar Firavuna geldiler. Dediler ki: Biz galip gelirsek mutlaka bizim için bir ücret olmalı?

114.Dedi ki: Evet! Siz bu durumda yanımda itibarı sayılır kimseler olacaksınız.

115.Dediler ki: Ey Musa! Şu halde ya sen hünerini ortaya koyacaksın ya da bizler hünerimizi ortaya koyacağız.

116.Dedi ki: Hünerlerinizi sergileyin bakalım! Ne zamanki hünerlerini sergilediler insanların gözlerini büyülediler. İnsanları korkuya sevk ettiler, büyük bir sihir gerçekleştirdiler.

117.Musa’ya asanı bırak diye vahiy buyurduk. O an asası uydurdukları şeyleri kapıp yutuyordu.

118.Gerçek netleşti ve yaptıkları boşa çıktı.

119.O sahnede yenilmiş oldular ve yenilgiyi kabullenmek durumunda kaldılar

120.Sihirbazlar tam bir saygıyla boyun eğmek durumunda kaldılar.

121.Dediler ki: Âlemlerin Rabbine inandık.

122.Musa ve Harun’un Rabbine inandık.

123.Firavun dedi ki: Ben size izin vermeden ona inandınız öyle mi! Doğrusu bu yaptığınız, halkı memleketinden çıkarmak için şehirde planladığınız bir tuzak olmalı. Yakında anlarsınız!

124.Bu zıtlaşma sebebiyle sizin ellerinizi ayaklarınızı doğrayacağım sonra hepinizi sallandıracağım.

125.Dediler ki:  Doğrusu biz Rabbimize dönmüşüz Rabbimize yönelmişiz.

126.Sen, Rabbimizin delilleri tarafımıza ulaştığı an inandık diye bize kin güdüyorsun. Rabbimiz! Üzerimize sabır yağdır bize dayanma gücü ver. Teslimiyet göstermiş durumda canımızı al.

127.Firavun kavminin öncü konumda olanları şöyle dediler: Musa ve kavmini yeryüzünde bozgunculuk yapmaları, seni ve ilahlarını terk etmeleri üzere bırakacak mısın? Dedi ki: Oğullarını katledeceğiz kadınlarını sağ koyacağız. Onlar üzerindeki egemenliğimizi sürdüreceğiz.

128.Musa, kavmine dedi ki: Allah’tan yardım dilenin ve sabır gösterin. Yeryüzü Allah’ındır, kullarından gerek gördüğünü oraya mirasçı yapar. Netice bilinçli duyarlı olanlarındır.

129.Dediler ki: Senin bize gelişinden önce de eziyet çekiyorduk bize gelişinden sonrada eziyet çekiyoruz! Dedi ki: Rabbinizin, düşmanlarınızı helak etmesi, sizleri bu topraklara halifeler kılması ve nasıl davranacağınıza bakacak olması umulur! 

130.Biz firavun yandaşlarını ola ki düşünür ders çıkarırlar diye yıllarca ürün kıtlığına tabi tutmuşuzdur.

131.Onlara ne zaman iyilik ulaşsa bu bizim içindir derlerdi, başlarına bir kötülük gelirse Musa ve beraberindekilerin uğursuzluğuna yorarlardı. Oysa işin aslı uğursuzluğa yorduklarının Allah’ın katından olmasıydı, lakin çoğu anlamazlar.

132.Dediler ki: Büyülemek için bize hangi delili getirirsen getir sana inanacak değiliz.

133.Üzerlerine tufanı, çekirgeyi, haşeratı, kurbağaları ve kanı, net olarak sunulmuş deliller olarak, gönderdik. Yine de büyüklendiler, suçta ısrarcı bir toplum oldular.

134.Ne zaman üzerlerine azap çökse şöyle dediler: Musa! Rabbine, sendeki ahdi gereğince bizim için dua et! Azabı üzerimizden kaldırırsan kesinlikle sana inanacağız, İsrailoğullarını mutlaka seninle baş başa bırakacağız.

135.Ne zaman ki rahatlayacakları bir süreliğine azabı üzerlerinden kaldırdık hemen sözlerinden caydılar.

136.Sonunda onlara hesabını sorduk. Delillerimizi yalanlamaları, delillerimizden habersizmiş gibi davranmaları sebebiyle kendilerini denize gömdük.

137.Sonuçta, zayıf düşürülmüş konumdaki kavmi bereketlendirdiğimiz o toprakların doğusuna ve batısına mirasçı yaptık. Sabır göstermeleri sebebiyle Rabbinin iyilik sözü İsrailoğulları üzerinde gerçekleşmiş oldu. Firavun ve kavminin ürettiklerini, inşa ettiklerini yerle bir ettik.

138.İsrailoğullarını denizden geçirdik. Kendilerini heykellere adamış bir topluma rastladılar.  Dediler ki: Musa! Bunların ilahları olduğu gibi bize de bir ilah yapsana![21] Dedi ki: Siz gerçekten cehalet sergileyen bir toplum olmuşsunuz![22]

139.Doğrusu bunların durumları mahvoluştur, yapıp ettikleri yok oluştur.

140.Dedi ki: Size Allah’tan başka bir ilah mı arayayım? Hem de âlemler üzerine size nice ayrıcalıklar sunmuş iken![23]

141.Vaktiyle sizi Firavun hanedanından kurtarmıştık. Size en ağır cezayı uyguluyorlardı. Oğullarınızı öldürüyorlar kadınlarınızı sağ koyuyorlardı. Bunda sizin için Rabbinizden yana büyük bir imtihan vardı.

142.Musa ile otuz gece sözleştik, buna on daha ekledik. Böylece Rabbi ile sözleşme süreci kırk geceye ulaştı. Musa, kardeşi Harun’a dedi ki: Kavmimin arasında benim yerime geç ve düzeltici ol, sakın bozguncuların yolunu tutma![24]

143.Musa, sözleşme yerimize vardığında Rabbi ona konuştu. O “Rabbim! Bana görün sana bakayım!” dedi. Buyurdu ki: Beni asla göremezsin lakin şu dağa bak eğer yerinde kalabilirse sen de beni göreceksin.[25] Ne zaman ki Rabbi dağa tecelli buyurdu dağı paramparça eyledi. Musa yıldırım çarpmışçasına yere kapaklandı. Kendine gelince dedi ki: Seni tenzih ederim, her türlü eksiklikten berisin, şanın yücedir. Sana yöneldim ben İnanırların ilkiyim.

144.Buyurdu ki: Musa! Mesajımla kelamımla seni insanlar üzerine seçtim yetkilendirdim. Sana verdiğime tutun ve şükredenlerden ol.

145.Her konuda bir öğüt ve ayrıntılı bir açıklama olarak levhalarda Musa’ya her şeyi yasa olarak belirledik. “Bu ilkelere kuvvetle sarıl, kavmine de bu ilkelere en güzel şekilde tutunmalarını öğütle! Yalpalayanların yaşamını yakında size göstereceğim”.

146.Yeryüzünde hakkı dikkate almayıp büyüklenenleri delillerimizi dikkate almaz bırakacağım. Delilin her çeşidiyle yüzleşseler bile ona inanmayacaklar. Doğru yolu görseler de onu yol edinmeyecekler. Haddi aşmanın yolunu fark etseler onu yol edinecekler. Böyle olması delillerimizi yalanlamalarındandır, delillerimizden habersizmiş gibi olmalarındandır.

147.Ayetlerimizi ve ahiret buluşmasını yalanlayanların amelleri boşa gitmiştir. Yapıp ettiklerinin dışında bir karşılık mı görecekler?

148.Musa’nın kavmi onun ardından süslemeli bir buzağı cismi edindiler. O cisim böğürme sesi çıkarabiliyordu. Görmediler mi ki o onlara konuşmuyor onlara yol göstermiyor! Onu edindiler ve hak tanımaz oldular.

149.Ne zaman ki kafalarına dank edip gerçeğe uyandılar ve yanlışa saplanmış olduklarını gördüler dediler ki: Eğer Rabbimiz bize merhamet etmezse bizi bağışlamazsa kesinlikle kaybedenlerden oluruz.

150.Musa, kavmine döndüğünde öfkeli ve üzgün bir halde şöyle dedi: Ardımdan bana ne kötü muhalifler oldunuz! Rabbinizin emrini bekleyemediniz mi? Levhaları bıraktı ve kardeşini başından tutup çekti. Kardeşi dedi ki: Anam oğlu! Bu toplum beni küçümsedi, neredeyse öldüreceklerdi. Beni düşmanların diline düşürme, beni hak tanımazlarla bir tutma!

151.Dedi ki: Rabbim! Beni ve kardeşimi bağışla. Bizi rahmetine kavuştur. Doğrusu sen merhametli olanların en merhametlisisin!

152.Bu buzağıyı edinenler Rablerinden bir gazaba uğrayacaklardır. Onlar için dünya hayatında bir zillet olacaktır. Biz iftiracıları böylecene cezalandırırız.

153.Kötülükleri işlemiş ama sonra bunun ardından tövbe edip imana gelmiş olanlara ise elbet Rabbin bundan sonra mağfiret edicidir, iyilikle muamele edicidir.

154.Musa, öfkesi yatışınca, bir nüshasında Rablerinden korkanlar için doğruluk öğretisi ve bir rahmet bulunan levhaları aldı.

155.Musa, sözleşme yerimiz için kavminden yetmiş kişiyi seçti. Kendilerini korkunç sarsıntı yakalayınca dedi ki: Rabbim! Gerek görseydin daha önce bunları da beni de helak ederdin. Bizi, aramızdaki düşüncesizlerin yaptığı yüzünden helak mi edeceksin? Bu ancak senin bir imtihanındır. Böylece gerek gördüğünü yanlışa bırakırsın gerek gördüğünü doğruya iletirsin. Sen bizim velimizsin. Bizi bağışla! Bize merhamet eyle! Sen bağışlayıcı olanların en iyisisin!

156.Bize bu dünyada da iyilik yaz ahirette de. Biz sana yöneldik. Buyurdu ki: Azabımı gerek gördüğüme uğratırım. Rahmetim ise her şeyi kuşatmıştır. Rahmetimi bilinçli duyarlı olanlara, uygunluğu sağlayanlara, delillerime inananlara yazacağım.

157.Yanlarındaki Tevrat ve İncil’de haberini bulabilecekleri o ümmi[26] nebi[27] resule uyanlara o resul iyilik olarak kabul gören durumu öğütler kötü olanı yasaklar, iyi temiz faydalı şeyleri helal kötü pis zararlı şeyleri haram kılar.[28] Üzerlerindeki yüklerini, zincirlerini kaldırır. Ona inanan, ona yardımcı olan ve beraberinde indirilen nura uyanlar ferahlığa mutluluğa ereceklerdir.

158.De ki: Ey insanlar! Ben Allah’ın hepinize gönderdiği resulüyüm. Göklerin ve yerin hükümranlığı O’na aittir. O’ndan başka ilah yoktur. Hayat veren O’dur, hayatı sonlandıran O’dur. Allah’a ve ümmi nebi resulüne inanın. O resul Allah’a ve mesajlarına inanıyor. Ona uyun ki doğru yolda olursunuz.

159.Musa’nın kavminden bir nesil var ki gerçek üzere yol gösterirlerdi ve gerçek üzere adil olurlardı.

160.Onları nesiller olarak on iki kabileye ayırdık. Kavmi su istediğinde Musa’ya “Asanı taşa vur” diye vahiy buyurduk. Ondan on iki pınar çağladı. Her grup kendi su kaynağını bildi. Bulutu üzerlerine gölgelik yaptık. Kendilerine kudret helvasını ve bıldırcını lütfettik. “Sizi rızıklandırdıklarımızın iyi temiz faydalı olanlarından yiyin”. Bize zulmedemediler lakin kendi kendilerine zulmeder oldular.

161.Onlara buyrulmuştu ki: Bu ülkeye yerleşin, oradan gerek gördüğünüzce yiyin, “yükümüzü hafiflet hatalarımızı bağışla” deyin, kapıdan tam bir teslimiyetle girin ki hatalarınızı bağışlayalım. Gereğince davrananlara ziyade kılacağız.

162.Onlardan hak tanımaz olanlar sözü kendilerine söylenenden başkasıyla değiştiler. Sonunda hak tanımaz olmaları gereğince üzerlerine gökten bir bela gönderdik.

163.Onlara deniz kenarındaki ülkenin durumuyla ilgili olarak sor. Hani cumartesi haddi aşıyorlardı. Cumartesi günlerinde balıkları kendilerine akın akın geliyor tatil olmayan günlerinde ise gelmiyordu. Böylece onları yalpalamaları gereğince sınıyorduk.

164.Onlardan bir nesil “Allah’ın helak edeceği yahut şiddetli bir azaba uğratacağı bir topluma ne diye öğüt veriyorsunuz?” demişti de “Rabbinizden yana bir mazeret olsun diye, ola ki bilinçli duyarlı olurlar diye!” cevabını almışlardı.

165.Ne zaman ki kendilerine öğütleneni unuttular kötülükten sakındıranları kurtardık. Hak tanımazları yalpalamaları gereğince sıkıntılı bir azap ile yakaladık.

166.Ne zaman ki sakındırıldıklarına karşı kibirlenip haddi aştılar biz de “Aşağılık maymunlar olun!” dedik.

167.Rabbin, huzura çıkış gününe kadar onlara azabın kötüsünü uygulayacak olanları üzerlerine göndereceğini ilan etmişti. Elbet Rabbin cezalandırması seri olandır. Elbet O mağfiret edendir, iyilikle muamele edendir.

168.Biz onları yeryüzünde farklı nesiller haline koyduk. Onlardan salih olanlar da vardı öyle olmayanları da vardı. Kendilerini iyiliklerle de kötülüklerle de sınadık ki ola ki yanlışlardan dönerler.

169.Arkalarından gelen bir nesil onların yerini aldılar kitaba mirasçı oldular. Bu geçici dünyanın geçici menfaatini alıyorlardı ve “nasılsa bağışlanırız!” diyorlardı. Böylece geçici de olsa hangi menfaat gelirse gelsin onu alıyorlardı. “Allah hakkında gerçeğin dışında konuşmayacaksınız!” diye onlardan kitabın gereğince söz alınmamış mıydı? Kitapta yazanlardan ders almamışlar mıydı? Ahiret yurdu bilinçli duyarlı olanlar için daha iyidir. Akıl edemiyor musunuz?

170.kitaba sımsıkı tutunan ve yönelimi gereğince ifa edenlere gelince elbet biz uygunluğu gözeten kimselerin ecrini zayi etmeyiz.

171.Adeta bir gölgelik gibi dağı üzerlerine kaldırmıştık, tepelerine düşecek sanmışlardı. “Size verdiğimize kuvvetle tutunun, içeriğini aklınızda bulundurun, ola ki bilinçli duyarlı olursunuz!”.

172.Rabbin Âdemoğullarının ardından zürriyetlerini yakalamıştı[29] ve onları kendi durumlarına şahit kılmıştı: Ben sizin rabbiniz değil miymişim? “Evet, şahit olduk” demişlerdi! Huzura çıkış günü “biz bundan habersizdik” diyebilirdiniz! [30]

173.Ya da “Önceden atalarımız şirk koşmuşlardı. Biz onların ardından gelen bir nesildik. Gerçeği bozanların yaptıkları yüzünden bizi helak mi edeceksin?” diyebilirdiniz!

174.Böylecene delilleri ayrıntısıyla açıklıyoruz. Ola ki yanlıştan dönerler.

175.Onlara, delillerimizi kendisine lütfettiğimiz halde lütfumuzdan soyutlanan kimsenin haberini oku. Şeytan onun ardına düştü de sonuçta o, sapıtanlardan oldu.[31]

176.Gerek görseydik onu delillerimiz gereğince yüceltirdik. Lakin o, dünyaya meyletti, eğilimine uydu. Onun hali üzerine varsan da kendine bıraksan da nefes nefese soluyup duran köpeğin haline benzer.[32] Delillerimizi yalanlayan kimselerin hali böyledir. Yine de sen kıssayı anlat, ola ki bir fikir edinirler!

177.Delillerimizi yalanlayan ve kendilerine zulmeder olanların hali ne kötüdür!

178.Allah kimi aydınlatırsa o doğru yolda yürür. Kimi de karanlığa terk ederse işte onlar kaybedecek olanlardır.

179.Biz cinlerden ve insanlardan birçoğunu cehennem için yaratmış olduk. Onların kalpleri vardır kalpleriyle kavramazlar, gözleri vardır gözleriyle görmezler, kulakları vardır kulaklarıyla duymazlar. Onlar enam türü hayvanlar[33] gibidirler. Belki daha da düşük konumdadırlar. İşte onlar gerçeklerden nasipsiz olanlardır.

180.En güzel isimler Allah’a aittir. O’na o isimlerle dua edin O’na o isimlerle davet yapın. Onun isimleri hakkında yanlışa meyledenleri çarpıtma yapanları bırakın. Yakında yapıp ettiklerinin cezasını göreceklerdir.

181.Yarattıklarımızdan bir nesil vardır ki hakkın gereğince yol gösterirler ve hakkın gereğince adil olurlar.

182.Delillerimizi yalanlayanları anlamadıkları cihetle gitgide helake sürükleyeceğiz.

183.Onlara süre tanıyorum. Benim planım elbet sağlamdır.

184.Arkadaşlarında[34] bir cinnet hali olmadığını hiç mi düşünemiyorlar? O ancak gerçeği açıkça ortaya koyan bir uyarıcıdır.

185.Göklerin ve yerin hükümranlığına ve Allah’ın yaratmış olduğu herhangi bir şeye bakmıyorlar mı? Belki de süreçlerinin yaklaşmış olduğunu düşünemiyorlar mı? Bu uyarıdan sonra hangi söze inanabilecekler?

186.Allah kimi karanlığa terk ederse onu aydınlığa çıkarabilecek yoktur. Onları taşkınlıklarıyla bırakır bocalayıp dururlar.

187.Sana hesabın görülme vaktinin ne zaman gelip çatacağını soruyorlar. De ki: Onun bilgisi ancak Rabbimin katındadır. Onun vaktini Rabbimden başka açığa vurabilecek yoktur. Göklerde ve yerde çok ağır bir durumdur. O size ansızın gelecektir. Sanki sen onu biliyormuşsun da sana soruyorlar. De ki: Onun bilgisi ancak Allah katındadır velakin insanların çoğu anlamıyorlar.

188.De ki: Allah’ın gerek görmesi dışında kendim için bile bir fayda ya da zarar yetkisine sahip değilim. Gaybı bilecek olsaydım iyilik olanı çoğaltırdım, kötülük de bana dokunmazdı. Ben, inanacak olanlar için ancak bir uyarıcıyım, bir müjdeleyiciyim.

189.Sizi bir özden yaratan O’dur. Kendisinde sükûnet bulması üzere kişinin eşini de aynı özden kılmıştır. Eşine sarınıp yakın olunca eşi hafif bir hamileliği yüklendi ve onunla gezinir oldu. Hamilelik ağırlaşınca ikisi de Rableri olan Allah’a “Eğer bize salih bir evlat lütfedersen elbet şükredenlerden oluruz” diye yakarır oldular.

190.Ne zaman ki onlara salih bir evlat verdi lütfetmiş bulunduğu konusunda O’na[35] ortaklar kılmaya koyuldular. Oysa Allah onların kıldıkları ortaklardan beridir şanı yücedir.

191.Bir şey yaratamayan kendileri de yaratık olan şeyleri mi ortak kılıyorlar?

192.Bunlara bir yardımda bulunmaya güç yetiremeyecekleri gibi kendilerine bile bir yardımları olamaz.

193.Onları[36] yol göstermeye çağırsanız da sizi duyacak dikkate alacak değiller. Onlara ha seslenmişsiniz ha susmuşsunuz size karşı durumlarında bir değişme olmayacak.

194.Doğrusu Allah’tan başka çağırdıklarınız da sizin gibi birer kuldurlar. Eğer iddianızda doğru iseniz hadi onlara çağırın da size cevap versinler bakalım![37]

195.Onların yürüyebilecekleri ayakları, tutunabilecekleri elleri, görebilecekleri gözleri ya da işitebilecekleri kulakları mı var? De ki: Hadi ortak kıldıklarınıza çağırın da benimle ilgili planınızı kurun ve sakın bana göz açtırmayın!  

196.Benim velim Kitabı indiren Allah’tır. O, salihleri sahiplenir salihleri gözetir.

197.O’ndan başka çağırdıklarınız ne size yardım etmeye güç yetirebilirler ne de kendilerine yardım edebilirler. 

198.Onları[38] yol göstermeye çağırsanız da sizi duyacak değillerdir. Onların sana baktıklarını düşünürsün ama onlar görüyor değillerdir.[39]

199.Af yolunu tut kabul göreni öğütle, cahillerden uzak dur.

200.Şeytantan bir şekilde kışkırtmaya maruz kalırsan Allah’a sığın. Allah işitendir bilendir.

201.Bilinçli duyarlı olanlar şeytandan bir eğilime uğradıkları an düşünürler ve basiret sergilerler.

202.Cehalet sergileyenlerin[40] kardeşleri onları azgınlığa sürükler ve sonra da bırakmazlar.[41]

203.-Onlara durum hakkında bir delil getirmediğin zaman şöyle derler: delili kendin seçip alsaydın ya![42] De ki: Ben ancak Rabbimden bana vahiy buyrulana uyarım. Bu vahiyler inanacak olanlar için kaynağı Rabbiniz olan farkındalık sunumlarıdır, bir aydınlatmadır, bir rahmettir.

204.Kur’an okunduğu zaman ona kulak verin ve söyleneni dinleyin ki ola ki merhamet görürsünüz!

205.Rabbini içtenlikle yakararak, derin bir duyarlılıkla ve ses tonunu yükseltmeden sabah akşam an.[43] Sakın duyarsızlardan nasipsizlerden olma. 206.Doğrusu Rabbinin katındakiler O’na kulluktan geri durmazlar büyüklenmezler, O’na yöneliş üzere olurlar ve O’na tam teslimiyet üzere bulunurlar.

 

[1] Meleklerin Âdem’e secde etmesi Âdem’in yeryüzünde halife kılınacağı bildirisi karşısında meleklerin Orada bozgunculuk yapanı, kan dökeni mi kılacaksın? Biz senin değerlendirmen gereği yönelişte oluyoruz ve seni her tür yanlıştan beri görüyoruz” itirazları bağlamında gerçekleşen bir durumdur. (Bakınız Bakara 30-34) Olayı bu pencereden okuduğumuzda meleklerin Âdem’e secdesinin Âdem’in halifeliğini kabullenmeleri, bu halifeliğe kendilerini layık görme söyleminden vaz geçmeleri, Allah’ın bu bildirisine teslimiyet göstermeleri ve Allah’a cevap olarak “Elbet sen hakkıyla bilensin, en doğru kararı verensin” yönelimi ile teslimiyet göstermeleridir.

[2] Ömürlü melekler arasındaydı. Kovulmakla melek cin değil sıradan cin durumuna düştü. Bu düşüşü sebebiyle ömrü kısaltılmadı.

[3] Zalimlerden olursunuz, haddi aşanlardan olursunuz.

[4] Lafzen takva elbisesi

[5] İnananların Allah’ın dışında evliyası yoktur.

[6] Sadece Allah’a kul olduğunuz bilincini kuşanın…

[7] Görüntünüzden kimliğinize kadar bilinç edinin, güzelleşin.

[8] Allah

[9] Zamanı ne öne alabilirler ne de erteleyebilirler…

[10] Allah kelamında belirtilen akıbete uğrayacaklardır.

[11] Atalarımızı üzerinde bulduğumuza uyarız diyen zihinlerin akıbeti işte böyle olur.

[12] Cennet ile cehennemin arasındaki sırtın, tümseğin…

[13] Her bir kimseyi simalarından tanıyan Araf’takiler (Henüz cennetlik cehennemlik oldukları netleşmeyen beklemekte olanlar)

[14] Semud kavmine de

[15] Dişi deve

[16] Yeryüzünün düzlüklerinde

[17] AFEV: Silindiler, benlikten yoksun, hissiyatsız bir hal aldılar.

[18] Yani bu hayatın bir gerçeği normal bir durum diyorlar.

[19] Yanlışa alışmaları anlayışlarını şekillendirir de algılarını kaybederler.

[20] Hiç değilse bırak onlara tebliğimi yapabileyim.

[21] Bizim için de kedisine yöneleceğimiz bir sembol bir heykel diksene…

[22] Akılını çalıştırmayan, arzularını ölçü alan, hakka uymayan, gerçeğin peşinde olmayan bir topluluk olmuşsunuz!

[23] Sizi vahye muhatap kılmış sorumluluğunuzu öğretmiş yol göstermişken başka bir ilah mı arayayım!

[24] Musa Rabbiyle ahitleşmeye giderken yerine kardeşi Harun’u bırakmıştır. Belli ki buna bir ara vermiş ve buzağıya tapar olan kavmine dönmüş daha sonra on gece daha rabbiyle sözleşmede bulunmuştur. 148-155. Ayetlerle birlikte düşünmek gerekir.

[25] Musa peygamber böylece muhatap olduğunun kesinlikle Allah olduğuna, buyrukların Allah’ın buyrukları olduğuna kani olmuştur.

[26] Yani bir kitabın tedrisatından geçmemiş

[27] Nebi vahye muhatap olup Allah ile iletişim makamında olmayı, resul ise aldığı vahiyle insanlığı hakka davet etme görevini üstlenmeyi ifade eden bir kelimedir.

[28] Yani o resul, nitelikleri böyle olan vahiyleri tebliğ etmektedir. Yoksa kafasından helal ya da haram kılıyor emrediyor ya da yasaklıyor değildir.

[29] "Eheze" fiili Kur'an'da genellikle Allah'ın azap ile yakalaması anlamında kullanılmaktadır.

[30] Araf 172. ayet ne ruhlar alemini ne de doğumla birlikte ya da ergenlikle birlikte temsili bir ahitleşmeyi anlatıyor. Ayet diyor ki 59. ayette itibaren anlatılan tüm toplumlar, uyarılar ve helak oluşlar önlerinde atalarının durumu var iken ibret almayanların helak oluşları olarak Kur'an'da size ibret olarak sunulmaktadır. Dikkat edin de siz de onlar gibi bir helak oluşla "Evet, Rabbimizsin!" demek durumunda kalmayın.Geçmiş hayatlardan ibret alarak iman ederek helak gelmeden önce "Rabbimizsin" diyerek kazançlı olun, rahmete müstahak olun...

[31] Burada ayetler verildiği halde ayetlerden soyutlanıp şeytana kul olan kişiden kasıt kendisine vahyolunan peygamberler değildir. Bu ayette peygamberlerin tebliği olan ayetlerle yüzleştiği halde ya da hakikate ışık olan doğa ayetleriyle yüzleştiği halde o ayetleri dikkate almayarak şeytanın kuyruğu olan ve kendisini mahvoluşa sürükleyen kimselerin durumunun veciz bir şekilde anlatılması söz konusudur.

[32] Yani hiçbir bilinci hiçbir farkındalığı yoktur. Dünyaya dalıp gitmiştir.

[33] Enam türünden kasıt dört ayaklı çift toynaklı hayvanlardır. Dört ayaklı çift toynaklı hayvanların yenmesi helal olup çift toynaklı olmasına rağmen domuz eti pis yani sağlıksız olduğundan Bakara suresi 173. Ayette ve Maide suresi 3. Ayette haram kılınmıştır. Enam türü hayvanlar olarak evcil hayvanlar koyun, keçi, sığır ve deve güdülen hayvanlardır, kendilerinden faydalanılan hayvanlardır.

[34] Peygamberde

[35] Allah’a

[36] Allah’a ortak kılınanlara, Allah’a denk tutulanlara, Allah’ın dışında dua edilenlere, gavslara, kutuplara, evliyalara

[37] Azizler, ermişler, gavslar, kutuplar tıpkı sizin gibi bir kul iken ahirete göçmüş toprak olmuş ve tarafınızdan zan üzere kutsallaştırılmış kimselerdir. Sizin sandığınız gibi Allah’ın hükümranlığında zerre miktarı dahi bir ortaklıkları yoktur. Bu makam ve isimler de sizin ve atalarınızın uydurduğu isimlerden başka bir şey değildir.

[38] Allah’a ortak kılınanlara, Allah’a denk tutulanlara, Allah’ın dışında dua edilenlere, gavslara, kutuplara, evliyalara

[39] Burada Allah’tan başkalarına dua edenlere hitap edilerek durumları anlatılmaktadır. Allah’a ortak kılanlar (müşrikler) dualarında kendilerini duyacağını, imdada yetişeceğini sandıkları evliyalara seslenirler. O evliyaların(!) kendilerini gördüklerini gözettiklerini sanırlar ama aslında böyle bir şey yoktur.

[40] Lafzen Onların kardeşleri yani cehalet sergileyenlerin kardeşleri… Bir üsteki ayetler sorumlu davrananlardan olmayı, cahillerden olmamayı, cahillerden yüz çevirmeyi öğütlemektedir. Bu ayet cahillerin kardeşlerinin yani cehalet sergileyerek kardeş edindiklerinin kendilerini felakete sürüklemesi anlatılmaktadır.

[41] 197-198. Ayetlerde anlatılan Allah’ın dışındakileri yardıma çağıran, onları dost edinen kimseleri kardeş edindikleri şirkin yolcuları yani şeytanları sapkınlığa sürükler sonrada bırakmazlar.

[42] Beşer üstü bir peygamber mantığı istediği ayeti istediği an alabilen istediği mucizeyi istediği an getirebilen bir peygamber arzuladığı için peygamberliğe yakışanın istediği ayeti ve zamanını peygamberin kendisinin seçmesi ve getirmesi gerektiğini iddia ediyor.

[43] Mevcut namazlarda öğle ve ikindide sessiz okunması akşam, yatsı ve sabah namazlarında sesli okunması sebebiyle Bayındır hocamız bu ayeti öğle ve ikindi namazlarında sessiz okumanın delili olarak sunmaktadır. Hocamızın çevirisi şöyledir: “Öğle ve ikindide, yüksek olmayan bir sesle içten içe yalvararak Rabbini gizlice an. Sakın dikkatsizlik etme”. Hocamız dipnotta da şunu söylemektedir: “Öğle ve ikindi namazlarının sessiz kılınmasının delili bu ayettir” Oysa Bu yorumu doğru alırsak Isra suresi 110. Ayet tüm namazlar için genel bir okuma biçimi olarak bu durumu sunmuş olacağından bir tutarsızlık oluşacaktır. Kanaatimizce Allah bu ayetlerde namazda okuduğumuz Kur’an’ı sesli ya da sesiz okumamızın hükmünü belirtiyor değildir. Rabbimiz Allah’a yönelmiş kişinin duasında nasıl bir bilinç sahibi olması gerektiğini ve kimin huzurunda olduğunu unutmaması gerektiğini hatırlatmaktadır. Özellikle toplu dualarda yapılan edebiyat parçalama ve bağırıp çağırma şeklindeki dualar bu ayetlerin sunumuyla bağdaşmamaktadır. Bayındır hocamız her ne kadar günün ilk namazı öğledir yorumu üzerinden “ğuduv” kelimesini öğle vakti olarak yorumlasa da kelime günün ilk bölümü anlamındadır. Günün ilk bölümü ise şafak vaktiyle yani sabah namazının giriş vaktiyle başlar. Arapça sözlüklerde bu kelimeye fecirle güneşin doğuşu arasındaki zaman dilimi açıklaması da getirilmektedir. Bu bakımdan kanaatimizce Bayındır hocamızın söylemi doğru olmamaktadır. Eğer ayet namazdaki gizli ya da açıktan okumayı anlatsaydı sabah namazında surelerin sessiz okunması daha uygun olacaktı.

 

 
   
   
   
   
   
   
   
   
   
                                              
   
   
   
   
   
   
   
   
   
   
   
   
   
   
   
   
   
   
   

Mustafa Arıcan Ayas

Free Web Hosting