Kur'an'ın İkliminde

 

3.Ali İmran Suresi

BismillahirRahmanirRahim

1.Elif-Lâm-Mîm.

2.Allah ki O’ndan başka ilah yoktur, hayatın sahibidir, her şeyi yönetiminde tutandır.

3.Kitabı sana gerçeği ortaya koymak üzere öncesindekini doğrulayıcı olarak indirmiştir. Tevrat’ı ve İncil’i de indirmişti.

4.Bundan önce insanlar için doğrunun göstergesi onlardı. Ayırt edici gerçekleri indirmiştir.[1] Allah’ın delillerini dikkate almayanlara çetin bir azap olacaktır. Allah her şeye güç yetirendir, yanlışta ısrarın hesabını sorandır.

5.Yerde ve gökte Allah’a hiçbir şey gizli kalmaz.

6.Rahimlerde sizleri gerek gördüğü şekilde biçimlendiren O’dur. Ondan başka ilah yoktur, her şeye güç yetirendir, en doğru kararı verendir.

7.Kitabı[2] sana indiren O’dur. Onda hükmün net sunulduğu deliller vardır. Mesajın esası onlardır. Diğerleri çarpıtacak olanlar için benzeşiklik arz ediyor olanlardır.[3] Kalplerinde eğrilik olanlar fitne çıkarmak ve istedikleri gibi yormak için[4] ondan benzeşiklik arz edenlerin arayışına girerler. Oysaki mesajın gerçek kastını ortaya koymayı ancak Allah bilir.[5] İlimde tutarlı duruşu olanlar “Biz ona inandık, hepsi Rabbimizin katındandır” derler.[6] Sadece yaklaşımı makul olanlar anlayabilir öğüt alabilir.

8.Rabbimiz! Bizi aydınlattıktan sonra kalplerimizi eğik kılma! Bize katından bir rahmet bağışla. Rahmet buyuracak ikram edecek sensin!

9.Rabbimiz! Tereddüde yer olmayan bir günde insanları bir araya toplayacak sensin! Elbet Allah vaadinden caymaz. 

10.İnkârcı olanları malları da çocukları da Allah’tan gelecek olana karşı hiçbir şekilde korumayacaktır. Onlar ateşin yakıtıdırlar.

11.Tıpkı Firavun ailesinin ve öncesindekilerin durumu gibi. Delillerimizi yalanladılar ve Allah onları günahlarıyla yakaladı. Allah cezalandırması şiddetli olandır.

12.İnkârcı olanlara de ki: Kaybedeceksiniz ve cehenneme doldurulacaksınız. Ne kötü yataktır!

13.Karşı karşıya gelmiş iki birlikte elbet sizin için bir delil vardı. Biri Allah yolunda çarpışıyordu diğeri göz bakışıyla onları kendilerinin iki misli gören inkârcılardı.[7] Allah gerek gördüğünü yardımıyla destekler. Basiretli olanlar için elbet bunda bir ibret vardır.

14.Kadın, çocuk, kantar kantar altın ve gümüş, olgun atlar, enam türü[8] hayvanlar, ekinler ve benzeri arzulanan şeylere ilgi duymak insanlara çekici kılınmıştır. Bunlar dünya hayatının nasipleridir. Oysa erişilebilecek olanın en güzeli Allah katındadır.

15.De ki: Size bunlardan daha iyisini haber vereyim mi? Bilinçli duyarlı olanlar için Rablerinin katında kendisinde kalıcı olacakları içerisinden ırmaklar akan cennetler, çeşit çeşit tertemiz nimetler ve Allah’tan bir hoşnutluk olacaktır. Allah kullarını görendir.

16.Onlar ki “Rabbimiz! Sana inandık, günahlarımızı bağışla, bizi ateşin azabından koru!” derler.

17.Sabır gösterirler, doğruluk üzeredirler, itaatkâr davranırlar, gereğince harcama yaparlar, seher vakitlerinde mağfiret dilerler.

18.Allah, kendisinden başka ilah olmadığına bizzat tanıklık eder. Melekler ve hakkaniyeti gözeten ilim sahipleri de tanıklık ederler. O’ndan başka ilah yoktur, her şeye güç yetirendir, en doğru kararı verendir.

19.Allah katında din İslam’dır. Kitaba muhatap olunanlar kendilerine ilim geldikten sonra sırf aralarındaki sınır tanımazlıklar[9] yüzünden ayrılığa düştüler. Kim Allah’ın delillerini inkârcı olursa elbet Allah hesabı seri olandır! 

20.Seninle tartışmaya girerlerse de ki: Ben tüm benliğimle Allah’a teslim oldum. Bana uyanlar da teslim oldular. Kitaba muhatap olunanlara[10] ve kitaptan yoksun bulunanlara[11] de ki: Siz de teslim oldunuz mu? Eğer teslim olurlarsa aydınlığa ererler, ama yüz çevirirlerse sana düşen ancak tebliğdir. Allah kullarını görmektedir.

21.Allah’ın delillerini inkârcı olanlara, haksız yere nebileri öldürenlere, insanlardan hakkaniyeti öğütleyenleri öldürenlere acıklı bir azabı müjdele! 22.Onlar dünyada da ahirette de amelleri boşa gitmiş olanlardır. Onların yardımcıları olmayacaktır.

23.Kitaptan bir nasip verilmiş olanları görmedin mi? Aralarındaki hükmü ortaya çıkarması üzere Allah’ın kitabına çağrılıyorlar da onlardan bazıları yanlışa yönelerek yüz çeviriyorlar.

24.Böyle olması onların “Ateş bize sayılı günler dışında dokunacak değildir” demeleri yüzündendir. Onları, dinlerinde edindikleri yalanları aldattı. 

25.Peki, tereddüde yer olmayan bir günde onları topladığımızda ve kimseye haksızlık edilmeyip herkese kazancı verildiğinde nasıl olacak?

26.De ki: Hükümranlığın sahibi olan Allah’ım! Mülkü gerek gördüğüne verir gerek gördüğünden alırsın, gerek gördüğünü aziz kılar gerek gördüğünü zelil kılarsın. İyilik senin elindedir. Elbet sen her şey üzerinde takdiri olansın.[12]

27.Geceyi gündüze katar gündüzü geceye katarsın.[13] Ölüden diriyi çıkarır diriden ölüyü çıkarırsın. Gerek gördüğüne hesapsızca rızık verirsin.

28.İnananlar, inananlara karşı inkârcıları veli edinmesinler. Onlardan korunma amaçlı bilinçli duyarlı olmanız dışında kim bunu yaparsa yaptığı Allah’ın hiçbir hükmüne sığmaz. Allah bizzat kendisi sizi uyarıyor. Dönüş Allah’adır!

29.De ki: İçinizdekileri gizleseniz de açığa vursanız da Allah bilir. Göklerdekileri de yerdekileri de bilir. Allah her şey üzerinde takdiri olandır.

30.Yaptığı iyilikleri de kötülükleri de hazır bulacağı gün kişi ister ki keşke kötülükler kendisinden çok uzak olsa. Allah sizi bizzat kendisi uyarıyor. Allah kullarına çok merhametlidir.

31.De ki: Allah’ı seviyorsanız bana uyun ki Allah da sizi sevsin ve günahlarınızı bağışlasın. Allah mağfiret edicidir, iyilikle muamele edicidir.

32.De ki: Allah’a ve resule itaat edin. Eğer yüz çevirirlerse elbet Allah inkârcıları sevmez!

33.Doğrusu Allah Âdem’i, Nuh’u, İbrahim ailesini ve İmran ailesini âlemler üzerine seçkin kıldı.

34.Onlar birbirinden gelen bir nesildi. Allah işitendir, bilendir.

35.İmran’ın hanımı demişti ki: Rabbim! Ben karnımdakini yoluna vakfederek sana adadım. Benden kabul eyle. Elbet sen işitensin, bilensin!

36.Ne zaman onu dünyaya getirdi dedi ki: Rabbim! Onu kız doğurdum. Zaten onun ne doğurduğunu ve erkeğin kız gibi olmadığını en iyi bilen Allah’tı.  Ona Meryem ismini verdim. O ve soyu hakkında lanetli şeytandan sana sığınıyorum.

37.Rabbi, Meryem’e hüsnü kabul gösterdi ve onu güzel bir bitki gibi yetiştirdi. Onu Zekeriya’nın himayesine verdi. Zekeriya ne zaman mihraba onun yanına girse yanında bir rızık bulurdu. “Meryem! Bu sana nereden geliyor?” dedi. Dedi ki: Allah katındandır. Allah gerek gördüğünü hesapsızca rızıklandırır!

38.Zekeriya orada Rabbine dua etti. “Rabbim! Bana katından uygun bir nesil bağışla, elbet sen duayı işitensin!” dedi.

39.Mihrapta yönelimde bulunmaya durmuşken melekler ona seslendi: Kaynağı Allah olan bir sözü doğrulayıcı olarak ve önder, iffetli, nebi bir kişilik olarak Salihlerden olacak Yahya’yı Allah sana müjdeliyor.[14]

40.“Rabbim! İhtiyarlık bana çökmüşken ve kadınım da kısırken nasıl çocuğum olabilir?” dedi. “Öyle de olsa Allah gerek gördüğünü yapar!” buyurdu.

41.“Rabbim! Bana bir delil göster.” dedi. “Üç gün boyunca insanlara işaretleşme dışında konuşamaman sana delildir! Rabbini çokça an, sabah akşam yönelişte ol!” buyurdu.

42.Vaktiyle melekler şöyle seslenmişlerdi: Ey Meryem! Allah seni seçti, arındırdı, âlemin kadınlarına seçkin kıldı.

43.Ey Meryem! Rabbine itaatkâr ol, tam teslimiyet göster ve gönülden teslimiyet sergileyenlerle teslimiyet üzere ol.

44.Bunlar sana vahiy buyurduğumuz gaybın haberlerindendir. Hangisi Meryem’i himayesine alacak diye kalemlerini attıklarında sen orada değildin. Tartıştıkları vakit sen yanlarında değildin.

45.Vaktiyle melekler şöyle seslenmişlerdi: Ey Meryem! Rabbin, kaynağı kendisi olan bir söz ile seni müjdeliyor: “Dünya ve ahirette itibarlı ve Allah’a yakın bulunanlardan olacak ismi Meryem oğlu İsa Mesih bir çocuk![15]  

46.İnsanlara beşikteyken de yetişkin[16] iken de konuşacak, Salihlerden olacak.

47.“Rabbim! Bana bir beşer dokunmamışken nasıl çocuğum olabilir?” dedi. Buyurdu ki “Öyle de olsa Allah gerek gördüğünü yaratır. Bir işe hükmeylediği zaman onun için sadece “ol!” der. Sonuçta oluşum gerçekleşir.

48.Allah ona kitabı ve hikmeti, Tevrat’ı ve İncili öğretecek.

49.İsa İsrailoğullarına bir resul olarak şöyle demişti: Ben size kaynağı Rabbiniz olan bir delil ile geldim. Size çamurdan kuş görüntüsünde bir şekil yaparım, ona üflerim Allah’ın yasasınca kuş olur. Allah’ın yasasınca körü ve alaca hastalığına tutulanı[17] iyileştiririm, ölülerin dirilmesini sağlarım, yediklerinizi ve evlerinizde biriktirdiklerinizi size haber veririm. Eğer inanacaksanız elbet size bunda bir delil olacaktır!

50.Tevrat’tan önümde olanı doğrulayıcı ve sizlere haram kılınan bazı şeyleri helal kılıcı olarak, kaynağı Rabbiniz olan bir delil ile size geldim. Allah’a bilinçli duyarlı olun ve bana uyun!

51.Allah benim de rabbimdir sizin de rabbinizdir. O’na kul olunuz. Dosdoğru doğru yol işte budur! 

52.İsa onlardaki inkârcılığı hissedince dedi ki: Allah’a giden yolda bana yardımcı olacaklar kimlerdir? Havariler şöyle dediler: Allah’ın yolunun yardımcıları bizleriz, biz Allah’a inandık, Allah’a teslimiyet üzere olduğumuza tanık ol.

53.Rabbimiz! İndirdiğine inandık ve resule uyduk, bizi şahitlerle[18] beraber yaz!

54.Plan kurdular Allah da plan kurdu. Allah plan kuranların en iyisidir.

55.Bir vakit Allah şöyle buyurmuştu: Ey İsa! Seni vefat ettireceğim, katıma yükselteceğim.[19] Seni inkârcı olanlardan arındıracağım ve sana uyanları huzura çıkış gününe kadar inkârcı olanlardan üstün tutacağım. Sonra dönüşünüz banadır, ayrılığa düştüğünüz konularda aranızda ben hükmedeceğim.

56.İnkârcı olanları dünya ve ahirette şiddetli bir azaba uğratacağım, bir yardımcıları da olmayacak!

57.İnanan ve uygun davranışlarda bulunanlara ise Allah ecirlerini tam olarak ödeyecektir. Allah, hak tanımazları sevmez. 

58.Bu sana okuduklarımız delillerdendir ve en doğru hükmü ortaya koyan zikirdendir.

59.Allah katında İsa’nın durumu Âdem’in durumu gibidir. O’nu topraktan yaratmış sonra ona ol demişti, sonuçta oluşum gerçekleşmişti.

60.Gerçek Rabbinden gelendir artık şüphe edenlerden olma!

61.İlim sana ulaştıktan sonra bu hususta kim seninle tartışmaya girerse de ki: Hadi! Çocuklarımızı çocuklarınızı, kadınlarımızı kadınlarınızı, bizleri sizleri çağıralım da sonra dua edelim Allah’ın lanetini yalancıların üzerine kılalım.  

62.Doğrusu işin gerçeğinin sunumu bu şekildedir. Allah’tan başka ilah yoktur. Allah her şeye güç yetirendir, en doğru kararı verendir.

63.Eğer yüz çevirirlerse elbet Allah bozguncuları bilendir.

64.De ki: Ey Kitap ehli! Sizinle bizim aramızda aynı değeri ifade eden bir söze geliniz! Allah’tan başkasına kul olmayalım, O’na hiçbir şeyi ortak kılmayalım, birbirilerimizi Allah’tan başka rabler edinmeyelim![20] Eğer yüz çevirirlerse deyin ki: Bizim Allah’a teslimiyet üzere olduğumuza tanık olun!

65.Ey Kitap ehli! İbrahim hakkında niçin tartışmaya giriyorsunuz? Hâlbuki Tevrat ve İncil kesinlikle ondan sonra indirilmiştir, akıl edemiyor musunuz?

66.İşte sizler böyle kimselersiniz! Bilginiz olan bir konuda tartışıyorsunuz, bilginiz olmayan bir konuda ne diye tartışıyorsunuz?  Allah bilir siz bilmezsiniz!

67.İbrahim Yahudi de Hıristiyan da değildi. Lakin o gerçeklik üzere yönelimde olandı,[21] teslimiyet üzere olandı.[22] Ortak kılanlardan değildi.

68.Elbet insanların İbrahim’e daha layık olanı ona uyanlardır, bu nebidir ve inananlardır. Allah inananların velisidir.

69.Kitap ehlinden bir zümre istedi ki keşke sizi yanlışa sürükleyebilseler. Sadece kendilerini karanlığa gömüyorlar da farkında değiller.

70.Ey Kitap ehli! Tanık olduğunuz halde niçin Allah’ın delillerini inkârcı oluyorsunuz?

71.Ey Kitap ehli! Ne diye hakkı batılla karıştırıyorsunuz ve gerçeği bile bile gizliyorsunuz? 

72.Kitap ehlinden bir grup şöyle dediler: İnananlara indirilene günün başlangıcında inanın günün sonunda inkârcı kesilin, ola ki onlar da dönerler.

73.Sizin dininize uyandan başkalarına inanmayın! De ki: Size verilenin bir benzerinin başkasına da verilmesi konusunda yahut Allah’ın, katında olanla ilgili başkalarının sizinle yaptıkları tartışmalarda gerçek doğru sunum Allah’ın yaptığı sunumdur. De ki: Lütuf Allah’ın elindedir, gerek gördüğüne verir. Allah rahmeti geniş olandır, bilendir.

74.Rahmetini gerek gördüğüne has kılar. Allah büyük lütuf sahibidir.

75.Kendisine kantar dolusunca bir şeyi emanet etsen onu sana geri ödeyecek olan da Kitap ehlindendir bir dinar kadarını emanet etsen tepesine binmedikçe onu sana geri vermeyecek olan da onlardandır. Bu onların “Ümmiler”[23] hakkında bir sorumluluğumuz yoktur.” demeleri yüzündendir. Bile bile Allah’a karşı yalan söylerler.

76.Bilakis kim ahdine uygun davranır ve bilinçli duyarlı olursa elbet Allah bilinçli duyarlı olanları sever.

77.Doğrusu Allah’a verdikleri söze ve yeminlerine karşılık az bir bedeli satın alanların ahirette bir nasipleri olmayacaktır. Allah huzura çıkış gününde onlara konuşmayacak ve taraflarına bakmayacaktır. Onları aklamayacaktır. Onlar için acıklı bir azap olacaktır.

78.Doğrusu onlardan bazıları var ki kitaptan sanasınız diye dillerini kitaba doğru eğip bükerler, oysa kitaptan değildir. Bu, Allah katındandır derler, oysa Allah katından değildir. Bile bile Allah hakkında yalan söylerler.

79.Bir beşer için Allah’ın kendisine kitap, hüküm ve nebilik vermesinden sonra insanlara “Allah’ın yanı sıra bana da kullar olunuz” demesi olacak şey değildir. Lakin “Kitaptan öğrettiğiniz ve öğrendiğiniz dersler gereği Rabbe bağlı kimseler olunuz” der.

80.Size melekleri ve nebileri rabler edinmenizi öğütlemesi de olacak şey değildir. Allah’a teslimiyet gösteren kimseler olmanızdan sonra size hiç inkârcılığı öğütler mi?

81.Vaktiyle Allah nebilerin kesin sözünü almıştı: Size kitap ve hikmet verdikten sonra, yanınızdakini doğrulayan bir resul geldiğinde ona mutlaka inanacaksınız ve yardımcı olacaksınız! Şunu da söylemişti: Kabullendiniz mi, üzerinize yüklediğim bu ağır yükü üstlendiniz mi? “Kabullendik” demişlerdi. “Tanık olun ben de sizinle birlikte tanık olanlardanım!” buyurmuştu. 

82.Artık kim bundan sonra yüz çevirirse işte onlar yalpalayan kimselerdir!

83.Allah’ın dininden başkasını mı arıyorlar? Göklerde ve yerde ne varsa ister istemez O’na teslim olmuştur, O’na döndürülecekler!

84.De ki: Biz inandık Allah’a ve bize indirilene; İbrahim, İsmail, İshak, Yakup ve torunlarına indirilene; Rablerinden Musa, İsa ve diğer nebilere verilene. Onların hiçbirini diğerinden ayırmayız. Biz Allah’a teslimiyet üzereyiz.

85.Kim İslam’dan başka bir din ararsa bu ondan asla kabul edilmeyecek ve o, ahirette kaybedenlerden olacaktır.

86.İnançlarından sonra inkârcı olan bir toplumu Allah nasıl doğruya iletsin? Hem de resulün gerçek olduğuna ve kendilerine apaçık deliller geldiğine tanık olmuşlardır. Allah hak tanımaz olanları doğruya iletmez. 

87.Böylelerinin cezası Allah’ın da meleklerin de tüm insanlığın da lanetinin üzerlerine olmasıdır.

88.Lanette kalıcıdırlar. Onlardan yana azap hafifletilmez ve taraflarına bakılmaz.

89.Ancak bu yanlıştan sonra tövbe eden ve düzeltici davrananların durumları farklıdır. Elbet Allah bağışlayıcıdır, iyilikle muamele edicidir.

90.Tabi inançlarından sonra inkârcı olan sonra da inkârcılığı ziyadeleştirenlerin tövbeleri asla kabul görmeyecektir. Onlar karanlığa gömülmüşlerdir. 

91.Doğrusu inkârcı olan ve inkârcılar olarak ölenler dünya dolusu altını feda edebilselerdi yine de onlardan kabul edilmezdi. Onlar için acıklı bir azap olacaktır, bir yardımcıları da yoktur.  

92.Sevdiğiniz şeylerden gereğince harcamadıkça iyiliğe eremezsiniz. Neyi gereğince harcarsanız Allah onu bilir.

93.“Tevrat’ın indirilmesinden önce İsrail’in[24] kendisine haram kıldığı dışında tüm yiyecekler İsrail oğullarına helaldi”[25] dediler.[26] De ki: Eğer doğruysanız getirin Tevrat’ı okuyun bakalım!

94.Bundan sonra kim Allah hakkında gerçek dışı bir söylem üretirse onlar hak tanımaz kimselerdir. 

95.De ki: Allah doğruyu sunmuştur. Gerçeklik üzere yönelimde olarak[27] İbrahim’in yoluna uyunuz! O ortak kılanlardan değildi.

96.Doğrusu âlemler için, mübarek ve aydınlatıcı bir konumda olan, İnsanlar için kurulmuş ilk ev Mekke’de olandır.

97.Apaçık deliller ve İbrahim’in makamı oradadır. Kim oraya girerse emniyette olur. Yoluna gücü yetenlerin o evi haccetmesi Allah’ın insanlar üzerindeki bir hakkıdır. Kim inkârcı kesilirse elbet Allah âlemlere muhtaç olmaktan beridir![28]

98.De ki: Ey Kitap ehli! Niçin Allah’ın delillerini inkârcı oluyorsunuz? Allah yaptıklarınıza şahittir!

99.De ki: Ey Kitap ehli! Gerçeğe tanık olduğunuz halde niçin bir çarpıklık arayarak inananları Allah’ın yolundan uzak tutmaya çalışıyorsunuz? Allah yaptıklarınızdan habersiz değildir!

100.Ey İnananlar! Kitaba muhatap olunanlardan bazıları var ki onlara uyarsanız inancınızdan sonra sizi inkârcılığa sürüklerler.

101.Size Allah’ın delilleri sunulurken ve Allah’ın resulü aranızdayken nasıl inkârcı olursunuz? Kim Allah’a bağlanırsa dosdoğru yola iletilmiş olur. 

102.Ey İnananlar! Allah’a karşı gereğince hakkıyla duyarlı olun! Mutlaka Allah’a teslimiyet göstermiş kimseler olarak ölün.

103.Hep birlikte Allah’ın ipine tutunun, ayrılığa düşmeyin.[29] Allah’ın üzerinizdeki nimetini hatırlayın. Birbirinize düşman iken gönüllerinizi birleştirmişti de onun nimeti sayesinde kardeş olmuştunuz. Ateşten bir çukurun kenarında iken sizi oradan kurtarmıştı. Allah böylece delillerini sizin için açıklıyor ki belki doğru yol alırsınız.

104.İyiliğe çağıran, iyilik olarak kabul gören durumu öğütleyen, kötülüğe engel olan nesil sizden olsun. Ferahlığa mutluluğa erecek olanlar onlardır.

105.Kendilerine apaçık belgeler gelmişken bölünüp parçalanan ve ayrılığa düşen kimseler gibi olmayın. Böyle kimseler için büyük bir azap olacaktır.

106.O gün yüzler var ki ak olacak, yüzler var ki simsiyah kesilecek! Yüzleri simsiyah kesilenlere “İnancınızdan sonra inkârcı mı kesildiniz? İnkârcılar olmanız gereğince tadın azabı!” denecektir.

107.Yüzleri ak olanlar Allah’ın rahmetinde olacaktır. Rahmette kalıcı olacaklardır.

108.Bunlar gerçeği ortaya koymak üzere sana okuduğumuz Allah’ın delilleridir. Yoksa Allah âlemler için zulüm murat ediyor değildir.

109.Göklerde ve yerde ne varsa hepsi Allah’ındır. Bütün işler sonuçta Allah’a dayanır.

110.İnsanlık için çıkarılmış en iyi nesil sizlersiniz. İyilik olarak kabul gören durumu öğütler kötülüğü menedersiniz, Allah’a inanırsınız. Kitap ehli de inansaydı elbet onlar için de iyi olurdu. İnananları da var ama çokları yalpalayan kimselerdir.

111.Sizi, eziyet verme dışında bir zarara uğratamazlar. Sizinle savaşırlarsa arkasın geri dönüp kaçarlar, sonra yardım da göremezler.

112.Allah’a ve insanlara olan taahhütlerine bağlı olmadıkları sürece nerede olurlarsa olsunlar zilletin altında ezileceklerdir, Allah’tan bir gazaba uğrayacaklar ve üzerlerine sefalet çökecektir. Böyle olması Allah’ın delillerini inkârcı olmaları ve hakka uymayıp nebileri öldürmeleri gereğincedir. Böyle olması başkaldırmaları ve saldırgan olmaları gereğincedir.

113.Hepsi aynı değildir. Kitap ehlinden gece vakitleri Allah’ın delillerini okuyan ve tam teslimiyet üzere olan sağlam bir nesil de bulunmaktadır.

114.Allah’a ve ahiret gününe inanırlar, iyilik olarak kabul gören durumu öğütlerler, kötülüğü menederler ve iyiliklere koşuşurlar. Onlar Salihlerdendir.

115.İyilik olarak yaptıkları asla görmezden gelinmeyecektir. Allah bilinçli duyarlı olanları bilendir. 

116.Doğrusu İnkârcı olanları malları da çocukları da Allah’tan gelecek olana karşı hiçbir şekilde korumayacaktır. Onlar ateşin mahkûmudurlar, orada kalıcıdırlar.

117.Onların şu dünya hayatında yaptıkları sunumların durumu, keskin bir soğuğu taşıyan hava akımının isabet edip de mahvettiği, kendilerine zulmetmiş bir toplumun ekinine benzer. Allah onlara zulmetmedi lakin onlar kendilerine zulmeder oldular.

118.Ey İnananlar, sizden olanlardan başkasını sırdaş edinmeyin! Onlar size zahmet vermekten geri durmazlar, sıkıntıya düşmenizi isterler. Kinleri nefretleri ağızlarından belirir. İçlerinde sakladıkları daha da kötüdür. Eğer akıl edecek olursanız delillerimizi sizin için açıklamış bulunuyoruz.

119.İşte sizler onları seviyorsunuz ama onlar sizi sevmiyorlar. Siz kitapların tamamına inanıyorsunuz ama onlar sizinle karşılaştıklarında inandık diyorlar, baş başa kaldıklarında size olan kinlerinden parmaklarını ısırıyorlar. De ki: Kininizden kahrolun! Elbet Allah kalplerin özünü bilendir.

120.Size bir iyilik dokunsa fenalarına gider. Başınıza bir kötülük gelse sevinirler. Eğer Sabreder ve bilinçli duyarlı olursanız hiçbir şekilde planları size zarar veremez. Allah yaptıklarını çepeçevre kuşatmıştır.

121.Vaktiyle ailenin yanından erkenden ayrılmış, müminleri savaş için mevzilerine yerleştiriyordun. Allah işitendir, bilendir.

122.Sizden iki taife başarısız olmaktan tedirgin düşmüştü. Oysa Allah onların velisi idi. İnananlar ancak Allah’ı vekil edinsinler.

123.Hem zayıf olduğunuz halde Allah size Bedir’de yardım etmişti. Allah’a bilinçli duyarlı olun, ola ki şükredersiniz.

124.İnananlara diyordun ki: İndirilecek üç bin melekle Rabbinizin imdadınıza erişmesi size yetmez mi?

125.Evet, eğer sabır gösterir ve bilinçli duyarlı olursanız hemen şimdi üzerinize gelseler bile Rabbiniz görevlendirilmiş beş bin melek ile imdadınıza yetişecektir.

126.Allah bunu sırf size müjde olsun ve böylece kalpleriniz yatışsın diye yaptı. Bu yardım ancak her şeye güç yetiren ve en doğru kararı veren Allah tarafındandır.

127.İnkârcı olanlardan bir tarafı durdurmak yahut sindirmek böylece başaramadan dönmelerini sağlamak içindir. 

128.Meselede senin hiçbir yetkin yoktur. İster onlara rahmetiyle yönelir ister onları azabına uğratır. Sonuçta onlar hak tanımaz kimselerdir.

129.Göklerde ve yerde ne varsa hepsi Allah’ındır. Gerek gördüğünü bağışlar gerek gördüğüne azap eder.[30] Allah mağfiret edicidir, iyilikle muamele edicidir.

130.Ey İnananlar, katlaya katlaya faiz yemeyin! Allah’a bilinçli duyarlı olun ki belki ferahlığa mutluluğa erersiniz!

131.İnkârcılar için hazırlanan ateşe karşı bilinçli duyarlı olun.

132.Allah’a ve resule itaat edin ki belki merhamete uğrarsınız.

133.Rabbinizden olan bağışlanmaya, genişliği gökler ile yer kadar olan cennete koşun. Bilinçli duyarlı olanlar için hazırlanmıştır.

134.Onlar ki bollukta ve darlıkta gereğince sunumlar yaparlar, öfkelerini yutarlar ve insanları bağışlarlar. Allah gereğince davrananları sever. 

135.Onlar ki çirkin bir iş yaptıklarında yahut kendi benliklerine zulmettiklerinde Allah’ı hatırlarlar ve günahları için bağışlanma dilerler. Allah’tan başka günahları kim bağışlayabilir? Onlar, bile bile yanlışlarında ısrarcı olmazlar. 

136.Onlara verilecek karşılık Rablerinden olacak bir bağışlanmadır ve içerisinden ırmaklar akan cennetlerdir. Orada kalıcıdırlar.  Gereğini yapanların ecri ne güzeldir.

137.Sizden önce nice hayatlar geçmiştir. Yeryüzünde dolaşın da yalancıların sonunun nasıl olduğuna bakın!

138.Bu, insanlar için bir açıklamadır ve bilinçli duyarlı olanlar için bir aydınlatmadır, bir öğüttür.

139.Gevşemeyin üzülmeyin eğer inanıyorsanız üstün olanlar sizlersiniz.

140.Eğer siz bir yara alıyorsanız karşınızdakiler de benzeri bir yara almıştır. Böyle günlerin insanlar arasında dolaşımını sağlarız. Allah’ın inananları ayırt etmesi ve aranızdan şahitler edinmesi üzere bu böyledir. Allah, hak tanımazları sevmez.

141.Allah’ın inananları arındırması ve inkârcıların kökünü kazıması üzere bu böyledir.

142.Yoksa Allah, aranızdan gayret gösterenleri ayırt etmeden, sabır gösterenleri ayırt etmeden cennete gireceğinizi mi sandınız?

143.Oysa kendisiyle yüzleşmeden önce ölümü arzuluyordunuz! İşte onu gördünüz ve bakınıyorsunuz!

144.Muhammed ancak bir resuldür. Ondan önce de nice resuller gelip geçmiştir. O ölür ya da öldürülürse gerisin geri mi döneceksiniz? Kim arkasın geri dönerse Allah’ı hiçbir zarara uğratamaz. Allah şükredenleri ödüllendirecektir.

145.Süreci olan bir yasa üzere Allah’ın yasasınca olmadıkça bir kimsenin ölmesi olacak şey değildir. Kim dünya nimetini isterse ondan ona veririz. Kim ahiret nimetini isterse ondan da ona veririz. Şükredenleri ödüllendireceğiz.

146.Nice nebiler ve yanlarındaki Rabbe bağlı kimseler savaştılar. Allah yolunda başlarına gelenden dolayı gevşeklik göstermediler, zayıflık etmediler ve boyun eğmediler. Allah sabredenleri sever.

147.Onların “Rabbimiz! Günahlarımızı ve davranışlarımızdaki aşırılığımızı bağışla, ayaklarımıza sebat ver ve inkârcılara karşı yardımcımız ol!” demelerinden öte bir söylemleri olmadı.

148.Sonuçta Allah onlara dünya nimetini ve ahiret nimetinin güzelliğini verdi. Allah gereğince davrananları sever.

149.Ey inananlar! Eğer inkârcı olanlara uyarsanız sizi gerisin geri çevirirler, kaybedenler olursunuz!

150.Oysa sizin Mevla’nız Allah’tır. O, yardım edenlerin en iyisidir!

151.Bir yetki verdiğine dair hiçbir kanıt indirmediği şeyleri Allah’a ortak kılmaları sebebiyle, İnkârcı olanların kalplerine korku salacağız. Onların varacağı yer ateştir. Hak tanımazların yeri ne kötüdür! 

152.Allah’ın yasasınca onların köklerini kazıdığınız sırada Allah size vaadini doğrulamış oluyordu. Sonunda size hoşunuza gideni göstermişken azminiz kırıldı, emir[31] konusunda tartıştınız ve emre karşı geldiniz. Dünyayı isteyeniniz de vardı ahireti isteyeniniz de vardı. Sonra sizi sınamak üzere düşmanlarınızdan geri tuttu. Yine de sizi bağışlamış bulunuyor. Allah inananlara lütuf sahibidir. 

153.Siz yukarı doğru kaçışırken ve kimseye dönüp bakmazken resul arkanızdan size sesleniyordu. Elinizden kaçırdığınıza ve başınıza gelene üzülecek haliniz kalmaması üzere sizi kederden kedere uğrattı.  Allah yaptıklarınızdan haberlidir. 

154.Sonra o kederin ardından üzerinize, aranızdan bir taifeyi etkisi altına alan bir eminlik ve sükûnet indirdi. Bir taife ise kendi nefislerinin derdine düşmüş, cahiliye anlayışı üzere gerçeği dikkate almaksızın Allah hakkında zan besliyordu. Diyorlardı ki: İş neticede bize mi bağlı? De ki: Elbet iş neticede tümüyle Allah’ın yetkisi dâhilindedir. Senin yanında açığa vuramadıklarını içlerinde gizliyorlar. Diyorlar ki: İş netice de bir şekilde bize bağlı olsaydı burada öldürülmezdik. De ki: Evlerinizde de olsaydınız kendileri için öldürülmek belli yasalar dâhilinde geçerli kılınanlar yıkılacakları yere mutlaka çıkarlardı.[32] Allah’ın, içinizde olanı sınaması ve kalplerinizde olanı ayıklaması üzere durum budur. Allah kalplerin özünü bilendir.

155.İki ordu karşı karşıya geldikleri gün aranızdan kaçmaya yeltenenleri bazı eylemleri vesilesiyle şeytan hataya sürüklemek istedi. Allah onları da bağışlamış bulunuyor. Elbet Allah mağfiret edicidir, makul muamele edicidir. 

156.Ey inananlar! Yeryüzünde sefere çıkmış ya da gazaya katılmış kardeşleri hakkında “Yanımızda kalsalardı ölmezlerdi, öldürülmezlerdi!” demekte olan inkârcı kesilenler gibi olmayın! Kalplerinde Allah’ın bir hasret kılması üzere böyle konuşuyorlar. Hayatı veren de Allah’tır hayatı sonlandıran da. Allah yaptıklarınızı görendir. 

157.Allah yolunda öldürülür ya da ölürseniz Allah’tan olacak bir bağışlanma ve rahmet elbet onların biriktirdiklerinden iyidir.

158.Zaten ölseniz de öldürülseniz de mutlaka Allah’ın huzurunda toplanacaksınız.

159.Allah’tan bir rahmet ile onlara yumuşak davrandın. Eğer kaba, katı yürekli olsaydın etrafından dağılıp giderlerdi. Onları bağışla, onlar için bağışlanma dile. Yapılacak işler konusunda onlarla istişare et. Kararı verdiğin an Allah’ı vekil edin.  Allah kendisini vekil edinenleri sever.

160.Allah size yardım ederse sizi yenebilecek yoktur, sizi yardımsız bırakırsa sonra size kim yardım edebilir? İnananlar ancak Allah’ı vekil edinsinler! 

161.Bir nebi için emanete hıyanet olacak şey değildir. Kim emanete hıyanet ederse huzura çıkış günü hıyanetiyle gelir. Sonra herkese kazandığı tam ödenir, kimseye haksızlık edilmez.

162.Allah’ın rızasına uyan kimse Allah’ın gazabına uğramış ve varacağı yer cehennem olan kimse gibi mi olur? Ne kötü sonuç!

163.Onlar Allah katında derece derecedirler. Allah yaptıklarını görendir.

164.Allah aralarından bir resul göndermekle inananlara büyük bir iyilikte bulunmuştur. Onlara Allah’ın delillerini okuyor, onları arındırıyor, onlara kitabı ve hikmeti öğretiyor. Oysa daha önceleri net bir yanlışın içindeydiler.

165.Onlara iki mislini tattırmış olmanıza rağmen musibet sizin başınıza gelince “Bu neden böyle oldu?” diye söyleniyor musunuz? De ki: Bu sizin kendinizden kaynaklanmaktadır. Elbet Allah her şey üzerinde takdiri olandır.

166.İki ordu karşı karşıya geldikleri gün başınıza gelenler elbet Allah’ın yasasınca ve inananları ayırt etmesi üzere olmuştur.

167.İkiyüzlü davrananları ayırt etmesi üzere olmuştur. Onlara “Gelin Allah yolunda savaşın ya da müdafaada bulunun!” dendiğinde “savaş olacağını bilsek elbet size katılırdık” demişlerdir. Onlar o gün inkârcılığa inançtan daha yakındılar. Kalplerinde olmayanı ağızlarıyla söylüyorlar. Allah gizlediklerini en iyi bilendir. 

168.Onlar kendileri oturdukları halde kardeşleri için “Bize uysalardı öldürülmezlerdi” diyen kimselerdir. De ki: Eğer doğruysanız kendiniz için ölümsüzlüğü sağlayın!

169.Allah yolunda öldürülenleri ölü sanma! Bilakis diridirler, Rableri katında rızıklanacaklar.

170.Allah’ın, lütfundan onlara verdikleriyle mutluluk duyarlar. Arkalarından kendilerine katılmamış olanların da üzerlerine bir korku olmayacağı ve üzülmeyecekleri konusunda sevinecekler.

171.Allah’tan olacak bir nimete ve lütfa sevinecekler ki elbet Allah inananların ecrini zayi etmez. 

172.Onlar ki başlarına gelen o büyük acıdan sonra Allah’ı ve resulünü dikkate almışlardır. Onlardan gereğince davranan ve bilinçli duyarlı olanlar için büyük bir ecir olacaktır. 

173.Onlar ki birileri kendilerine “insanlar size karşı birlik olmuşlardır, onlardan korkun” demişler ama bu durum onları inanç yönünden ziyadeleştirmiştir. “Allah bize yeter! O, ne güzel vekildir!” demişlerdir.

174.Böylece kendilerine bir kötülük dokunmadan kaynağı Allah olan bir nimet ve lütuf ile geri dönmüşlerdir. Allah’ın rızasına uymuşlardır. Allah büyük lütuf sahibidir.

175.İşte şeytan ancak kendisini veli edinenleri korkutabilir. Eğer inananlarsanız onlardan korkmayın benden korkun!

176.İnkârcılıkta yarışanlar seni üzmesin. Onlar Allah’a hiçbir şekilde zarar veremezler. Allah onlara ahirette bir nasip kılmama iradesi ortaya koyar. Onlar için büyük bir azap olacaktır! 

177.İnanca karşılık inkârcılığı tercih edenler Allah’a hiçbir şekilde zarar veremezler. Onlar için acıklı bir azap olacaktır!

178.İnkârcı olanlar sanmasın ki kendilerine süre tanımamız onlar için iyidir! Neticede günahlarını artırmaları üzere onlara süre tanımış oluyoruz. Onlar için aşağılayıcı bir azap olacaktır.

179.Allah inananları bulunduğunuz hal üzere bırakacak değildir. Nihayet kötüyü iyiden ayırt edecektir.[33] Allah sizi gayba vakıf kılacak değildir. Lakin kendi resulleri olarak gerek gördüğünü seçer. Şu halde Allah’a ve resullerine inanın. Eğer inanır ve bilinçli duyarlı olursanız sizin için büyük bir ecir olacaktır.

180.Allah’ın kendi lütfu olarak verdikleri konusunda cimri davrananlar bu durumun kendileri için iyi olduğunu sanmasınlar! Aksine bu onlar için kötüdür. Cimri davrandıkları şeyler huzura çıkış günü boyunlarına dolanacaktır. Göklerin ve yerin mirası Allah’ındır. Allah yaptıklarınızdan haberlidir.

181.“Allah fakirdir biz zenginiz” diyenlerin sözünü Allah işitmiştir. Söylediklerini de hakka uymayıp peygamberleri öldürmelerini de kayda geçireceğiz. “Tadın yakıcı azabı!” diyeceğiz.

182.Bu, kendi ellerinizle öncelediğiniz yüzündendir. Yoksa Allah kullarına zulmedici değildir.

183.“Ateşin yiyeceği bir kurban ile gelmedikçe hiçbir resule inanmamamız konusunda Allah bizden ahit aldı!” diyenlere de ki: Benden önce nice resuller size apaçık deliller de getirmişti söylediğinizi de getirmişti. Eğer doğruysanız onları ne diye öldürüyordunuz?

184.Eğer seni yalanlıyorsalar zaten senden önce de nice resulleri yalanlanmışlardı. Onlar da apaçık delillerle, yazılı belgelerle ve aydınlatıcı mesaj ile gelmişlerdi.

185.Her can ölümü tadacaktır. Huzura çıkış gününde ecriniz size tam ödenecektir. Kim ateşten uzak tutulur ve cennete konursa kazanmış kurtulmuştur. Dünya hayatı aldatıcı bir nasipten öte bir şey değildir.

186.Mallarınız ve canlarınız konusunda mutlaka imtihana çekileceksiniz. Sizden önce kitaba muhatap olunanlardan ve ortak kılanlardan mutlaka pek çok rahatsız edici söz işiteceksiniz. Eğer sabreder ve bilinçli duyarlı olursanız elbet bu, azim gerektirecek işlerdendir.

187.Vaktiyle Allah “Kitabı insanlara mutlaka açıklayacaksınız, gizlemeyeceksiniz!” diye kitaba muhatap olunanlardan kesin söz almıştı. Kitabı arkası gerilerine bıraktılar ve ona karşılık az bir bedeli satın aldılar. Satın aldıkları şey ne kötüdür!

188.Bu şekilde yaptıklarıyla mutluluk duyup yapmadıklarıyla övülmeyi umanların azaptan kurtulacaklarını sanma. Onlar için acıklı bir azap olacaktır.

189.Göklerin ve yerin hükümranlığı Allah’ındır. Allah her şey üzerinde takdiri olandır.

190.Göklerin ve yerin yaratılışında, geceyle gündüzün değişiminde[34] yaklaşımı makul olanlar için elbet deliller vardır.

191.Onlar ayaktayken, otururken ve yanları üzereyken Allah’ı anarlar, göklerin ve yerin yaratılışı hakkında derin derin düşünürler ve şöyle derler: Rabbimiz! Bunları boşuna yaratmış değilsin. Sen her türlü eksikten berisin. Bizi ateşin azabından koru!

192.Rabbimiz! Sen kimi ateşe koyarsan onu perişan edersin. Hak tanımazların yardımcıları olmaz.

193.Rabbimiz! “Rabbinize inanın!” diyerek bizi inanca çağıran davetçiyi dinledik ve inandık. Rabbimiz! Bizi, günahlarımızı bağışla; kötülüklerimizi ört; iyilik üzere olanlarla birlikte canımızı al.

194.Rabbimiz! Resullerine vaat ettiklerini bize lütfet. Bizi huzura çıkış gününde perişan etme. Sen vaadinden caymazsın! 

195.“kadın olsun erkek olsun aranızdan hiç kimsenin yaptığını zayi etmem. Sizler birbirinizdensiniz. Hicret eden, yurtlarından çıkarılan, yolumda eziyet gören, savaşan ve öldürülenlerin kusurlarını örteceğim. Allah katından bir ödül olarak onları içerisinden ırmaklar akan cennetlere koyacağım. Ödülün güzeli Allah’ın katındadır!” diyerekten Rableri onları dikkate almıştır.

196.İnkârcı olanların beldelerde dönüp dolaşmaları seni aldatmasın.

197.Az bir nasip, sonra varacakları yer cehennem! Ne kötü yataktır!

198.Ama Rablerine bilinçli duyarlı olanlar için içerisinden ırmaklar akan cennetler vardır. Allah katında bir konuk olarak orada kalıcı olacaklardır. İyilik üzere olanlar için Allah katında olan daha iyidir.

199.Kitap ehlinden öyleleri vardır ki Allah’a inanırlar, Allah’a gönülden bağlılık göstererek size indirilene de kendilerine indirilene de inanırlar. Allah’ın delillerine karşılık az bir bedeli satın almazlar. Onların ecirleri rablerinin katındadır. Allah hesabı seri olandır. 

200.Ey inananlar! Sabırlı olun, sabır gösterin, sağlam durun, Allah’a bilinçli duyarlı olun ki belki ferahlığa mutluluğa erersiniz. 


 

[1] Lafız olarak Furkan’ı yani hak ile batılı ayırt edici gerçekleri.

[2] Kur’an’ı sana indirdi. El kitap sözün sahibine nispetle kullanılır, Allah’ın kelamını ifade eder.

[3] Hitabın bağlamı ve kitabın bütünlüğü dikkate alınmadığında kafasındakini söyletmek isteyenlerin kafasındakiyle benzeşiklik kurabilecekleri nitelikteki ayetlerdir.

[4] Lafzen tevilini yapmak için. Tevil bir şeyin gerçeğini ortaya koymak gerçek anlamını açığa çıkarmaktır. Kur’an Allah’ın sözü olduğu için onun gerçek anlamını ortaya koymak Allah’ın yapabileceği bir iştir. İnananlara yakışan Allah’ın yaptığı tevili araştırmak Kur’an’a parçacı yaklaşmaktan uzak durmaktır.

[5] Tevil kelimesi bir şeyin hakikatini açıklamak, gerçeğini ortaya koymak anlamına gelmektedir.

[6] Mesajın bütününü dikkate alırlar parçacı yaklaşmazlar, Allah’ın ortaya koyduğu gerçekliğe uyarlar.

[7] Bedir savaşı öncesinde tarafları savaş ortamına hazırlamak için Allah iki tarafı da birbirine az olarak algılatmıştır. Bu durum Enfal suresi 41-45. Ayetlerde belirtilmektedir. Savaş esnasında ise Allah müminleri kâfirlerin gözünde kendilerinin iki katı olarak algılatmış ve savaşı kaybetmelerine yol açan psikolojik bir ortam hazırlamıştır. Bu ayette ibret olarak vurgulanan bu husustur.

[8] Enam türünden kasıt dört ayaklı çift toynaklı hayvanlardır. Tek toynaklıların enam türüne dâhil olmadığı tek toynaklı hayvanlardan olan atların bu ayette ayrıca zikredilmesinden anlaşılmaktadır. Çift toynaklı hayvanların yenmesi helal olup çift toynaklı olmasına rağmen domuz pis olduğundan Bakara suresi 173. Ayette ve Maide suresi 3. Ayette haram kılınmıştır.

[9] Aşırılıklar ihtiraslar çekemezlikler yüzünden, konumlarına durumlarına uygun davranmamaları yüzünden, kendi hakları olanla yetinmemeleri yüzünden, kıskançlıkları yüzünden…

[10] Daha önce kitapla yüzleşmişlere, Tevrat ve İncil’in öğretisinden geçmişlere

[11] Ümmiler: Ümmi mektep görmemiş, öğretim almamış kimse demektir. Kişinin ümmi olması okuma yazma bilmediği anlamında değil bir kitabın bir öğretim sistemin tedrisatından geçmediği anlamındadır. Bu ayette ümmilerden kasıt ümmi toplum olarak nitelenen Mekke şirk toplumudur. Zira Kitabın tedrisatından yoksun bulunmaktadırlar.

[12] Allah’ım her şeyi bir gerekçeye göre yaparsın, kullarının durumunu bilirsin, onları sınarsın, hak edeni dikkate alırsın, herkesin durumuna göre ve bir hikmete göre hükmedersin.

[13] Geceyi, gündüzün içine katarak kısaltırsın; gündüzü de gecenin içine katarak kısaltırsın: Böylece Geceler kısalır gündüzler uzar ve gündüzler kısalır geceler uzar.

[14] Kaynağı Allah olan söz Yahya’yı müjdeleyen bu ayet olup Yahya’nın doğumu ve hayatı Allah’ın bu müjdesini doğrulamış olacaktır.

[15] Bu ayette vurgulanan sözden kasıt İsa peygamberin şahsı değildir. KELİMETİN ifadesi müennes yani dişil bir kelime olup Arapçada söz, ifade anlamlarına gelmektedir. İSMUHU ifadesindeki HU zamiri ile kastedilen İsa olup müzekkerdir. Yani bu ayette Allah’ın kendinden bir kelime olarak nitelediği İsa Peygamberin şahsı değil İsa peygamberi müjdeleyen cümlenin Allah’a ait bir cümle olmasıdır. Yani Allah Meryem validemize Allah bizzat kendisi kendi ifadesiyle sana oğul olarak İsa isimli bir çocuğun olacağını müjdeliyor demektedir.

[16] Lafzen KEHLEN ki bu kelime orta yaşlı anlamına gelmektedir. Kişinin saçlarının kırlaşmaya başladığı dönemi ifade eder ki 30-50 yaşları arasıdır. İsa peygamberin beşikte iken ve otuzlu yaşlarda Allah’ın nebisi olarak vahye muhatap olmasını ve resul olarak vahyi tebliğ etmesini ifade eder.

[17] Alaca hastalığı: vitiliko, cildin rengini bozup beyaz benekler ve lekeler yapan hastalık.

[18] Şahitler: Ayetlere tanık olan ve ayetleri dikkate alanlar, ayetlere uyanlar.

[19]  Her ölen Allah’ın katına gider. Bu bir deyimdir. Türkçede de Allah onu yanına aldı deriz.

[20] Yani bazılarımız diğerlerine Allah’a yakınlık atfedip de onlara körü körüne bağlanmasın. Aramızdan hiç kimsenin sözünü Allah’ın sözünün yanına koymayalım. Allah’a ait olan özellikleri birbirimize atfetmeyelim.

[21] Hanif: Dini Allah’a has kılan, dinde Allah’ın ayetlerinden başka ölçü tanımayan kişiye Hanif denir.

[22] Allah’ın ayetlerine istinaden Allah’a teslimiyet üzere olandı.

[23] Bizim dışımızdakiler, kitap indirilmemiş olanlar…

[24] İsrail yani Yakup

[25] Bu Yahudilerin iddiasıdır. Ayetin cevabı bu iddianın cevabı mahiyetindedir.

[26] Ayetin bağlamından bunun bir iddia olduğu anlaşıldığı için bu cümleyi ekledim. Belli ki bu ayette Yahudilerin Allah’tan başkasının da haram koyabileceği ve Yakup peygamberin kendisi için haram koyduğu iddiasına cevap verilmektedir. Oysa Allah’tan başka kimsenin haram koyma yetkisi yoktur. Yahudilerin bu iddiaları eğer doğruysa Tevrat Yakup’tan çok sonra indiği için bunu ancak Tevrat’tan okuyarak öğrenmeleri yani Tevrat’ta Yakup’un kendi nefsi için haram koyduğunun bildirilmiş olması gerekir. Kur’an bu iddianın ispatı açısından Tevrat’ta yerini gösterin diye meydan okumaktadır. Enam 148 ve Tahrim 1. Ayetleri dikkate aldığımızda Peygamber dahi olsa hiç kimsenin dinde haram koyamayacağı nettir. Yahudilerin Yakup peygamber için haram koyma iddialarına bu ayette reddedilmektedir.

[27] Hanif: Dini Allah’a has kılan, dinde Allah’ın ayetlerinden başka ölçü tanımayan kişiye hanif denir.

[28] Allah’ın hiçbir kimseye ve hiçbir kimsenin ibadetine ihtiyacı yoktur. Herkes yaptığını kendisi için yapar.

[29] Mümin olduğunu iddia eden herkes sadece ama sadece Allah’ın ayetlerini içeren Kur’an’ı ölçü almalı itikadını ibadetini Kur’an ile tashih etmelidir. Bunun aksi bir yaklaşım imanla bağdaşmaz…

[30] Allah’ın azabı da mağfireti de bir gerekçeye dayanır. Gerekçe kulun niyeti gayreti Allah’ın adaleti merhameti ve hikmetidir.

[31] Peygamberin vermiş olduğu emir hakkında, savaştaki durum hakkında…

[32] Ölüm kaçınılmaz nihai sonuçtur. Bir saldırı karşısında karşı koymayanlar belki adam gibi haklarını savunurlarken ölmezler ama nihayetinde can derdi ile kaçışırken zalimce öldürülürler yahut zulme uğratılırlar. Neticede her şey belli yasalar dâhilinde cereyan etmektedir.

[33] Vahiy süreci devam ettiği için pis ile temiz olanı ayırt edici sunumlar devam edecek ve böylece müminleri geliştirme süreci devam etmiş olacaktır. Ayrıca bu süreçte sınama da devam ettiğinden kalbinde pis olanla olmayan da ayırt edilmiş olacaktır.

[34] Gece ile günsüz surelerinin yıl boyunca değişmesinde, geceden sonra gündüzün gelmesinde…

 

 
   
   
   
   
   
   
   
   
   
                                              
   
   
   
   
   
   
   
   
   
   
   
   
   
   
   
   
   
   
   

Mustafa Arıcan Ayas

Free Web Hosting