Kur'an'ın İkliminde

 

33.Ahzab Suresi

BismillahirRahmanirRahim

1.Ey Nebi![1] Allah’a bilinçli duyarlı ol, inkârcılara ve ikiyüzlülere uyma![2] Elbet Allah bilendir, en doğru kararı verendir.

2.Rabbinden sana vahiy buyrulana uy! Elbet Allah yaptıklarınızdan haberlidir.

3.Allah’ı vekil edin.[3] Vekil olarak Allah yeter.[4]

4.Allah kimsenin içine iki kalp koymamıştır, annelerinize benzeterek haram edindiğiniz eşlerinizi anneleriniz yapmamıştır,[5] evlatlıklarınızı da evladınız saymamıştır. Bunlar sizin ağızlarınızdaki söylemlerdir. Gerçeği Allah buyuruyor. Doğru yola O iletir.

5.Evladınız gibi saydıklarınızı babalarına nispetle çağırın. Allah katında daha hakkaniyetli olan odur. Babalarını bilmiyorsanız onlar sizin dinde kardeşlerinizdir, dostlarınızdır. Onlar hakkında hatayla telaffuz ettiğiniz söylemlerden dolayı üzerinize bir günah olmaz lakin içinizdeki maksada göre durum değişir![6] Doğrusu Allah bağışlayıcıdır, iyilikle muamele edicidir.

6.Nebi inananlara kendi canlarından daha önceliklidir ve onun eşleri de onların anaları mertebesindedir. Aralarında akrabalık bağları bulunanlar birbirlerine Allah’ın yasası gereğince diğer müminlerden ve muhacirlerden daha önceliklidirler. Lakin dostluk bağınız olanlara da iyilik olarak kabul gören bir durum üzere davranmanız gerekir. Bu da kitapta kayda geçirilmiştir. 

7.Nebilerden; senden, Nuh’tan, İbrahim’den, Musa’dan ve Meryem oğlu İsa’dan vahye sadakat sözlerini almış idik. Onlardan ağır bir söz almış idik.

8.Sadık olanları sadakatlerinden yana sorgulaması üzere böyle yapmıştır. İnkârcılara da acıklı bir azabı hazırlamıştır.

9.Ey inananlar! Allah’ın size olan nimetini hatırlayın. Ordular üzerinize yürümüştü de üzerlerine bir hava akımını ve göremediğiniz orduları sevk etmiştik. Allah yapıp ettiklerinizi görendir.

10.Yukarınızdan aşağınızdan size yaklaşmışlar ve gözler şaşkına dönmüş yürekler ağıza gelmişti. Allah hakkında zan üzere zanna kapılmıştınız!

11.İşte inananlar orada imtihana tutulmuşlar ve şiddetli bir şekilde sarsılmışlardı.[7]

12.İkiyüzlüler ve kalpleri hastalıklı olanlar şunu söylüyorlardı: Allah ve resulünün vaadi bizim için aldatmadan başka bir şey olmadı.

13.Onlardan bazıları da şöyle diyorlardı: Ey Medine halkı! Artık direnmeniz mümkün değil, geri çekilin. Onlardan bazıları nebiden izin istiyorlardı. Diyorlardı ki: Evlerimiz korumaya muhtaç hale geldi. Hâlbuki böyle bir şey yoktu. Aslında yaptıkları sadece kaçma yönünde bir irade ortaya koymaktı.

14.Üzerlerine gelinip ablukaya alınsalar ve sonra kendilerinden fitne çıkarmaları istenseydi bunu hemen yaparlardı ve kolaylarına gelen başka bir tercih durumları olması hariç bundan geri durmazlardı.[8]

15.Oysa daha önce gerisin geri dönmeyeceklerine dair Allah’a söz vermişlerdi. Doğrusu Allah’ın ahdi sorulacaktır.[9]

16.De ki: Ölmekten ya da öldürülmekten kaçmanız size asla bir fayda sağlamayacaktır. Olsa olsa birazcık menfaatlenebilirsiniz! 

17.De ki: Eğer Allah sizin için bir kötülük ya da bir iyilik yönünde irade ortaya koymuşsa O’ndan gelecek olana kim mani olabilir? Kendileri için Allah’tan başka bir veli bir yardımcı bulamayacaklardır.

18.Hadi bizden yana olunuz diyerek kardeşlerini sizinle olmaktan caydırmaya çalışanları ve sıkıntıya pek gelemez olanları elbet Allah biliyor.[10]

19.Onlar nadiren sizin yanınızda yer alırlar. Korkuya kapıldıkları an sanki ölümden yana kendinden geçmişçesine gözleri dönmüş gibi sana baktıklarını görürsün. Korku hali geçince iyiliğe pek isteksiz bir halde sivri dilleri ile sizleri incitirler. İşte onlar inanmış değillerdir. Allah yaptıklarını boşa çıkarmıştır. Bunu bilip değerlendirmek Allah için kolaydır.

20.Düşman birliklerin gitmediklerini sanıyorlar. Eğer düşman birlikleri gelecek olsalar bunlar isterler ki çöldeki Arapların arasında bulunsalar da sizin durumlarınızı onlardan sorsalar. Sizin aranızda bulunacak olsalardı da zaten savaşır gibi görünmekten başka bir şey yapmazlardı. 

21.Allah’ın resulünde sizin için, Allah’ı ve ahiret gününü dikkate alanlar için ve Allah’ı çokça ananlar için güzel bir örneklik vardır.[11]

22.İnananlar ise düşman birliklerini gördükleri an şunu söylediler: Bu, Allah’ın ve resulünün bize olan vaadidir. Allah ve resulü doğruyu söylemiştir. Netice olarak bu durum onların ancak inancını ve teslimiyetini artırmış oluyordu.

23.İnananlar arasında öyle adam gibi adamlar var ki Allah ile olan ahitlerine sadakat gösterdiler. Kimileri canlarını ödeyerek sadakatlerini sergilediler kimileri de ahitlerine sadık kalmada değişim yaşamayarak sırasını gözetmektedirler.

24.Sadıkların sadakatlerini gereğince ödüllendirmesi, ikiyüzlüleri ise gerek gördüğünce azaba uğratması ya da yanlışlarından dönmeleri ve neticede Allah’ın kendilerine rahmetiyle yönelmesi üzere işin özü budur. Elbet Allah mağfiret edicidir, iyilikle muamele edicidir.

25.Allah inkârcı kesilenleri içten içe besledikleri kinleriyle neticesiz bıraktı. Bir iyiliğe eremediler. Allah savaşta inananlara yeter. Allah mutlak gücün sahibidir, her şeye güç yetirendir.

26.Kitap ehlinden onlara arka çıkanları da kalplerine korku düşürerek kalelerinden indirdi. Bir kısmını tepeliyordunuz[12] bir kısmını da esir alıyordunuz.

27.Onların topraklarına, yurtlarına, mallarına ve hiç ayak basmadığınız nice diyarlarına sizleri mirasçı kıldı. Doğrusu Allah her şey üzerinde takdiri olandır.[13]

28.Ey Nebi![14] Zevcelerine şöyle de: Eğer dünya hayatı ve onun ziyneti yönünde irade ortaya koyuyorsanız gelin size ayrılık bedelinizi ödeyim[15] ve sizi güzel bir boşama ile eşim olmaktan çıkarayım.

29.Yok eğer Allah ve resulünden yana, ahiretten yana irade ortaya koyuyorsanız elbet Allah sizden gereğince davrananlara büyük bir ödül hazırlamıştır.

30.Ey Nebinin kadınları! Sizden kim apaçık bir iğrenç davranış sergilerse onun için azap iki katına katlanır.[16] Bunu bilip gereğini yapmak Allah’a kolaydır.[17]

31.Sizlerden kim Allah’a ve resulüne gereğince itaat eder ve uygun davranış sergilerse ona ecrini kat kat veririz.[18] Ona pek değerli bir sunum hazırlamışızdır.

32.Ey Nebinin kadınları! Siz diğer kadınlar gibi herhangi bir kadın değilsiniz. Eğer bilinçli duyarlı davranacaksanız sakın gönlü kaydıracak söz etmeyiniz edalı konuşmayınız. Aksi takdirde kalbinde bir hastalık bulunan beklentiye girer. İyilik olarak kabul gören bir durum üzere konuşunuz.

33.Evlerinizde oturaklı davranınız, evvelki cahiliye âdeti üzere kadınlığınızı ön plana çıkarmayınız. Yönelimi gereğince ifa ediniz, uygunluğu sağlayınız. Allah’a ve resulüne itaat ediniz. Allah siz hane halkından mutlak surette fenalığı uzak tutma ve sizi tertemiz kılma yönünde irade ortaya koyuyor.[19]

34.Evlerinizde size okunan Allah’ın delillerini ve hikmeti hatırlayınız.[20] Elbet Allah çok lütufkârdır, her şeyden haberlidir.

35.Teslimiyet üzere olan erkekler, teslimiyet üzere olan kadınlar! İman üzere olan erkekler, iman üzere olan kadınlar! Gereğince İtaatkâr olan erkekler, gereğince itaatkâr olan kadınlar! Sadakat üzere olan erkekler, sadakat üzere olan kadınlar! Sabırla yol alan erkekler, sabırla yol alan kadınlar! Gönülden bağlılık gösteren erkekler, gönülden bağlılık gösteren kadınlar! Doğruluk üzere sunumları olan erkekler, doğruluk üzere sunumları olan kadınlar! Geri durması gerekenden kendini tutan erkekler, geri durması gerekenden kendini tutan kadınlar! İffetlerini koruyan erkekler, iffetlerini koruyan kadınlar! Allah’ı çokça anan erkekler, Allah’ı çokça anan kadınlar! İşte onlar için Allah mağfiret ve büyük bir ecir hazırlamıştır.

36.Allah ve resulü bir işe hükmeylediği zaman iman üzere olan bir erkek ve iman üzere olan bir kadın için işlerinde başka bir seçenek olmaz.[21] Kim Allah ve resulüne asi olursa o apaçık bir yanlışa gömülmüş olur.

37.Allah’ın lütfeylediği senin de iyilikte bulunduğun o kişiye “Eşini nikâhında tut, Allah’tan sakın” diyordun. Allah’ın açıklayacak olduğunu içinde tutuyor ve insanlardan çekiniyordun.[22] Oysa çekineceğin asıl Allah’tır. Zeyd onunla[23] ayrılışını gerçekleştirdiğinde[24] onu sana eş yaptık ki evlatlıklar eşleriyle ayrılışı gerçekleştirdiklerinde boşadıkları eşleri konusunda inananlara bir zorluk olmasın.[25] Böylece Allah’ın hükmü uygulanabilir olmuştur.[26]

38.Allah’ın, nebiye özel olarak kesin hüküm beyan ettiği bir konuda nebi için bir zorluk olamaz. Bundan önce yaşam sürmüş nebiler konusunda da Allah’ın sünnetinin gereği bu olmuştur. Allah’ın emri uygulamaya taşınacak bir belirlemedir.

39.Vahiyle yüzleşenler Allah’ın mesajlarını iletirler, Allah’tan sakınırlar ve Allah’tan başka kimseden çekinmezler.  Hesap görücü olarak Allah yeter.[27]

40.Muhammed nebi sizin erkeklerinizden hiç birinin babası değildir. Lakin Allah’ın resulüdür ve nebilerin sonuncusudur.[28] Allah her şeyi bilendir.

41.Ey inananlar! Allah’ı çokça anınız!

42.Sabah akşam O’na yönelişte olunuz![29]

43.Allah öyle bir Rab’dır ki karanlıklardan aydınlığa çıkabilesiniz diye O ve melekleri sizi gözetirler.[30] Allah inananlara iyilikle muamele edicidir. 

44.Aydın yolda yürüyenler için O’na kavuşacakları gün sunulacak hayat selam olacaktır. Onlara pek değerli bir ecir hazırlamıştır.

45.Ey Nebi! Elbet biz seni bir şahit, bir müjdeci ve bir uyarıcı olarak göndermişizdir.

46.Allah’ın yasasınca O’na davetçi olarak ve aydınlık sunumu yapan bir kandil olarak göndermişizdir.

47.İnananlara kendileri için kaynağı Allah olan büyük bir lütuf olacağını müjdele.

48.İnkârcılara ve ikiyüzlülere uyma. Eziyetlerine aldırma![31] Allah’ı vekil edin. Vekil olarak Allah yeter.

49.Ey inananlar! İnanan kadınları nikâhınıza aldığınız ve sonra birliktelik yaşamadan[32] boşadığınız zaman sizin için onlar üzerine sayacağınız bir müddet yoktur.[33] Kendilerine ayrılık bedellerini ödeyiniz[34] ve onları güzel bir boşama ile eşiniz olmaktan çıkarınız.

50.Ey Nebi! Mehirlerini vermiş olduğun eşlerini sana helal kılmışızdır. Allah’ın sana lütfeylediği koruma ahdin altında bulunan kadınları ve seninle birlikte hicret etmiş bulunan amcanın kızlarını, halalarının kızlarını, dayının kızlarını teyzelerinin kızlarını nikâhına alabilmeni sana helal kılmışızdır. Mehir söz konusu olmaksızın bir kadın nebi ile evlilik isteğini beyan ederse nebi de onu nikâhına alma yönünde irade ortaya koyarsa inanan bir kadını da nikâhına alabilmeni sana helal kılmışızdır. İnananlardan farklı olarak senin evlilik durumun özel olarak düzenlenmiştir. Biz onlar için eşleri hakkında ve sözleşmeleri altındaki kadınlarla ilgili olarak neyi kesin hüküm olarak beyan ettiğimizi elbet bilmekteyiz. Bu, sırf sana bir zorluk olmaması üzere böyledir. Allah bağışlayıcıdır, iyilikle muamele edicidir.[35]

51.Eşlerinden gerek gördüğünü sonraya bırakırsın gerek gördüğünle bir arada bulunursun.[36] Sonraya bırakıp uzak durduklarından birini istemende de sana günah olmaz. Onların gözlerinin aydın olmasına, üzülmemelerine ve her birine sağlamış olduğuna rıza göstermelerine bu daha uygun olur. Allah kalplerinizde olanı bilir. Allah her şeyi bilendir, muamelesi makul olandır.

52.Bu sayılanlardan arda kalan kadınlar sana helal değildir. Güzellikleri çok hoşuna gitse bile eşlerinin yerine başka kadınlardan alman da sana helal olmaz.[37] Ama koruma ahdin altındakiler açısından durum farklıdır.[38] Allah her şeyi gözetici olandır.

53.Ey inananlar! Size “yemeğe buyurunuz” diye çağrı yapılmaksızın Nebinin evlerine girmeyiniz. Yemeğin pişmesini bekler durumda olmayınız. Lakin ne zaman davet edilirseniz o zaman giriniz. Yemeği yediğiniz zaman dağılınız söze dalmayınız. Aksi tutumunuz nebiyi üzer ama size söylemeye çekinir. Allah gerçeği beyan etmekten çekinecek değildir. Nebinin hanımlarından bir şey istediğinizde perde arkasından isteyiniz.[39] Böyle olması sizin kalbiniz için de onların kalpleri için de daha temiz olur. Allah’ın resulüne eziyet vermeniz de kendisinden sonra eşlerini nikâhlamanız da asla uygun olmaz. Bu, Allah katında büyük bir suç olur.

54.Bir şeyi açığa vursanız da gizleseniz de neticede elbet Allah her şeyi bilendir!

55.Babaları, oğulları, erkek kardeşleri, erkek kardeşlerinin oğulları, kız kardeşlerinin oğulları, hizmetlerinde bulundukları kadınlar ve hizmetlerinde bulunan kadınlar ile iletişim durumları sebebiyle nebinin zevceleri için bu noktada bir sorumluluk olacak değildir.[40] Ey Nebinin kadınları! Allah’a bilinçli duyarlı olunuz. Elbet Allah her şeye şahittir.

56.Allah ve melekleri elbet nebiyi gözetiyorlar.[41] Ey İnananlar! Siz de onu gözetiniz[42] ve kendisine tam bir esenlik ölçüsünce davranınız.

57.Allah’a ve resulüne eziyet edenleri Allah dünyada da ahirette de lanete uğratmıştır ve onlar için aşağılayıcı bir azap hazırlamıştır.

58.İnanan erkeklere ve inanan kadınlara işlemedikleri suçları isnat ederek eziyet edenler elbette ki apaçık bir iftirayı ve günahı üstlenmiş olurlar.

59.Ey Nebi! Eşlerine, kızlarına ve inananların kadınlarına[43] söyle üstlüklerini üzerlerine sarınsınlar.[44] Böyle yapmaları, anlaşılmaları ve eziyet görmemeleri açısından daha uygun olur. Doğrusu Allah mağfiret edicidir, iyilikle muamele edicidir.

60.Eğer ikiyüzlüler, kalplerinde hastalık olanlar ve şehirde asılsız haberleri yayanlar buna son vermezlerse seni üzerlerine salarız da sonra sana orada komşu bulunmaları pek sürmez.

61.Öyle bir lanete uğratılırlar ki nerede bulunurlarsa bulunsunlar yakalanırlar ve iyiden iyiye tepelenirler.[45]

62.Daha önce gelip geçmiş olanlar hakkında da Allah’ın yasası[46] bu şekilde işlemiştir. Allah’ın sünnetinde bir değişiklik bulamazsın.[47]

63.İnsanlar sana hesaba çekilme vakti hakkında soruyorlar. De ki: Onun ilmi ancak Allah’ın katındadır. Nereden bileceksin belki de o an çok yakın olabilir!

64.Elbet Allah inkârcılara lanet etmiştir ve onlar için tutuşturucu bir ateş hazırlamıştır.

65.Orada sürekli kalıcı olacaklardır. Bir veli bir yardımcı bulamayacaklardır.

66.Yüzleri ateşe çevrildiği gün derler ki: Ah! Ne olsaydı da Allah’a itaat etmiş olsaydık, Resule itaat etmiş olsaydık!

67.Derler ki: Rabbimiz! Biz üstatlarımıza, büyüklerimize uyduk. Bizi yoldan onlar saptırdılar.

68.Rabbimiz! Azabı onlara kat kat ulaştır ve onları büyük bir lanete uğrat!

69.Ey inananlar! Musa’yı eziyete uğratanlar gibi olmayın. Neticede Allah onların söylemlerinden onu aklamış idi. Allah katında kabul gören birisiydi.

70.Ey inananlar! Allah’a bilinçli duyarlı olun. Doğru söz söyleyin uygun ifadeler kullanın.

71.Gereğince davranın ki Allah işlerinizi yoluna koysun, günahlarınızı bağışlasın. Kim Allah’a ve resulüne itaat ederse büyük bir kazanca ermiş olur.

72.Biz emaneti göklere, yere ve dağlara arz ettik de onu yüklenmekten geri durdular ve sorumluluktan kaçındılar. Sorumluluğu insan üstlendi. Doğrusu insan hak tanımaz kesildi cehalete saplandı.[48]

73.İkiyüzlü davranan erkeklere, ikiyüzlü davranan kadınlara, ortak kılan erkeklere, ortak kılan kadınlara Allah’ın azap etmesi üzere durum budur. İman üzere olan erkeklere, iman üzere olan kadınlara Allah’ın kabul buyurması üzere durum budur. Doğrusu Allah mağfiret edicidir, iyilikle muamele edicidir.


 

[1] Ey nebi demek ey kendisine vahiy buyurulan kişi demektir. Allah resulüne “ey nebi” hitabıyla uyarılarda bulunulması nebi olarak hata yaptığı ama resul olarak hata yapmadığı anlamında değildir. Allah resulü nebi olarak da resul olarak da hata yapmaz kul olarak hata yapar. Nebi olarak hata yapması vahiy almada hata yapması olur, resul olarak hata yapması da vahyi iletmede hata yapması olur. Nebi ve resul olarak hata yapması söz konusu olamaz. Uyarılarda nebi makamında muhatap alınmasının sebebi nebi makamında vahiy aldığından olsa gerektir ve “neden aldığın vahyi ölçü alman, muhatap olduğun vahyin gereğince davranman gerekirken başka saiklerle Allah’ın koyduğu ölçü dışında davranma durumuna sürükleniyorsun” uyarısı anlamında okunmalıdır.

[2] Lafzen kâfirlere ve münafıklara uyma.

[3] Allah’ı vekil edinmek Allah’ın ayetlerinin rehberliğinde yol almak ve gereken ne ise onu yapmakla olur.

[4] Allah’ın ayetlerinin rehberliğinde yol almak yeterlidir, doğru olan da budur.

[5] Zihar yaparak annelerinize benzetip kendinizden uzaklaştırdığınız eşleriniz sizin anneleriniz değildir. Onlar sizin eşlerinizdir ve sizin benzetmeleriniz onları anneleriniz gibi kılmaz. Zihar erkeklerin, eşlerinin bedenlerini annelerinin bedenlerine benzeterek onlardan uzaklaşmaları eşlerini anneleri gibi kendileri için haram kılmalarıdır. Allah bunu kabul etmiyor.

[6] Evlatlıkların çocuklarınız gibi olmadığı bildirildiği halde bunu kabul etmez farklı amaçlar güderseniz Allah’ın bildirisine karşı gelmiş olmanın sorumluluğunu yüklenmiş olursunuz.

[7] Yani inandığını iddia edenler iddialarının doğruluğu konusunda imtihana tabi tutulmuşlardı ve ikiyüzlü olanlar, kalpleri hastalıklı olanlar deşifre olmuştu.

[8] Sıkışma durumunda sizin yanınızda savaştan geri durmaları bir yana saldırı yönünde de ihanet ederlerdi.

[9] Allah’a verdikleri sözden sorguya çekileceklerdir. Allah’ın buyruklarından sorguya çekileceklerdir.

[10] Özellikleri tembellik olarak belirmiş olan sıkıntıya pek gelemeyen, fedakârlıktan kaçınan o kimseleri elbet Allah biliyor. Onlar zorlukla sıkıntıyla imtihan olduklarında hep imtihanı kaybediyorlar.

[11] Yani Allah’ın resulünün tebliğinde, vahyolunan kur’an’da sizin için her türlü durumla ilgili yeterince misaller sunulmuş yeterli derecede örnekler verilmiş, iyi bir insanın hayat ölçüsü edineceği ilkeler sunulmuştur. USVETUN kelimesi ister güzel ister çirkin, ister hoşa giden ister zarar veren bir şey olsun, başkasına tabi olunurken insanın üzerinde bulunduğu hali, durumu ifade eder. USVETUN kelimesi model, örnek, rehber anlamlarına gelir. Ayette Allah’ın resulünde sizin için iyi bir rehberlik vardır buyurularak aslında resullük makamına vurgu yapılmış ve risaletini temsil eden Allah’ın vahiy buyurduğu Resulullah’ın tebliğ ettiği Kur’an vahyinde Allah’a kavuşmayı, ahirete kavuşmayı umanlar için iyi bir örneklik bulunduğu vurgulanmıştır. Resulullah’ın kendisi de bir beşer olarak bir kul olarak bu örnekliğe uymuştur. Vahiy hayata rehberlik ettiği ve zaman sürecinde indiği için ilkesel konuşarak o günkülere çözümler sunduğu gibi bu günkülere de çözümler sunmaktadır. Kur’an’da iyi insanın nasıl bir model olduğu ortaya konduğu gibi Resulullah’ın Risalet ömründeki hayatı da vahiyle bizzat Kur’an’da bize örnek olabilecek şekilde kayıt altına alınmıştır. Yoksa Resulullah’ın örnekliği Allah’ın vahiy buyurduğu Resulullah’ın tebliğ ettiği Kur’an vahyi dışında, kaynağı rivayet olan zan olan söylemlerde aranabilecek bir durum değildir.

[12] Lafzen katlediyorsunuz.

[13] Yani her şey Allah’ın gözetiminde gerçekleşir ve Allah’ın her şeye gücü yeter.

[14] Yani Ey kendisine vahiy buyurulan vahye muhatap olan kişi!

[15] Yani boşanma bedelinizi ödeyeyim.

[16] Allah’ın büyük lütfuna mazhar olmuşken yapılan ihanetin azabı Allah katında iki kat olur. Bulunduğunuz mevkiinin sorumluluğu bilincini kuşanınız!

[17] Bunu bilip gereğini yapmak Allah’a kolaydır ifadesi bu azabın uhrevi olmasıyla ilgilidir. Zira Allah katında sorumluluk lütfolunan nimetle doğru orantılıdır.

[18] Lafzen iki kat veririz.

[19] Allah bu ayette Nebinin kadınlarına mutlak bir bilinç kuşanmalarını, tavırlarına çok dikkat etmelerini, kendi özel hanelerinde dahi tedbirli ve saygın durumu gözetmelerini, böylece tüm risklere karşı uyanık bulunmalarını öğütlüyor. Tabi bu öğüt, riske karşı bu bilinçli olma öğretisi onların şahsında aynı şekilde korunacak olan tüm mümin kadınlaradır.

[20] Kur’an vahyi Allah’ın zihinlere sunduğu kanıtlar olduğundan Allah’ın ayetleridir. Kur’an vahyi Allah’ın ortaya koyduğu hükümler olarak en doğru hükümler olduğundan hikmettir. Okunan ayetler ve hikmetlerden kasıt Kur’an vahyidir. Kur’an’ı Kerim’de hikmet Kur’an vahyinin en doğru hükmü vaaz buyurmasına nispetle aldığı bir isimdir. Kitap da hikmet de Furkan da nur da ayat da beyyinat da Kur’an’dır Kur’an’dan başka bir şey değildir.

[21] İnanmış bir kimse için tek seçenek Allah’ın vahiy buyurduğu Resulullah’ın tebliğ buyurduğu hükme uymaktır. Resulullah hayattayken vahyin gereği bir işte bir yönelim ortaya koyduğu ve bir hükümde karar kıldığı zaman gerçekten inanmış bir kimsenin Allah resulüne muhalif bir seçimde bulunma durumu olamaz.

[22] Allah’ın nebisi bu surenin 4. Ayeti gereğince evlatlığın Allah’ın yasasınca kişinin kendi çocuğu gibi olamayacağını biliyordu. Bu bilgiden hareketle anlıyordu ki Zeyd’in Zeynep’i boşaması halinde kendisinin Zeynep’le evlenmesi Allah’ın yasasınca uygun. Zeynep için en uygun eş kendisi. Evlatlığın kişinin kendi çocuğu gibi olduğu yanlışının kırılması bağlamında resulün tebliği olan vahyin örneklik teşkil edecek sunumu olacağını ve bu sunumun kendi özelinde uygulamaya taşınacağını sezebiliyordu. Bu düşüncesini Allah’ın nebisi içinde tutuyor kimseye açamıyordu. Zira Zeynep’le evlendirilmesi durumu kendisi açısından toplumsal bir algı tezahürü olarak büyük bir risk olurdu. İnsanların tepkisinden çekiniyordu. Bu uygulamaya imkân tanıyacak durum oluşmaması için evlatlığı Zeyd’in eşi Zeynep’i boşamaması yönünde bir irade ortaya koyuyordu. Yoksa bu ayetten hareketle Resulullah’ın Kur’an dışında bir vahiy aldığını ve insanlardan korktuğu için açıklamadığını üretemeyiz. Peygamberin Allah’tan aldığını tebliğ etmekten geri durması söz konusu olamaz. Ayrıca bazı kalbi fesatların dillerinde geveledikleri üzere Resulullah’ın kalbinde Zeynep’e bir aşk tutkusu olduğu ve bunu gizlediği hezeyanını düşünemeyiz. Hele bu iddia Resulullah’ı ikili oynayan, kalbi ile dili başka söyleyen yalancı durumuna düşürmek olur, büyük bir iftirayı yüklenmek olur. Bir mümin için böyle bir algı olası değildir. Ayrıca bu ayette bir örneklik daha ortaya çıkmış olmaktadır. O da şudur ki 36. Ayet gereği Allah ve resulünün buyurduğu hüküm karşısında yani Allah’ın vahiy buyurduğu Resulullah’ın tebliğ buyurduğu bu hüküm karşısında Allah’ın nebisinin başka bir seçeneği kalmamıştır.

[23] Zeynep ile

[24] Zeynep’i boşadığında

[25] Allah’ın Kur’an’da sunduğu evlenebilme aile olabilme hukuku noktasında aykırı düşmeyen evliliklerin önündeki kültürel algıları geçersiz kılmak adına Allah’ın Muhammed nebi üzerinden ortaya koyduğu örnek bir uygulama olsun diye Allah böyle hüküm vermiştir.

[26] Zeynep ile seni evlendirilmen neticesinde Allah’ın, evlatlıkların kişinin çocuğu gibi olamayacağı hükmü iyice anlaşıldı ve bu hükmün gereğine uygun davranmada ortada bir sıkıntı kalmadı. Allah’ın hükmü rahatlıkla uygulanabilir oldu.

[27] Allah’tan başka kimsenin hesap sorma hakkı yoktur, Allah’ın emrini uygulama noktasında resule dil uzatma kimsenin haddine değildir.

[28] Kendisine vahiy buyurulan son kişi olup insanlığa vahiy buyurulma işi onunla sonlanmıştır.

[29] Her an Rab Teâlâ’nın ayetlerini ölçü alarak yaşayın. Allah’ı hatırınızdan hiç çıkarmayın, her an ve her yerde O’nu anın, O’nun yüceliğini dile getirin.

[30] “Sella Ala” Gözetici olmak, koruyucu olmak, lütfedici olmak, ona belli gerekçeler dâhilinde daha ayrıcalıklı sunumlarda bulunmak daha bir öncelik tanımak demektir. Resulüne vahiy buyurarak size aydınlık sunumlar yaparak, size yol göstererek, lütfu ile yardımı ve bereketi ile Allah size nice rahmet kapıları açarak üzerinizde gözetici konumdadır.

[31] Onlardan korkarak vazifenden geri durma!

[32] Birliktelik yaşamadan, karı koca ilişkisi yaşamadan

[33] Böyle bir durumda onların başkasıyla evlenmek için sizden sebep beklemeleri gereken bir süre yoktur. Bir boşanma süresi yani müddet beklemeleri gerekmez. Böyle bir boşama bain talaktır rici talak değildir. Yani böyle bir boşamada boşanma hemen gerçekleşmiş olur ve kadının rızası olmadıkça erkeğin kadına dönme hakkı saklı olan bir süre yoktur.

[34] Yani Bakara suresi 236, 237. Ayetlerde belirtilen boşanma bedellerini ödeyiniz.

[35] Bu ayette Nebinin aile hukuku kendisine özel olarak düzenlenmektedir. Meallerde nebiye has olmak üzere sadece mehirsiz olarak evlilik beyanında bulunan kadınla evlenmesinin sunulması ve bunun müminlere haram olduğunun ima edilmesi asla doğru değildir. Ayetteki İnananlardan farklı olarak sana özel olmak üzere ifadesinde vurgu ayetin tamamında nebinin evlilik hukukunun özel olarak düzenlendiği ile ilgilidir. Zaten inanan erkeklerin de mehirsiz olarak eş edinmeleri Kur’an’a göre uygundur. Eğer meallerin sadece mehirsiz olarak evliliğe has kıldıkları bu özel durum doğru olsaydı inanan erkekler mehir beyanı olmadan evlilik tesis edemezlerdi. Hâlbuki Bakara suresi 236. Ayet mehir belirlemeden evlenebilmenin sadece nebiye has bir durum olmadığını diğer inananlar açısından da bunun mümkün olduğunu açıkça ortaya koymaktadır.

[36] Gerek gördüğünle bir arada bulunmayı ertelersin gerek gördüğünle bir arada bulunur bir araya çekilirsin.

[37] Yani bir eşini boşayıp da onun yerine başka bir kadınla evlenemezsin. Eşlerin haricindeki nikâhına alabileceğin kadınlar da sana bildirilmiştir. Bunlar dışındaki bir kadınla evlenmek için bir eşini boşama tercihi hakkın da yoktur.

[38] Yani evlenebileceğin tüm kadınlar sıralandığından durumu uyan nikâhını talep edebileceğin tüm kadınlar şahıs olarak belirlenmiş olmaktadır. Bu belirlenenler dışında kimsenin nikâhını talep edemezsin.  Bu bakımdan şu an sorumluluğun altında bulunan savaş esirleri dışında yeni bir durum değişikliği olması ihtimali açık olduğundan Allah’ın sorumluluğuna ikram buyuracağı yeni kadınlar olması durumunda onlara evlilik teklifi yapma yolun açıktır. Senin evlilik teklifi yapabileceklerin açısından durum budur.

[39] Ayetin mesajını nebinin evlerinde yemek yeme adabıyla ilgili sunum bağlamında okumak gerekmektedir. Yemek esnasında o günün şartlarında izin almaksızın perdeyi kaldırıp yemek istediklerini düşünürsek konuyu doğru okuyabiliriz. Zira mutfakta misafirlerine hizmet için çalışan analarımız mutfağın sıcağı ve yörenin sıcağı dikkate alındığında uygunsuz bir görüntü arz edebilirler. Bu bakımdan perdeyi kaldırıp bir şey istemek düşüncesizlik olur, inancın bilincini kuşanmış bir insan için ağır bir suç olur.

[40] Bu kimselerin peygamber hanımlarından bir şey istemelerinin şartları 53. ayette müminler için çizilen çerçeveden daha istisnaidir.

[41] “Sella Ala” Gözetici olmak, koruyucu olmak, lütfedici olmak, belli gerekçeler dâhilinde daha ayrıcalıklı sunumlarda bulunmak daha bir öncelik tanımak demektir. Nebi olarak onu Allah’ın seçtiği ve kendine özel elçi yaptığı için ona lütfundan özel ikramda bulunması gayet doğal bir durumdur. Bunu yadırgamak inanan bir kalbe sahip kimse için olacak şey değildir. Zaten Allah’ı, nebisine vahyi ile sunumlar yapması başlı başına bir lütuftur ayrıcalıktır. 

[42] Onun yanında olunuz, ona yardımcı olunuz, davasında ona destek olunuz, ona saygıda kusur etmeyiniz.

[43] Kadınlarına diye çevirdiğimiz kelime Nisa kelimesidir. Nisa cinsiyeti ifade eden bir kelime olup erkeğin zıddını ifade eder. Ayet ezvaç kelimesi yerine nisa kelimesini kullandığından buradaki hüküm sadece evlileri ifade eder diyemeyiz. Müminlerin kadınları demek müminlerin eşleri demek değildir. Eğer öyle olsaydı Allah müminlerin eşleri anlamında ezvacul müminin ifadesini kullanırdı. Nisaul müminin yani müminlerin kadınları ifadesi inanmış olan kadınları ifade eder ki evli ya da bekâr olmaları fark etmez. Yani Mümin bayanları ifade eden bir kelimedir.

[44] Dış kıyafetlerini açık saçık edinmesinler.

[45] Lafzen katledilirler öldürülürler.

[46] Lafzen Allah’ın sünneti

[47] Yani sünnetullahta hak eden hak ettiğini bulur demektir.

[48] Allah nice nimetleri güzellikleri doğaya arz etti de doğa insanoğluna hiç cimri kesilmedi. Ama insan malı biriktirdikçe biriktirdi hiç cömert olamadı.

 

 
   
   
   
   
   
   
   
   
   
                                              
   
   
   
   
   
   
   
   
   
   
   
   
   
   
   
   
   
   
   

Mustafa Arıcan Ayas

Free Web Hosting